"Dünyanın ormanları krizde"

-
Aa
+
a
a
a

Atlas Sarrafoğlu, İklim Kuşağı Konuşuyor'da dünyadaki iklim haberlerini detaylarıyla inceliyor.

""
Fotoğraf: Andre Dib/WWF/PA
"Dünyanın ormanları krizde"
 

"Dünyanın ormanları krizde"

podcast servisi: iTunes / RSS

Sevgili Açık Radyo dinleyicileri, İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoş geldiniz. Geçtiğimiz haftanın iklim haberleri ile karşınızdayım. İlk haberim iklim krizine dikkat çekmek isteyen bilim insanlarından…

Binlerce bilim insanından oluşan bir koalisyon, 2019 Dünya Bilim İnsanlarının İklim Acil Durumuna İlişkin Uyarısı’nı güncelleyerek, dünyanın ‘kuşatma altında’ olduğunu ve ‘keşfedilmemiş bölgeye’ girildiği uyarısında bulundu.

Fotoğraf: Lukas Schulze/Getty Images

BioSciencedergisinde yayımlanan raporun, 15 binden fazla imzacısı son yıllarda yaşanan çok sayıda sıcaklık rekorunun gezegenin ‘yaşam belirtilerine’ yönelik ciddi tehditlere işaret ettiğini belirtti. Bu terim, insan nüfusu ve enerji tüketiminden Brezilya Amazon yağmur ormanlarının kaybına kadar uzanan 35 göstergeyi ifade ediyor. Rapora göre, bu hayati belirtilerin 20’si şu anda rekor düzeyde aşırılıklar gösteriyor.

Aynı zamanda, temel sera gazlarından üçü olan karbondioksit, nitröz oksit ve metan rekor seviyelerde ve ortalama küresel CO2 konsantrasyonu sınır kabul edilen milyonda 350 parça sınırının çok üzerinde. Yazarlar ayrıca, 2023’te kayıtlara geçen en sıcak yaz mevsiminin yaşandığını ve muhtemelen şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıllar arasında yer alacağını da söylüyorlar.

Okyanus asitliği, buzul kalınlığı ve Grönland buz kütlesi tüm zamanların en düşük seviyelerine ulaştığına ve okyanusların her zamankinden daha sıcak olduğuna dikkat çekilen çalışmada, bunun denizde can kaybından gezegenin daha önce gördüğü türden yoğun tropik fırtınalara kadar uzanan çok yönlü etkilere sahip olacağına dikkat çekiliyor. 2023’teki aşırı hava koşullarının, kuzey Çin ve başta Libya olmak üzere Akdeniz‘de binlerce kişiyi öldüren sel ve güçlü fırtınalar gibi alışılmadık bölgelerde tehditlerin ortaya çıktığı da vurgulanıyor.

Makalede ayrıca, bazı çevrelerin ‘yeşil toparlanma’ umutlarına rağmen fosil yakıt kullanımının, Covid-19 kapanmalarının sona ermesinin ardından hızla arttığı belirtiliyor. Buna göre, yenilenebilir enerji tüketimi 2021 ile 2022 arasında %17 arttı. Ancak fosil yakıt enerji tüketimi hala yaklaşık 15 kat daha fazla ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Avrupa’nın bazı bölgelerinde yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırırken, bazı ülkeler sonunda Rusya’nın kömür ve gaz kaybını telafi edebilir. Fosil yakıt sübvansiyonları ise işgalden bu yana %107 arttı.

Yazarlar, küresel ağaç kaybı oranının, özellikle Amazon’daki tahribatın en büyük mimarlarından olan eski Brezilya devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun iktidardan ayrılması sonucunda %9,7 oranında azalmış olmasına karşın, gezegenin ormansızlaşmayı tersine çevirme yolunda olmadığını ve yıkıcı Kanada orman yangınlarının hem ormansızlaşmaya hem de karbon emisyonlarına katkıda bulunduğunu yazdı.

Makalenin sonuç kısmında bilim insanları, büyük zorluklardan birinin geleneksel ekonomik büyüme fikri ile çevresel hedefler arasındaki çatışma olduğuna dikkat çekti, “Bu nedenle ekonomimizi, zenginlerin aşırı tüketimi yerine, tüm insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını destekleyen bir sisteme dönüştürmemiz gerekiyor.”

