Tutuşmuş Bir Dünyada, Şu Yakma İşini Derhal Bırakmalıyız (5. Bölüm)

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete'nin tatil haftasında yayınladığımız, iklim aktivisti yazar Bill McKibben'ın kaleme aldığı, "Yeni ve akıldışı gerçek şu: fosil yakıtları hızla bir kenara bırakmak için gerekli teknolojiye sahibiz" alt başlıklı yazının beşinci ve son bölümü.

kanatları yanarken düşmekte olan kelebek illüstrasyonu
Çizim: Álvaro Bernis

Amerikalılar için, Yeniden Daha İyisini İnşa Et (Build Back Better) yasa tasarısının en iyi kısmı, yardımının önemli bir bölümünü, kendinden önceki Yeşil Yeni Anlaşma’dan (Green New Deal) kalan, yoksulluk ve çevresel zarardan en çok etkilenen topluluklara öncelik vermeye çalışması olabilir. Ve hak savunucuları, yeni teknolojinin en azından bir kısmının, Koch Industries veya Exxon'un güneş çağındaki benzerlerine değil, yerel topluluklara; yani kiliseler ve yerel kalkınma ajanslarına ait olmasını sağlamak için baskı yapıyorlar.

Savunucular ayrıca, yeşil dönüşümlere yapılan ilk yatırımlardan bazılarının toplu konut projelerinde, koruma altındaki alanlarda ve düşük gelirli öğrencilere hizmet veren devlet okullarında gerçekleşmesini talep ediyorlar. Çevrecilerin bu tür düşüncelerin geçişi yavaşlatabileceğine dair endişeleri olabilir. Ancak, Naomi Klein'ın yakın zaman önce bana söylediği gibi, "acı gerçek şu ki, çevreciler olarak emisyon azaltma mücadelesini kendi başımıza kazanamayız. Yeşil hareket bu mücadeleyi kazanmak için, kendi sınırlarını aşarak sendikalar, barınma hakları savunucuları, ırksal adalet örgütleyicileri, öğretmenler, ulaştırma işçileri, hemşireler, sanatçılar ve daha niceleriyle kapsamlı ittifaklar yapmak zorunda. Ancak, bu tür bir koalisyon oluşturmak için iklim eyleminin, en çok ihmal edilen insanlar için günlük yaşamı daha iyi hale getirme sözünü uzak gelecekte değil, hemen şimdi tutması gerekiyor. İnsanlar yeşil, uygun fiyatlı evler ve içilmesi güvenli su için karbon fiyatlandırmasından çok daha zorlu bir savaş vereceklerdir."

Bunlar, temel adiliyet sağlanması için tüm dünya çapında uygulanması gereken ilkeler, çünkü iklim krizini yalnızca ABD'de çözmenin astarı yüzünden pahalıya mal olacaktır. (Buna boşuna “küresel ısınma” demiyorlar.) Glasgow'da, Maldivler'in eski Cumhurbaşkanı ve ülkenin yasama organı olan Halk Meclisi'nin şu anki başkanı Muhammed Naşid’le görüştüm. Kendisi on yıllardır iklim eyleminin ön saflarında yer alıyor, çünkü ülkesi Hint Okyanusu'nda ekvator boyunca uzanan bir takımada ve en yüksek kısmı bile, deniz seviyesinden sadece birkaç metre yükseklikte. Cop26'da sıcaklıklar yükseldikçe en çok zarar görecek elli beş ülkeden oluşan bir konsorsiyum olan İklime Karşı Savunmasız Ülkeler Forumu'nun sözcüsüydü. Belirttiği gibi, yoksul ülkeler iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkmaya çalışırlarken boğazlarına kadar borca girdiler. Bir havaalanı yerini değiştirmeleri, deniz kıyısına duvarları inşa etmeleri veya yıkıcı bir kasırgadan veya rekor yağıştan sonra toparlanmaları için borçlanma, onların tek çaresi olabilir. Borçlanmak ise giderek zorlaşıyor, çünkü iklim riskleri nedeniyle onlara borç verenler giderek daha fazla talepte bulunuyor. Naşit, kredilerdeki iklim priminin yüzde on oranına yaklaşabileceğini söyledi. Bazı ülkelerinse zaten bütçelerinin yüzde yirmisini sadece faize harcadıklarını belirtti ve yoksul ülkeler için borç grevine gitme zamanının artık gelmiş olabileceğini öne sürdü.

