Direnişin hacmi

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Kitabı'nda Ceyhan Usanmaz, 'ufuk açıcı' bir çalışma olarak nitelendirdiği, II. Dünya Savaşı kapsamında Almanya ya da İtalya tarafından işgal edilmiş her ülkedeki direnişin açık, dengeli ve bütünlüklü bir resmini sunmaya çalışan Halik Kochanski'nin "Direniş" adlı kitabı üzerine konuşuyor.

""

Berlin, birçok şey gibi, II. Dünya Savaşı'nın bazı izlerini takip etmek isteyenlerin de uğrak yerlerinden biri. Savaşın noktalandığı şehir olarak, bir 'ferahlık' hissi de uyandırıyor hiç kuşkusuz. Münih ise tam tersi, bir anlamda bir başlangıç noktası olarak kabul ediliyor. Oradaki 'ferahlama' durakları da, bazı direniş ayrıntılarını keşfetmekten geçiyor. Örneğin, Viscardigasse zeminindeki bronz parke taşları... (9 Kasım 1923'te Hitler'in Weimar Cumhuriyeti'ni yıkmaya yönelik darbe girişimi Feldherrnhalle önünde başarısız oldu. Çıkan çatışmalar sonucunda 16 darbeci ve dört polis öldürüldü. Feldherrnhalle, daha sonra Nasyonal Sosyalistlerin ibadet yeri haline geldi. 1933 yılında Residenzstraße'ye bakan doğu tarafına bir anıt dikildi ve o tarihten itibaren, Üçüncü Reich döneminde anıtın önünde gece gündüz bir SS kıtası dururdu. Yoldan geçen herkesin de bu noktada onuruna Hitler selamı vermesi beklenirdi. Bunu yapmak istemeyenler, Feldherrnhalle'nin batısındaki küçük Viscardigasse'den saparak Residenzstrasse'nin bu bölümünden kaçınabilirdi. Buna atfen Münihliler, Feldherrnhalle'nin arka tarafındaki dar sokağa Drückebergergasse/Aylaklar Sokağı adını verdiler ve günümüzde bu sokağın zemini, bronz parke taşlarıyla işaretlenmiş durumda.) Münih'in bir başka sokağında da benzer bir 'işaret' yer alır. Ludwig Maximilian Üniversitesi'nin önünde, Beyaz Gül grubunu anmak için, yere saçılmış broşürler şeklinde bir anıt göze çarpar. (Beyaz Gül, Nazi Almanyası'nda Münih Üniversitesi'nde beş öğrenci ve bir profesör tarafından yönetilen entelektüel bir direniş grubuydu. Grup, Nazi rejimine karşı aktif muhalefet çağrısında bulunan isimsiz bir broşür ve grafiti kampanyası yürüttü. Faaliyetleri 27 Haziran 1942'de Münih'te başladı; 18 Şubat 1943'te çekirdek grubun Gestapo tarafından tutuklanmasıyla sona erdi.)

Halik Kochanski

Elbette göz ardı edilemeyecek direnişler bunlar... Ancak örneğin Halik Kochanski'nin, II. Dünya Savaşı kapsamında Almanya ya da İtalya tarafından işgal edilmiş her ülkedeki direnişin açık, dengeli ve bütünlüklü bir resmini sunmaya çalıştığı hacimli çalışması Direniş'te bu 'hikâyeler' yer almıyor. (Kuşkusuz, tartışmaya açık bir bakış açısı.) Bunun sebebini ise şu şekilde açıklıyor Kochanski: "Alman 'direnişi' başka bir meseledir ve bu kitabın kapsamına girmiyor. Almanya ne istila ne de işgal edilmişti ve bu anlamda direnilecek bir şey yoktu. Hitler'e karşı Alman muhalefetinin büyük bir bölümü Alman karşıtı değildi ve Almanya'nın savaşı kaybetmesi istenmiyordu. Gerçekten de Hitler'e karşı girişilen darbelerin amacı Almanya'nın kazanmasını sağlamak, olmazsa en azından kaybetmesini engellemekti. İşgalci bir ülke içindeki muhalefetin, yenilgiye uğratılan ve işgal edilen ülkelerdeki direnişle hiçbir ortak yanı yoktur." Benzer bir gerekçeyle (Anschluss) Avusturya'yı da kapsam dışında bırakmış Halik Kochanski. 

Geniş bir kronoloji çerçevesinde üç ana bölümü ayrılıyor Direniş. "Neden Direniş?" başlıklı ilk bölüm, Almanların Çekoslavakya ve Arnavutluk'u işgal ettiği Mart 1939'dan, Sovyetler Birliği'ni istila ettiği Haziran 1941'e kadar olan zaman dilimini kapsıyor. İkinci kısım, yani "Direniş Büyüyor", Almanya'nın Sovyetler Birliği'ni işgal ettiği Haziran 1941'den, İtalya'nın teslim olduğu Eylül 1943'e kadar gelişenleri izliyor. "Direniş Eyleme Geçiyor" başlıklı üçüncü bölüm ise Eylül 1943'ten savaşın Mayıs 1945'te sona ermesine kadar olan zaman dilimini kapsıyor. 

Genel, topyekûn bir 'Avrupa direnişi'nden bahsedilemiyorsa bile, konuya bütünlüklü bakışın milliyetçiliğin tuzaklarından sakınmayı mümkün kıldığının altını özellikle çizmiş Halik Kochanski ve bu yaklaşımın bazı farklılıkları da görünür kıldığını belirtmiş. Örneğin, net bir Doğu-Batı ayrımını tespit ettiğini söylüyor: "Batı Avrupa'da, yerel hükümet ve yönetimler ile işgalciler arasında daha yakın bir işbirliği vardı ve işgaller çok daha yumuşaktı. (...) Doğu Avrupa'da ve Balkanlar'da, yıkımlar ve katliamlar normaldi. Denebilir ki, 1944 yılının başlarında Batı Avrupa'ya sıçrayan şiddetle bastırma, kendi başına yeni bir şey olmaktan ziyade, çok geniş bir coğrafi alanda o tarihte uygulanmakta olan 'Doğulu' yöntemlerden başka bir şey değildi."

Direniş, konuyla ilgili ilk ve tek kaynak değil belki ama hiç şüphesiz 'ufuk açıcı' bir çalışma...


Halik Kochanski
Direniş: Avrupa'da Yeraltı Savaşı 1939-1945
çev. Abdullah Yılmaz
Alfa Yayınları, 2024, 982 s.