Hasta takibi sırasında Türkiye’de bir hasta için ortalama 16, Yeni Zelanda'da ise 336 test yapılıyor

-
Aa
+
a
a
a

Bir haftalık aranın ardından Korona Günleri’nde Selim Badur, son gelişmeleri aktarırken Türk Tabipler Birliği’nin Covid-19 raporuna da yer verdi.

(13 Temmuz 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Özdeş Özbay: Günaydın Selim Bey.

Selim Badur: Günaydın Özdeş, günaydın Evrim Kepenek, hoş geldiniz!

Evrim Kepenek: Günaydın.

ÖÖ: Merhabalar, 1 hafta ara vermiştik, umarız sizin yokluğunuzu aratmamaya çalıştık ama çok başarılı olduğumuzu düşünmüyorum.

SB: Son programı 3 Temmuz günü yapmışız; o gün 10 milyon 710 bin beş olgu varmış, her ne kadar senin de belirttiğin gibi bu sabah 13 milyonu geçtiyse de dün ben baktığımda 12 milyon 662 bin olgu vardı. İzleyicileri rakamlara boğmayalım, benim olmadığım 1 haftalık dönemde 1 milyon 842 bin olgu bildirilmiş, bunu böldüğümüz zaman günde 204 bin yeni olgu ki dün senin de belirttiğin gibi hafta sonu DSÖ bildirilen en yüksek olgu sayısında tepe noktaya erişildiğini, 230 bini geçtiğini söyledi. Kısacası gelişmiş ülkelerde göreceli olarak olayın üstesinden gelindiği gibi görülmesine ve çeşitli önlemlerin, yasakların yavaş yavaş hatta birden serbest bırakılmasına karşın iş gittikçe ciddileşiyor. Biz bu tür bir gelişmeyi sıklıkla duymayacağız yazılı ve görsel basında, bu ne yazık ki böyle ve sadece ülkemize özgü değil, Avrupa ülkelerinde de birinci haber olma özelliğini yitirdi koronavirüs. Ben işsiz kalacağımdan korktuğum için söylemiyorum bunu, bu işin ciddiyetini unutturuyor ya da öteliyor bu tip yaklaşımlar. Hafta sonu Fransız Bilim Kurulu ya da oradaki danışma kurulu Covid’le ilgili, onun başkanı Jean Francois Delfrassy şöyle bir açıklama yaptı “evet batı ülkelerinde kontrol altına alındı gibi görünmekte ancak önlemler birden kaldırıldığı için bu salgının kuzey yarımkürede sonbaharda nasıl önüne geçileceğini kestiremiyorum” dedi. Korona Günleri’nde değindiğimiz bir olgu var, artık dünya genelinden ‘cluster’ denilen belirli odaklardan hastalığın yayılacağı. Bakın buna ait birtakım bulgular ortaya çıkmaya başladı. Ben açıkçası Temmuz-Ağustos aylarında Avrupa’da beklediğimden daha fazla olgu görmekte olduğumuzu düşünüyorum, bu kadarını beklemiyordum. İspanya’da Katalanya bölgesinde Leride şehrinde insanların evden çıkmaları yasaklandı hafta sonu, bundan sonra ilan edilecek bir güne kadar 21 Haziran’da bütün ülkede önlemler kaldırılmıştı. 

ÖÖ: Bu sadece hafta sonu için miydi? Türkiye’deki gibi yani bir dönem uygulandı?

SB: Bundan sonra ilan edilecek serbestlik sağlanacak güne kadar sokağa çıkma yasağı ilan edildi, süresiz yani.

ÖÖ: Tamam.

