"Gezegenin sınırları zorlanıyor, yaşam döngüleri alt üst oluyor"

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, gezegenden iklim haberlerini derlerken, bir kez daha iklim krizi için harekete geçme zamanı çağrısını yineliyor.

""
"Gezegenin sınırları zorlanıyor, yaşam döngüleri alt üst oluyor"
 

"Gezegenin sınırları zorlanıyor, yaşam döngüleri alt üst oluyor"

podcast servisi: iTunes / RSS

Sevgili Açık Radyo dinleyicileri,  İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoş geldiniz, ben Atlas Sarrafoğlu. Size son beş senedir iklim krizinin gezegenimizdeki etkileri üzerine programlar hazırlıyorum. 



Bir rapora göre, küresel kuzeydeki zengin ve demokratik ülkeler iklim protestolarını bastırmak için sert, muğlak ve cezalandırıcı tedbirler kullanırken, aynı zamanda küresel güneydeki yetkililerin benzer acımasız taktiklerini eleştiriyor.

Uluslararası İklim Hakları raporu; Avustralya, Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç, Birleşik Krallık ve ABD'de iklim aktivistlerine yönelik giderek artan sert muameleyi gözler önüne seriyor. Bu ülkelerdeki baskıların - uzun hapis cezaları, önleyici gözaltı ve taciz de dahil olmak üzere - hükümetlerin ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel hakları koruma konusundaki yasal sorumluluklarının ihlali olduğunu ortaya koydu. Rapor, ayrıca aynı hükümetlerin gelişmekte olan ülkelerdeki rejimleri barışçıl protesto hakkına saygı göstermedikleri için sık sık eleştirdiklerini de vurgulamakta.

Uluslararası İklim Hakları Direktörü Brad Adams, “Hükümetler çoğu zaman diğer ülkelerde barışçıl protesto hakkı konusunda çok güçlü ve ilkeli bir görüşe sahipler - ancak kendi ülkelerinde belirli protesto türlerinden hoşlanmadıklarında yasalar çıkarıyor ve onları durdurmak için polisi görevlendiriyorlar,” dedi.

Avrupa, ABD ve Birleşik Krallık'ta yetkililer şiddet içermeyen iklim protestolarına kitlesel tutuklamalar ve uzun hapis cezalarıyla sonuçlanan acımasız yeni yasalarla karşılık verdi. Bazı durumlarda protestolara katılanlar politikacılar ve medya tarafından holigan, sabotajcı ya da eko-terörist olarak etiketlendi. Üst düzey insan hakları savunucuları ve çevre kampanyacıları baskılarla ilgili endişelerini dile getirerek hükümetleri şiddet içermeyen protesto hakkını korumaya çağırdı.

Birleşmiş Milletler insan hakları savunucuları özel raportörü Mary Lawlor geçen yıl The Guardian'a verdiği demeçte, “Bu savunucular temelde gezegeni kurtarmaya ve bunu yaparken de insanlığı kurtarmaya çalışıyorlar. Bu insanlar korumamız gereken insanlar ancak hükümetler ve şirketler tarafından etkisiz hale getirilmesi gereken bir tehdit olarak görülüyorlar. Sonuçta bu güç ve ekonomi ile ilgili,” dedi.

Tırmanan iklim krizi, 2024 yılında dünya genelinde rekor kıran sıcaklıklara, gıda kıtlığına, kitlesel insan hareketlerine ve ekonomik zorluklara, ayrıca ölümcül yangınlara ve sellere yol açıyor. Ancak rapor, fosil yakıtların kullanımını hızla azaltmak ve ekolojik çöküşü durdurmak için acil önlemler almak yerine, nispeten zengin birçok ülkenin protestolara ve sivil itaatsizliğe katılarak alarm verenleri durdurmaya çalışanlara odaklandığını ortaya koydu. Brad Adams, “İklim aktivistlerinin protesto ve ifade özgürlüğü haklarını savunmanın önemini anlamak için onların taktiklerine katılmak zorunda değilsiniz. Hükümetler iklim protestocularını hapse atmak ve sivil özgürlükleri baltalamak yerine, iklim krizini ele almak için acil eylem çağrısına kulak vermelidir,” dedi.

