“Otokrasiden çıkış için en geniş ittifak sağlanmalı”

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ali Bilge, Altılı Masa’nın mutabakat dokümanını açıklayacağı toplantı öncesinde Türkiye siyasi gündeminde dair değerlendirmelerde bulundu.

Ekonomi Politik: 30 Ocak 2023
 

Ekonomi Politik: 30 Ocak 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Günaydın Ali Bey. Bugün ittifaklar konusunu takip etmeye devam edeceğiz.

Ali Bilge: Bugün Altılı Masa son toplantısını yapacak. Altılı Masa, 26 Ocak’taki toplantısından sonra “Millet İttifakı” olarak adlandırılıyor. Bugün hükümete geldiklerinde uygulayacakları kararlara ilişkin doküman açıklanacak. Yurt içinde ve dışında dile getirilen “hazırlıksızlar, programları yok” eleştirilerine yanıt verecek bir metin açıklanacak. Ayrıca 13 Şubat tarihinde yapılacak toplantının Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine yönelik bir toplantı olacağı, meselesinin ilk defa bu toplantıda konuşulacağı, sonrasındaki günlerde de ismin açıklanacağı belirtiliyor. 

Altılı Masa olarak nitelendirilen ittifakın çok uzun bir geçmişi yok. Bu ittifakı eleştirebiliriz ama dünya pratiklerine göre geçen süre çok da uzun değil. 21 ve 20. yüzyıldaki otokratik ve faşist rejimlerden demokrasiye geçiş deneyimlerine baktığımızda bu tür süreçlerin kolay ve çabuk geçmediğini görüyoruz. Türkiye’de de meşakkatli bir yolculuk olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor. İç politikada, dış politikada, ekonomide sürekli yaz-bozlaryaşıyoruz. Çok keyfî bir idare içindeyiz, tüm hukuksal kurumlar alt üst olmuş durumda, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yargı kurumları yıprandı. Elbette Yüksek Seçim Kurulu da bunların içinde yer alıyor. 

Ülkenin durumunu gösteren iki haber dikkatimi çekti: İlk haber, AB ülkelerinde Türk vatandaşlarının iltica başvurusunun en ön sırada olduğuna ilişkin. İkinci haber ise, Dışişleri Bakanlığı’nın bazı Avrupa ülkelerine ve ABD’ye gidecek vatandaşlara, başlarına bir şeyler gelebilir endişesi ile seyahat uyarısı yayımlaması. Memleketinden memnuniyetsiz olanlar sayıca çok ve iltica talebinde bulunuyor. İnsanlar ülkelerinde yaşamaktan memnun değil. Diğer taraftan devlet, vatandaşlarına İsveç’te yaşanan Kur’an yakma olayı ve bazı protestoları sebep göstererek ABD’ye ve Avrupa’ya seyahat etmeyin uyarısında bulunuyor. Ekonomide, iç ve dış politikada iniş-çıkışlar yaşamak rutin hâle gelmiş durumda. Dünün düşmanı, bugünün dostu olabiliyor. Memleket oyuncağa döndü. Refik Halit Karay’ın Enver Paşa için söylediği aklımdan çıkmaz: “Memleketle elindeki bir oyuncak gibi oynuyordu.” 

Çok da geriye gitmeyelim, 2015 Kasım’dan bu yana yapılan seçimlere bakalım: Seçim kanunlarında iktidar lehine yapılan düzenlemelere tanık oluyoruz. Rahmetli Tarhan Erdem hayatta olsaydı bunların hepsini yazardı. Seçimleri gözlemci sıfatıyla uluslararası sözleşmelerle bağlanmış bir şekilde izlemekle görevli uluslararası kuruluş Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı ile olan ilişkiler de ayrı bir başlık. AGİT yetkileri, Yüksek Seçim Kurulu ve Hükümet yetkilileriyle görüşmüyor. AGİT ve diğer uluslararası kuruluşların temsilcileriyle görüşülmediği gibi onların uyarıları da dikkate alınmıyor. AGİT, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve BM yetkililerinin Türkiye’de yapılan son seçimlere ilişkin raporlarında “Mevcut şartlarda ve düzenlemelerle demokratik seçimler yapılamaz.“ diyordu. Mühürsüz zarfların kabul edildiğine, sandık güvenliği olmadığına ve taşınan sandıklara dikkat çekiliyordu. Ayrıca yasak güvenlik bölgesi ilan edilen yerlerde insanlar karargahlarda, karakollarda oy verdiler. Son seçimlerde ve referandumlarda devletin tüm olanakları tek bir partiye, tek bir kişiye verildi. Sınırsız propaganda imkânları bulunuyordu, medya iktidar lehine çalışıyordu. Mali kaynaklar, propaganda kaynakları devletin kaynaklarıydı. Tüm bunlara bu raporlarda dikkat çekiliyor ve demokratik seçimlerin yapılmasına imkân olmadığı vurgulanıyordu. Bunların hepsi hâlâ geçerli, hatta daha da ağırlaştı. 

