“Kadınlar Şifadır”: Filiz Telek ile söyleşi

-
Aa
+
a
a
a

Sahibine Şarkılar programının 10 Mart 2021 tarihli nüshasının konuğu Kadınlar Şifadır kitabının yazarı Filiz Telek’ti.

BANU: Hoş geldin Filiz! 

FİLİZ: Hoş buldum, çok teşekkür ederim Banu!

BANU: Kitabın çok yeni çıktı, kapağında ve içinde birbirinden güzel resimler var, Derya Albayrak tarafından yapılmış. Ocak ayında, Doğan Novus’tan çıkmış. Yolculuğunuzun başında sizi Açık Radyo’da ağırlamış olmaktan dolayı çok mutluyuz!  

FİLİZ: Çok çok teşekkür ederim ben de, sana ve Açık Radyo’ya Banu.

BANU: Bahçemizi sevdin mi? 

FİLİZ: Bahçeyi çok sevdim. Bahçede çok vakit geçiriyorum. Badem ağaçları burada benim bahçemde de var yaşadığım köyde. Sık sık onları ziyaret edip arıların sesini dinlemeyi çok seviyorum. O yüzden çok güzel oldu şekilde buluşmak. 

BANU: Filiz, “Kadınlar Şifadır”ı okudum ve çok etkilendim. Tüm kadınlar, erginlenme yolcuğunun her evresindeki her kadın için, kız çocuklarına rehberlik yapan herkes için bir baş ucu kitabı olduğunu düşünüyorum, hatta dünya dillerinde tüm baş uçlarında olmasını diliyorum. O yüzden de müzik programı olduğumuzu da unutmadan, kitabına giden yolun taşlarını döşeyebilelim istiyorum birlikte.  

Kitabın beni, hem bir labirentin içine soktu ve içinde insan adımlarımla yol aldırdı kendi kadınlık hikayemde, hem o labirente çok yukarıdan kuş bakışıyla bakmamı, hem de çok ihtiyacımız olanı fark etmemi sağladı. Sadece bir kadın olarak değil, dünya üzerinde süregiden tüm yaşamlar ve dünyanın kendisi adına. Ama sen anlat bize. Senin için “Kadınlar Şifadır” neyin kitabı? Nereden ve nasıl geldi?

FİLİZ: Kadınlar şifadır benim için, içinde yaşadığımız dünyaya ve zamanlara şahitlik eden bir yolculuk hikayesi aslında. Kendi yolculuğundan, yaklaşık son yirmi yıldır, bir bütün insan olma, yuvaya ulaşma yolculuğunun bir hikayesi aslında. Ama bu sadece bir kadının hikayesi değil. Bütün bu yolculuk esnasında dünyada gördüklerimin, fark ettiklerimin, karşılaştıklarımın, insanlık ailesinin içinde olduğunu düşündüğüm yolculuğa dair de bir anlatı bir yandan. İçinde olduğumuz zamanlarda, kitapta bundan derin kültürün yokluğu, kültürel fakirlik olarak bahsediyorum, uzun bir zamandır yoksullaşmış, yoksunlaşmış, yalnız kalmış modern insanın birazcık trajedisi diyeceğim, özlemleri, yaslarına dair de bir hikâye. Bir çeşit ağıt zaman zaman ama bir çeşit kutlama da ve belki bir çeşit yol haritası da aynı zamanda. Bütün bu içinde kendimizi bulduğumuz kaos, dönüşüm sürecinde, yuvaya doğru, kendimize doğru, birbirimize doğru ve dünyaya doğru yolumuz nasıl buluruz acaba? diye soran bir kitap. 

