“Açık havada Covid-19’un bulaşma riski binde bir”

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur, artan yeni vaka sayısıyla Türkiye’deki gelişmelerin yanı sıra dünyadaki haberleri ve aşılarla ilgili son durumu aktardı. 

Selim Badur'la Korona Günleri: 8 Nisan 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 8 Nisan 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(8 Nisan 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, Feryal.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Pazartesi günü yaptığımız programda sayısal birtakım verilere değinirken John Hopkins Üniversitesi’nin sitesine ulaşamadığımı söylemiştim ve durumu biraz daha geriden izleyen DSÖ tablosundan verilere değinmiştim. Bu nedenle bugün söyleyeceğim sayısal değerler bu DSÖ verileri ile John Hopkins’in kıyaslamasından ötürü yüksek çıkmış olabilir ama uzatmayayım, 3 gündür ortalama 851 bin 365 olgu siteye eklendi, yeni olgu. Bu gerçekten tüm dünyada ve elbette ülkemizde de durumun gittikçe zor ve karmaşık bir hâl aldığını ve bir aciliyet arz ettiğini göstermekte. Haberlere gelince, isterseniz önce Türkiye’den haberlere bakalım. Biraz önce siz de değindiniz TTB’nin bildirisine, başkan Şebnem Koru Fincancı’nın bir açıklaması var, salgının hızla yükseldiğini, bu yükseliş sürerken filyasyon oranlarının %99,9 olarak belirtildiğinin altını çizmiş ve “eğer bu gerçekse o zaman burada aksayan bir şey var, çünkü 50 binleri geçti, 54 bini aştı yeni olgu sayısı dün akşam. Bu izolasyon, filyasyon ekiplerinin işi pek anlaşılamıyor” diyor, çünkü eğer ilk vakaya ulaşım, vaka izole ediliyorsa nasıl oluyor bu kadar yeni vaka? Burada bir sorun olduğundan bahsediyor.

ÖM: Filyasyonun da ne demek olduğunu bir cümleyle bir kez daha hatırlatır mısınız lütfen?

SB: Tabii. Herhangi bir şekilde hastanede PCR’ı pozitif çıkan ya da klinik olarak Covid-19 tanısı alan kişilerin evlere gittikleri zaman filyasyon ekipleri onun yakın temaslarını, ailesini takip ediyorlar, evine gidip gerektiği zaman ilaçlarını verip kontrollerini yapıyorlar. Bir izlem süreci, sistemi. Bu izlemi biz çok övünüyoruz sağlık yetkilileri tarafından hep vurgulanıyor %99,9 diye, “bu 54 bin olgu nereden kaçıyor o zaman? İyi yapamıyor muyuz? Burada bir tutarsızlık var” diyor. Bunun dışında hem olgu hem de yaşamını yitiren kişi sayısı konusunda TTB’nin başından beri ifade ettiği gibi burada birtakım sorunlar var ve gerçek rakamları yansıtmadığını bu sayısal değerlerin ondan bahsetmekte. Birinci basamağın zayıflatıldığını ve birinci basamakta, yani aile hekimlerinde ciddi sorunlar yaşandığına vurgu yapıyor. Aşılar konusunda ise bunun tamamen apayrı bir muamma olduğunu alanda çalışan meslektaşların randevuları bir hafta filan gibi uzun bir süreye ötelendiğine değiniyor. Bu önemli, bir de BM’nin Türkiye ofisinden bir açıklama var, salt bizim ülkemizle ilgili değil, özellikle Covacs küresel bir girişim olan Covacs korporatifi diye tanımlayabiliriz, bu girişiminin öneminin altını çizmişler. Ancak Covacs’ın çalışmaları ve iyi şeyler yapılmasının önünde 5 tane engel olduğuna vurgu yapıyorlar. Birincisi “ihracat kontrolleri sıkılaştırıldı” diyor, çünkü pandemi başlayınca henüz daha aşılar ortada yokken ileride gerekecektir düşüncesiyle UNICEF üretim yapan ülkelerin dışındaki depolarda yarım milyar kadar küresel boyutta şırınga depolamış. Bu şırıngaların saklanması, ihracı, üreticiler tarafından dağıtımı konusunda ciddi sorunlar olduğunu, hani biz hep aşılardan konuşuyoruz ama o aşıyı uygulamak için gereken şırıngalar enjektörler konusunda sorun olduğunun altını çiziyorlar. Aşılara ihtiyacı olanlara ulaştırmakta zorluklarla karşılaşılıyor çünkü soğuk zincirin özellikle bu modern teknolojiler MRNA ve vektör aşıları için gereken -20 ya da -70 gibi ısıların sağlayacak koşulların sağlanmasında güçlükler olduğunu 190 Covacs üyesinin aşı sağlamaya devam etmesi için 2021 yılında 3.2 milyar doları ihtiyacı olduğu yani para kaynağına gerek olduğu, zengin ülkelerin aşı paylaşımının şaşırtıcı değil ama hiç de uygun ve adil olmadığını, aşılama için aşı tereddüdünün sorun olduğunu söylüyor. Yani önünde bu aşının adil dağıtımı konusunda çok ciddi sorunlar olduğunun altını BM de çizmiş bulunuyor. 

