Yiyenler ve yenilenler

-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Haber Hasatı'nın bu programında geçtiğimiz hafta Heinrich Böll Stiftung tarafından yayımlanan ve et tüketimimizin gezegene olan etkisini inceleyen Meat Atlas çalışması var. 

Yiyenler ve yenilenler
 

Yiyenler ve yenilenler

podcast servisi: iTunes / RSS

‘Tüketmek, ekonomik bir gereksinmenin yanı sıra kültürel bir gereksinmeyi de doyurur. Bu gereksinmelerin doğası, tüketmenin şu en dolaysız ve en basit biçimine baktığımızda daha açık ortaya çıkar: yemek… Burjuva, aşırı yer. Özellikle de eti… Eğer öğünün zenginliği görülmeye değerse, yiyenlerin hepsi bu başarıdan kendilerine pay çıkarırlar, can sıkıntısı ihtimali de azalır. Paylaşılan başarı, temelde yemeğin pişirilmesiyle ilgili değildir. Bu, servetin başarısıdır. Servetle doğadan elde edilenler, aşırı-üretimin ve sınırsız artışın doğal olduğunun belgeleridir. Yiyeceğin çeşitliliği, bolluğu, atılması, servetin doğallığı'nı kanıtlar… ’ İngiliz efsanevi yazar John Berger’in ‘Yiyenler ve Yenilenler’ başlıklı makalesinden bu kısa alıntı, yemek ile en az gıda sistemlerinin kendisi kadar karmaşık hale gelen ilişkimizin en bilinen analizlerinden biri... 

Kabarık iştahımızın, Gezegen’e maliyetinin fosil yakıtlar kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını yeniden hatırlatan önemli bir çalışma Meat Atlas, geçtiğimiz hafta Heinrich Böll Stiftung Derneği tarafından yayımlandı. Son 20 yılda küresel et tüketiminin 2 katına çıktığını ve 2018’de yıllık 320 milyon tona ulaştığını söyleyen rapor, ülkelerin zenginlikleriyle et tüketim miktarları arasında doğrudan bir korelasyon olduğunu not ediyor. Hayvan haklarını göz etmeyen ve büyük bir ekolojik yıkıma sebep olan küresel et talebi yıllık ortalama 75 milyar hayvanın öldürülmesine sebep oluyor. En büyük 20 ‘et ve süt ürünleri’ şirketinin sera gazı salımları Almanya’yı geride bırakırken, en büyük beş şirket Exxon, Shell, Fransa ya da Britanya’dan daha fazla sera gazı salımına sebep oluyor. 

Türkiye’nin et tüketiminde dünyada ilk sıralarda yer almadığı bir gerçek ancak üretim konusunda Türkiye dünyada en çok tavuk ihraç eden ilk beş ülke arasında ve 2020’de 440 bin ton tavuk ihraç etti. 

Rapora göre zengin ülkelerin hayvansal et, süt ve yumurta tüketimini dörtte bir oranında düşürmesi gerekiyor. Ekolojik bir alternatif olarak sunulan ve laboratuvarda geliştirilen yapay etin üretiminde geleneksel etten daha fazla enerji kullanılıyor ve su tüketiminde de yukarı yönlü bir eğilim var. 

Dünya çapında en büyük çevresel sağlık risklerinden biri olan düşük hava kalitesinin gıda sistemleriyle bağlantısını inceleyen bir araştırmaya göre, ABD’de gıda ile ilgili ince parçacıklı madde (PM2.5) kirliliğinden kaynaklanan yıllık 15 bin 900 insan ölümünün yüzde 80’i hayvansal gıdalara atfedilebilir. Yüzde 80'lik bölüm hem doğrudan hayvan kökenli gıda üretimini hem de dolaylı olarak hayvanlar için gıda üretimini kapsıyor. Araştırmaya göre bitkisel bir diyete doğru geçiş bu ölümleri yüzde 68 ila 83 azaltabilir. Çiftlikte yapılacak müdahaleler ise PM2.5 kirliliğinden kaynaklanan ölümleri yüzde 50 oranında düşürebilir. ABD’de hava kalitesine bağlı insan ölümlerinin toplam sayısı ise yıllık 17 bin 900. 

‘Yakın zamanda öğlen yemeğinde yediğiniz tavuklu sandvicin Amazon yangınlarında payı olması yüksek olasılık’ diyen yeni bir rapor ise BM tarafından geçtiğimiz hafta yayımlandı. Birbirine Bağlı Felaket Riskleri raporunda Amazon Yangınları’ndan Covid-19’a Büyük Bariyer Resifi’nin ağarmasından çöl çekirgesi istilasına 2020-2021’de gerçekleşen 10 farklı felaket ele alınıyor. Bunların münferit vakalar olarak değil kök sebepleri birbiriyle bağlantılı felaketler olarak ele alınması gerekiyor. Rapor, vakaların sonuçları yerine kök sebepleriyle mücadele edilmesi gerektiğini söylüyor. Örneğin, iklim değişikliği ve bir dizi siklonlar çöl çekirgelerinin Arap Yarımadası’nda çoğalması için elverişli koşulları hazırladı. Kısa sürede Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya ulaşan çekirge istilası nedeniyle 42 milyon insan gıda güvensizliği riskiyle yüzleşiyor. Çok sayıda hayvansa açlıktan öldü. Bu vakanın kök sebepleri yetersiz uluslararası dayanışma, karar alma sürecinde çevresel fayda ve maliyetleri hesaba katmama, yetersiz felaket yönetimi ve insan kaynaklı sera gazı salımlarıydı. 