Yenilenebilir enerji fiyatlarındaki hızlı düşüş, dünyanın geri kalanının katkıda bulunabileceğini hayal etmeyi daha mümkün kılıyor. Şimdiye kadar, zengin ülkeler, Küresel Güney'e on yıldan daha uzun bir süre önce vaat ettikleri iklim fonlarını bile bulamadıkları gibi, sebep oldukları süregelen zarar için dahi herhangi bir tazminat ödemediler. (Sahra altı Afrika'nın tamamı, şu anda Dünya'yı ısıtan karbon emisyonlarının yüzde ikisinden daha azından sorumlu; Amerika Birleşik Devletleri ise bunun yüzde yirmi beşinden sorumlu.)

Tom Athanasiou'nun Berkeley merkezli kuruluşu EcoEquity (EkoHakkaniyet), İklim Hakkaniyeti Referans Projesi’nin bir parçası olarak, iklim mücadelesinde kimin ne kadar borçlu olduğuna dair en ayrıntılı analiz ve dökümleri yaptı. Kuruluş, ABD'nin, halihazırda neden olduğu zararı telafi etmek için emisyonlarını yüzde yüz yetmiş beş oranında azaltmak zorunda kalacağını hesapladı ki bu istatistiksel olarak imkânsız. Dolayısıyla, ABD’nin bu yükü karşılayabilmesinin tek yolu, dünyanın geri kalanının temiz enerjiye geçişine yardımcı olmak ve küresel ısıtmanın halihazırda ürettiği maliyetleri üstlenmeye yardımcı olmaktır. Athanasiou'nun dediği gibi, "Karbonsuzlaştırma için gereken acil çalışma, ancak uyum ve afet yardımını kapsayan bir paketin parçası olarak gelirse Küresel Güney halkı tarafından benimsenecektir."

Başlangıçta, yangınları söndürmemiz gerektiğini ama bunun yüce bir istisnası olduğunu söyledim. Bu, alevi kontrol etmek ve araziyi yönetmek için yine alevi kullanmaktı: binlerce yıl boyunca dünyanın çoğunun ilk sakinleri tarafından geliştirilmiş bir beceri. Yeryüzündeki tüm yangınların hiçbiri kurak Batı’yı, Akdeniz'i, Avustralya'nın okaliptüs ormanlarını ve Sibirya ve Kuzey Kanada’nın Boreal ormanlarını aydınlatan büyük yangınlardan daha korkunç değildir. Geçen yaz, Oregon, Washington ve British Columbia'daki alevler, kıtanın diğer ucundaki New York ve New England'daki havayı kirletiyordu. Rusya'nın uzak kuzey bölümündeki yangınlar, Kuzey Kutbu’nun gökyüzünü dumana boğdu. Bu bölgelerdeki insanlar için yangın, sıcak ve kurak aylarda korkutucu bir psikolojik arkadaş haline geldi — ve bu aylar her yıl daha uzun sürüyor. San FranciscoChronicle geçtiğimiz günlerde, bir zamanlar ülkenin cennet köşesi olan Kaliforniya'nın bazı bölgelerinin artık yaşanmaz hale gelmiş olup olmadığını soruyordu. Sibirya'da, geçen kışın buz gibi soğuğu bile yangınları söndürmek için yeterli değildi; araştırmacılar “zombi yangınları”nın metrelerce kar altında bile dumanının tüttüğünü ve için için yanmaya devam ettiğini bildirdi. Hiç şüphe yok ki iklim krizi hem bu büyük alevleri tetikliyor hem de havaya saldıkları dev karbon bulutları nedeniyle daha da azgınlaşıyor.

Ayrıca, en azından Batı'da, yeni iklimimizin yol açtığı yangınların, herhangi bir yangını derhal söndürülmesi gereken bir tehdit olarak gören bir asırlık katı bir politikanın orada bıraktığı bir yakıt birikiminden beslendiği konusunda kimsenin pek şüphesi yok. Bu politika, yangını bir araç olarak kullanan yerli halkların, şimdi aniden rağbet görmeye başlayan binlerce yıllık deneyimini görmezden geldi. Dünyadaki yerli halklar iklim hareketinin ön saflarında yer almış ve yenilenebilir enerjiye uyum sağlama konusunda hızlı ve becerikli davranmışlardır. Ama aynı zamanda, geçmişte, yangınla mücadele etmek için ateşi kullanabildiler: risk düşük olduğunda, araziyi güvenlik ve üretkenlik için yönetme çabasıyla yakmayı bildiler.

