ABD, Guardian'ı Assange'ı hayat boyu hapsetmek için kullanıyor. Gazete niye bu kadar sessiz?

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

"Eğer Assange hayatının geri kalan kısmını duvarlar arkasında geçirmek zorunda kalırsa, Guardian ve New York Times kurumları bunun için Donald Trump veya Joe Biden'dan daha fazla gözyaşı dökmeyecek."

Jonathan Cook 22 Eylül 2020 tarihinde kendi internet sitesinde yayınlanan bu yazısı Semra Somersan tarafından Türkçeleştirildi.)

Julian Assange yalnızca özgürlüğü ve hayatı pahasına yargılanmıyor. Her gazetecinin tutuklanma ve ABD'ye gönderilme korkusu olmaksızın, can-alıcı araştırmacı gazetecilik yapma hakkı için de savaşıyor. Donald Trump yönetiminin, Irak ve Afganistan'daki savaş suçlarını bütün dünyaya duyurmasının, casusluk anlamına geldiği iddiası ile, Assange, bedel olarak ABD'deki süper-güvenlikli cezaevlerinden birinde 175 yıl boyunca hapsedilmekle tehdit ediliyor.

Assange'a karşı yapılan suçlamalar, “casusluk” sözcüğünün anlamını tehlikeli bir şekilde yeniden tanımlıyor. Assange'ın Wikileaks örgütünün yaptığı türden, devlet suçları için kanıt yayımlamak, hem özgür ifade, hem de kamu menfaati savunması ile korunuyor. Oyunbozanların [whistleblowers] sağladığı kanıtları yayımlamak, iktidarları hesap verme ve kontrol etme amacı taşıyan her tür gazeteciliğin özünde yatar. Oyunbozanlar, genel olarak, devlet, kendi kurallarını, kanunları çiğnemeye başlayınca, icracı yöneticilerin hiç olmazsa bir kısmının hilelere başvurması ile birlikte ve bunlara karşı ortaya çıkar. İşte gazetecilik, tam da bu nedenle Amerikan Anayasası'na yapılan birinci değişiklik ile korunmaktadır. Bunu zedelediğiniz anda, kimse özgür bir ülkede yaşadığını iddia edemez.

Gazetecilerin bu tehdidi anlayacağı ve Assange'a destek için bir araya geleceğini tahmin ettiğinden, ABD'de görevli memurlar, başlangıçta, Wikileaks kurucusuna gazetecilikten kovuşturmak istemiyormuş gibi davrandı- hatta işi o raddeye getirdiler ki, Assange'ın gazeteci olduğunu inkar ettiler. İşte tam da bu nedenle onu, son derece ağır ceza öneren, esrarlı 1917 tarihli 'Casusluk Yasası' kapsamında suçlamayı tercih ettiler. Amaç, Assange'ı izole edip, diğer gazetecileri, onunla aynı kaderi paylaşmayacaklarına ikna etmekti.

ABD'nin bu stratejisini, Assange, ta 2011’de, Avustralyalı gazeteci Mark Davis'e verdiği son derece ilginç bir mülakatta anlattı. (Bununla ilgili bölüm 24 ila 43. dakikalar arasında bulunabilir) Bu, Obama yönetiminin, Assange'ı, liberal medya örgütlerinden farklılaştırmak için bir yol aramaya başladığı dönemde gerçekleşti; örneğin New York Times ve Guardian gazetelerinin Assange ile birlikte iş kotardıkları dönemde casusluktan suçlanan sadece Assange olacaktı.

O vakit Assange, New York Times ve editörü Bill Keller'ı uyararak, yönetimin casusluğu yeniden tanımlamasını meşru kılarak berbat bir öncül oluşturduklarını, çünkü -haksız yere- Adalet Bakanlığı'nı, Assange'dan gelen bu belgelere erişimlerinin tamamen edilgen bir şekilde olduğu izlenimini yaratmaya çalıştıklarını söyledi. (40. dakikada) Assange şöyle diyordu:

Eğer ben casusluk yapacak bir komplocu isem, o zaman bütün bu diğer medya örgütleri ve aralarındaki belli başlı gazeteciler de aynı zamanda casusluk yapan komploculardır. Bu bağlamda yapılması gereken bu konuda tek ağızdan konuşmaktır.

