"Bu COP’un sonunda dünyayı değiştirecek bir şey çıkmayacak"

-
Aa
+
a
a
a

COP26 zirvesi için Glasgow'da bulunan 350.org Türkiye'den Cansın Leylim'in izlenimleri ve yorumlarıyla zirvede ve Glasgow sokaklarında yaşananları takip ediyoruz. 

Independent.co.uk
İklim İçin: 2 Kasım 2021
 

İklim İçin: 2 Kasım 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(2 Kasım 2021 tarihinde Açık Radyo’da İklim İçin programında yayınlanmıştır.)

 

Ömer Madra: İklim İçin programına hoş geldiniz! Bendeniz Ömer Madra.

Yücel Sönmez: Ben Yücel Sönmez.

Özdeş Özbay: Ben Özdeş Özbay.

ÖM: Bir de konuğumuz olacak ama önce destekçimiz Altuğ Yaka’ya da teşekkür edelim ve hemen COP26’ya dönüp, zaman zaman çeşitli Açık Radyo programlarında, özellikle sabah programlarında, COP26’yı takip etmek üzere orada görevli, orada çalışan aktivist arkadaşlarımızı, uzman arkadaşlarımızı da yayına davet edeceğimizi söyleyelim. Şimdi, bugün de daha önce de duyurusunu yaptığımız gibi 350.org Türkiye’den Cansın Leylim orada takip etmekte. Şimdi neler olup bitiyor ikinci gün oldu, onu konuşacağız. Cansın merhaba.

Cansın Leylim: Merhaba Ömer hocam, merhaba Özdeş, merhaba Yücel bey. 

YS: Merhabalar.

ÖÖ: Merhaba.

ÖM: Nasıl vaziyetler?

CL: Valla vaziyetler bekleyeceğiniz gibi, 26.kere aynı şeyi görüyoruz aslında. Şu anda bir de dünya liderler zirvesi var, dün başladı, bugün bitecek. Ben dün giremedim mesela mekana, COP’un yapıldığı alana.

ÖM: Niye, almadılar mı seni?

CL: Hayır, öyle bir kalabalık vardı ki ona sıra da değil kalabalık demek gerekiyor herhalde. Açıkçası bir Akdenizlilik yapıp birazcık öne bile kaydım ama ilerlemiyordu. Dolayısıyla çıkıp onun yerine Friday’s For Future’ın eylemine gittim direkt. Şu anda burası bayağı karmaşa. Yani şöyle anlatabilirim; Glasgow’da şu anda muhtemelen sivilden çok polis var. Birleşik Krallık’ın her yerinden polisler şu anda burada. Bütün eylemler inanılmaz bir şekilde polis tarafından takip ediliyor. Özellikle bu liderler zirvesini, aynı anda COP binasının içinde, COP’un yapıldığı binanın içinde yapmaya karar verdikleri için, işte Putin’i olsun, Modi’si olsun, Biden’ı olsun geldiği için ciddi bir erişilmezlik söz konusu. Yani COP’ların her zaman eşitsiz, şeffaf olmayan ve eşitlikçi olmayan bir şekilde gerçekleştiğini biliyoruz aslında ama bu COP diğer bütün COP’ları geçer o anlamda. Müzakere odalarına girmek için bütün sivil toplum ağlarına bir bilet veriliyor mesela. Herkes arasında paylaşmaya çalışıyor onu girip dinleyebilmek için. 

ÖÖ: Ya evet, bunu duydum. Tam olarak nasıl işliyor bu yöntem?

"Bu saatten sonra zaten beklediğimiz şey gelişmekte olan ülkelerin, küçük ada ülkeleri koalisyonlarının açıklamalarını dinlemek"

