Koronavirüs ve topluluk eylemleri

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Koronavirüse karşı insanlar topluluk olarak örgütlenip birbirlerine nasıl yardım edebilir?

(Jonathan Neale tarafından kaleme alınan ve 6 Mart 2020 tarihinde The Ecologist'te yayınlanan bu yazı Semra Somersan tarafından Açık Radyo için çevrilmiştir.)

Tanıdığım bazı çevreci ve solcular bana Covid-19 (koronavirüs) bağlamında yerleşik güçlerin yarattığı abartılı gürültü-patırtıya aldanmamamı söylüyor. Diğerleri Çin'deki fabrika kapatmalarının kirliliği azaltmış olmasından memnun. Bazıları da, gerçek sorun hastalık değil, ırkçılıktır diyor.

Ben bu salgına farklı bir yaklaşım önereceğim.

Topluluklar

1988-1994 yılları arasında, şimdi hayat kurtaran retroviral ilaçlar1 piyasaya çıkmadan önce İngiltere'de HIV2 danışmanı idim.

Bu yazıya gey erkeklerin o salgına nasıl tepki gösterdiği çerçevesinde öğrendiklerim ile başlayacağım.

HIV epidemisi başladığında çoğu eylemci kişinin ilk dürtüsü eşcinsel erkekleri yaftalanmak ve eziyet edilmekten kurtarmak için riskin önemini azımsamaktı. Bu hızla, ABD'de risk altında veya ölmekte olan erkeklerin öncülüğü ile başka bir yöne evrildi.

Bu erkekler hasta arkadaşlarına bakarak, başkalarına, özellikle de lezbiyenlere ve aile üyelerine de yönelerek topluluklar oluşturmaya başladı. Gey erkekler güvenli cinselliği icat etti ve bu binlerce hayatın kurtulmasına neden oldu, çok çeşitli cinsellikler icat edildi ama aynı zamanda “prezervatif kullanma” emrine itaat edilmeye de başlandı.

Ardından eşcinsel erkekler ve lezbiyen kadınlar kitlesel düzeyde öyle bir “doğrudan eylem” hareketi inşa etti, ki bu ABD hükümetini hız yarışına bağlı bir araştırma yöntemi ve hayat kurtaracak ilaçlar için araştırma yapılmasını desteklemeye zorladı.

Çabalar

İlaçlar nihayet geliştirildiğinde, Güney ve Doğu Afrika'daki pek çok AIDS'li3 erkeğin bunları alacak parası yoktu. Ama Güney Afrikalı eşcinsel erkekler orada bir Tedavi Eylem Kampanyası (Treatment Action Campaign4) örgütlemekte işlevsel oldu.

O kampanya akla/ele gelen her taktiğin kullanılması ile kitlesel bir çabaya öncülük etti. Ve nihayet Güney Afrikalılar için bedava ilaçlar kazanıldı; hatta başka ülkelerdeki Afrikalılar için de.

Bu örnek kampanyalar gey topluluğu güçlendirmek, önyargı ve ırkçılığa karşı savaşmak için müthiş bir güç verdi, bu da sağlık açısından HIV ve AIDS'in vahim önemini azımsamaktan çok çok daha büyük bir katkıda bulundu.

Koronavirüs bağlamında da bizlerin başlangıç noktası bu olmalı -eylemcilik (aktivism) cemaat oluşturmaya ve hayat kurtarmaya nasıl yardımcı olabilir?

Buna esas cevap virüsün yayılmasını durdurmak ve herkesin sağlık hizmetine ulaşmasını sağlamaktan geçiyor.

Covid-19

Aktivizmin neler yapabileceğini görmek için önce virüsün mekanizmasını (varlığını nasıl sürdürdüğünü) anlamak gerekiyor.