Halen süregelmekte olan “suçlunun” ABD'ye iade celseleri esnasında ABD'li görevliler bu ilkesel ayrımı yapmakta tahmin ettiklerinden çok daha fazla zorlandı.

Gazetecilik bir etkinliktir ve bu etkinliği düzenli yapan herkes, gazeteci olarak nitelenmeyi hak eder. Bu, özel profesyonel niteliklere sahip olmayı gerektiren doktorluk, veya avukatlık ile aynı şey değildir. Eğer gazetecilik yapıyorsanız, gazetecisiniz- ve eğer Assange gibi, güçlülerin gizlenmesini istediği bilgileri yayımlıyorsanız, o zaman da araştırmacı gazetecisiniz. İşte tam da bu nedenle, Assange'ın Amerika'ya sınır dışı edilme duruşmalarının yapıldığı Londra'da, Old Bailey de, ABD avukatları Assange'ın gazeteci değil, aslında casusluk yapmakta olduğunu iddia edenler, teker teker çözülüyor.

Şirket gazetelerine bağlı gazeteciler Assange'ın davasını pek izlemeye zahmet etmedi. Ama onlar uyurken, eski büyükelçi Craig Murray'ın rapor ettiği gibi, ABD iddiasını değiştirdi. Şimdi ABD, eğer başka gazeteciler de suçlarını ifşa ederse, onları da hapse atmakla tehdit ediyor.
Kamu Salonundaki Adamınız: Salı günü ABD hükümeti açıkça iddia ederken...

Benim sözlüğümde “casusluk” şöyle tanımlanıyor: “Casus olma pratiği veya genellikle hükümetler tarafından casus kullanarak siyasi ve askeri bilgi edinme işi. Casus, düşmanı ve rakibi hakkında gizlice bilgi toplayan kişi olarak tanımlanır.”

Çok açık ki bir şeffaflık örgütü olan Wikileaks'in yaptığı iş gizli değildir. Afgan ve Irak savaşı günlüklerini yayımlayan Wikileaks, ABD'nin gizli kalmasını istediği suçları açığa çıkarmıştır.

Assange, rakip bir devletin avantaj kazanmasına yardım etmedi; hepimizin, kendi devletimizin, adımıza işlediği suçlar hakkında daha iyi bilgilenmemize yardım etti. Sırlar ile ticaret yaptığı için değil, sırlar işini yerle bir ettiği için yargılanıyor- öyle sırlar ki, batıyı kalıcı, kaynak gaspeden savaşlar yaparak insan türünü yok etmenin eşiğine doğru itiyor.

Farklı ifade edilecek olursak, Assange'ın yaptığı, tam da her demokraside gazetecilerin yaptıklarını iddia ettikleri şey; kamu yararına iktidarları takip ediyor, izliyor. İşte tam da bu nedenle, Obama yönetimi sonunda, Assange'a karşı iddianame hazırlamayı bıraktı. Çünkü bir yandan onu suçlarken, diğer taraftan New York Times, Washington Post ve Guardian'da çalışan gazetecilere de aynı zamanda dava açmamak mümkün değildi. Ve böyle yapmak basının özgür olmadığı, iktidarlardan izin alarak çalıştığı anlamına gelecekti.

Medyanın ilgisizliği

İşte tam da sadece bu nedenle, insan, tüm medya organlarının- en sağdan liberal-sola kadar- Assange'ın hâlihazırdaki kötü durumuna isyan edeceğini tahmin eder. Çünkü bildiğimiz haliyle, 100 yıldır ayakta olan gazetecilik pratiği tehlikede.