BANU: Şimdi kitabından bir alıntı yapıyorum. “Eril bir tanrı imgesi ve güç prensibi üzerine kurgulanmış ataerkil kültürün, dişi arketipi- sürgüne gönderdiğinden beri bizler ruhsal olarak anne yoksunuyuz, yani öksüzüz. Ve bu ayrı düşme, yeryüzü-Toprak Ana-dan da bağımızın kopmasıyla yakından alakalı.” Modern insanın yalnızlaşması ve yoksullaşmasıyla- dişi bilgelik arasında nasıl bir ilişki kuruyorsun?       

FİLİZ: Dünyada ismini pek çok farklı şekillerde söyleyebileceğimiz, kapitalist düzen diyebiliriz, ataerkil sistem diyebiliriz ya da başka isimler de verebiliriz, ama şu anda içinde kendimizi bulduğumuz bu büyük sistemde o eksikliğini, yoksulluğunu hissettiğimiz şeyin, kadınlar ve erkekler ve her çocuk farklı cinsiyet için, dişi prensip, dişi bilgelik olduğuna inanıyorum. O dişi prensiple gelen, dişi bilgelikle gelen varoluş hali, dünya ile daha ilişkiler üzerinden, yani ilişkilerin her türlü varoluşla, sadece insan insan ilişkisinden bahsetmiyorum- yaşamın tümüyle, var olan her şeyle, birbirimizle, kendimizde de, ilişkileri merkeze aldığımız, o ilişkilerin sağlıklı, bütüncül, huzurlu kılındığı bir varoluş şeklinden bahsediyorum dişi prensip ya da dişi bilgelik dediğimde. Bence şu anda eksikliğini, yoksunluğunu hissettiğimiz en temel konu bu. O ilişkisellik üzerinden bir yaşam, yaklaşım kurgulandığında, bence her şey hizalanacak ya da hizalanır. 

BANU: Filize burada sözlerini bir balla keseyim mi? Balın ne olduğu malım, bir şarkı. Ve bu şarkıyı ikimiz de, birbirimizden habersiz ilk şarkı olarak düşünmüştük bu program için. Nessi Gomes’den gelecek, her şey birbiriyle alakalı ve ilişkili. 

BANU: Sevgili dinleyiciler, Filiz Telek ile birlikteyiz ve çok yeni çıkmış olan kitabı “Kadınlar Şifadır” kitabı üzerine sohbet ediyoruz. Filiz, şarkının öncesinde ilişki merkezli bir varoluştan bahsettin. Bu da bizi herhalde bizi kitabın ismine, “Kadınlar Şifadır”a getiriyor. Neden bu ismi verdin? 

FİLİZ: Kadınlar şifadır, diyorum çünkü kadın dediğimiz varlık, bedensel döngüleri ve bilgeliğiyle doğanın, yeryüzünün döngülerine daha yakın gibi hissediyorum ben. Ve o yatkınlıktan dolayı ve aynı zamanda içinde olduğumuz bu sistemin görünürde daha dezavantajlı yerinde olduğu için kadın, binlerce yıldır bu sistemin içinde değersizleştirildiği ve güçsüzleştirildiği için, bu değişime, şu anda içinde olduğumuz ve ihtiyaç duyduğumuz değişime, dönüşüme çok daha hevesli ve çok daha açık ve dediğim gibi o diş bilgeliği bedenlemeye bence biraz daha yatkın. O konuda da daha avantajlı olduğu söylenebilir kadının. O yüzden geçiş sürecinde, bu büyük kültürel ve bilinç dönüşümü sürecinde kadının önemli bir rolü olduğuna inanıyorum. “Kadınlar uyanınca dağlar yerinden oynar” diye bir Çin atasözü var. Bunun gerçekliğine kalben inanıyorum ve bu konuda emek vermeye çalışıyorum. Yani kadınları bir araya getirip kadınların kendi güçlerine, armağanlarına, şifalarına uyanmaları ve bunu yaşamın hizmetinde özgürce sunabilmeleri yönünde emek vermeye çalışıyorum. Bu kitap 

da bunun bir sonucu diyelim. 