Hastalığın adı Covid-19 çünkü bu özel koronavirüs 2019'un sonlarında keşfedildi. SARS da bir koronavirüs idi. Covid-19, SARS virüsünden çok daha az ölümcül ama, aynı zamanda çok daha çabuk yayılıyor. Dolayısı ile çok daha fazla insana bulaşacak, buna karşılık, göreli olarak daha az bir kesim bu nedenle ölecek.

Kesin tahminler yapmak için halen elimizde yeterli veri yok. Ama şimdiye kadar görülenlerden şöyle bir kestirim yapmak mümkün: virüse yakalanmaktan hasta olana kadar geçen süre 4 ila 6 gün, bulaşıcı olduğu süre ise yaklaşık iki hafta.

Hastalananlardan yaklaşık yüzde 80’i bunu çok hafif atlatacak, hatta belki semptomlarından haberdar bile olmayacak. Ama yaklaşık yüzde 20 epey hasta olacak. Bunlardan yüzde 25’i, yani toplamın yüzde beşinin hastanede bir yoğun bakım ünitesinde tedavisi gerekecek. Bunlardan da yaklaşık beşte biri, yani virüse yakalananlardan toplam yüzde biri ise ölecek.

Halen en iyi haber de şu: Çocukları pek etkilemiyor gibi.

Yayılma

Halen yukardaki yüzde birlik oran sadece bir tahmin. Çin'deki oranlar daha yüksek. Ama şu bir gerçek, istatistikler, muhtemelen hafif belirtilerle hastalığı atlatanları kal'e almamıştır. Neticede gerçek ölüm oranı virüsü kapanların 0.5 i ila yüzde 1'i arasında.

Bu oranları esas değiştirecek şey, hızlı, bedava yoğun tıbbi bakım. Bu olmaksızın ölüm oranları ciddi yükselecektir.

En temel müdahaleler bilinen sık kullanılan ateş düşürücü ilaçlar, havalandırması bol yerlerde bulunmak, nefes almaya ve hastaya oksijen vermeye yardım edecek vantilatörler.

Ölüm oranlarını belirleyecek diğer faktör de virüsün yayılmasının sınırlı tutulup tutulamayacağı veya dünyadaki tüm nüfus arasında ne kadar yayılacağı. Virüsün bulaştığı insanlardan çoğunun tedaviye hiç ihtiyacı olmayacak; bir çok kişi de hastalığın farkında olmayacağı için virüs çabuk yayılacak.

Halen iki mümkün senaryo var: Biri virüsün yaygınlaşacağı ve belki insanların yüzde 40'ına bulaşacağı. Bu da yaklaşık 3 milyar insan demek. Bunlardan 15 ila 30 milyonu önümüzdeki bir kaç yıl içinde ölecek. Eğer işe yarayan bir aşı bulunabilirse, o zaman ölen sayısı daha düşer.

Bir karşılaştırma için şunları söyleyebiliriz. Her yıl dünya nüfusundan 57 milyon insan çok çeşitli nedenlerden ölüyor. Pnömoni (zatürre) yılda yaklaşık 3 milyon kişiyi öldürüyor, diyabet ve TB (tüberküloz), her biri yaklaşık 1.5 milyon kişiyi öldürüyor, AIDS 1 milyon, grip 500 bin ve sıtma 400 bin.

Tecrit

En kötü durumda, gelecek bir kaç yılda Covid-19 nedeniyle ölümler, diğer öldürücü hastalıklardan pek farklı olmayacak.

Ama uluslararasında bu en en kötü senaryo gerçekleşecek mi diye tartışmanın bir alemi yok. Olabilir de, olmayabilir de. Hükümetlerin ve halkların ne yaptığı belirleyici olacak.

İşe yarayacak en kilit çözüm: çeşitli izolasyonun biçimleri. Sebebi de şu: En iyi tahminlere göre, ki bu hiç kesin değil, virüsü alan her bir kişi, bunu yaklaşık 2.5 kişiye bulaştıracak. Ama eğer bulaştırma oranını 1.0 kişiye düşürebilirsek, virüs bulaşmış kişi sayısı da ciddi düşecek.