Bu arada Türkiye’de nasıl yorumlayacağımı bilemedim, ilginç bir gelişme, birinci dünya pandemi araştırmaları kongresi ilan edildi, 1 Mayıs 2021’de çevrimiçi katılımla Ankara’da yapılacakmış. 1. Dünya Pandemi Araştırmaları Bilim ve Danışma Kurulu’ndaki isimleri değil sadece görev yaptıkları kurumların adını okuyacağım. Tataristan Kazan Federal Üniversitesi, Rusya Bilimler Akademisi’nin Başkürdistan Şubesi –ne demek anlamadım?- Azerbaycan Milli İlimler Akademisi, Atatürk Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Kütahya Sağlık Bilimleri Fakültesi, Altınbaş Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu, Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji, Trakya Üniversitesi Biyofizik, Altınbaş Ağız ve Diş Sağlığı. Böyle bir bilim ve danışma kurulunun düzenlediği kongreyi 1. Dünya Pandemi Araştırmaları Kongresi olarak yansıtıyorlar. Umarım… 

ÖM: Başkırdistan olacak herhalde o da, yani Başkırt Özerk Cumhuriyeti var, onların şeyi eski Sovyetler döneminden hatırladığımız Başkırdistan’dan dünyayı yönetmek yani dünyayı incelemek ve araştırmak için çok acayip hakikaten.

SB: Bu benim tanımladığım şekilde yazıyor duyuruda ama sizin söylediğiniz geçerli bir harf hatası olmalı.

ÖM: Herhalde nasıl okunacağını bilmiyorum ama…

SB: Sonuçta toplantını adını neden ‘1. Dünya Pandemi Araştırmaları’ koymuşlar bilemiyorum ama böyle garip bir ilginç yani ne diyeceğimi bilemediğim bir kongre de düzenleniyormuş Türkiye’de demek ki 1 Mayıs’ı da eklemeyelim.

ÖM: Ben de bilemedim yani, 1 Mayıs’ı bekleyelim.