Yeni bir araştırmaya göre, özgürce dolaşan büyük otobur hayvanlar yangınlarla mücadelede itfaiyeden bile daha etkili olabilir. Özellikle terk edilen bölgelerde yerli olan ya da bölgeye sonrada getirilen yarı yabani hayvanların otlamasının kontrol edilemeyen yangınlara karşı doğal yangın bariyeri işlevi görebileceği belirtiliyor. 

Hasat’ın diğer haberleri 

Nature dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre ekonomik açıdan kullanılabilir durumdaki küresel kömür rezervlerinin yüzde 90’ının çıkarılmadan bırakılması küresel ısınmayı yüzde 50 olasılıkla 1.5 derece ile sınırlamamızı sağlayabilir. 2100’e kadar karbondioksit salımımızın 580 gigatonu geçmemesi gerektiğini bulan araştırmacılara göre, petrol rezervlerinin yüzde 58’inin ve doğal gaz rezervlerinin yüze 59’unun asla gün ışığını görmemesi gerekiyor. 1.5 derecenin bir an önce başlamamız gereken ve ‘Herkülvari’ bir görev olduğunu söyleyen araştırmacılar, 2050 için taahhütlerin yeterli olmadığını açıkça söylüyorlar. Araştırmacılara göre karbon yakalama ve saklama teknolojilerine güvenmek oldukça riskli ve teknolojilerin ölçeklenebilir hale gelmesi için önümüzde daha uzun bir yol var. 

Dünyanın en büyük karbon giderme tesisi Orca, İzlanda’da faaliyete başladı. Yılda 4 bin ton CO2’yi atmosferden yakalama kapasitesine sahip olduğu belirtilen Orca’nın Paris Anlaşması ölçeğini yakalaması için yıllık yaklaşık 1.5 ila 15 milyon metrik tonluk bir kapasiteye ihtiyacı olduğu belirtiliyor. 

Atmosferdeki hidrojen molekülünün miktarının nasıl değiştiğini anlamak üzere Antaktika buzul ve karlarında yapılan yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre, atmosferdeki hidrojen molekülü miktarı 1852’den 2003’e kadar milyarda 330’dan 550 parçacığa yükselerek yüzde 70 arttı. Küresel ısınmadan sorumlu gazlardan biri olan hidrojenin fosil yakıtlarla çalışan motorlu taşıtlar, biyokütle yakılması ve metanın oksitlenmesi gibi süreçlerle ortaya çıktığı belirtiliyor. 

Önümüzdeki kasımda Glasgow’da düzenlenecek olan BM İklim Konferansı COP 26 günümüzün en çok konuşulan ekolojik krizi covid-19 gölgesinde, henüz aşıya erişimi olmayan düşük gelirli Küresel Güney’in temsil krizine gebe. İklim konferanslarında zengin uluslar ve Küresel Güney arasında halihazırda varolan güç dengesizliğinin yaşadığımız sağlık kriziyle derinleştiğine dikkat çeken 1,500 doğa öncelikli grup, Konferans’ın ertelenmesi çağrısında bulundu. Uluslararası İklim Eylem Ağı(CAN-I) ve Greenpeace’in aralarında bulunduğu yeşil grupların çağrısına İngiltere Hükümeti’nden yanıt gecikmedi. Buna göre Birleşik Krallık’ın seyahat sınırlamalarında ‘kırmızı liste’ye aldığı ülkelerden gelen delegeler, medya görevlileri ve gözlemcilerin otel karantina masrafları hükümet tarafından karşılanacak. Güney ülkelerinin temsilcileri ise konferansın ertelenmesinin bedelini yine bu ülkelerin ödeyeceğini ve bu nedenle etkinliğin hibrit olarak düzenlenmesinin bir avantaj olduğunu belirtiyorlar. Diğer taraftan İklim değişikliğine karşı kırılgan 45 ülkenin oluşturduğu İklim Kırılganlığı Forumu (CVF), COP26’nın bu sene birebir düzenleneceğinin taahhüt edilmesini ve konferansın bir İklim Acil Durumu Anlaşması gündemiyle yapılmasını talep etti. 

COP 26 ile ilgili sızan belgeleri haberleştiren İngiliz Daily Telegraph gazetesi, iklim görüşmelerinin ‘Çin’in salımlarını kesmeyi reddetmesi’ nedeniyle ‘başarısız’ olabileceğini yazdı. Habere göre, Çin ile geçtiğimiz hafta görüşen COP 26’nın atanmış başkanı Alok Sharma, salımlarını 2030’a kadar arttırmayı planlayan Çin ile salımlarını bu tarihten çok önce azaltmaya başlaması için Çin tarafı ise zaten elinden gelen çabayı gösterdiğini ve hedeflerinin Paris ile uyumlu olduğunu savunuyor, sızan belgelere göre. Geçtiğimiz haftalarda ABD’nin iklim delegesi John Kerry’nin benzer bir ajandayla görüştüğü Çin’in pozisyonuyla ilgili Avrupa Birliği’nin sessizliği de eleştiriliyor. Diğer taraftan ülkelerin yeşil ekonomik dönüşümde ‘dünya liderliğine’ soyunması ve ilişkilerinin dayanışma yerine rekabetle şekilleniyor olması da endişe verici.

Söz bitmeden… 

Aktivist Tasarımcı Yasemin Sayıbaş Akyüz’ün Küresel Isıtma sergisi Gümüşlük Festival Merkezi’nde açıldı. "Kelimeler güçlüdür; dünya kendiliğinden ısınmıyor, ısıtılıyor" diyen iklim aktivisti ve grafik tasarımcı Akyüz, sahada geçen eylem sürecinin ardından pandemiyle birlikte iklim ve ekoloji krizi görselleri de tasarlayarak çalışmalarına devam ediyor. Sanatçının Grafik Tasarım Sergisi 24 Eylül #KüreselİklimGrevi tarihine kadar ziyaret edilebilecek.