Raporun yazarları, gelişmiş ülkelerin bir yandan uluslararası arenada protesto hakkının önemini vurgularken, diğer yandan da kendi ülkelerinde sert ve cezalandırıcı baskılar uyguladıklarına dair çeşitli örneklere dikkat çekti.

Bu yılın Temmuz ayında bir Birleşmiş Milletler raporunu memnuniyetle karşılayan Birleşik Krallık hükümeti şunları söyledi, “Bu haklar [barışçıl toplanma ve protesto haklarından bahsediyor] toplumun işleyişi için elzemdir ve vatandaşlara olumlu değişimi savunmaları için bir platform sağlar. Bununla birlikte, kendilerini denetim ve hesap verebilirlik karşısında savunmasız hisseden otoriter hükümetler ve aktörler muhalefeti susturmaya çalıştıkça sivil alan giderek daha fazla tartışılır hale gelmektedir.”



Gelelim plastik kirliliği konusuna: Leeds Üniversitesi'nin Nature dergisinde yayınlanan yeni bir çalışması, dünyanın yılda 57 milyon ton plastik kirliliği ürettiğini ve bunun üçte ikisinden fazlasının Küresel Güney'den kaynaklandığını ortaya koyuyor. Araştırmacılar, 50 binden fazla belediyede atık yönetimini modellemek için yapay zekayı kullanarak, küresel nüfusun %15'inin uygun atık toplama hizmetlerinden yoksun olduğunu ve bunun da Güneydoğu Asya ve Sahra Altı Afrika gibi bölgelerde büyük kirliliğe yol açtığını tespit etti.

Lagos, Yeni Delhi ve Luanda gibi şehirler çevreyi en çok kirletenler arasında yer alırken, Nijerya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti de küresel ölçekte üst sıralarda yer almaktadır. Dr. Costas Velis, atık toplamaya erişimin temel bir gereklilik olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor.



Küresel Güney’den bir haber var sırada şimdi; gelişmekte olan üç Pasifik adası; Vanuatu, Fiji ve Samoa büyük ölçekli ekosistem ve çevre tahribatı anlamında kullanılan “ekokırım”ın cezalandırılabilir bir suç olarak kabul ettirmeye hazırlanıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yapılan bir başvuruda, ekokırımın soykırım ve savaş suçlarıyla birlikte bir suç olarak tanınması için kurallarda bir değişiklik önerildi. Bu değişiklik kabul edilirse, büyük kirlilik yaratan şirketlerin başkanları veya devlet başkanları gibi çevresel tahribata yol açan bireylerin kovuşturulmaya uğraması mümkün olabilecek.

Vanuatu, Fiji ve Samoa, ekokırımın uluslararası ceza mahkemesi tarafından resmi olarak tanınmasını önerdi. Söz konusu ülkeler ekokırımı, “çevreye ağır ve yaygın ya da uzun vadeli zarar verilme olasılığı olduğunu bilerek işlenen hukuka aykırı veya pervasız hareketler” olarak tanımlıyor.

Teklif, geçtiğimiz Pazartesi New York’taki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sunulurken, kapsamlı bir şekilde tartışılması daha sonra yapılacak. Tartışma sürecinin birkaç yıl alması ve şiddetli bir muhalefetle karşılaşması da bekleniyor. Bu karşıtlığın da büyük ölçüde perde arkasında sürmesi bekleniyor çünkü çoğu ülkenin bu konuda açıkça görüş bildirmesi pek de beklenmiyor.

İklim krizinin sorumlularından sera gazları ile ilgili haberime geçiyorum şimdi; son yapılan araştırmaya göre, atmosferde biriken metan seviyeleri 2020’den bu yana rekor miktarlarda arttı.

Environmental Research Letters’da yayınlanan makalede yer alan son Küresel Metan Bütçesi, emisyonların 2010-19 arasında her yıl tahmini 575 milyon tona ulaştığını tespit ediyor. Bu emisyonların en büyük kısmı sulak alanlardan, iç tatlı sulardan, tarımdan, atıklardan ve fosil yakıtlardan kaynaklanıyor.