BANU: Doğduğumuz günden bugüne hiç farkında olmadan giydiğimiz giysiler, içselleştirdiğimiz benlikler var. Dışımızdaki sesler, iç seslerimiz olmuşlar. Kafamızın içinde ne yok ki? Ve sen kitabında bunları anlatıyorsun ve yazmış olduğun bir şiirimsi var. Senin adına onu okuyabilir miyim? Belki sen sonra bir şeyler söylemek istersin… 

Kafamda mezarlar var.

Sözü bitmiş, kendi bitmemiş hikayeler var

Öksüz kalmış, ötelenmiş, ötekileştirilmiş sesler var

Dönüp dolaşıp beni tuzağa düşüeren, dönüp dolaşıp içine düştüğüm delikler var.

Bu böyleler, onlar öyledirler, sen busunlar var.

Bana ait olmayan umutlar, hayaller, beklentiler var.

Kafamda hayaletler var, gerçek olmayan inançlar, içinde hapsolduğum kalıplar, zorla çakılmış çiviler var. 

Sonu yazılmamış kitaplar, söylenmemiş şarkılar, tutulmamış sözler var. 

Kafamda herkesi asıp kesen, en çok da beni yargılayan yargıçlar var. 

Kurbanlar var, gücünü suskunluğundan alan, çaresiz suçlular var.

Amansız ihanetler, yüzleşmekten kaçınılan yalanlar var.

Platonik aşıklar var, tutturan, sınırları zorlayan, bir türlü olmamışlar var.

Kafamdaki çöplükte yok yok.

Her gün burayı toparlamak gerekir, çeki düzen vermek,

itinayla tasnif etmek, temizlemek.

Kafamdaki çöplük günün birinde mis kokulu bir çiçek bahçesine dönüşecek, biliyorum.

Özgür ve şefkatli günlerin hayalini kuruyorum. 

Kafamda bir çöplük var!  (s. 381)

FİLİZ: Senden dinlemek çok iyi geldi, teşekkür ederim. Sanırım burada söylemeye çalıştığım şey, doğumdan, çocukluğumuzdan itibaren içine doğduğumuz kültürün ve toplumun ve ailenin bizi şekillendirişinin bir noktada derinden incelenmesi, derinden araştırılması gerektiği…  Eğer yaşama dair, kendimize dair, yaşamın içinde yaptığımız anlamlı yolculuğa dair hakikati arıyorsak, içeriden dışarıya yansıttığımız, dışarıdan içeriye aldığımız her şeyin dirayetle, sabırla, şefkatle gözünün içine bakılması gerektiğini söylüyorum sanırım. Eğer ki bütün bir insan, özgür bir insan olmak istiyorsak ve anlamlı bir yaşam sürmek istiyorsak. Teşekkür ederim. 

BANU: Rica ederim. Hadi gel bir şarkı daha çalalım. MaMuse’dan “We Shall Be Known” çalalım demiştik. 

BANU: Sevgili dinleyiciler, “Kadınlar Şifadır” kitabını yazarı sevgili Filiz Telek ile sohbet ediyoruz. Bu kitabın kadının, erginlenme yani olgunlaşma yolculuğunda, genç kızlıktan bilge büyüklüğe, geçirdiği tüm evrelere hitaben, bir ayna ve rehber kitap niteliğinde olduğunun altını çizmek istiyorum. Tüm evrelerin algısıyla ilişkili duraklar yaratan aslında ve duraklarda içselleştirdiklerimizle, blokajlarımızla da karşılaştıran, onun yanı sıra çok daha özgür ve özden pencereler açan, birtakım pratikler, uygulamalar sunan bir tarafı var. Filiz, son dakikalarımızda bizi nasıl bırakmak istersin, son olarak ne söylemek istersin? 