SB: Ben 1 Mayıs’ı başka nedenlerle bekliyorum! Bu kongre de demek ki eklendi. Önemli bir gelişme yine bir tuhaflık bağlamında söylüyorum bu Astra Zeneca aşılarıyla ilgili. Biliyorsunuz ya da hatırlarsak eğer 7 Nisan’da Avrupa İlaç Komisyonu bu EMA kuruluşu Astra Zeneca aşıları için bir açıklama yapıp “yararı çok fazladır zararından” gibi bir cümle söyledi, dile getirdi, bir açıklama yaptı. Bu pek doğru bulunmadı çünkü bu ender görülen emboli yani pıhtı sorununun Astra Zeneca aşısıyla bağlamı konusunda çok net olmayan biraz muğlak bir açıklama yapmıştı. Bu arada Fransa’da dün itibariyle bu Astra Zeneca aşısı yaptıran ve yaşamını yitiren ailelerin üçüncüsü dava açtı. Uzatmayayım bu Astra Zeneca konusunda biraz sıkıştırıldı herhalde “Avrupa İlaç Ajansı yeni bir açıklama yapacak” dendi. Bu açıklama dün akşam geldi, dün öğleden sonra kurumun sağlık komiseri diye geçiyor ismi Stella Kyriakides açıklama yaptı. İlginç bir şey, önemli gelişmeler “bu pıhtılaşma ile aşının arasında ilişki olduğuna dair ciddi ve önemli şüpheler vardır ama ender bir olaydır. Aşılama yapılan Avrupa’da Astra Zeneca aşısı kullanan 25 milyon kişide 86 tromboz olgusu sorunu çıkmış, 18 yaşamını yitiren kişi var. Aralarında ilişki olma olasılığı çok yüksek ama yararı daha fazla” dedi. Şimdi bu tabii böyle bir açıklama doğrusunu isterseniz birçok soru işaretini özellikle Astra Zeneca dağıtan uygulayan ülkeler açısından bu aşıyı sorun yaratıyor yani insanlar bu çok ender görülür ya da “aşılanmayan normal popülasyonda da tromboz sorunu acaba bu oranda mıdır? Aşının buna bir katkısı var mıdır? Oranı yükseltiyor mudur?” diye düşünmeden tabii bir bariyer oluşturuyor. Bu önemli bir nokta diye düşünüyorum. Bu arada Fransa’da dün ilk defa bir rekor kırıldı, 540 binden fazla test yapıldı. Bu bir rekor Avrupa ülkeleri içinde ama aşılama oranı hiç öyle gitmiyor. Acaba bir organizasyon mu işte Stad de France’da, Paris’in banliyösünde Saint Denis’deki stadyumda aşılama yapılmaya başlandı. Aşılama uygulamalarının yapımı kolaylaştırılmaya çalışılıyor ama sorun uygulamada ve insanların istemesinde de ellerinde aşı yok. Bu nedenle garip bir durum var, Pasteur Enstitüsü bir açıklama yaptı “1 Eylül’e dek erişkinlerin %90’ı aşılanmalı ki kısıtlamalar kaldırılsın. Büyük bilinmeyenler var bunlar da varyantlar, varyantların şu ana dek ortaya çıkan varyantlar ve bundan sonra ortaya çıkacak varyantların aşılamayı nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz” diyorlar. Demek ki bir dizi soru işareti var hâlâ. Avustralya başbakanı AB’ye mektup yazıp “Astra Zeneca’nın ihracatına izin verin” demiş. Bir yandan Astra Zeneca aşısının sorunları konuşuluyor, bir yandan dağıtımda sorun var. Bir kargaşadır gidiyor.

ÖM: Kaos yani hakikaten kaos durumu.

SB: Evet gerçekten bir kaos var. Şimdi biz isterseniz bu kaosa örnekleri bir kenara bırakalım durumun aciliyetiyle ilgili. Örneğin Kuzey Kore’de yabancı diplomatların ülkeyi terk etmesi istenmiş, sadece Çin ve Rus elçileri görev yapıyormuş. İlginç. Siz de söylediniz, Brezilya’da

ÖÖ: Ama resmi olarak hiç vaka çıkmamış. DSÖ açıklamıştı.

SB: Evet yani tedbir olarak alıyorlar. Veri olmazsa tabii olgu sayısını da bilemiyoruz.