Hastalık sınırlandırılabilir. SARS da bu işe yaradı ve şimdiye kadar Ebola da da işe yaradı. Maske takmanın, elleri sık ve 20 saniye boyunca bileğe kadar yıkamanın, ve kalabalıklardan uzak durmanın bir yararı da bu. Bu tedbirler virüsün bulaşmasını önlemiyor, ama bulaşma oranını azaltıyor.

Bu tedbirlerden en etkilisi virüsü kapmış insanları, bulaşıcı oldukları dönemde tecrit etmek. Bu da hasta ve virüse maruz kalmış insanların izole edilmesi anlamına geliyor. Tecrit edilmesi gereken kişilerin sayısını ciddi azaltmak için testlere ihtiyaç var. Ama bu da hükümetlerin yeterince test kiti üretmesine ve bunları bedava olarak dağıtmasına bağlı.

Karantina

Doğal olarak tecrit uzun vadede işe yaramaz. Önümüzdeki iki yıl içinde işe yarar bir aşı üretilmesi gerçek olasılık.

Ve halen “karantina” konusunda büyük bir siyasi tartışma mevcut.

Sağda pek çok insan, yabancıların karantinaya alınmasını öneriyor. Solda ise, bunun sadece ırkçılığı arttıracağı vurgulanıyor.

Her iki görüş şunu ıskalıyor: herhangi bir ülkede tecrit edilmesi gereken insanların çoğu, oranın yerlileri olacak. Yabancıların tecridine odaklanmış bir siyaset ise ciddi bir halk sağlığı felaketi olur.

Eşitsizlik

ABD'yi bir düşünelim- her ne kadar söylediklerimin çoğu başka ülkeler için de, özellikle ulusal bedava sağlık sistemi olmayanlar için de geçerli ise de.

Salgının ABD'deki bir siyasi sonucu çok belli: Ne kadar kötü olursa, seçmenler Trump'dan o kadar uzak duracaktır.

Ama ABD'de iseniz, bu, siyaset oyunlarını uzaktan izleme zamanı değil. Siyasi olarak tabandan birbirimize yardım etmek için “bu çevresel felaket bağlamında nasıl müdahale etmeliyiz”i öğrenmemiz gerekiyor.

Bunu yapmamız şart çünkü salgın çoğu insan için epey acılı olacak. Dahası, iklim değişimi ortamında, felaketler çerçevesinde örgütlenme alışkanlığını edinmeliyiz.

Bu bağlamda salgının bizi ilgilendiren bir kaç boyutu var. Hepsi eşitsizlik ile ilgili.

Bünyesi en zayıf olanlar

Bir tanesi şu: Salgın durumunda yaşlılar özellikle korunmasız durumda, ama aynı zamanda diyabeti (şeker hastalığı) olanlar da. ABD'de yaklaşık 34 milyon insan, nüfusun yaklaşık yüzde onu diyabet ile yaşıyor. Bunlardan büyük bir kısmı fakir, çünkü bu hastalık genellikle şeker içeren ucuz gıdalar yemekle ilgili; ve en iyi korunma şekli de taze, işlenmemiş, pahalı gıdalar yemek.

Afrikalı Amerikalı ve Amerikalı Yerlilerin nüfusunun büyük bir kısmında şeker hastalığı var, çünkü onların fakir olma olasılığı daha yüksek.

Diyabeti olanların büyük bir kısmının insülin alacak parası yok. Çünkü sağlık sigortaları yok, veya mevcut sigorta ilaçları kapsamıyor. Ama bu aynı zamanda büyük ilaç şirketlerinin, fiyatları başka ülkelerden çok daha yüksek olarak sabitlemiş olmasından kaynaklanıyor.