FİLİZ: Bugün dünyaya baktığımızda, özellikle son bir senede geçtiğimiz süreçte her şeyin altüst olduğunu, tepetaklak geldiğini ve büyük bir belirsizlik içinde yaşadığımızı fark ediyor olabiliriz çoğumuz. Ve gerçekten artık bir değişimin eşiğinde olduğumuzu, insanlık ailesi olarak var olmaya devam etmek istiyorsak, yaşamdan, dünyadan yeryüzünden gelen bu değişim çağrısını uymamız gerektiğini düşünüyorum. Bu bir yandan bir hatırlama daveti aslında. Kitapta buna sık sık değiniyorum. Çünkü güneşin altında yeni olan hiçbir şey yok belki de. İnsanlar binlerce, on binlerce, yüz binlerce yıldır varlar bu yaşam ağının içerisinde ve gerçekten çok kadim bilgelikler var aslında belki bu dönemde zamanlarda unuttuğumuz, göz ardı ettiğimiz. Bunları hatırlamaya dair bir davet olduğunu hissediyorum. Her ne kadar karmaşık ve karamsar bir tablo olsa da önümüzdeki dönemde, ben her zaman büyük bir gizemde var olduğumuzu hatırlamaya çalışıyorum kendim de. Hiçbir zaman, yarın ya da öbür gün ya da on yıl, yüz yıl, bin yıl sonra ne olacağını kestirmek söz konusu değil. İklim değişikliği tehlikesi içerisinde şu anda olmuş olsak bile. O yüzden benim kendime davetim, benim kitaptan hepimize davetim, şu an mevcut olanla cesaretle ve şefkatle göz göze gelmek. Hem kendi yaşamlarımızda hem de dünyadaki büyük resim içerisinde. Burada bize bir davet var. Bugün, bu an. Her birimizin ayrı ayrı öğrenme yolculukları ve içimizde keşfedeceğimiz hediyeler, armağanlar var bu dönemde, bu zamanda birbirimize ve dünyaya sunabileceğimiz. Biz elimizden geleni yapalım, bu samimi ve cesur araştırma ve çalışma içerisinde olalım. Aynı zamanda yan yana gelelim, bu soruları, zor soruları sorarken, zor yüzleşmeler yaşarken. Ama bir yandan da, evet önümüzde mümkün olan güzel günleri hayal edebileceğimiz, böyle birlikte alanlarda, çemberlerde oturalım. Kadınlarla da çalışırken bunu çok vurguluyorum ben, kitapta da çok bahsettim. Yani “artık yalnız kurdun zamanı geçti”, diyor On birinci saat kehaneti, kitapta da geçiyor, bu çok güzel bir kehanet.  Yalnız kurdun zamanı geçti. Artık bir araya gelme ve gerçekten hayatta önemli olanı, gerçekten kıymetli olanı ve kadim bilgelikleri hatırlama ve yaşamlarımızda bunları artık yaşama zamanı. Ben bu şekilde tamamlamak istiyorum sohbeti. Yeniden sonra çok teşekkür ediyorum Banu bu sohbet için ve güzel derin sorunların için. 

BANU: Biz teşekkür ediyoruz sevgili Filiz sana. Programın başındaki dileğimi yinelemek istiyorum, umuyorum kitabın bu akşam bizi dinleyen pek çok kişinin, hatta dünyanın başka dillerinde başka baş uçlarındaki yerini çok geçmeden bulur. 

Filiz Telekle birlikte seçtiğimiz şarkılardan oluşan “Kadınlar Şifadır” çalma listesine Spotify’da Banu Kanıbelli altındaki Sahinine Şarkılar çalma listelerinden ulaşabilirsiniz. İletişim adresimiz [email protected] ve bildiğiniz gibi bir de sizden gelen mektupların yayımlandığı ve bazılarının şarkılara dönüştüğü bir adresimiz var. O da letterstossongs.com.  

Bir sonraki buluşmamıza dek lütfen kendinize iyi bakın ve hep müzikle kalın!