Türkiye‘de 2017 yılında yapılan Anayasa Referandumu ve 2018 yılındaki seçimler, 2016 yılındaki darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal koşullarında yapıldı. Bu koşullarda demokratik seçim yapılması da mümkün değildi. Daha sonra OHAL döneminde yapılan düzenlemeler, kanunlara ve anayasaya yerleştirildi. 

Türkiye uzunca bir süredir AİHM kararlarına aldırış etmiyor. AYM’nin yani kendi yüksek mahkemesinin kararlarına uymuyor. Önümüzdeki seçimlerde de AGİT ve diğer uluslararası kuruluşların seçim öncesi ve sonrasında süreci takip etmeleri gerekiyor. YSK’nın ve güvenlik bürokrasisinin, bu kuruluşların çalışmalarını teminat altına alması ve bu kuruluşlarla muhatap olması gerekiyor.

Türkiye’nin 2002 seçimlerine ilişkin AGİT raporunu buldum. 2003’te yayımlanmış, rapor bazı ufak aksaklıklara rağmen düzgün ve demokratik bir seçim olduğunu söylüyor. Unutmayalım, 2002 seçimlerinde AKP ilk defa iktidara geldi. Özellikle 2015 Haziran seçimleri sonrasında pusula şaşıyor, anti demokratikleşme ve anti demokratik seçim yasaları, güvenlikçi ve baskıcı politikalar içine giriliyor. OHAL içinde iki kez seçim yapıyoruz ve anlattığım gelişmeler yaşanıyor. Bugün de bu şartların devam ettiği bir ortamda yeniden seçimlere gidiyoruz. Millet İttifakı gibi yapılanmalar, dünya pratiklerinde de böyledir, meşakkatlidir. Partileri, insanları bir araya getirmek kolay değil. 12 Eylül öncesinde TBMM’de geniş bir ittifak kurulsaydı, 12 Eylül Darbesi olmayacaktı. Türkiye AB’ye Yunanistan’la birlikte katılacaktı. 

Siyasal mutabakat mazimiz parlak değil. 1991 seçimleri sonrasında oluşan hükümet önemli, 1980 öncesi durumdan dersler çıkaran bir koalisyondur. Ancak bu koalisyon otokratik rejim içinde olmayan, parlamenter sitem içinde yaşanan koalisyondur. Bugün otokrasiden parlamenter sisteme geçmek üzere bir araya geliniyor. Muhalefetin oluşturduğu ittifaka meşakkatli bir yolculuk olduğunu ve kısa sürmeyeceğini göz önünde bulundurarak bakmamız gerekiyor. Yeni bir Türkiye inşası uzun sürecek. Millet İttifakı’nın bugün açıklayacağı tablo, “biz hazırız” anlamına gelen bir tablo. Eksiklik ise Türkiye muhalefetinin tümünü kapsamamasında, bu eksikliğin önümüzdeki dönemde bir şekilde çözümlenmesi gerekiyor. HDP’nin de içinde yer aldığı bloğun, genel muhalefete eklemlenmesi sağlanmalıdır. Bu sağlandığı takdirde Türkiye’nin otokrasiden çıkışı gerçekleşebilir. 

Siyasal birliktelikler kadar toplumsal kesimlerin uzlaşması da çok önemli. Siyasal uzlaşmanın arka planında; sivil toplum, meslek, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve STK’lar olmak durumunda. Bugün bunları canlı bir şekilde göremiyoruz. Bunların kuvvetli bir şekilde yer almaları, varlıklarını, fikirlerini anonim bir şekilde dile getirmeleri lazım. Özellikle Millet İttifakı’nın eksik bıraktığı tarafı, HDP ve bileşenlerinin eklenmesi hususunu bu örgütlerin dile getirmesi ve kuşatıcı baskı uygulaması gerekir.

Otokrasiden demokrasiye geçiş süreçlerinde en önemli muhalefet siyasal alanda olmakla birlikte, esas olarak ekonomik muhalefet ve bunun eylemliliği önemli. Türkiye ekonomisi kontrolsüz bir ekonomi haline geldi. Ekonomiyi sözde canlandırmak için ortaya konulan model şaşmış bir vaziyette. Bu modelle yatırım çekeceklerini umuyorlardı. Cari işlemlerde fazla vereceği söylenmişti, cari işlemler 50 milyar doları geçti. TL’nin değer kazanacağını iddia etmişlerdi, bu da gerçekleşmedi. “Fiyat istikrarı sağlayacağız, enflasyonu düşüreceğiz” dediler, enflasyon son 25 yılın en yüksek noktasında. Model tümüyle başarısız oldu. 10 milyonu aşkın işsiz var. Bu insanlar potansiyel olarak muhalefete oy vermesi gereken kesimi oluşturur. 6,5 milyon genç seçmen var. Bu kesimde mutsuz, potansiyel olarak muhalefete bakan kesimdir. 

