İklim krizi yardımları tartışılıyor

-
Aa
+
a
a
a

2020’de yalnızca 11,5 milyar dolarlık iklim değişikliğine uyum finansmanının savunmasız devletlere aktarıldı.

Gezegenin Geleceği: 08 Haziran 2023
 

Gezegenin Geleceği: 08 Haziran 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

Oxfam’ın yeni çalışması, 2020’de yalnızca 11,5 milyar dolarlık iklim değişikliğine uyum finansmanının savunmasız devletlere aktarıldığını ortaya koydu. Zengin ülkelerin, iklim krizinden halihazırda şiddetli bir şekilde etkilenen yoksul ülkelere yardımları tartışmalı bir alan. Yardım kuruluşu Oxfam’ın yeni bir raporuna göre, 2020’de zengin ülkelerden yalnızca 11,5 milyar dolarlık iklim finansmanı yoksul ülkelerin aşırı hava koşullarına uyum sağlamasına yardımcı olmaya ayrıldı. Oxfam’ın uluslararası iklim değişikliği politikası lideri Nafkote Dabi, sorunun boyutu göz önüne alındığında bunun yetersiz olduğunu söyledi, “11,5 milyar doların, düşük ve orta gelirli ülkelerin, iklim değişikliğinin yol açtığı daha fazla ve daha büyük seller, kasırgalar, yangın fırtınaları, kuraklıklar ve diğer korkunç zararlar karşısında insanlarına yardım etmesi için yeterli olduğunu sanmayın. ABD’deki insanlar, kedilerini ve köpeklerini beslemek için her yıl bunun dört katını harcıyor,” dedi. Gelişmiş dünyanın 2009’da verdiği bir söz uyarınca, gelişmekte olan ülkeler, ülkelerin iklim etkilerine uyum sağlamalarına ve sera gazı emisyonlarını azaltmalarına yardımcı olacak fonlardan oluşan, yılda 100 milyar dolarlık iklim finansmanından yararlanmalıydı. Ancak bu taahhüt şimdiye kadar karşılanmadı. 2020’de bu rakamın 83 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Tahminler, bu yıl 100 milyar dolarlık rakama ulaşılacağını gösteriyor. Ancak Oxfam, standart tahminlerin gerçek miktarları abarttığını söyledi. Bunun nedeni, paranın bir kısmının mevcut denizaşırı yardım bütçelerinden alınmış olması ve iklim finansmanı olarak sayılanların bir kısmının öncelikle eğitim gibi iklime yalnızca teğet geçen faydaları olan kalkınma projelerine tahsis edilen fonları içermesi.

Almanya, plastik atık ihracatında önde olmayı sürdürüyor

Almanya, plastik atık ihracatında Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında açık ara en önde olmayı sürdürüyor. Almanya'nın gönderdiği atıkların önemli bir kısmı Hollanda'nın Rotterdam limanı üzerinden başka ülkelere ihraç ediliyor. Almanya'nın Türkiye'ye ihraç ettiği plastik atıkların miktarı azaldı. Federal İstatistik Dairesi'nin bugün açıkladığı rakamlara göre 2022’de Türkiye'ye gönderilen plastik atıkların miktarı 92 bin 400 ton olarak ölçüldü. 2021’de bu rakam, 107 bin 600 ton olarak kayıtlara geçmişti. Türkiye'nin en fazla plastik atık ithal eden ülkeler sıralamasındaki yeri ise değişmedi. 2022’de Almanya'nın en çok plastik atık gönderdiği ülke, 153 bin 300 tonla yine Hollanda olurken; ikinci sıradaki Türkiye'nin ardından üçüncü sırada 81 bin 800 ton ile Polonya bulunuyor. Almanya 2021’de Hollanda'ya 155 bin 800 ton plastik atık ihraç etmişti. Federal İstatistik Dairesi, bu rakamlara göre Almanya'nın ihraç ettiği plastik atıkların miktarının son 10 yılda %51 oranında azaldığını açıkladı. 2022’de Almanya'nın ihraç ettiği plastik atıkların toplam miktarı, bir önceki yıla göre 21 bin 100 tonluk azalmayla 745 bin 100 ton olarak kayıtlara geçti. Düşüşte, bazı Asya ülkelerinin ihracat kısıtlamaları getirmiş olmasının da önemli rol oynadığı belirtiliyor.

Kömürsüz Türkiye için direnişe devam

Akbelen’de yaklaşık 300 kişinin katıldığı Dünya Çevre Günü etkinliğinde kömürsüz Türkiye için direnişe devam edileceği duyuruldu. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden ekoloji örgütleri, 5 Haziran Dünya Çevre Günü öncesinde, kömürlü termik santrallerin 2030’a dek kademeli olarak kapatılması için ‘Kömürden Adil Çıkış: Hedef 2030’ talebini bir bildiriyle paylaştı. 4 Haziran sabahı aktivistler, çevre ve ekoloji dernekleri ile Akbelen Ormanı’nda buluşarak bu bildiriye destek verdi ve İkizköy Çevre Derneği Başkanı Nejla Işık ‘2030 Kömürsüz Türkiye’ kampanyasını Akbelen’e gelenlere duyurdu. Bildiride, mevcut kömürlü termik santrallerin bugünden başlayarak 2030’a dek aşamalı olarak kapatılması, yeni kömür santralleri ve kömür madenleri için verilmiş izinlerin istisnasız iptal edilmesi, kömür madeni genişletmelerinin ve kömür arama çalışmalarının durdurulması, kömür madenlerinde ve termik santrallerde çalışan emekçilerin özlük haklarının ve geleceklerinin güvence altına alınması, ekolojik yıkımdan etkilenen tüm ekosistemleri ve halkı kapsayan iyileştirme programlarının hayata geçirilmesi, şirketleri değil kamu yararını ve bilimi önceleyen politikaların geliştirilmesi talep edildi. 4 Haziran günü yapılan açıklamanın öncesinde maden sahasına inen direnişçiler, şirketin zeytinliklerin 50 metre yanında kömür çıkarmaya devam ettiğini belgeledi. Zeytin Kanunu’na göre ise, şirketin zeytinliklere 3 kilometreden daha fazla yaklaşması ve kömür tozu çıkarması yasak. Akbelen Ormanı ve İkizköylüler Gönüllü Avukatı İsmail Hakkı Atal, yaptığı basın açıklamasında, “Şirketin kanunu ihlal ettiğini tanıklarımızla ve kamera kayıtlarıyla savcılığa şikayet etmek üzere belgeledik,” derken, etkinliğe katılan yaklaşık 300 kişinin günün ilerleyen saatlerinde dağılmasının ardından, direnişte 10 nöbetçi kalmışken, jandarma ve sivillerin Orman Genel Müdürlüğü’yle birlikte alana gelerek tutanak tuttuğunu ve böylece kendilerine gözdağı vermeye çalışıldığını belirtti. Öyle veya böyle Türkiye’nin kömürden adil çıkışı gerçekleştirmesi gerekiyor. İnsanlığın artık fosil yakıtlara tahammülü kalmadı. Bir geçiş evresindeyiz ve bu ne kadar çabuk idrak edilir ve uygulanırsa o kadar az acı çekilecek.