Bunun bir sonucu olarak da, insanlar ihtiyaçları olduğundan daha az insülin kullanıyor ve bunların büyük bir kısmı da ölüyor. Benzer şekilde şeker hastalığı olanların bir kısmı tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda. Bu fiziki ve ekonomik engeller de onların daha kolay hasta olacağı ve hastalıkla başa çıkmakta daha çok güçlük çekeceği anlamına geliyor.

ABD'de aynı zamanda en az 16 milyon insan kronik obstrüktif akciğer hastalığı5 (COPD) ile yaşıyor. Bu kişiler her daim nefes almakta güçlük çekiyorlar. Çoğunun geçmişte çalıştığı iş akciğerlerini mahvetmiş- örneğin madenciler, kimya ve petrol sanayinde çalışanlar ve pestisid (böcek öldürücü ilaçlar) kullanan çiftçiler; başkaları ise çok tütün içmiş- bunların önemli bir kısmı elleri ile çalışan işçiler ve fakirler- çünkü hayatınız ne kadar zor ise sigara içme ihtimaliniz o kadar daha yüksek.

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı olanların, Covid-19'dan ölme olasılığı daha yüksek, çünkü zaten nefes almakta zorluk çekiyorlar. Dahası, zaten çoğu fakir ve odada yürümekte bile zorlanıyor, nerede kalmış yalnız yaşayıp, dolaşmak.

Çalışanlar

Sonra bir de virüsü kapmış oldukları ya da testler böyle gösterdiği için evde kalmak zorunda olan insanlar var. Gel gör ki ABD de nüfusun yarısı, bir maaş ödeme gününden diğerine hayatını ancak sürdürebiliyor ve federal yasalar bir yılda ancak yedi gün ücretli hastalık izni veriyor.

Nerede çalışırsa çalışsın, kim olursa olsun, insanların çoğu, soğuk algınlığı veya hafif bir grip geçirdikleri günlerde işe gitmeye alışıktır. Covid-19'a yakalananların çoğu da, semptomları hafif olduğu için çalışabilecek durumda oluyor. Çoğu işveren de bu durumda, çalışanlarına, evde oturdukları için para vermek istemez.

Bir de tabii ebeveynler var. Çin'de, İran, İtalya ve başka ülkelerde de hükümetler okulları kapatmaya başladı. İş idaresi açısından bu, işyerlerini kapatarak insanları izole etmekten daha ucuz bir yol.

Ama Amerikan ailelerin çoğunda çalışan iki yetişkin var; onlar da çalışabilmek için hem okullara, hem okul saati sonrası programlara güveniyor.

Tek ebeveynli aileler daha da zor durumda. Bu yetişkinlerin çoğu evde oturup gelirlerinin bir kısmını kaybedecek, ya da çocuklarını, Allah bilir kimin elinde bırakacak, veya çocuklarını birbirine bakmak üzere yalnız bırakıp sosyal yardım memurlarının bunu keşfetmemesi için dua edecek.

Yalnızlık

Ve bir de yalnız yaşayanlar var. Eric Klinenberg'ün 1995te Şikago'daki sıcak dalgası sırasında ölen bini aşkın kişiyi anlattığı Sıcak Dalgası (Heat Wave) kitabı okumaya değer.

Kitaptan iki konu bugün ile ilişkilendirilebilir. Bir tanesi Belediye Başkanı Ofisi'nin buna verdiği tepki, ne yapılması gerektiğini anlatması gerekirken medyanın nasıl yönetilmesi gerektiğini tartışmıştı.

Öteki de şu: ölenlerin çoğu, çocukları ile ilişkileri kopmuş, yalnız yaşayan yaşlı erkeklerdi ve yalnız yaşadıkları için öldüler çünkü klima almaya/kullanmaya paraları yetmiyordu ve onları, arasıra da olsa gelip yoklayan hiç kimse yoktu.

Covid-19'a yakalananların büyük bir kısmı hayatta kalacak, evet, ama evde tek başına yaşıyor iseler yalnız ve ürkütücü bir dönemden geçecekler demektir.