CL: Şöyle; normalde dediğim gibi her zaman çok eşit olmayan bir şey ama müzakere salonlarına girmek için bilet gerekiyor. Diğer COP’un alanında gezip dolaşabiliyorsunuz ama COP alanının içinde müzakere odasına girmek için size sekreterya bilet veriyor. Geçtiğimiz senelerde atıyorum işte sivil topluma 100 bilet veriyorsa şu anda bir tane veriyor mesela müzakere başına veya işte dört tane veriyor gibi bir durum söz konusu. Bir de komik olan, içeride anladığımız kadarıyla pek müzakereleri yapacak insan da yok. Yani bunları Covid regülasyonları için yapıyorlar desek, insanları öyle bir kalabalık içinde iç içe tutuyorlar ki içeri almak için, yani pek mantıklı bir açıklama olmuyor gene. Dolayısıyla şu anda Covid bahanesiyle COP çok daha eşit olmayan bir şekilde ilerliyor. Bu saatten sonra zaten bizim beklediğimiz şey biraz daha küçük ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin, işte küçük ada ülkeleri koalisyonlarının, vs. açıklamalarını dinlemek. Buradan açıkçası daha fazla yeni bir şey çıkmasını beklemiyoruz. Yani bu COP’un sonunda bir anda iki haftanın sonunda böyle dünyayı değiştirecek bir şey çıkmayacak. O şimdiden biliniyor.

ÖM: Esas olarak tabii yani büyük başlardan diyeyim Putin, Modi gelmediler, hatta Bolsonaro da,  hatta Xi Jinping bile video konferansla katılacağını söylemesine rağmen ondan da vazgeçti. Yani bir tek büyüklerden… İşte Türkiye’den Cumhurbaşkanı Erdoğan da son dakikada vazgeçti, yeterince güvenlik tedbiri alınmadığı gerekçesiyle katılmadı. Dolayısıyla orada bir problem var. Fakat özellikle ada devletleri dedin Cansın, onların da bir kısmı çeşitli sebeplerden dolayı, işte ya vize problemlerinden ya aşı bulamadıkları için ya da paraları olmadığı için onlar da dışarıda kaldılar. Yani küresel güney denilen yerden pek çok ülkenin sesi duyurulamadı iklim zirvesinde diye… Özellikle aşı apartheid’ının, yani aşı eşitsizliğinin bayağı Birleşik Krallık’a seyahati engellemesi dolayısıyla ortaya çıkıyor. Öte yandan da bütün gördüğüm çeşitli yerlerden, başta Democracy Now olmak üzere çeşitli yayın organlarından gördüğüm kadarıyla da yerliler ve diğer halkların mücadelesinin de COP’a umut verdiği. Biraz onlardan da bahsetme imkanı buluruz herhalde?

CL: Bu arada Modi geldi dün, burada. Hatta büyük bir Hindistan açıklaması yaptı.

ÖM: Öyle mi? Ben atladım onu!

CL: Net Sıfır hedefi açıkladı. İşte bayağı yer kaplayan açıklamaları oldu ama…

ÖM: 2070 demiş değil mi? Doğru, doğru!

CL: Evet, bir yandan gelişmiş ülkelerin 2050 hedeflerine bakınca Hindistan’ın 2070 hedefi bana çok da şaşırtıcı gelmiyor açıkçası. Muhtemelen hayatta olmayacağız çoğumuz o sırada. Dolayısıyla çok eyleme dökülecek bir şey değil fakat hiçbir şeye dayanmayan, kısa planları olmayan 2050 Net Sıfır hedeflerinden çok daha farklı görmüyorum. Dediğiniz şey çok doğru; yani şu anda aslında burada olan şey tam anlamıyla o aşı apartheid’ında meydana gelen şey iklim eylemlerinde de meydana geliyor aslında. Yani mevzu şu; Birleşik Krallık bu aşıların patentlerinin kısa süreli de olsa ertelenmesini, geciktirilmesini isteyen şeyi reddetti. Ondan sonra dedi ki “biz size aşı vereceğiz”. Hatta biz 350.org’da -ben bu arada küresel ekipteyim 350.org’da- kendi akreditasyonlarımızı genç aktivistlere verdik gelişmekte olan ülkelerden ki aşı, bu Birleşik Krallık’ın vereceği aşıya ulaşabilsinler diye. Bunların yarısına aşı zamanında gelmedi bile. Hani onlara verelim onlar gelebilsin dememize rağmen. Benim kendi vizem bir ay sürdü, cuma günü belli oldu. Cumartesi günü gelecektim, cuma günü belli oldu gelebileceğim. O yüzden zaten açarken hep bu çok daha eşitsiz bir COP diye söyledim çünkü gene bir kuzey ülkesinde, inanılmaz pahalı bir yerde, bir de afet kapitalizmi gibi COP kapitalizmi var şu anda. Bir yerde kalmak, yani açıkçası bir tane yatağın olduğu bir odayı tutmak, bizim ülkede dört kişilik bir ailenin yıllık gelirine tekabül ediyor adeta. 