2019’da küresel emisyonların %48’inin emisyon salan en zengin %10’luk kesim tarafından oluşturulduğunu, en alttaki %50’nin ise sadece %12 emisyon yaydığını hatırlatan uzmanlar, “Yalnızca karbon azaltımına ve iklim değişikliğine odaklanmak yerine, altta yatan ekolojik aşma sorununu ele almak uzun vadede bu zorluklarla başa çıkmamız için bize en iyi şansı verecektir. Bu, dünya üzerindeki tüm yaşam için derin bir fark yaratma anımızdır ve zamana karşı dayanıklı bir değişim mirası yaratmak için bunu sarsılmaz bir cesaret ve kararlılıkla kucaklamalıyız,” dedi.

Fotoğraf: AFP

İklim krizinin en büyük etkilerinden biri de insanların yerinden edilmesi.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), savaş, zulüm, şiddet ve insan hakları ihlalleri nedeniyle küresel çapta yerinden edilen insan sayısının 2023’ün ilk yarısında 110 milyona ulaşarak rekor kırdığını bildirdi. Yapılan bir
basın açıklamasında, sayının Eylül sonu itibarıyla 114 milyonu aştığı tahminine de yer verildi.


UNHCR’nin bu yılın ilk altı ayındaki zorla yerinden edilmeleri analiz eden Yıl Ortası Eğilimler Raporuna göre, 2023’ün ilk yarısında zorla yerinden edilmelerin başlıca sebepleri arasında Ukrayna‘daki savaş; Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Myanmar‘daki çatışmalar; Somali‘deki kuraklık, sel ve güvensizliğin bileşik etkisi ve Afganistan’daki uzun süreli insani kriz yer alıyordu.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, bir basın açıklamasında şunları kaydetti, Dünya şu anda -haklı olarak- Gazze‘deki insani felakete odaklanmış durumda. Ancak küresel çapta çok sayıda çatışma yayılıyor ya da tırmanıyor, masum hayatları paramparça ediyor ve insanları yerlerinden ediyor. Uluslararası toplumun çatışmaları çözememesi ya da yenilerini önleyememesi de yerinden edilmelere ve sefalete yol açıyor. Kendi içimize bakmalı, çatışmaları sona erdirmek için birlikte çalışmalı ve mültecilerin ve yerinden edilen diğer insanların evlerine dönmelerine ya da hayatlarına yeniden başlamalarına müsaade etmeliyiz.”

Rapora göre, Haziran ayı sonu itibariyle dünya genelinde 110 milyon kişi zorla yerinden edildi. Bu rakam, yerinden edilenlerin sayısının 2022’nin sonuna kıyasla 1,6 milyon arttığı anlamına geliyor.

UNHCR, Haziran’dan Eylül sonuna kadar geçen üç aylık sürede zorla yerinden edilenlerin sayısının dört milyon artarak toplam 114 milyona ulaştığını tahmin ediyor. Orta Doğu’da yaşanan İsrail ve Filistin güçleri arasındaki çatışma 7 Ekim’de, bu raporun kapsadığı dönemin dışında geliştiğinden, insanların yerinden edilmesi açısından sonuçları raporda yer almıyor.

Rakamlar, dünya genelinde her 73 kişiden birinden fazlasının zorla yerinden edildiğini ve bu kişilerin çoğunluğunun -neredeyse her 10 kişiden dokuzunun- düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşadığına işaret ediyor.

Yılın ilk altı ayında, küresel olarak yeni yerinden edilmelerin tahmini %90’ını Afganistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Latin Amerika ve Karayip ülkeleri, Myanmar, Somali, Sudan ve Ukrayna’da devam eden yeni çatışmalar ve insani durumlar oluşturdu.



Tüm bu iklim krizi bağlantılı farklı krizlerin altında tabii ki karlılık yani finansman yatıyor. Dolayısıyla bankaların da bu noktada çok önemi var. Türkiye‘nin en büyük 17 bankasının iklim değişikliğiyle mücadele uygulamalarının incelendiği ‘Türkiye’deki Büyük Bankaların İklim Değişikliğine Yaklaşımı’ başlıklı rapor İklim için 350 Derneği tarafından yayımladı. Dernek, bankalara başta kömür olmak üzere fosil yakıtlı yatırımlara finansman sağlamamaları için çağrıda bulundu.