Ekonomi modeli denilen şey çuvallamış durumda. Son dönemde yamalama, bohçalama yöntemleriyle, sözde rejimin dostları olan Körfez ülkelerinden, Rusya’dan gelen paralarla ayakta kalmaya çalışan bir ekonomi var. Düşünün son bir yılda Türkiye’de “net hata noksan kalemi” dediğimiz (nereden geldiği belli olmayan paraların miktarı) cari açığın yüzde 50’sinden fazla. Dolayısıyla ekonomik muhalefetin şahlanması gerekiyor. 

Millet İttifakı’nın açıklayacağın dokümanda merak ettiğim dış politika konularına ilişkin olanlar. Ekonomide mevcut iktidarın yaptıklarının tersini yazdığınızda yeni program olur. Ancak bugün için dış politikada bu ittifakın nasıl bir duruş sergileyeceği önemli. 

Kontrolsüz bir rejim içerisinde olan Türkiye’de geliştirilen ittifak yapılanmalarıyla kısa sürede de mutlu sona ulaşamıyoruz. İttifak denklemin bütün yazılması gerekiyor. Denklemin büyük parantezi ile küçük parantezinin toplamına ulaşmak gerekiyor. Ciddi ölçüde çatlamış, yarılmış bir Türkiye var. Parçalanmasını önlemek için geniş bir ittifak modellemesi yapılması ve konsolidasyonun sağlanması gerekiyor. 

Ö.M.:Artı Gerçek’te bir haber çıktı. “Demokrasi için birlik meclisi ve seçimlere dair bir bildiri yayımladı ve şimdi kazanmak için asgari demokratik ilkelerde ortaklaşma zamanı. Kazanacağımıza inancımız tam.” diyor. Çok sayıda kurum ve bireyin katılımıyla yapılan bir toplantının sonuç bildirgesinden bahsediyor. İktidar bloğuna karşı muhalefeti ortak hareket etmeye çağırıyor. Sizin de dediğiniz şekilde “İktidarın kazanmak, baskı ve talan düzenini sürdürmek için elindeki her aracı kullanacağını ilan ettiği, eşitsiz ve adil olmayan koşullarda gittiğimiz seçimin Türkiye tarihinin en önemli seçimi olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Bu seçim sonucunda ya ülke iyice karanlığa gömülecek, faşizm kurumlaşacak ya da demokrasiden yana olanların biraz nefes alabileceği yani yeni olanaklarla dolu yeni bir dönem açılacak. Halkın barış, demokrasi ve özgürlük, eşitlik talepleri yok sayılamaz ve bu zorlu sürecin tek güvencesi halktır. İktidarın olağanüstü baskı ve zorbalığına boyun eğmeyen toplum kesimleri İBB Başkanı İmamoğlu’na siyasi yasak üzerine yapılan Saraçhane Mitingi’nde görüldüğü gibi siyasi liderleri aşan bir irade ortaya koymaktadır. Ortak akılla hareket etmek tek çıkar yoldur. Sonuçta seçimden tek adam rejimini yıkarak, emek, demokrasi, özgürlük ve eşitlikten yana kazanımlarla çıkacağımıza inancımız tamdır.” diyorlar.

A.B.: İttifakların yatay ve dikey eksenlerinin mutabakat modellemeleri içinde canlı, güçlü olması gerekiyor. Siyasal anlaşmalarla birlikte, toplumsal kesimlerin temsilcilerinin bir araya gelmeleri de çok önemli. Otokrasiden çıkış için gerekli geniş ittifakı sağlamak için baskıda bulunmalı ve var olan ittifakları desteklemeli. Tekrar eden çıkış deneylerine ülkenin tahammülü kalmadı.

Aynı zamanda iç ve dış çevrelere güven vermek büyük denklemin oluşmasına bağlı. Türkiye finansal kapitalizme entegre olmuş bir ülke, dışarıdan gelecek kaynaklara muhtaç. Dış mali kaynaklara ulaşmak için güven oluşturmak önemli. Büyük denklemin yazılması küskün seçmenin ivmelenmesini sağlayacaktır. Büyük denklemi oluşturmadan seçimlere gidilmesi mevcut otokratik rejimin işine yarar. Süreç içinde pürüzler çıkacaktır. Bu ağırlığı taşıyamayacak gruplar ve insanlar partiler içine de olacaktır. 