Çin'deki salgından anekdotlar, bir kap yemekle çocuklarını ziyarete gelen büyükanne/büyükbabadan söz ediyor. İnsanlar izole edilmiş ise, bir kaç günde bir kapının çalması ve bir telefon çok büyük duygusal fark yaratır.

Şunu hatırlamak önemli, tamamen izole edilmiş pek, pek çok insan olacak çünkü semptomları çok belirgin değil, ama sonradan ciddi hastalık onları bekliyordur. Onların hastanelere ihtiyaçları var. Onlarla temasta bir kişi olsa müthiş fark yaratacaktır.

Tıbbi yardım

Liste uzayıp gidebilir ama sağlık bakımı ile son verelim.

27 milyon Amerikalının sağlık sigortası veya tıbbi yardım desteği yok. Hali hazırda onların bakımı için kimse ödeme yapmayacak, bunların önemli bir kısmı da çalışan insanlar ve aileleri.

Ayrıca, testleri için kim para verecek? İlaçlarının parasını kim ödeyecek? Sağlık sigortası genel olarak ilaçları kapsamıyor.

Kim ilaçların üretilip ihtiyacı olanlara ulaştığından emin olacak?

Kaç hasta, hastaneye yatma parası olmadığı, veya hastane onları almadığı için evde tek başına acı çekecek?

Örgütlenme

Peki siz-biz bu kadar eşitsiz bir epidemiye nasıl cevap vereceğiz? Bir düzeyde cevap şu: Oyunuzu Sanders'a verin. Bir başkası, dilekçeleri, change.org'dan gelen talepleri imzalayın ve sokak gösterilerine katılın Ama yukarıda sözü edilen bütün sorunlara ilişkin olarak şu iki örgütlenme şekli çok büyük fark yaratacak.

Bir tanesi, mahalle-içi yardım örgütlenmesi. Mutlaka ve mutlaka, sokağınızdaki, binanızdaki kapıları çalacak birileri olmalı. Siz de mutlaka çalın, ama daha da önemlisi, kapıları çalarken, kapıları çalacak insanlardan bir ağ yaratın.

Bir kişi tecritte bile olsa, onu, birinin önceden ziyaret etmesi, her gün birinin onu telefon aramasını garanti eder.

Sosyal medyada yerel sayfalar oluşturun, öyle ki burada komşular durumu birbirileri ile tartışabilsin ve nasıl yardım edebileceklerini, ya da ne gibi bir yardıma ihtiyaçları olduğunu bildirsin.

Şuna da unutmayan, artık çoğu insan internete ulaşabiliyor. Dolayısı ile yaşlı insanların kolayca ulaşabilecekleri platformları kullanın ve insanların başkaları ile temasta olması ya da onlar hakkında bilgi vermesi için olanak yaratın.

Süreç içinde şimdiye kadar hiç olmamış komşularınız olacak ve bu miras yıllarca sürecek.

Bağlantılar/Ağlar

İşyerinde de benzeri ağlar kurabilirsiniz, böylelikle diğer çalışan arkadaşlarınızla her daim bağlantıda olur ve gereksinimlerinden haberdar olursunuz. Hatta bu kişiler de işverenin, hasta olduğu için çalışamayanlara ödeme yapmasını bile sağlayabilir.

Ama bu bağlamda da sadece hemşire ve elektrikçi, tamirci, akademisyen vs. gibi kendi meslektaşlarınızla değil, herkesle bağlantı kurun. Mümkün olduğunda işyerinizin tümü ile ilişkide olun. Böylelikle farklı bir işyeri yarattığınızı göreceksiniz, hatta belki bir sendika....

Bu bağlamda, aranızda, cami, kilise, sinagog veya tapınağa düzenli olarak gidenler, bunun hakkında çevreciler veya sosyalistlerden çok daha fazla bilgi sahibidir. Ama çevreci ve sosyalist dostlarım- inançlı kişilerden öğrenme zamanımız çoktan geldi.