SB: Kanada’da Montreal’de temmuz başından beri herhangi bir bara gitmiş olanların test yaptırmaları istendi. Fransa’da hafta sonu 333 tane enfeksiyon odağı yani ‘clusters’ saptandı, kısacası sinsi bir artış söz konusu. Benzer bir durum Avustralya’da da söz konusu. Bütün bunlara baktığımda, pandeminin yayılımı aslında benim tahminimden de daha hızlı gidiyor. Farklı coğrafyalara baktığımızda İran dışındaki Ortadoğu ülkelerinde şimdiye kadar oldukça ılımlı bir seyir gösteren pandemi ciddi artış göstermeye başladı. Mısır’da, İsrail’de ve Cezayir’de ciddi sayıda olgu bildirimi yapılmakta, Amerika’da olup biteni siz özetlediniz ama Meksika en fazla ölüm olan dördüncü ülke sırasına yükseldi. Brezilya’ya bakmak istiyorum, biliyorum sen seviyorsun Brezilya’yı da Başkanı’nı da!

ÖÖ: Evet çok seviyorum!

SB: Brezilya “Entregadores Antifascistas” hareketi başladı, bunlar mobiletli kuryeler, antifaşist kuryeler örgütlenmesi gerçekleşti Covid-19 nedeniyle, aylıkları yaklaşık 170 Euro gibi oldukça düşük olan çalışan genç bir kesim. Bunlar çalışma koşulları, işsizlik ve işlerinden olma konusunda isyan ediyorlardı. Tabii Brezilya’ya dönem dönem değinmekte yarar var, aslında toplumun dörte birinin fakirlik sınırının altında yaşadığı, ancak dokuzuncu en fazla geliri olan dünyadaki ülkelerden bir tanesi. Bazı bilgiler ortaya çıkmaya başladı, Brezilya’yla ilgili daha ayrıntılar. Örneğin Brezilya’ya virüsün nereden ve nasıl, girdiğine ait ilk epidemiyolojik çalışma sonucunda, mart ayında İtalya’da tatillerini geçiren zengin, varsıl bir aile ülkelerine döndüklerinde Brezilya’ya taşımışlar virüsü. İlginçtir çok sınıfsal bir olay meydana gelmiş, aile bireylerinden değil eve gelen yardımcı temizlikçi yaşamını yitirmiş. Brezilya tabii ilginç bir ülke, başkanları daha da ilginç, kendisini iyi takip ediyorsun biliyorum.

ÖÖ: Evet, hatta videolar çekmişti Covid-19’a yakalandıktan sonra hidroksiklorokin hapı kullanıyordu aynı Trump gibi. 

SB: Evet “korkulacak bir şey yok”, “küçük bir grip ya da gripçik” gibi bir değim kullanmıştı. “Sadece yaşlı ve bir takım risk grubundan olan insanlar evde kalsınlar yoksa okulları açacağız, iş yerlerinin kapanmasına da gerek yok” diye başlayıp özellikle kapalı alanlarda maske kullanımıyla ilgili “bütün bu süreçte bunlara gerek yok” diye konuşmuş ve “insanlar ölüyor” denince de “ya canım sonunda hepimiz bir gün öleceğiz” gibi böyle ilginç açıklamaları olan bir liderdi. Şimdi bu liderin bilmiyorum siz daha önce değindiniz mi? Ben bir kaynakta buldum, bu aslında şubat ayında çıkan bir yazı ama ilgimi çektiği için aktarmak istiyorum, Olaho de Carvaho isimli bir astrolog danışmanı varmış, duydunuz mu bilmiyorum?

ÖÖ: Astrolog?

SB: Evet, kendisi ilginç birisi, buna iki dakika ayırmak istiyorum, 2018 Ekim ayında seçildiğinde Bolsanaro masasının üzerine dört kitap koyarak ilk basın toplantısını yapıyor. İncil, Brezilya Anayasası, Winston Churchill’in bir eseri ve bir de Carvaho’nun bir kitabı. Kim bu adam diye baktığınız zaman 1941 yılında doğmuş, 60’lı yıllarda Brezilya Komünist partisine çalışmış, felsefe eğitimi alırken hem komünist partiden ayrılmış hem de felsefe eğitimini bırakıp 67’den sonra bütün uğraşısını astrolojiye vermiş bir kişi. Böyle bir insan, müritleri var, hatta bazı varsıl insanların özel üniversitelerinde bu kişiye felsefe dersleri verdiriyorlar ve üniversitelerin yayın evlerini yönetiyor. En büyük düşmanı adamın Antonio Gramsky bir eserinde –kendisinin demek ki kitapları da var- 318 defa Gramsky’e sövüp sayıyor. Nedense Gramsky’den hiç hoşlanmıyor, ona karşı bir kompleksi var.

