Greta Thunberg’in 5 Kasım Fridays for Future Yürüyüşü sonrasında yaptığı konuşması.
Herkese geldiğiniz için teşekkürler.
Ne güzel bir gün.
COP26'nın başarısız olduğu bir sır değil. Krizi, ilk etapta kullandığımız yöntemlerle çözemeyeceğimiz açık olmalı. Ve giderek daha fazla insan bunu anlamaya başlıyor.
Birçoğu kendilerine, iktidardaki insanların uyanması için ne gerekli diye sormaya başlıyor? Ama şimdiden uyanık olduklarını açıklığa kavuşturalım. Ne yaptıklarını tam olarak biliyorlar. İşlerini her zamanki gibi sürdürmek için hangi fiyat ve değerlerden fedakarlık ettiklerini tam olarak biliyorlar.
Liderler hiçbir şey yapmıyor değil. Kendilerine fayda sağlamak ve bu yıkıcı sistemden yararlanmaya devam etmek için aktif olarak boşluklar yaratıyor ve çerçeveler şekillendiriyorlar. Bu, doğadaki insanların sömürülmesine ve mevcut ve gelecekteki yaşam koşullarının yok edilmesine yol açmaya devam etmek için liderler tarafından yapılmış aktif bir seçimdir. COP26, perde arkasında liderlerin güzel konuşmalar yaptığı ve süslü taahhütler ve hedefler ilan ettiği bir PR etkinliğine dönüştü, Küresel Kuzey ülkelerinin hükümetleri hala sert bir iklim eylemi yapmayı reddediyor. Ana hedefleri statüko için savaşmaya devam etmek gibi görünüyor. Ve COP26, şimdiye kadarki en dışlayıcı COP seçildi. Bu konferans artık, her zamanki gibi iki haftalık bir iş kutlaması ve laga luga dolu bir küresel festival.
En çok etkilenen bölgelerdeki en etkili insanların sesleri hala duyulmuyor. Ve gelecek nesillerin sesleri, onların yeşil badanalarında, boş sözlerinde ve vaatlerinde boğuluyor. Ama gerçekler yalan söylemez ve krallarımızın çıplak olduğunu biliyoruz. Paris Anlaşması'nda belirlenen hedefin altında kalmak ve böylece insan kontrolünün ötesinde geri dönüşü olmayan zincirleme reaksiyonları başlatma risklerini en aza indirmek için, dünyanın şimdiye kadar gördüğü hiçbir şeye benzemeyen, acil ve ciddi yıllık emisyon kesintilerine ihtiyacımız var.
Tek başına buna yakın bir şey bile yapacak teknolojik, politik çözümlere sahip olmadığımız için bu, toplumumuzu kökten değiştirmek zorunda kalacağımız anlamına geliyor. Ve bu, liderlerimizin bu krizi ele almakta tekrar tekrar başarısız olmasının rahatsız edici sonucudur.
Mevcut emisyon oranlarında, bize 1,5 santigrat derecenin altında kalma şansını vermek için kalan CO2 bütçelerimiz, bu on yılın sonunda kalmayacak. Ve iklim ve ekolojik kriz, elbette, bir boşlukta mevcut değil, bazı insanların diğerlerinden daha değerli olduğu ve bu nedenle başkalarını sömürme ve topraklarını ve kaynaklarını çalma hakkına sahip olduğu fikrine dayanan, sömürgeciliğe ve krizlerin ötesine uzanan diğer krizlere ve adaletsizliklere doğrudan bağlıdır.
Ve bu krizi, kök nedenini ele almadan çözebileceğimizi düşünmek çok saflık olur. Ama bu COP içinde konuşulmayacak. Bu onlar için çok rahatsız edici.
Küresel kuzey ülkelerinin en çok etkilenen insanlara ve bölgelere karşı sahip olduğu tarihsel borçları basitçe görmezden gelmeleri çok daha kolay. Ve şimdi kendimize sormamız gereken soru şudur: Ne için savaşıyoruz? Kendimizi ve yaşayan gezegeni kurtarmak için mi savaşıyoruz? Yoksa işleri her zamanki gibi sürdürmek için mi savaşıyoruz? Her ikisine de sahip olabileceğimizi söylemek isterim ancak acı gerçek şu ki, iktidardaki insanlar sınırlı bir gezegende sonsuz büyüme ve teknolojik çözümler gibi fantezilerle dolu balonlarında yaşamaya devam ederse, pratikte bu mümkün değildir. Aniden ortaya çıkacaklar ve tüm bu krizleri silecekler mi? Bu kadar basit mi.
Bütün bunlar, batı dünyası kelimenin tam anlamıyla alevler içinde yanarken ön saflarda yaşayan insanlar iklim krizinin yükünü taşımaya devam ederken, eylemsizliklerinin sonuçlarını görmezden gelmeye devam edebilirler. Ama tarih onları kötü olarak yargılayacak.
Ve biz kabul etmeyeceğiz.
Daha uzak, bağlayıcı olmayan taahhütlere ihtiyacımız yok.
Daha fazla boş söze ihtiyacımız yok.
Tarihsel emisyonları ve iklim adaletini göz ardı eden yasal boşluklarla ve eksik istatistiklerle dolu daha fazla taahhütlere ihtiyacımız yok.
Evet, elde ettiğimiz tek şey bu. Ve hayır, bu radikal değil. Açıkca söylemek gerekirse, geçmiş performanslarına bakmanız yeterli; bugüne kadar 26 COP'ları oldu. Onlarca yıldır falan filanlarla yaşadılar. Ve bu bizi nereye götürdü?
Tüm CO2 emisyonlarımızın %50'sinden fazlası 1990'dan beri ve yaklaşık üçte biri 2005'ten bu yana meydana geldi. Bütün bunlar medya, iktidardaki insanların gerçekte ne yaptıklarından çok ne yapacaklarını söylediklerini aktarılırken gerçekleşti. Medya, zaman zaman, iktidardaki insanları eylemlerinden ve eylemsizliklerinden sorumlu tutmakta başarısız oluyor. Sorumlu ülkeler fosil yakıt altyapısını genişletmeye, yeni kömür madenleri, kömür santralleri açmaya, yeni petrol lisansları vermeye ve hala en savunmasız ve en zarar görenlere “kayıp ve hasar” için uzun süredir vaat edilen iklim finansmanını sağlamak gibi asgari şeyleri bile yapmayı reddediyor. Bu utanç verici.
Bazıları çok radikal olduğumuzu söylüyor. Ama gerçek şu ki, radikal olanlar onlar. Yaşamı destekleyen sistemlerimizi kurtarmak için savaşmak hiç de radikal değil. Uygarlığımızın, bildiğimiz gibi, 2.7 derece veya üç derece daha sıcak bir dünyada hayatta kalabileceğine inanmak, yalnızca aşırı radikal değil, aynı zamanda tam bir delilik.
Burada doğruları konuşuyoruz. İktidardaki insanlar açıkça gerçeklerden korkuyor. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bundan kaçamazlar. Bilimsel uzlaşıyı görmezden gelemezler ve hepsinden önemlisi bizleri, insanları, kendi çocukları da dahil olmak üzere görmezden gelemezler. Biz gücümüzü geri alırken çığlıklarımızı görmezden gelemezler. Onların laga lugalarından bıktık.
Liderlerimiz liderlik yapmıyor, Liderlik işte böyle olur.
Geldiğiniz için teşekkürler, yarın yürüyüşte görüşürüz.
(Greta Thunberg'in bu konuşması Nil Sarrafoğlu tarafından Türkçeleştirildi.)