Müşterekçilik Manifestosu: “Çelişki, zenginliktir”

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete’nin köşelerinden Nereye Doğru programında Cengiz Aktar, henüz yayınlanmayan Müşterekçilik Manifestosu’ndan çeşitli kesitleri aktardı. 

Nereye Doğru: 26 Mayıs 2021
 

Nereye Doğru: 26 Mayıs 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Cengiz Aktar, Açık Radyo Dinleyici Destek Haftası özel programına, henüz yayınlanmayan yazısında yer alan bir manifestodan bölümler okuyarak başladı. Bunun sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın içinde bulunduğu duruma bir ayna tutan ve çözümler üretmeye çalışan önemli bir manifesto olduğunu söyledi. Manifestoyu, ‘con vivialisme’ yani ‘Müşterekçilik’ diye açıkladı. Latince con birlikte, vivere yaşamak, birlikte yaşamak yani ilişki ve işbirliğini öne çıkaran, diğer insanları ve doğayı kollayarak yaşamak anlamına geldiğini söyledi Aktar ve sosyolog Marcel Mauss’dan bir alıntıyla devam etti: “Birbirini yok etmeden, birbirine karşı çıkmayı, muhalefet etmeyi sağlayan birlikte yaşama sanatıdır. Gruplar ve bireyler arasında ihtilafları görmezden gelen bir toplum kurmaya çalışmak hayali olduğu kadar zararlıdır da. İhtilaf illaki ve doğal olarak her toplumda mevcuttur. Her yerde her zaman ebeveynle çocuklar arasında veya büyüklerle küçükler arasında, erkeklerle kadınlar arasında, varsıllarla yoksullar arasında, güç sahipleri ile güçsüzler arasında, şanslılarla şanssızlar arasında çıkarlar ve görüşler farklı olduğu gibi daha genel olarak her insan, her birey biricikliği içinde kabul görmeyi istediği için en az anlaşma ve işbirliğine duyduğu güçlü ve sahi istek kadar rekabeti de içinde taşır.”

Bunun totaliter toplumlar için bile geçerli olduğunu çünkü insanın biricik olduğunu söyleyen Cengiz Aktar çeviriye devamla: “sağlıklı bir toplum her bireyin kabul görme arzusunu tanıyan, rekabet, kendini sürekli aşma özlemi ve bunun içerdiği risklere yer açan toplumdur. Ancak bunun ölçüsüzlüğe ve kibre değil, aksine diğer bireylerle işbirliğine dönüşmesinin teşvik edildiği bir toplumdur. Böyle bir toplum bireylerin, grupların, halkların, devlet ve ulusların farklılıklarına yer açabilen ama aynı zamanda bu çoğulculuğu herkesin herkesle savaşı anlamına gelmemesini sağlayan toplumdur derken sözün özü: ihtilafı bir hayat dinamiği yapmak gerekiyor, bir ölüm dinamiği değil, rekabeti, yarışmayı bir işbirliği aracı, kahredici şiddetin geriletilmesinin silahı yapmak demektir müşterekçilik” dedi.

Cengiz Aktar yazdığı makaleye değinerek, Türkiye’nin ve bölgenin hatta dünyanın temel sorunlarından birkaçına birden işaret etti: “Üç kavram kümesi var; Birincisi, her insan topluluğunda bulunan ve üzerlerine titrenmesi gereken farklılık ve çeşitlilikler ki bunlar hayati, olmazsa olmaz. İkincisi, bu farklılıklar arasında var olan doğal ihtilaflar, bunlardan doğan çelişkiler. Üçüncüsü, bu ihtilaf ve çelişkilerin barışçıl yönetimi. Sonuçta bu üç kavram kümesi demokrasinin olmazsa olmazları. Demokratik işleyişin temelinde yatan bu toplumsal olguların yaşadığımız coğrafyadaki varlıkları 200 yıldır yok sayılıyor.”

Bu ihtilaf ve çelişkilerin barışçıl yönetiminin çok önemli bir konu olduğunu vurgulayan Aktar, bu konunun Türkiye’de çok yanlış bilindiğini, “çelişki kötüdür, aklın yolu birdir. Birlik olalım. Tekli olan her şey: tek din, tek vatan vb. iyidir” şeklinde algılandığını, Türkiye’de ve benzer toplumlarda çelişkiyi reddetmenin pek çok insanın indinde iyi bir şey olarak kabul gördüğünü oysa çelişkinin başka kavganın başka olduğunu, çelişkinin olması gerektiğini, çelişkinin zenginlik olduğunu açıkladı.  

Önemli olanın çelişkinin yok edilmesi değil, çelişkinin doğru yönetilmesi; çarpışmaya, savaşa dönüşmemesi ve ölümcül bir hal almaması olduğunu belirten Cengiz Aktar, Türkiye’nin içinde bulunduğu ve çözemediği meselenin Müşterekçilik Manifestosu’nda yer alan “ihtilafı bir hayat dinamiği yapmak gerekliliği bir ölüm dinamiği değil konusu ve tekçi, millici formüllerle yok saymak insanın ve toplumun doğasına aykırı ve belki doğanın da doğasına aykırı” değerlendirmesinde bulundu.

Maharetin doğal olarak siyasete yansıma eğilimi olan ihtilafları azdırmamak; normalleşmelerine, kamusallaşmalarına ya da Türkiyelileşmelerine zemin hazırlamak ve onları doğru yöneterek çatışmaya, çarpışmaya, kutuplaşmaya dönüştürmelerini engellemek olduğunu söyleyen Aktar, Açık Radyo’nun burada muazzam araçsal ve işlevsel olduğunu vurguladı.

 

(Program özetini hazırlayan Aygen Kalkavan'a teşekkür ederiz.)