Felsefe Light - XVIII

-
Aa
+
a
a
a

Geldik Atomculara

Şimdiki elleşme konum Epiküros ve Epikürosçuluk.Bu adam pek ilginç bir aileden geliyor. Sisamlı bir aile. Baba normal bir öğretmen de, anne çok ilginç. Khairestrate adlı bu hanım ev ev dolaşarak ruhları günahlardan arındırmak için dualar okuyarak para kazanıyor. Ekonomik kriz ve siyasal anarşi milletin dua satın almasını bile engellemiş olacak ki adadan ayrılıp Kolephon'a yerleşiyorlar.Epiküros burada Demokritosçu Nausiphanes tarafından eğitiliyor. Daha sonra da Atina'ya geçiyor. Demokritos ağırlıklı eğitilince doğal olarak atomcu oluyor filozofumuz. Eh bu da materyalist olmayı gerektiriyor ama Atina hiç hoşlanmıyor o aralar böyle düşünenlerden. Pılını pırtını toplayıp Lamssako'ya (Lapseki) geçip kendi okulunu kuruyor Epiküros. Nefis bir bahçe içerisinde olan okulunun ismi de Kepos - bahçe.Onu çok özel yapan şeylerden biri, maalesef Atatürk'ün de düştüğü hataya düşmesi. Okuluna kadınları ve köleleri de kabul ediyor.Çok da üretken. Üç yüz kadar eseri var ama sadece kırkının adı ve de bunların pek azı kalmış günümüze. Epiküros felsefesi üç ana araştırma alanından elde edilen sorun ve bilgi sistemlerinden oluşmakta;FizikKanonik (-ki bu sonra epistemoloji adını almış)EthikFizikte atom öğretisi ile disiplin oluştururken kanonikte bilginin kaynaklarını, ethikte mutluluğun nasıl bir yaşam ile elde edileceğini araştırmış.Bu üç dalından en çok övgü ve tepki çekeni ethik dalı. Pratik değeri olmayan ve insanı mutluluğa taşımayan tüm bilimleri, ki bunların arasında müzik, geometri, aritmetik ve astronomi de var, yararsız olarak nitelemiş üstat. Sağlam bir mantık bilgisi yeterlidir sonuca ulaşmak için demiş. Bu arada atomculuğu da çok sıkı tutmuş elinde, bakın ne diyor Herodotus'a;"Hiçbir şey hiçten doğmaz; eğer böyle olmasaydı tohuma lüzum kalmadan her şeyden her şey doğabilirdi. Evren oldum olası şimdi olduğu gibiydi ve sonsuz böyle kalacaktır. Evrende var olan nesneleri oluşturan tek gerçek maddi yapılı atomlardır. Atomlar önsuz ve sonsuz olarak hiç durmamacasına hareket halindedir; bir takımları çarpışarak birbirlerinden ayrılıp giderler."Demokritos'tan farkı atom hareketlerini zorunlu yasalara bağlamamasıdır Epiküros'un. Evren ve nesneleri sorgularken "Evren hem cisimlerin sayısı hem de boşluğun büyüklüğü açısından sonsuzdur. Çünkü eğer boşluk sonsuz ama cismlerin sayısı sonlu olsaydı o zaman cisimler hiçbir yerde duramayıp sonsuzda kaybolurlardı. Öte yandan boşluk sonlu cisimler sonsuz olsaydı bu sefer de sonsuz sayıda cisim sığamazdı sonlu boşluğa."Epiküros'a göre tanrı vardır hatta tanrılar vardır ama uzayda boşlukta kuzu kuzu oturur ve dünya işlerine karışmazlar. Yani tanrı yoktur diyecek de, dili varmıyor hazretin. Az da korkuyor tabii.Kanonik sistemine gelince; bilgi ruhun duyumları ve algıları ile elde edilir. Gövde sadece bu duyuları elde etmenin aracıdır ve duyuları ruha iletir. Burada da ilginç bir tezi var hazretin. Tüm cisimler kendilerine benzer imgeler yayarlar diyor. Duyular bunları doğru duyar da yargılama yanlış olabilir. Bu yanlışlamalara da üzerinde çalışıp bilgisini edinmeye çabaladığımız şeyin bize yansıyan imgesi yerine bir başka şeyin imgesinin etkisi altına girmemiz neden olur.İşe bakın işe. Adam parazit yayınları da bulmuş o devirde.