Atmosferdeki küresel ortalama metan konsantrasyonları bu yılın Ocak ayı itibarıyla bin 931 parça milyara ulaştı. 2020’de yayımlanan önceki bütçede seviyeler bin 875 parça milyar olarak bildirilmişti.

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi‘nin (NOAA) atmosferdeki metan düzeyi verilerini kaydetmeye başladığı 1983’ten bu yana küresel metan konsantrasyonlarında son yıllarda en büyük artışlar kaydedildi.

Stanford Üniversitesi‘nde Dünya Sistem Bilimi profesörü ve makalenin baş yazarı Prof. Rob Jackson, devam eden artışın boyutu karşısında “şaşırdığını ve hayal kırıklığına uğradığını” söyledi. Aynı zamanda araştırmayı destekleyen Küresel Karbon Projesi’nin de başkanı olan Jackson, “Metan seviyeleri sadece artmıyor, geçmişe göre daha hızlı artıyor… Bu sadece 1,5°C ile değil, 2°C ile de uyumsuz – ve bu devam ederse 3°C’ye doğru gidiyoruz,” diye konuştu.

Avrupa’da iklim krizinin sebep olduğu ve pek de duymadığımız bir olaya bakalım istiyorum şimdi de; İtalya‘nın kuzeydoğu sıradağlarının en yüksek zirvesi olan ve ‘Dolomitlerin Kraliçesi’ olarak bilinen Marmolada Buzulu, son beş yılda yüzeyinden 70 hektar yani 98 futbol sahası büyüklüğünde alan kaybetti.

Dolomitlerin en büyüğü olan muhteşem bu muhteşem buzul, kışın kayakçıların, yazın ise dağcıların cennetiydi. Ancak buzulları ve iklim acil durumunun etkisini izleyen ve çevreci grup Legambiente, Alpleri Koruma Uluslararası Komisyonu (Cipra) ve İtalyan Buzul Komitesi‘nin bilimsel ortaklığıyla başlatılan bir kampanyaya katılan İtalyan bilim insanları Marmolada’nın günde 7 ila 10 cm derinlik kaybettiğini söyledi.

Buzul Kervanı adlı kampanyanın organizatörlerine göre, Marmolada Buzulu bin 200 metre geri çekildi. Proje, buzulların izlenmesini ve iklim değişikliğinin onların sağlığı üzerindeki çarpıcı etkilerinin ortaya çıkarılması ve kayda geçirilmesini içeriyor.

Başka bir buzul haberi de Antarktika’dan. Antarktika‘yı çevreleyen deniz buzulları, üst üste ikinci yıldır rekor seviyedeki “kış düşüklüğüne” ulaşmak üzere. 

Antarktika bölgesi, kıtayı çevreleyen deniz buzu örtüsünün altı ay boyunca aralıksız çökmesiyle 2023’te ani bir dönüşüm geçirdi. Buz, geçen kış uzun vadeli ortalamadan yaklaşık 1,6 milyon km2 daha azını kapladı. Bu kabaca Britanya, Fransa, Almanya ve İspanya’nın toplam büyüklüğünde bir alana denk geliyor. 

Avustralya Antarktika Program Ortaklığı'ndaki bilim insanları, son verilerine göre bu durumun 2024’te tekrarlandığını duyurdu. Bu yıl 7 Eylül’de ölçülen donmuş okyanus miktarı geçen yılın aynı tarihine göre daha az olarak tespit edildi. 

Mevsim boyunca deniz buzunun geçen yıldan daha az olup olmayacağı henüz belli değil, çünkü kış dönemi tamamlanmadı. Ancak bilim insanları, bunun Antarktika sisteminin “yeni bir duruma” geçtiğine dair bir kanıt olduğunu söylüyor. Tasmanya Üniversitesi‘nde deniz buzu araştırmacısı olan Dr. Will Hobbs, “Aslında bahsettiğimiz şey, iki inanılmaz aşırı olay. Geçen yıl da durum çok vahimdi, şimdi tekrar oldu” dedi. 