ÖÖ: Bütün oteller dolmuş zaten.

"Bu COP’un sonunda büyük bir başarı beklediğimizi söyleyemeyiz"

CL: Tabii tabii, yani bayağı Edinburgh’ta falan kalıyor herkes, bir sürü başka yerlerde kalıyor, yer bulamadığı için gelemeyenler var. Tabii bu da şunu etkiliyor, Ömer hocanın da dediği, küçük ülkelerin ve ada ülkelerinin gelememesi, yani aşıya ulaşamadıkları için gelemeyenler var ki burada COP’ların herhangi bir başarıya ulaşması her zaman zaten küçük ülkelerin çabalarıyla oldu. Dolayısıyla onların burada yeterince temsil edilmemesi zaten çok önemli bir sorun. Vize olsun, aşı olsun, işte fiyatlar olsun, artı bu ada ülkelerinin çoğunun Britanya gibi bir altyapısı yok Covid’le karşılaştıklarında onunla mücadele edecek. Dolayısıyla kendi adalarına buradan Covid götürmek de istemiyorlar. O da bir çekinceydi. Dolayısıyla şu anda burada ilginç bir sirk var, bizim burada olma sebebimiz aslında biraz daha işte yerel toplulukların, işte ön saflarda çalışanların seslerini yükseltmeye yönelik, biraz daha 1,5 derceden geri basmaya çalıştıkları için işte 1,5’un daha fazla üstüne gitmek ve bu 1,5’u tutturmak için gereken parayı zengin ülkelerin ödemesi noktasında biraz konuşmak aslında. Yoksa bu COP’un sonunda büyük bir başarı beklediğimizi söyleyemeyiz. Zaten COP başlamadan önce ne çıkacağı büyük ölçüde belliydi. 

ÖM: Ben bir de şunu da sorayım, yani bu Friends of The Earth International’ın Mozambik’ten temsilcisi Dipti Bhatnagar’la konuşmuşlar Democracy Now’da. “Bu aşı durumunu bütün kıta boyunca kolaylıkla hayal edebilirsiniz” diyor. Yani apartheid demesinin hiç sebepsiz olmadığı da kolayca anlaşılabilir. Mozambik’te şu anda halkın %6-7’si aşılanmış durumda sadece. Üstelik senin de sözünü ettiğin vize meseleleri muazzam ve bir de sürekli değiştiriyorlarmış kuralları. Mesela Mozambik son birkaç hafta öncesine kadar kırmızı listesindeymiş Britanya’nın. Sonra “biz karar verdik gidemeyeceğiz diye düşündük” diyor ve sürekli değişiyor. Bugün de kırmızı listeden çıkartmışlar. Tabii kırmızı listeden çıkarıldığı zaman da kalacak otelin parasını ödeyecekti Britanya, “şimdi ondan da vazgeçti” diyor. Yani böyle kendi başlarının çaresine bakmaları gerekir deyince birçok insan da vazgeçmek zorunda kaldı diye felaket bir durum var aslında.

ÖÖ: Benzer bir durum Türkiye için de geçerliydi ama daha önce çıkarıldı kırmızı listeden Türkiye.

ÖM: Evet. 

ÖÖ: Yoksa yakın zamanda, birkaç hafta öncesine kadar aynı belirsizlik burada da vardı. 

CL: Aynen ben mesela işte vizeye başvurmadım, “gitmeyeceğim ben” dedim. Yani karantina falan yapıp orada o parayı ödeyeceğime o para başka yere gider diye düşünerek gitmeyecektim, çıkartılınca vizeye başvurdum. Bu durmadan değiştirdikleri kurallar vs… Aslında çok ciddi bir PR savaşı veriyor şu anda Britanya yani aylardır. Çünkü sivil toplum olarak biz zaten bu COP’un ertelenmesini istedik ki sivil toplum COP’larda her zaman çok fazla ses çıkartır, etkindir vs. ama bu COP’un ertelenmesi gerekiyordu çünkü bu kadar eşitliksiz bir COP’un açıkçası çok bir fayda sağlamayacağını düşünerek en azından, işte yeterli düzenlemeler yapılana kadar ertelenmesini istedik ama işte “yok biz her şeyi ödeyeceğiz, aşı vereceğiz” falan diye PR savaşını kazandı büyük ölçüde Birleşik Krallık ve COP şu anda yapılıyor. 