Şu anda Kuzey Kaliforniya yerlisi Karuk kabilesinin soyundan gelen Frank Lake, ABD Orman Servisi'nde araştırma ekolojisti olarak çalışıyor; bu eski ve kullanışlı teknolojiyi geri kazanmaya yardımcı oluyor. 2015 sonbaharında Klamath Nehri'ndeki evinin yakınındaki kontrollü yangını anlattı. "Arazimde eski meşe palamudu ağaçlarım var" dedi — yani geçmiş çağlarda kabile halkına yiyecek sağlayan büyük meşe ağaçları — ama hızla büyüyen çalılar bu ağaçları sardı. "O gün orada yirmi tane itfaiye personelimiz vardı; ve teçhizatları tamamdı ve hortumu hazırladılar. Operasyon brifingini ben verdim. Dedim ki, 'Bugün tehlikeli yakıtları azaltmak için yakacağız. Ayrıca böylece meşe palamutlarını, çalılar ve ağaçlara saldıran zararlılar olmadan daha kolay toplayabiliriz. Karım oradaydı, beş yaşındaki oğlum ve üç yaşındaki kızım da. Şimşekten alev almış bir şeker çamından bir dal yaktım – yıldırım düşünce ilacını aktarıyor – ve bununla herkesin meşalesini yaktım, sonra hepsi yakmaya başladılar. Oğlum yakma işinin başındaki kişiyle ateş hattında el ele yürümeye koyuldu."

Lake'in Orman Servisi'ndeki işi kabilelerin yeniden yakmasına yardım etmeyi içeriyor. Bu her zaman kolay olmuyor; kabilelerin bazıları sömürge deneyimleri sonucunda öylesine yıkılmışlar ki geleneklerini yitirmişler. "Yangın çıkarmalarına belki iki ya da üç kuşaktır izin verilmiyor" dedi Lake ve şöyle sürdürdü: "İleri yaştaki bireylerde hâlâ önemli bilgi kalıntıları mevcut, ancak, bu bilgiyi başkalarıyla paylaşmakta çekimser davranıyorlar, fikirlerin çalınmasından, liderlik ve karar verme sürecinden uzaklaştırılmaktan korkuyorlar." Ancak, 5 yıldır, çeşitli kabileler, Orman Servisi de dahil olmak üzere Doğa Koruma ve devlet kurumları tarafından örgütlenen Yerli Halklar Yakma Ağı ülke genelinde yavaş yavaş genişliyor. Oregon, Minnesota, New Mexico ve dünyanın diğer bölgelerinde merkezleri var. Lake, aborijin uygulayıcılardan bilgi edinebilmek için Avustralya'ya gitti. "Bu aile temelli bir yanma. Çocuklar Bic çakmağı alır ve küçük bir okaliptüs parçası yakarlar. Gençler daha büyük bir alanı, yetişkinler çok daha büyük alanları. Yangının nasıl büyüdüğünü gördüm." Bu bilgi ve güven geri kazanıldıkça, insan yapımı yangınların çoğunu bitirdiğimiz ve Yerli Halkların bizlere ateşi, onu ilk keşfettiğimiz zamanki gibi önemli bir güç olarak kullanmayı öğrettiği bir dünyayı hayal etmek mümkün.

Kanada'nın Orman Servisinde çalışan Amy Cardinal Christianson, Métis Ulusu’nun bir üyesi. Ailesi, Alberta'nın kuzeyindeki Fort McMurray yakınlarında tuzak hatları kurmuş, ancak geniş katran kumları tesisi araziyi hınca hınç doldurduğu için onları kent yönetimine bırakmış. (Bu, Justin Trudeau'nun hiçbir ülkenin toprakta bırakmayacağını söylediği yüz yetmiş üç milyar varil işte: iklim bilimci James Hansen'in onu topraktan çıkartmanın "iklim için oyunun sonu" anlamına geleceğini söylediği kadar geniş bir karbon havuzu.) Ateşlediği endüstriyel yangınlar Dünyayı ısıtmaya neden oldu ve sonuçlardan biri, mevsim dışı yüksek sıcaklıkların ardından 2016'da Fort Mcmurray'i ele geçiren gerçekten korkunç orman yangınıydı. Yangın seksen sekiz bin kişiyi tahliyeye zorladı ve Kanada tarihinin en pahalı felaketi oldu.

Christianson, "Şu anda gördüğümüz şey, kötü yangın" diyor. "Yangını araziye geri döndürmekten bahsettiğimizde, iyi yangından bahsediyoruz. Bir defasında kabile yaşlılarından birisinin bunu, yanında yürüyebileceğin, düşük yoğunluklu bir yangın olarak tarif ettiğini duydum". Yıkıcı alevlere karşı mozaik benzeri doğal yangın boşlukları yaratan bir yangın; vahşi yaşamın gelişebileceği çayırları açan yangın. "Yangın, toprağın ilacıdır” diye devam ediyor. “Ve kültürünüzü sürdürmenize izin veren yangın bu – bu dünyada esas var oluş sebebiniz yani."

Çeviren: Tanyeli Demirer

Çeviri Editörü: Ömer Madra