ÖÖ: O da eski bir komünist yani! 

SB: Evet evet, o ilginç birisi ve bu Carl Valho basına saldırıyor sürekli olarak özgür basına, sol kesime, çeşitli kırılgan gruplara saldıran bu astrolog Bolsanaro’nun danışmanlığını yapmakta, bu da ilginç bir özelliği. Etrafta çok görünen birisi değil hatta bazı yerlerde “yahu gerçekten böyle bir adam var mı yoksa bu kurgu mu?” diye sorulmakta. Brezilya’ya son bir nokta da biliyorsunuz 7 Temmuz günü hafif semptomlar belirince incelemesi yapılan Bolsanaro’nun testi pozitif çıktı. Tabii ona belki bir şey olmayacaktır, çok sert bir tabloyla seyretmeyecektir ama özellikle

ÖÖ: “Ben eski sporcuyum bana bir şey olmaz!” dedi zaten. 

SB: Evet... Özellikle Brezilya da yaşayan yerliler arasında sorun büyümekte; duyarlı oldukları ve orada ciddi bir -soykırım diye tanımlanabilecek bazı yazılarda öyle geçiyor- kıyıma uğrayabileceklerinden bahsedilmekte. Hem izlenen politikalar hem duyarlıkları ve Brezilya politik ortamına baktığımızda bu kesim üzerindeki yaklaşımı ve o kesime bakışı düşündüğümüzde kendilerini zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz. 

Benim olmadığım bir haftalık sürede TTB Covid-19 İzleme Kurulu 9. Ay Raporu yayınlandı 10 Temmuz Cuma günü. Ayrıntısına girmeyeceğim ancak ilginç bir iki nokta var, bir kere bu sürecin idare edilmesinde eşgüdümsüz hatta kaotik bir yönetim dönemi yaşandığını belirtiyorlar ki çok doğru. Örneğin Sağlık Bakanı 6-7 Haziran’da hafta sonu kısıtlama olmayacağını söyledi. Perşembe akşamı İçişleri Bakanlığı sokağa çıkma kısıtlamasının genelgesini yayınladı. Ertesi gün de Cumhurbaşkanı “gönlüm el vermedi” diyerek sokağa çıkma yasağını iptal etti, bu sadece bir örnek 6-7 Haziran günü yaşananlarla ilgili, hafta sonuyla ilgili. Burada Bilim Kurulu neredeydi? Böyle bir kurul var mı? O kurulun sözü dinleniyor mu? Etkinliği ne kadar? Ne kararlar alıyor? Bunlar soru işareti. TTB’nin bu raporunda 30 Haziran 2020’de DSÖ’nün sitesinde yayınlanmış olan ve benim bu rapordan öğrendiğim bir bilgi var: “Alman hükümetinin sağladığı 1,7 milyon dolarlık fonla alınan milyonlarca maske, eldiven, gözlük ve diğer malzeme Türkiye’deki sağlık çalışanlarına yardım amacıyla gönderildi”. Biz her yere yardım ediyorduk, işin aslı pek öyle değil galiba, başlangıçta biz bir takım göstermelik yardımlar yaptık, ama bugün, gelinen noktada, 1,7 milyon dolarlık büyük bir miktarda, bu kadar sağlık malzemesi yardımı Almanya’dan Türkiye’deki sağlık çalışanlarına gelmiş, bilmiyordum.

TTB’nin bu raporunda bilmediğimiz bazı başka bilgiler de yer almakta: örneğin her bir pozitif olgu için yapılan test sayısı bir hastanın takibi sırasında yapılan test sayılarına bakılmış. Y. Zelanda’da bir hasta için ortalama 336 kez test yapılıyormuş, bu oran Yunanistan’da 91, Türkiye’de 16, en düşük oranlardan bir tanesi. 