ÖÖ: Peki bu aşı verme olayının ben fiilen nasıl işlediğini, pratikte nasıl işlediğini anlamadım. Kargoyla böyle aşı mı gönderiyorlar?

"Bir yandan aşı apertheid’ı gerçek"

CL: Gerçekten ben de anlamadım çünkü şöyle bir şey oldu; dediler ki işte herkese bütün delegelere… Bu arada yani, bu da hani COP’larda çoğu zaman, işte atıyorum 10 bin kişiye akreditasyon verilip içeriye, müzakerelerin yapıldığı alana alınıyorsa en az bir o kadar kişi de o şehre gelir ki sivil toplum tarafından eylemler yapılsın. Dolayısıyla zaten akredite olmayan kimse buralardan gelemedi. Bu bir; ikincisi, “akredite olduktan sonra aşıyı göndereceğiz” dediler. COP’tan iki hafta önce hâlâ aşının ulaşmadığı yerler vardı. Son anda bir şekilde ayarlıyorlar, artık kargoyla mı bilmiyorum, birkaç kişi duydum aşıyı yaptırabilen ama kendileri de bilmiyor açıkçası nasıl oldu yani. Bir yandan aşı apertheid’ı gerçek, yani burada, şu anda Glasgow’da radyolarda mesela şeyi söylüyorlar; “yaptırabiliyorsanız booster’ınızı, üçüncü dozunuzu, dördüncü dozunuzu yaptırın” deniyor mesela. Dünyanın büyük çoğunluğunda bir doz aşı alamamış insanlar söz konusu iken yani çok, gerçekten inanılmaz sert keskin bir fark gözüküyor şu anda zengin ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında. 

ÖM: Evet bu görülmüş en büyük, aslında bayağı eşitsizliğin doruğa çıktığı, zengin-fakir ayrımının doruğa çıktığı bir yer ve bunu biraz önce de Ümit Şahin’le konuşurken de söyleme fırsatımız olmuştu. Yani doğrudan doğruya “imamın dediğini yap yaptığını yapma” durumundalar diyor Asad Rehman. Özellikle çok ayrıntılı bir mülakat yapılmış kendisiyle. COP26 koalisyonunun ne büyük zorluklarla karşılaştığını ama buna rağmen de ümit verici bir mücadele içinde olduğunu anlatan konuşmasında… Yani COP26 koalisyonunun şimdiye kadarki en geniş ve yaygın koalisyon olduğunu, Britanya’da olduğunu, bütün işçi sendikalarını, inanç örgütlerini, işte Black Lives Matter gibi şeylerden iklimcilerin grevcilerine kadar çevre ve iklim adaleti örgütlerini bir araya getirdiğini, yani bir çeşit hareketler hareketi meydana getirdiğini… Bir çeşit meta hareket gibi bir şey yani. Bakalım burada, COP26’da daha çok hükümetlerin şeyinden çok aktivistlerin ve aşağıdan, tabandan gelen baskının ne yapacağını merakla bekliyor olacağız. Nasıl görünüyor sana Cansın?

CL: Zaten koalisyonun açılışı vardı, günler biraz birbirine girdi ama dün müydü? Galiba dündü; koalisyonun açılışında yine Asad Rehman konuştu. Konuşurlarken şeyi söylediler -iki sene önce hatta iki seneyi geçti kurduklarında koalisyonu- işte çok geniş, daha yerel hareketlerle bezenmiş, sendikalarla beraber çalışan vs. çok katılımcı bir COP gerçekleştirmek istediklerini söyledi fakat ne yazık ki bu olamadı. Önce bir sene ertelendi, daha sonra ertelenecek mi, ertelenmeyecek mi, bu eşitsizlik arasında nasıl olacak derken oldukça zorlu geçen bir süreç oldu onlar için diye de söyledi. Burada aslında, bu COP’ta şeyi söylemek önemli belki; şu anda zengin ülkeler bir sürü açıklama yapıyor; Net Sıfır hedefleri, büyük iklim finansmanıyla ilgili açıklamalar yapıp durmadan alkış bekliyorlar açıkçası yaptıkları her şeyle ilgili. Fakat üstlerine düşen hakikaten adil olarak vermeleri gereken şeyi yapmıyorlar. Gelişmekte olan ülkelerin şu anda, elektrik talebi dünyanın %88’inin elektrik talebi gelişmekte olan ülkelerde olacak. Yani enerji dönüşümü olacaksa 1,5 veya hatta 2 için umudumuz olması için burada olması gerekiyor dönüşümün. Dolayısıyla o iklim finansmanına gerçekten ciddi olarak ihtiyaç var. 100 milyar Dolar vermeleri gerekiyordu 2020 itibariyle 2009’da anlaştıkları iklim finansmanı…