Rapor, Türkiye’nin en büyük 17 bankasını iklim değişikliğiyle ilgili beş kriterde değerlendiriyor: Fosil yakıt varlıkları/yatırımları, temiz enerji yatırımları, “net sıfır”, karbon ayak izi ve ‘karbon nötr’ için hedef belirlenmesi, ESG (Çevresel, Sosyal, Yönetişimsel uygulamalar) ve benzer derecelendirmeler.

Rapora göre, Türkiye’de sekiz banka, kömürü finanse etmeyeceğini açıklarken, geri kalanların böyle bir beyanı bulunmuyor. Bankaların yaklaşık olarak yarısı ‘karbon nötr’ ve/veya ‘net sıfır’ hedefleri belirlemişken, geri kalanların bir tarih belirleyip belirlemediğine ilişkin bilgiye ulaşılamıyor. Hedef belirlemiş bankaların ise uzun vadeli bu hedeflerini destekleyici kısa vadeli planlamalarının bilgisi bulunmuyor.

Rapor, hemen hemen her bankada farklı isimler altında kurulmuş olan ‘Sürdürülebilirlik Komite’lerinin bu alanda çalışmalarını gayretle sürdürdüğüne ancak bu komitelerce hazırlanan sürdürülebilirlik raporlarının yeknesak olmadığına ve farklı metriklere göre hazırlanmış olduğuna dikkat çekiyor.

Aynı zamanda yayınlanan raporların ve/veya yapılan bilgilendirmelerin denetiminin nasıl yapıldığına dair ise yeterli veri bulunmadığı da raporda ortaya konuyor.

Rapora göre, Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) 2022’den bu yana yeni kömür projelerini finanse etmediğini belirtti. Garanti BBVA, QNB Finansbank ve TEB, 2030-2040 döneminde mevcut kömür portföylerini terk edeceğini bildirdi. Vakıfbank ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankasının 2050’ye kadar portföylerini net-sıfır karbon emisyonu hedefiyle uygun hale getireceklerinin belirtildiği rapora göre, 17 bankadan dokuzu kömüre ‘hayır’ derken, 10’u ‘net sıfır’ hedefine uygun olarak hareket edeceğini taahhüt etti.

İklim İçin 350 Derneği tarafından geçtiğimiz aylarda başlatılan ‘Dumansız Para Sahası’ imza kampanyası, bankalarda bulunan bireysel mevduatların gücünü hatırlatmayı amaçlıyor. Banka müşterilerinin bireysel mevduat hesaplarının toplam finansman gücünün farkına varmasını ve bankalarından kömürden çıkış için bir adım atması için talepte bulunmalarını sağlıyor.



Şimdiki haberim ise ormansızlaşma bağlantılı…

Çevre örgütleri koalisyonunun Pazartesi günü yayımladığı raporagöre, dünya ormansızlaşmayı 2030’a kadar sona erdirme vaadini yerine getirmek için çok yavaş hareket ediyor. Yıkım 2022’de daha da kötüleşmiş durumda.

Dünyadaki ormanlık alanların büyük çoğunluğunu temsil eden 140’tan fazla ülke, Glasgow’daki 2021 Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde on yılın sonuna kadar orman kaybını ve bozulmasını durdurma ve tersine çevirme sözü verdi. Ancak yıllık Orman Bildirgesi Değerlendirmesi’ne göre, 2022’de dünya çapında ormansızlaşma 2021’e kıyasla %4 arttı ve yaklaşık 66 bin kilometrekare yok edildi. Bu, dünyanın 2030’a kadar ormansızlaşmayı sona erdirme yolundan %21 saptığı anlamına geliyor.

Climate Focus adlı çevre grubunun kıdemli danışmanlarından Erin Matson, “Dünyanın ormanları krizde. İlerleme fırsatı elimizden kayıp gidiyor,” dedi. Rapor, ormansızlaşmanın 2030’a kadar ortadan kaldırılmasına yönelik taahhütlere yönelik ilerlemeyi değerlendiren sivil toplum ve araştırma kuruluşlarından oluşan bir koalisyon tarafından yürütüldü.