ÖÖ: Vermişler bu ilginç, dünkü haberlerde vardı, DSÖ Kuzey Kore’den ilk kez resmi verileri almış 0 vaka diye almış ama!

SB: Bildirmezseniz eğer 0 oluyor. Salı günü siz de belirttiğiniz 4 binden fazla ölü var, çarşamba günü 3800’ü geçmişti ama Bolsanaro ülke genelinde kapanma gerekiyor önerilerine “hayır” diyor “bu çapta bir önleme gerek yok” diyor. Bu tabii tuhaf bir durum, toplumda ben işim gereği konuşuyorum Latin Amerika ülkelerindeki meslektaşlarımla, mesela Brezilyalılarla konuştuklarım hiç böyle karamsar bir hava filan da esmiyor onlarda. Olacak, olur bu, olağan gibi sayıyorlar. Bunu anlamakta zorlanıyorum.

ÖM: Bolsanaro’nun kendisi de şunu demiş “hangi ülkede insanlar ölmüyor ki!” diye geçen hafta söylemiş.

SB: Evet ilginç. Şili’de seçimler 11 Nisan’dan 15-16 Mayıs’a ertelendi ve erteleme gerçekleştirildi. Fransa’da çeşitli aşı üretimi, örneğin biraz önce Hindistan’dan örnek verdiniz aşı ihracatıyla ilgili, Hindistan’da çeşitli aşıların üretimi yapılıyor. Bunlardan bir tanesi de biraz önce değindiğimiz sorun yaratan ve üzerinde tartışılan Astra Zeneca aşılarının büyük kısmı Hindistan’da üretilmekte. Biontech Pfizer aşısı hani Amerika’da değil Avrupa’da birtakım farklı ülkelerde üretiliyor. Pfizer Biontech aşısının dolum işlemleri Almanya’da üretilecek ama büyük ‘bulk’ olarak dolum işlemi aşaması için Fransa’daki del Farm kuruluşu ile anlaşma yapılmış, orada dolum işlemleri yapılacak. Bu ayrıntıyı niye söylüyorum? Macron bunu kutladı işte “bu çok önemli gelişme” dedi. İyi de orada dolum yapılan aşıların %10 kadarı Fransa’ya ayrılmış, %90’ı zaten dışarıya gidecekmiş. Yani Fransızlar niye buna bu kadar seviniyorlar ‘aman bizde yapılacak artık dolum işleri’ diye anlamak mümkün değil, Fransa’ya yaramayacakmış bu aşılar. Bütün bu haberlerin dışında önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum, çocuklarla ilgili durum, UNICEF’in açıklaması var. UNICEF uzaktan eğitim yaklaşık 800 milyon çocuğun evde kalmalarına yol açmıştı. Ancak net olarak sayı vermişler 463 milyon çocuk uzaktan eğitim denilen yaklaşımdan, uygulamadan yararlanamadılar. Bunlar eğitime erişemediler, yani oran çok büyük, 463 milyon çocuk. 

ÖM: Yarım milyara yakın yani?