Bu seçimlerin olağan seçimlerden farklı olduğunu herkesin anlaması lazım. Biz otokrasiden demokrasiye geçmek için seçim yapıyoruz. Dolayısıyla buna uygun bir süreç yaşayacağız. Demokratikleşmeyi herkes kendine göre tanımlayabiliyor, o yüzden süreçler inişli çıkışlı oluyor. Tarafların farklı pozisyonları ve mutabakat sağlama süreçlerinde problemler oluyor.

Otokrasiden demokrasiye geçiş süreçlerinde güvenlik bürokrasisinin pozisyonu ve nerde durduğu önemli. Türkiye askerî vesayet rejimi ile uzun yıllar yaşadı. Askerî vesayetin seçimler, referandumlar üzerinde etkilerini gördük. Bugün seçimle gelmiş sivil bir otokratik rejimdeyiz. Mevcut rejim hem sivillerin hem de askerlerin gücünü elinde bulunduruyor. Tüm vesayet tek bir kişide toplanmış durumda. 

Türkiye’de mevcut rejim iki yapıya dayanıyor: Biri Diyanet İşleri Başkanlığı diğeri de güvenlik bürokrasisi. Güvenlik bürokrasisinin önümüzdeki seçimlerde alacağı vaziyet, rejim değişimi için çok önemli. Güvenlik bürokrasisinin nötr kalmasının yolu da toplumun ezici bir çoğunlukla rejim değişim isteğini seçimlerde beyan etmesine bağlı. İşaret ettiğim durumun farkında olarak, en geniş ittifak modellemesinin gerektiğini bilerek toplantıyı izlemekte fayda var. Demokrasiye temiz bir geçiş sağlanabilmesinin yolu seçimlerde ezici bir sonuç alacak ittifak modellemesini kurmaktan geçiyor.

Ö.M.: Önümüzdeki hafta Cumartesi ve Pazar, Demokratik Cumhuriyet Konferansı var. Bu gibi şeyler tartışılacaktır diye düşünüyorum. 

A.B.: Bugüne kadar bu tür programların çok kez yapılması gerekirdi. Bu tür toplantılarda en önemli başlılığın mutabakat modelleri olması lazım. Enerjinin bu alana sarf edilmesi gerekir. Demokratik cumhuriyetin inşasının meşakkatli olacağı muhakkak. Türkiye toplumuna yeni, yüksek bedeller ödetmeden geçişlerin sağlanması gerekiyor. Bu bağlamda da eylemlilik çok önemli. İnsanlarımızın ekonomik durumları çok kötü. İktidar insanlara algı oyunları yapıyor. Bunların hepsi olumsuz iktisadi algıyı değiştirmek için. “Estek köstek kaynaklarla talebi biraz canlandıralım, enflasyonu aşağı çekmiş gibi görünelim, taşıma suyla dövizi sabit tutalım.” Bunlar tümüyle algı oyunları. Ancak algı oyunları artık bu ülkede açlık oyunlarına dönüştü. İnsanlar açlık sınırında, açlığın içinde yaşıyor. 

İktidar medyayı neredeyse tümüyle kontrol ediyor. AGİT'in son seçimlere ilişkin raporunda, “Kamudan, devletten ihale alan kesimlerin elinde bulundurduğu medya” diyordu. Bu değişmedi. Seçimlere eşitsiz şartlar içinde giriyorsak ve otokrasiyi demokrasiyle değiştirmek istiyorsak, en geniş ittifak denklemini yazmak zorundayız.  Ayrıca dünya deneyimlerine baktığımızda, etnik sorunları bulunan ve bu nedenle polarize olup otokrasiden demokrasiye geçiş deneyimi yaşayan ülkelerde depolarizasyonu sağlama imkânınız olabiliyor. Türkiye, Kürt sorununu böylesine bir ittifak denklemi kurduğunda çözmeyecek. Demokrasiyle çözecek ama geniş ittifak modellemesinin de polarizasyonu, kutuplaşmayı önleyici katkısı da olabiliyor. 

Otokratik iktidar seçmen üzerinde her türlü algı deneyini yapıyor ama artık sonuç alamıyor. Ekonomik eylemliliği ve itaatsizliği eksik görüyorum. İnsanlar “refah mı özgürlük mü?” dendiğinde öncelikle “refah” istiyor. Yapılan bilimsel araştırmalarda da seçmenin yüzde 65‘i seçimlere kalan son 6 ayda cebine ne koyulduğuna bakıyor. Oyunu yönlendirmede en etkin rolü bu faktör oynuyor. Tüm bu hamlelerin ekonomi üzerindeki tahribatı çok ciddi. Bütçe ve Hazine’de feci tahribata yol açıyor. Türkiye’yi büyük bir buhran bekliyor. Rejimi değiştirecek büyük çoğunluğu sağlasanız, geniş modellemeyi kursanız bile sonraki zamanlarda da beraber hareket etmeniz gerekiyor. Ancak böyle mutlu bir sona ulaşılabilir.