ÖM: Kopenhag’da değil mi? Hillary Clinton da hatta söz vermişti o zamanlar, gayet net hatırlıyorum hâlâ.

"Şu anda oldukça ikiyüzlü bir durum var diyebiliriz"

CL: Evet evet, yani üzerinden kaç sene geçti ve onlar için gördük bu pandemi sürecinde fosil yakıt şirketlerine vs. ne kadar çabuk ve ne kadar fazla teşvik verildiğini. Dolayısıyla paranın orada olduğunu biliyoruz fakat bir türlü ellerini ceplerine atmıyorlar. 100 milyar Dolar’ı bile çıkartamadılar. Yani kendi aralarında toplayamadılar 100 milyar Dolar’ı bile. 

ÖM: 1/5’ini çıkardılar yanılmıyorsam, en fazla 20 milyar.

CL: 80 milyar diyorlar ama onunla ilgili birazcık da hesaplanmasında sorun var çünkü özel finansı da katıyorlar, özel bankalardan vs. gelen, kamu paraları dışında. Onun dışında kimin ne kadar verdiğini tam olarak hesaplaması değişiyor. Yani 80 civarı diyorlar ama bunun ne kadarı bu arada borç olarak veriliyor, ne kadarı hibe olarak veriliyor? O da belli değil. Yani bunun hibe olarak verilmesi gerekiyor. Yaptıkları şey aslında şu anda küresel güneyi daha da fazla borçlandırmak.

ÖM: Evet, Asad Rehman da tam onu söylüyor zaten yani “durmadan kalenin yerini değiştiriyorlar -futbol kalesinin- uzağa alıyorlar” filan diyor. Yani ne plan var ne politika var lafı olmasına rağmen ne de para var ortada diyorlar.

CL: Ya evet, işte mesela Boris Johnson ajandayı o PR savaşı sırasında böyle çok akıllılıkla dört tane “C” diye işte ‘kömür, para, arabalar ve ağaçlar’ (coal, cash, cars, canopy) diye böyle bir şey yaptı, slogan yarattı. Fakat yani ‘cash’ kısmı yani nakit kısmı bayağı büyük sıkıntı. Yani dediğimiz üzere burada enerji dönüşümü olacaksa gelişmekte olan ülkelerde olması gerekiyor çünkü bahsettiğimiz şey sadece arabalarımızı alıp elektrikli yapalım değil. Orada, elektriğe ulaşım gibi, böyle bir sorun söz konusuyken ve trilyonlar, trilyonlarca Dolar gerekiyorken bu enerji dönüşümünün olması için... Gerçekten 10 senede 100 milyar Dolar’ı toplayamamaları, öte yandan fosil yakıtlara bir senede altı trilyon Dolar aktarıldığını, işte teşvikler olsun, vergi kesintileriyle olsun bildiğimiz için... Yani şu anda çok, oldukça ikiyüzlü bir durum var diyebiliriz. 

YS: Ben biraz da sokakları merak ediyorum. Greta da orada, muhtemelen orada yaşayan insanlarla beraber. Dışarıdan gelen insanların da bir takım aktivizm adına eylemleri oluyor. Bunlar umut verici. O sokaktaki durum nedir Cansın?

CL: Kesinlikle. Teşekkür ederim bunu sorduğunuz için. Dün Greta ve işte FFF İskoçya ve küresel güneyden çeşitli çabalarla buraya gelmiş genç aktivistlerin mitingi vardı parkta. Gerçekten çok etkileyiciydi…

Glasgow sokaklarında emek hareketiyle iklim hareketi bir arada

ÖÖ: Çok sert konuşmalar yaptılar bu arada. Aralarında Afrika’dan gelenleri izleme fırsatı buldum, ağlayarak da konuştular. Hem öfkeliydi hem biraz da üzüntülü idiler. Çok bir beklentileri olmadığına da şahit olduk aslında. Sert konuşmalar yaptılar hem sömürgeciliğe hem kapitalizme hem siyasi liderlerin hiçbir şey yapmaması meselesine karşı konuşma yaptılar. 