İklim krizi sebebiyle felaket risklerinin yoğunluğu giderek artıyor. 2024 Dünya Risk Raporu Endeksi’ne göre afet riski en yüksek olan ülkeler sıralamasında Filipinler ilk sırada yer alıyor.

Depremler, yanardağ patlamaları, kuraklık, sık aralıklarla yaşanan kasırga ve sel felaketlerinin ülkede artık neredeyse gündelik hayatın bir parçası haline geldiği ülkede, son olarak süper tayfun Yagi nehirlerin taşmasına ve toprak kaymasına yol açtı, en az 14 kişi toprak ve çamur içinde boğularak can verdi.

Yagi, Mayıs ayından bu yana Filipinler’i vuran beşinci tayfun oldu. Yagi, daha sonra Çin ve Tayvan‘ı da vurdu. Uzmanlar, bu tür olayların sıklığı ve etkisini artıran iklim değişikliğine dikkat çekiyor.

Dünya Risk Raporu’nu hazırlayan Kalkınma Yardım Birliği’nin Bilimsel Direktörü Katrin Radtke, bu tür aşırı doğa olaylarına maruz kalan toplumlardaki kırılganlığın ve zaafiyetlerin de afet riskini arttırdığına dikkat çekiyor. Deutsche Welle‘ye konuşan Radtke, kırılganlık ve zaafiyet oluşturan etkenleri, yoksulluk, yaygın yolsuzluk, sağlık hizmetleri ve afeti önleme tedbirlerinin yetersizliği olarak sıralıyor.

193 ülkenin mercek altına alındığı endekse göre listenin ilk 41 ülkesi “çok yüksek riskin” bulunduğu ülkeler. Birinci sırada yer alan Filipinler’i Endonezya, Hindistan, Kolombiya ve Meksika izliyor. 35’inci sırada yer alan Türkiye de, “çok yüksek riskli” ülkeler kategorisinde bulunuyor. Bunda en etkili faktörün felaketlerle baş etme kapasitesindeki yetersizlik olduğu belirtiliyor.

Bu arada endekse göre “en kırılgan” on ülkenin sekizi Afrika’da yer alıyor. On yıllardır savaşlarla boğuşan Afganistan ve Yemen’in de “en kırılgan” toplumlar arasında yer aldığına dikkat çekiliyor.

Ve neredeyse son 2 senedir her aya yakın bir rekor haberi vermekten dolayı ne kadar üzgün olsam da yine o rekor haber geldi. Avrupa Birliği‘nin iklim değişikliği gözlemleme kurumu Copernicus İklim Değişikliği Servisi 2024’ün Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarının dünya genelindeki en sıcak yaz olarak kayıtlara geçtiğini duyurdu.

Dünya genelinde Ağustos ayındaki ortalama sıcaklık 16,83 derece olarak kaydedilirken, Haziran ile Ağustos ayları arasındaki küresel sıcaklık, sanayileşme öncesindeki döneme kıyasla ortalama 1,5 dereceden fazla oldu ve dünya genelinde son 13 ayın 12’sinde kritik 1,5°C eşiği aşılmış oldu.

Evet… Size bu haftanın iklim haberlerini sundum. Artık her geçen gün daha da belirgin hale gelen iklim felaketlerinin gölgesinde olduğumuzu kabul etmeliyiz. Biz gençlerin önünde karanlık bir tablo çizilimeye devam ediyor ve bu karanlık yetişkinlerin çıkarlarının bir sonucu. Doğa defalarca kez sinyal gönderiyor, ama hâlâ sessizlik içindesiniz. Gezegenin sınırları zorlanıyor, yaşam döngüleri alt üst oluyor ve bu olanlara gözlerinizi kapatmanız, krizin daha da derinleşmesine neden oluyor. İşte bu yüzden artık harekete geçme zamanı. 

Harekete geçmek demişken bu arada haftaya Cuma günü için de Youth For Climate Türkiye küresel iklim grevi çağrısı yapıyor. 20 Eylül’de saat 18.00’de Maçka Parkında buluşulacak. 

Ben Atlas Sarrafoğlu. Haftaya 14:00’te bir başka İklim Kuşağı Konuşuyor programında buluşana dek, kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize iyi bakın lütfen.