Araştırmaya göre, yoğun karbon içeriği ve zengin biyoçeşitliliği nedeniyle eski tropik ormanları koruma çabaları, 2022’de 4,1 milyon hektar kaybıyla %33 hedeften sapmış durumda. Raporda yer alan araştırmacılar, ormanları korumaya yönelik projelere her yıl aktarılan yıllık 2,2 milyar dolarlık kamu fonunun, ihtiyaç duyulan yatırımın çok küçük bir kısmı olduğunu vurguladı.

Climate Focus’a göre orman tahribatının nedenleri arasında ağaç kesme faaliyetleri, hayvan otlatma ve yol inşaatı yer alıyor. Ancak Climate Focus danışmanlık şirketinin baş yazarı ve yönetici ortağı Franziska Haupt, dünyanın bazı bölgelerinin ilerleme kaydettiğini de söyledi. Haupt, yaklaşık 50 ülkenin orman kaybını sona erdirme yolunda ilerlediğini; Brezilya, Endonezya ve Malezya’nın ormansızlaşmada ciddi azalmalar gösterdiğini söyledi. Haupt, “Umut kaybolmadı. Bu ülkeler diğerlerinin takip etmesi gereken açık örnekleri oluşturuyor,” diye ekledi.



Evet yine kutuplardan kötü haber var…

İklim çöküşüyle beraber, Antarktika’daki buz sahanlığının %40’ından fazlası 1997’den bu yana küçüldü ve neredeyse yarısı ‘iyileşme belirtisi göstermedi’.

Leeds Üniversitesi’ndeki bilim insanlarının yeni çalışmasınagöre, Antarktika’daki 162 buz kütlesinden 71’i son 25 yılda boyut olarak küçülüp okyanusa toplamda 7.5 trilyon ton tatlı su saldı. Antarktika’nın batı yakasındaki ılık su buzları erirken, doğudaki buz sahanları ya aynı kaldı ya da su daha soğuk olduğu için büyüdü. Buzulların küçülmesi denize daha fazla miktarda tatlı su salınmasına neden olurken, bu durum Güney Okyanusu’nun akıntılarını bozabilir.

Araştırmanın lideri Dr. Benjamin Davison, çalışmaya dair şunları söyledi, “Buz sahanlığının bozulmasına dair karışık bir tablo var. Bu durum doğrudan Antarktika çevresindeki okyanus sıcaklığı ve okyanus akıntılarıyla ilgili. Batı yarısı, buz sahanlığını aşağıdan hızla aşındırabilecek ılık suya maruz kalırken, doğu Antarktika’nın büyük bir kısmı şu anda kıyıdaki bir soğuk su bandı tarafından yakındaki sıcak sulardan korunuyor.”

Araştırmacılar, dünyanın geri kalanı için zincirleme etkileri olabilecek buz sahanlarının sağlığını analiz etmek için uzaydan alınan 100 binden fazla görüntüyü incelediler ve bulgularını Scientific Advances dergisinde yayımladılar.

25 yıllık dönemde okyanusa salınan tatlı su, dünya çapında ısı ve besin taşıyan okyanus akıntılarını etkiliyor. Bilim insanları ise, buz kaybının iklim krizinin bir sonucu olduğuna inanıyor çünkü doğal çeşitlilik döngüsünün bir parçası olsaydı daha fazla buz yeniden büyüyecekti.

Dr. Benjamin Davison şunları söyledi, “Buz sahanlarının çoğunun hızlı, ancak kısa ömürlü bir küçülme döngüsünden geçmesini, ardından yavaş yavaş yeniden büyümesini bekliyorduk. Bunun yerine neredeyse yarısının herhangi bir iyileşme belirtisi göstermeden küçüldüğünü görüyoruz.” Geçen ay yapılan başka bir araştırmada ise, Antarktika’nın muhtemelen dünyanın geri kalanına kıyasla neredeyse iki kat daha hızlı ısınacağını ortaya çıkarmıştı.

Bu hafta için bana ayrılan zamanın sonuna geldik. Size ÜM’den "Mia Mia" şarkısını seçtim. ÜM, Afrika’dan çocuk korosu ile birlikte söylüyor.



Haftaya görüşünceye dek kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize iyi bakın.