Gelelim ethik'ine üstadın. Önce yaşamın anlamını araştırır. Mutlaka bir amacı olmalıdır yaşamın. Basit güdülerden yola çıkarak bunu da bulur hazret.Yaşamın amacı mutluluktur. Bunu daha sonra Cicero çok veciz açıklamıştır;Mutluluk acıya bağışık olan kıvancın içerisindedir.Epiküros yaşamın tatları derken çağının içinde bulunduğu bedensel haz yoğunluğundan bahsetmemekte hatta bunu hor görmektedir.Herşeyin başında en büyük zenginliğimiz olan ölçülülük gelir. Akıllı, namuslu,ve doğru yaşamadıkça mutlu olmanın, mutlu olmadıkça da akıllı, namuslu ve doğru yaşamanın imkansızlığını öğrenin.

Adam tam bir kısır döngüye sokmuş. Bir kere girdin mi içeri herşey yolunda bir kere çıktın mıda hiçbirini ele geçiremiyorsun.Epiküros için yaşam en değerli şeydir. İster acı ile ister kıvançla dolu olsun, fark etmez. Peki yaşam değerli ise ölüm ne olacaktır?Şu halde belaların en korkuncu olan ölüm bizim için bir hiçtir; biz var oldukça o yoktur, o varken de biz yokuz. Bunun sonucu olarak da o ne dirileri ne de ölüleri ilgilendirir, çünkü birincilerin olduğu yerde o yoktur, ikincilerin de artık kendileri yoktur.Burada bireyciliği başlar üstadın. Topluma sırtını döner ve kişinin acıdan ve korkudan kurtulduğu ve ruhsal bir dinginliğe kavuştuğu dostluk ocaklarını (ataraksia) kurar. Bunlar materyalist felesefeye inananların kurduğu bir tür derneklerdir. En yüce erdem de dolayısı ile ''dostluk"tur. Toplumsal yaşam öz-çıkar ilkesine dayanır. Tüm yasalar ve kurumlar bireyin mutluluğuna hizmet ettiği sürece ahlakidirler.Adama deli derlerdi herhalde bizim devlet erkanımız.Ama binlerce yıl sonra Neoliberalizmin gelebildiği nokta da burası işte.Herşey insan için.O da zaten böyle demiş. İnsan Epiküros için en yüce değer. Bu sonra Marx hazretlerinde emek ile insanın yer değiştirmesine uğramış. Biz Epiküros'ta kalalım. Kişi yazgısını elinde tutan ve belirleyen yaratıktır. Bu laf herhalde kaderci zihniyetteki İslamcıları deli eder. Etsin, benim hoşuma gidiyor onların deli olmaları.Epiküros maalesef ilk çağın son materyalist filozofudur. Materyalizmi Demokritos'un katı determinizminden kurtarmış, vatana değilse bile millete hayırlı hale getirmiştir. İnsanı yüceltmiş, insanın acıyı ve korkuyu yenebileceğini, güvenli ve mutlu bir yaşam kurabileceğini kanıtlamaya çabalamıştır. Onun ethik'i dünya geliştikçe karşımıza kimi zaman Neron, kimi zaman kazıklı Voyvoda, kimi zaman IV. Murad, kimi zaman Hitler, kimi zaman Stalin ve kimi zaman da Bin Ladin kılığına giren şeytan karşısında hep parıl parıl parlamıştır. Ancak tandansı terazinin hep tek tarafına yatmaya şartlanmış felsefe bilimi onun kuramını da şu sözlerle mahkum etmeyi başarmıştır:Böyle bir yaşam kuramı başkalarını hiçe sayan bencilliğe götürmeye yatkındır.

Haftaya: "Zenon ve Stoacılık"