CL: Kesinlikle öyle, çok ciddi bir şekilde kolonyalizm, emperyalizm üzerinden çok ciddi bir mesaj verdiler. Hatta bayağı şey de döndü, hani küfürler havada uçuştu açıkçası ama gerçekten çok etkileyiciydi onu izlemek. Onun dışında mesela şimdi buradan kapattıktan sonra şu an burada saat 7:30’a geliyor, bunu kapattıktan sonra kalkıp işte hijyen işçileri grevde şu anda…

ÖÖ: Onu soracaktım ben de. Onlar yapacaktı, şimdilik sendika ertelemişti, COP26’yı biraz bahane ediyorlardı ama işçiler gene grev kararı almış. Hatta Greta seslenmişti temizlik işçilerine “gelin cuma günü birlikte grev yapalım FFF’le birlikte” diye. 

CL: Evet, onlar da hatta cevap verdi “geleceğiz” diye. Biz de şimdi oraya gideceğiz destek vermeye. Dün gerçekten çok güzel bir konuşması vardı FFF İskoçya’dan bir arkadaşın, adını unuttum şu anda. Bu konuya bayağı bir dikkat çekti, işte emek hareketiyle iklim hareketinin bir araya gelmesi gerektiğinden. Dolayısıyla biz de gidip orada onların grev yaptığı yerde gidip destek vereceğiz, onları da kendi iklim eylemlerinde görmek istiyoruz. Çünkü bu ikisi de birbirinden ayrılabilecek sosyal dönüşüm hareketleri değil diye söyleyebilirim. Yani açıkçası hem binanın içinde hem dışında her gün birçok eylem olmaya devam edecek. Ben şeyi merak ediyorum -işte yakında anlarız herhalde onu da belki sonuna doğru sivil toplum büyük bir eylem yapabiliyor COP’ların sonunda- bu sefer nasıl bir şey olur? Yoksa orayı tamamen göz ardı edip gene sokaklardan mı devam ederiz?

ÖÖ: 6 Kasım’da olacak zaten. 

ÖM: 6 Kasım’da var.

ÖÖ: Sonunda da olabilir tabii.

CL: Yani 6 Kasım’da dışarıda olacak. Onun dışında 6 Kasım’da sadece Glasgow’da değil hem Britanya’nın her yerinde olacak hem dünyanın.

ÖÖ: Hatta şimdi İstanbul’un çağrısı da çıktı. Hemen birkaç saniyede söyleyeyim; işte aralarında Sertap Erener’den Lale Mansur’a, Sezen Aksu’ya, Ömer Madra’ya, Serra Yılmaz, Oya Baydar gibi isimlerin de olduğu, Yetvart Danzikyan gibi isimlerin de olduğu 120’den fazla aktivist iklim için adım atılması konusunda ve 6 Kasım Cumartesi İstanbul’da gerçekleşecek eylemde genç aktivistlere destek olunması konusunda böyle bir imza metniyle çıktılar. Şu andan itibaren basında da yer alıyor, Kadıköy’de olacak İstanbul’daki eylemler de.

ÖM: Sonunda da belki olabilir. Ben bitirirken, arada temasta kalırsak çok iyi olur, bulabildiğimiz her fırsatta konuşalım istiyoruz bunu. Çünkü çok değişik ve dramatik boyutları olan bir COP bu ve dünyada da artık işin sonuna doğru geldiğimiz apaçık. Bir de Cambo denen petrol yatağı Kuzey İskoçya’nın üstelik açıklarında, denizin açıklarında yapacakları bir arama vaziyeti var. Onunla da ilgili protestolar var. İşte onların hepsinin bilgilerini de tekrar konuşma fırsatımız olur diye düşünüyorum. 

CL: Tabii çok sevinirim. 

ÖM: Cansın temasta kalıyoruz, çok teşekkür ederiz.

CL: Ben teşekkür ederim. 

ÖÖ: Görüşmek üzere.

YS: Çok teşekkürler Cansın görüşmek üzere. 

ÖM: Görüşmek üzere, hoşça kal!