SB: Evet. Bunun ciddi bir sorun olduğundan bahsediyorlar çok haklı olarak. Bir de Amerika’dan bir haber var, Amerika’daki Covid-19’dan yaşamını yitiren ailelere bakılmış, biraz onlardaki durum incelenince yaklaşık 40 bin çocuğun ebeveynlerini kaybettiği saptanmış. Böyle öksüz, yetim gibi oranlar bir dönem Afrika’da AIDS sırasında ortaya çıkardı, bu kez Covid-19 sebebiyle böyle bir durum söz konusu, bu da önemli. İrlanda’dan bir çalışma var, bu çalışma kapalı ortamlarda açık havadaki bulaşları kıyaslamışlar ve yapılan çalışma sonucunda açık havada Covid-19’un bulaşma riskinin binde 1 olduğu saptanmış bir matematik modellemeyle, önemli. Bu arada Rusya 3. aşısını hazırladı. Böyle süratle başlıklara değiniyorum. Rus Sputnik V’den sonra bir diğer aşı Epivac Corona isimli aşı devreye giriyor. Bizim de kullandığımız inaktif aşı Çin Sinovac gibi inaktif bir aşı. Bunun dışında Johnson & Johnson aşısı da yavaş yavaş adolesanlar yani gençlerde deneylere başladı. Tabii önemli olan gebelerde yapılan çalışmalar, gebelerde özellikle annelerden bebeğe, yani aşılanan gebelerin yeni doğacak çocuklarına da aşının sağlayacağı koruyuculuğu, antikorları aktarması, özellikle kordon kanında da bu antikorların saptanması anneyi bebeği de koruyacaksınız gerçeğini ki bu diğer enfeksiyon hastalıkları ve aşılar için de geçerlidir. Bu durum Covid-19 için de söz konusu. Bu kanıtlanmış durumda, buradan hareketle gebelerin aşılanması konusunda çünkü gebe aşılaması da gebeye ilaç verilmez, aşı yapılmaz filan denir, hayır, gebelerin aşılanması gibi ciddi bir konu gündemdedir. Sadece Covid-19 için değil işte difteri, boğmaca, grip birtakım aşıların gebelere uygulanması söz konusu. Bu pek düşünülmeyen bir nokta. Pfizer ilaç şirketi sadece biz aşıyla adını çok duyduk Pfizer Biontech yeni bir antiviral geliştirme aşamasındalar. 5 gün boyunca günde 2 defa kullanılacak oral bir proteaz inhibitörü yani virüsün çoğalması sırasında, çoğalma aşamasında gerekli olan bir enzimi inhibe ediyor, baskılıyor, böylece kod ismi PF0732113 gibi böyle sayısal bir ismi var. Bu ilacın çalışmaları yapılmakta ve faz 3 aşamasına gelmiş durumda, antiviraller de bir süre sonra demek ki elbette koruyucu hekimlikte değil ama Covid-19’a yakalananların tedavisinde devreye girebilecektir. Bu önemli bir nokta. Çin’den Hong Zu ve arkadaşları hakem denetimine gönderdikleri bir makalede yarasaları inceliyorlar, yarasalarda yeni bir Sars-cov-2 benzeri virüs saptadıklarını yayınladılar. DSÖ böyle başlıklardan gidiyorum bu hafta, önümüzdeki hafta programımız olmayacak galiba o nedenle böyle bir yol…

ÖM: Evet.

SB: 17 binden fazla dünya çapında sağlık çalışanının yaşamını yitirdiğini bildirdiler. Bütün bunlar olup biterken iki önemli haber daha, bir tanesi obezite, obezler Covid-19 Fransa’da Endokrinoloji Derneği Başkanı endokrinolog Dr. Muriel Coupaye bir rapor yayınladı. Obezite hastalığa yakalanmayı kolaylaştıran bir faktör değil. Ancak bir obezin enfekte olduğu zaman hastalığı çok daha ağır geçirme olasılığı yüksek. Obezitede %40 kadarı yoğun bakım ve solunum cihazına bağlanma gereği duyacak kadar hastalanıyorlar. Bunun nedenini açıklamış, çünkü obezlerdeki adipoz doku denilen yağ dokusunda virüsün biriktiği ve yağ dokularının bir rezervuar gibi işlev gördüğünü ve oradan virüsün dönem dönem yayılıp daha uzun soluklu bir enfeksiyon oluşturduğunu, obezlerdeki mekanizmayı ya da yaşanan olumsuzluğun nedenini açıklayan bir çalışma. 

ÖM: Bu da önemli bir tespit herhalde değil mi?