ÖÖ: Gerçekten bayağı düşük. 

SB: Benim de altını çizmeye çalıştığım önemli bir bulgu da bu Aile Sağlığı Merkezleri’nde 2019-2020 yıllarında yapılan test ve incelemelerin sayısal değerlerinin karşılaştırması yapılmış. Örneğin bir yıl öncesine kıyasla aynı dönemde uygulanan aşı sayısında çok belirgin bir azalma var. Ben bu sorunun evrensel olarak gerçekleştiğini söz konusu olduğunu biliyordum, çocukluk çağı aşılamalarında azalmalar olduğunu ama Türkiye’de performans sistemi nedeniyle aile hekimleri takip ediyor aileleri diye düşünüp “en az etkilenen ülke Türkiye olacaktır” diye düşünüyordum. Hayır öyle değil, bizde de bu sorun yaşanmaktaymış ve raporun son bölümünde sağlık çalışanlarındaki duruma değinilmiş. Dünyada iki milyondan fazla sağlık çalışanını kapsayan internet bazlı bir araştırmada sağlık çalışanlarında test pozitifliğinin toplumun diğer kesimlerine göre 12 kat fazla olduğu gösterilmiş. Türkiye’de bu 340 sağlık çalışanını içeren bir ankette üç çalışandan ikisinin uyku düzeninin bozulduğu, yüzde 30’unun haftada bir-iki gün ağladığı, yüzde 7’si ise her gün ağladığını belirtmişler. Bu da raporda yer alıyor. 

ÖÖ: Çok çarpıcı!

SB: Tabii. Bu raporda aynı zamanda salgının birinci dalgasının halen sürmekte olduğu ve sonbaharda ortaya çıkacak gri/ influenza salgınının etkisiyle birlikte düşünülmeli, değerlendirilmeli, grip aşısının şimdiden politikalarının belirlenmesi, sağlanması ve risk gruplarına ücretsiz yapılması önerilmekte. Buna ait bilgileri yarın tekrar ele almak istiyorum. Çünkü grip aşısı çok spekülatif bir konudur ülkemizde, ancak sanıyorum bu pandemi döneminde sonbahar aylarına gelince grip aşısının başlayacağı, orada bir kargaşa yaşanacak. Şimdiden TTB’nin yaptığı gibi uyarı yapmakta yarar var. 

Son bir nokta da bu pandemi öncesi dünyada küresel boyutta 258 milyon çocuk eğitim sisteminin dışında bulunuyormuş, eğitimden yararlanamıyorlarmış ama pandemi nedeniyle 1,6 milyar öğrencinin eğitiminin aksadığı biliniyor, hesaplanmış, buna daha önce değinmiştik ancak ilginç olan ‘Save The Children’ grubunun bir öngörüsü, yıl sonuna kadar toplam 9,7 milyon çocuk terk etmiş olacaklar eğitimlerini ve bundan sonra bunların eğitimi söz konusu olmayacak. Yani pandemi nedeniyle çeşitli gerekçelerle 9,7 milyon çocuğun artık eğitiminin sürmeyeceği, belli bir süre sonra tekrar başlayacak olanlar dahil değil bu sayının içine, süreli olarak 9,7 milyon çocuk eğitimsiz kalacakmış, gerekçesi de pandemi. Ben bugün burada durayım isterseniz, sürem doldu ama bu 3 Temmuz günü 1 haftalık aradan önce şöyle bir değerlendirme yapıp bugüne dek bu 6 ayın sonunda neleri biliyoruz kesin olarak bilimsel açıdan, neleri bilmiyoruz hâlâ? Bunların listesini hazırlamaya başladım. İlginçtir, bilmediklerimizin listesi o kadar fazla oldu ki bunları yazdığım sayfayı görünce kendim ürktüm! O nedenle işin başında olduğumuzu vurgulayarak bitireyim. Size iyi yayınlar, yarın sabah görüşmek üzere. 

ÖÖ: Çok teşekkür ederiz, görüşmek üzere.