Yardım etmek, paylaşmak, teması kaybetmemek- bunların hepsi insani şeyler ve müthiş önemli.

İşin hoş tarafı da bunlar kolektif örgütlenme ile son derece uyumlu. Kolektif eylem sayesinde yukarda sözünü ettiğim her zorluk, her meydan okuyuşun üstesinden gelinebilir.

Güçlü Olmak

Biri sağlık hizmetine ulaşamıyorsa, en basit şey, altı tane komşu veya aynı işte çalışanın onunla birlikte acil servise veya kliniğe gidip, oraya varınca da yüksek sesle niçin orada olduklarını açıklayıp yardım istemeleridir. Birisinin parası yiyecek veya ilaç almaya yetmiyorsa, komşular aralarında para toplar.

Eğer federal hükümet (veya merkezi hükümet) harekete geçmiyorsa valiler acil durum ilan edip Ulusal Güvenlik'ten oraya bedava ilaç getirmesini talep edebilir.

Ayrıca valiler, işverene, tecrit edilmiş kişilere ve okula gitmeyen çocuklara bakan kişilere para verilmesini talep edebilir. Hatta bunu, belediye başkanları da yapabilir. Kanunen buna hakları olmasa bile...

İşverenlerin mahkemede yargılandığını hayal edin; neler olabilir bir düşünün.

Her yerin kapatıldığı durumda bile, enfekte ve/ya hasta olmuş veya bulaşıcı durumdaki kişilerin yapacağı gösteriler ve işgaller son derece etkili olacaktır.

Şunun etkisini asla ve asla azımsamayın: tekerlekli sandalyede eylem yapan 10 yaşlı insan. Ve sakat, engelli ve/ya özürlü kişilerin kendilerini örgütleme olasılığını da asla küçümsemeyin.

İcraat

Bir alevlenme noktası, hastane bakımı ve yakından izlenmeye ihtiyacı olan insanları, resmî olarak, ev vantilatörleri ile evlerine yollama çabası olacaktır. Oysa bu insanların ciddi tıbbi yardıma ihtiyacı var.

Bulaşıcı hastalık durumunda hastaneler çok çabuk dolar, Pek çok ameliyat iptal edilir ve başka türlü hastalığı olanlar eve yollanır.

Özellikle sağlık çalışanları hastalık ve enfeksiyona maruz kalacaktır. Ve halen dünya çapında, hemen her yerde bilinen ilaçların pek çoğu Çin'de ve Hindistan'da üretiliyor. Eğer ticaret yolları açık değilse, felaket kapıdadır.

Bu durumda doğrudan eylem, tedavi konusunda ısrarcı olmaktır. Eğer hastanelerde yeterince yatak yok ise o zaman küçük, boş, belki gürültülü işyerlerinin, boş mahkeme salonları ile duruşma odalarının, polis istasyonlarının, okulların ve televizyonlar ile belediyelerin veya boş otellerin saygın bir şekilde işgal edilme zamanı gelmiş demektir.

Bu eylemlerin hepsi sosyal medya aracılığı ile hızla ve geniş kapsamlı olarak paylaşılabilir. Doğal olarak böylesi eylemler yetkilileri ürkütür. İşte o zaman, daha kapsamlı müzakerelerle bedava sağlık için tekrar tekrar uğraşmak zamanıdır. Bu ABD'de bizim, er veya geç kazanacağımız bir hak. Ama ne kadar çabuk, o kadar iyi.

Değişim

Dahası ve ayrıca, bunların hepsi ırkçılık ve önyargılarla mücadele biçimleridir. Salgın zamanında ırkçılığın en önemli sonucu, onlar daha fakir ve daha hasta olduğu için azınlıkları öldürmesidir. Ama aynen AIDS’de olduğu gibi toplulukları harekete geçirmek, onlara, onurlarını iade edecek ve kendilerini savunabilmelerine yol açacaktır.