SB: Evet, evet Endokrinoloji Derneği’nin saptadığı. Hapishanelerle ilgili bilgiler var. İlk önümdeki rapor İngiltere’den geliyor, İngiltere’de 1000 hapishanede kalan mahkumların, tutukluların 7.6’sı Covid-19’a yakalanmış. Toplum genelinde bu oran 4.9, binde 5’ten binde 8’e çıkıyor hapishanelerde daha yakın temas, daha bir arada yaşamak. İşte bunların aşılanması konusunda da ne olup ne bittiğine ait bir rapor var. Maria Neufeld ve arkadaşları Lancet Regional Health’de yayınladılar. Her ülkede hatta her eyalette farklı uygulama olduğu, buna daha önce de değinmiştim sanıyorum ama hapishaneler konusunda böyle bir gelişme var. Son bir haber vereyim sonra kapatalım isterseniz. İlginç bir çalışma yapıldı Elisabet Pujadas ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışma. Otopsi ile yaşamını yitirenlerde en olup bittiğini dokularda araştırıyorlar ama sıradan klasik bir otopsi değil, moleküler düzeyde bir takım araçlar kullanılarak, araç-gereç ya da modern teknoloji kullanarak otopsi yapıyorlar. Bu otopsiler sonucunda yaptıkları yayınladıkları raporda Covid-19’un düşünülenden çok daha karmaşık ve hetorojen bir hastalık olduğu, ‘complex and heterogeneous disease’ diye tanımlıyorlar. Özellikle beyin ve beyin dokusunda oluşan hasara dikkati çekmişler. Nitekim bu beyindeki, beyin damarlarındaki küçük kapiler damarlardaki tıkanmalara yol açması Covid’in üzerinde yavaş yavaş durulmaya başlanan çok önemli bir gelişme, yeni bir bulgu. Jama Nöroloji’de de böyle bir yazı çıkmıştı Şubat sonlarında David Nauen ve arkadaşlarının yayınladığı bir yazı, bu da önemli bir yazı. Bildiğimiz bu solunum yetmezliği olayların ışığında sadece beyne değil, sindirim sistemindeki sorunlara da değiniliyor. Yani covid19’un beklenin ya da düşünülenin aksine çok farklı sistemleri tuttuğunu biliyorduk ama oralarda yaptığı hasar ve komplikasyon yani bunların ne boyutta olduğunu, nelere yol açtığını, nasıl sonlandığını şimdiye kadar görmemiştik. Artık yavaş yavaş onları da görmeye başladık. Ben burada durayım isterseniz. Siz sormadan söyleyeyim, cuma günü Önce Sağlık programında konuğumuz Prof. Dr. Mayda Gürsel. Mayda Gürsel ODTÜ’de Türkiye’deki benim dönem dönem sözünü ettiğim virüs benzeri partiküller yöntemini kullanarak eşi Bilkent’teki İhsan Gürsel’le birlikte çok önemli bir projeyi sürdürüyorlar ve ciddi başarı elde ettiler. Bu MRNA vektör ya da inaktif aşı dışında dördüncü bir yöntem, bunu kullanan az sayıda ülke var araştırmasını sürdüren. Türkiye’de bu yöntem ile, bu VLP yöntemiyle aşı konusunda ciddi adımlar atıldı. Daha önce bahsetmiştik, 1. faz yani insan deneyleri onayı alındı, başladılar. İkinci faz için çalışmalarını sürdürüyorlar bir yandan. Bütün bunları ve aşı konusundaki belki Astra Zeneca aşısını ve diğer konuları Mayda ile konuşma olanağı bulacağız yarın saat 13.00’te. 

ÖM: Peki Mayda Hanım şeyi de soracak mısınız? 1 Mayıs’taki Dünya Pandemi Konferansı’na katılıp katılmayacağını?

SB: Tamam notumu aldım, peki efendim. Teşekkür ederim. 

ÖM: Teşekkürler.

SB: O zaman 1 hafta sonra görüşmek üzere.

ÖM: Evet görüşürüz.

SB: Sağ olun!