İngiltere nehirlerinde fosfat kirliliği

-
Aa
+
a
a
a

İngiltere‘de yapılan kapsamlı bir araştırma, nehirlerin %83’ünde fosfat kirliliği tespit edildiğini ortaya koydu.

Gezegenin Geleceği: 01 Şubat 2024
 

Gezegenin Geleceği: 01 Şubat 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, İngiltere‘de yapılan kapsamlı bir araştırma, ülkenin nehirlerinin alarm verici düzeyde fosfat kirliliğine maruz kaldığını, nehirlerin %83’ünde fosfat kirliliği tespit edildiğini ortaya koydu. Angling Trust tarafından organize edilen ve Birleşik Krallık‘ta bugüne kadar gerçekleştirilen en büyük vatandaş bilimi destekli su testi projesinin bir parçası olan çalışma kapsamında, balıkların yaşam alanlarını korumak için çaba sarf eden yüzlerce gönüllü balıkçı, ülke genelindeki 190 nehri izleyerek üç bin 800’den fazla su örneği topladı. Toplanan veriler, nehirlerdeki fosfat kirliliğinin esas olarak tarımsal akış ve su şirketlerinin döktüğü kanalizasyon atıklarından kaynaklandığını ortaya çıkardı. Raporda, izlenen nehirlerin %83’ünde en az bir testte iyi ekolojik durum için fosfat standartlarının karşılanamadığı belirtildi ve fosfat kirliliğinin sucul ortamda aşırı alg büyümesine yol açarak nehir sularındaki çözünmüş oksijen seviyesini düşürdüğü ve bunun da sucul canlıların yaşamını tehdit ettiği açıklandı. Angling Trust‘ın CEO’su Jamie Cook, bu tür çevresel sorunlara karşı daha etkili bir mücadele çağrısında bulunarak, “İlk yıllık rapor, ülke genelindeki nehirlerin fosfat fazlalığından ciddi şekilde zarar gördüğünü gösteriyor. Nehir kirliliğiyle mücadele etmek ve kirlilik yapanları hesaba katmak için mevcut yasaların güncellenmesi ve daha fazla denetim gerekiyor,” dedi. The Guardian‘ın aktardığına göre, Birleşik Krallık hükümeti bu çalışmanın ışığında, Avrupa su yolları için belirlenen kirlilik standartlarını belirleyen Avrupa Birliği (AB) Su Çerçeve Direktifi‘nden ayrılma planları yapıyor. Ancak bu ayrılık, su kalitesi düzenlemelerinin daha da zayıflamasına yol açabilir.

IAEA, Japonya raporunu tamamladı

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA), Japonya'da 2011'deki kaza sonrasında biriktirilen ve nükleer kirlilikten temizlendiği iddia edilen suyun okyanusa bırakılmasıyla ilgili inceleme raporunu yayınladı. IAEA tarafından bugün yapılan açıklamada, IAEA Görev Gücü’nün Fukushima Daiichi Nükleer Santrali’nde güvenlik incelemesi yaptığını belirterek, tahliyenin uluslararası güvenlik standartlarıyla tutarlı olduğunu tespit etti ve geçen yıl 4 Temmuz'da yayınlanan kapsamlı güvenlik raporundan elde edilen sonuçları teyit etti. IAEA Görev Gücü, 24 - 27 Ekim arasında 2011’deki kaza sonrasında nükleer atıkla kirlenmiş soğutma suyunun ALPS (Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemi) sistemiyle arıtılmış suyun tahliyesi için santralde kurulu tesis ve ekipmanları incelediği, raporu bu çalışma sonrasında yazdığı belirtildi.

Venezuela ile Türkiye arasında petrol ve doğal gaz alanlarında iş birliği

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Venezuela ziyareti gerçekleştirdi. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Venezuela ile Türkiye arasında petrol ve doğal gaz alanlarında iş birliğine ilişkin mutabakat zaptı imzalandı. Bakan Bayraktar, sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, “Petrol ve doğal gaz arama, üretim, ticaret ve servis hizmetleri alanlarında geliştirebileceğimiz iş birliklerini değerlendirmek üzere geldiğimiz Venezuela’nın başkenti Karakas’ta ilk olarak Venezuela Petrol Bakanı Pedro Rafael Tellechea Ruiz ile bir araya geldik,” dedi. Petrol ve doğal gaz çıkarımı ve yakılması 2050 yılları civarında, bilim insanlarına göre medeniyetin sonunu hazırlıyor.

Akdeniz her 10 yılda 0,38 derece ısınıyor

Doç. Dr. İnci Tüney’in İklim Haber’deki raporuna göre, iklim değişikliğiyle birlikte sıklaşan ve şiddetlenen deniz sıcaklık dalgalarının Akdeniz üzerindeki etkisi son 10 yılda görülmemiş seviyelere ulaştı. 2015 ve 2019 arasındaki beş yıl boyunca, Akdeniz’de üst üste şiddetli deniz sıcaklık dalgaları yaşandı. Artan bu ani sıcaklık dalgaları, kitlesel ölüm olaylarını tetikliyor ve Akdeniz ekosistemlerinin sağlığını tehdit ediyor. Akdeniz’in farklı bölgelerindeki ve farklı derinliklerdeki sıcaklık dalgası ve kitlesel ölüm trendlerini belirlemeyi amaçlayan çalışmaya göre, 2015 ve 2019 yılları arasında Akdeniz, uydu kayıtlarının başladığı 1982’den bu yana kaydedilen en sıcak koşulları deneyimledi. Kayıtların ilk beş yılında yani 1982 ve 1986 arasında ortadan şiddetli sıcaklık dalgaları oldukça az sayıdayken, 2015 ve 2019 arasında havzanın tamamına yakını yani %99,99’u en azından bir adet güçlü sıcaklık dalgası deneyimler duruma geldi. Kitlesel ölümleri tetiklediği düşünülen deniz sıcaklık dalgaları, Akdeniz ekosistemini tehdit ediyor. 11 Akdeniz ülkesinden 33 araştırma ekibinin yürüttüğü çalışmaya göre, 2015’de başlayan ve hem deniz sıcaklık dalgalarında hem de kitlesel ölümlerde emsalsiz artışların yaşandığı bu dönem, Akdeniz için bir dönüm noktasına işaret ediyor. Çalışmaya göre, son 20 yıl içinde tüm dünyada gözlemlenen deniz sıcaklık dalgaları iki kat arttı; daha uzun süreli, yoğun ve geniş çaplı bir hal aldı. Ancak durum, iklim değişikliği sıcak noktası olan Akdeniz’de daha da vahim. Akdeniz, her 10 yılda 0,38 derece ısınıyor. Bu, 0,1 derecelik küresel ortalamadan üç kat daha büyük hızla ısındığı anlamına geliyor. Deniz sıcaklıklarındaki ve deniz sıcaklık dalgalarındaki artışın biyoçeşitlilik üzerindeki etkisi ise oldukça vurucu. Araştırma kapsamında, Akdeniz’in farklı bölgelerinde yapılan 985 gözlemin %58’i kitlesel ölümlere dair kanıt içeriyor. Buna karşın, gözlemlerin Batı Akdeniz’de yoğunlaşması ve daha hızlı ısınan Doğu Akdeniz’de yeterli gözlem yapılamaması birçok kitlesel ölümün de kayda geçemediği anlamına geliyor