Aktivizme bu açıdan bakmak bir başka tuzağı da önler: Ya, peki ama, şu ne olacak? Peki ama, bu ne olacak? Mesela mevcut durumda, peki ama diabet ne olacak? Peki açlık ne olacak? Peki fakirlik ne olacak?

Ve nihayet, önümüzdeki yıllarca, on yıllarca iklim değişimi bağlamında da, biz, böylelikle dünya çapındaki pek çok çevresel felaket ile başa çıkmayı öğreneceğiz.

Aynen bu virüs gibi, o tehlikelerin her birinin önemli ekonomik sonuçları olacak. Her birinde sağ kanat otoriter tepkiler ile sosyalist, çevreci, paylaşım ve birbirine bakmayı içeren insani çabalar arasında bir çatışma olacak. Farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse, birbirimizi, kendimizi de değiştirecek şekillerde savunmaya başlamalıyız, bu da dünyayı değiştirmemizi mümkün kılacak.

 

Yazar hakkında: Jonathan Neale bir yazar, bir ikilim aktivisti ve sendikacıdır. Bir Halkın Vietnam Savaşı'nın Tarihi (A People’s History of the Vietnam War) ve Küresel Isınmayı durdurun (Stop Global Warming ) kitaplarının yazarı, ayrıca Bir Milyon İklim İşi -yoksa İklim için Bir Milyon İş mi olmalı??? (One Million Climate Jobs) kitabının da editörüdür. Onu Twitter da @bonny-pirate adresinden izleyebilirsiniz.

 

DİPNOTLAR 

1 Retroviral: Genetik bilgiyi değiştirebilen virüslerin genel adıdır. Çoğu tümor üreten ve RNA genomu taşıyan bir grup virüs. Virüslerin çoğu genetik maddelerini DNS üzerinde saklar, oysa HIV ve diğer retroviral ilaçlar genetik kodu RNA üzerinde taşır.

2 HIV: HIV, AIDS'e yol açan virüs. (Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), kan ve korunmasız cinsel temas yoluyla bulaşan ve vücudun çeşitli dokularına yerleşebilen, ancak esas etkilerini bağışıklık sistemi üzerinde gösteren bir virüstür. (acıbadem.com.tr) HIV, bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden olur. Vücudu mikroorganizmalardan koruyan bağışıklık sistemi çalışmadığında, mikroorganizmalar daha kolay hastalığa neden olabilir. Kanında HIV bulunmayan kişiler HIV negatif kişilerdir. Vikipedi

3 AIDS: Acquired Immune Deficiency Syndrome’un (Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) kısaltmasıdır.  HIV virüsünün neden olduğu AIDS, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu evredir ve yaşamı tehdit eder. Yanlış bilinenlerin aksine, HIV pozitif olan her kişide AIDS oluşmamaktadır. (acıbadem.com.tr).

4 Treatment Action Campaign: 1998 yılında HIV pozitif aktivist Zackie Achmat tarafından ortak kurulmuş bir Güney Afrika HIV / AIDS aktivist örgütüdür. TAC, kurucusunun deneyimlerine, doğrudan eylem taktiklerine ve apartheid karşıtı arka plana dayanır. (wikipedia)

5 Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH): Tam olarak geri dönüşümlü olmayan, ilerleyici hava akımı kısıtlanması ile karakterize, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bu hastalık, zararlı gaz ve partiküllere özellikle sigara dumanına karşı oluşan enflamatuvar bir süreç sonucu gelişir. KOAH’lı hastaların %70-80’inden ön planda sigaranın sorumlu olduğu düşünülmektedir. Pasif olarak sigara dumanına maruziyetin de KOAH gelişme riskini, hiç sigara dumanına maruz kalmamış kişilere oranla belirgin olarak arttırdığı bilinmektedir. https://www.boehringer-ingelheim.com.tr/