Oysa, dokuz yıl önce Assange'ın tam da korktuğu gibi medya birlik olamadı; hiç olmazsa Wikileaks ile birlik olmayı dahi seçmedi. Hepsi tamamen sessiz kaldı. Ara sıra alay etmek dışında- yüksek güvenlikli Belmarsh hapishanesinde bekleyen ve casus olarak zorla İngiltere dışına gönderilebilecek Assange'ın çetin sınavını görmezden geldi. Assange'a açıkça gözler önünde ve çok uzun süre, bedenen ve ruhen verilen zarar- hem Belmarsh'da, hem de daha önce, ona siyasi korunma veren Ekvator elçiliğinde- yakın bir gelecekte, genç gazetecileri, onun ayak izinde gitmeyi tasavvur etmesini bile engelleyerek amacına ulaşmış oldu.

 

 

görünen gelecek için kusarken beni mazur görün
Gazete manşeti: ASSANGE ELÇİLİKTE İKİ BEBEĞE BABALIK YAPTI

 

Bundan çok daha da şaşırtıcı olan, zorla yurtdışı edilme duruşmalarına da, basının, son derece üstünkörü bir ilgi göstermesi idi. Basının bu bağlamda yaptığı haberler, ne duruşmaların vahametine, ne de halkın, onların adına işlenen suçlardan haberdar olma hakkına yönelik ne menem bir tehdit olduğuna dairdi. Bunun yerine duruşmaları ciddi ve ayrıntılı olarak izleyenler bağımsız medya aygıtları ve blog yazarlarıyla sınırlıydı.

En rahatsız edici olan da, medyanın, duruşma esnasında, ABD avukatlarının, argümanlarının temel öncülü olan ve akıl ermez bir şekilde Assange'ın yaptığı işin gazetecilik olmadığı iddiasını terketmiş olmalarını haber yapmamaları idi. Şimdi öyle görünüyor ki, Assange'ın gerçekten de gazetecilik yaptığını kabul ediyorlar ve başka gazetecilerin de onun kaderini paylaşabileceğini düşünüyorlar. Assange'ın, aynen daha önce ikaz ettiği gibi, ima edilen, şimdi açık oldu: ağır ve ciddi devlet suçlarını açığa çıkaran herhangi bir gazeteci, şimdi, gaddar Casusluk Yasası'ndan ömür boyu cezaevinde yaşama tehdidi ile risk altındadır.

@Jonathan_K_CookBBC'nin Kuenssber'i ile ITV'nin Peston'u yıllardır bizim kuşağımızın Dreyfus Davası olan Assange’ın ismini telaffuz etmedi- iade duruşmaları gerçekleşirken bile.
Bu da, ola ki daha fazla kanıta ihtiyaç varsa, bu insanların gazeteci değil, Britanya devletinin nedimeleri olduğunu gösterir.
FiveFilters.org @fivefilters
@medialens @Peston ve @bbclaurak'a cevap
Twitter araştırması BBC'nin siyasi editörü Laura Kuenssberg'in @bbclaurak Assange hakkında attığı son tweet 2014’tendi!

 

Davaya ve sonucuna bu apaçık kayıtsızlık, ana akım medya hakkında son derece önemli bir gösterge. Aslına bakarsanız, bu tür medya ne düzen-içidir, ne de popüler. Hakikatte, bir seçkin medyadır, şirket medyasıdır; milyarder sahipleri vardır ve milyarları olan sahiplere hesap vermek durumundadır, veya BBC’nin durumunda olduğu gibi, son tahlilde, gerçekte, menfaatine hizmet ettiği devlete karşı sorumludur.

Şirket medyasının Assange davasına ilgisizliği, aslında kendisinin bu tür şirket ve devlet menfaatine dokunacak ve gerçek güce meydan okuyacak türden gazeteciliği pek az yaptığının bir göstergesidir. Assange ile aynı kaderden ıstırap çekmeyecektir, çünkü, göreceğimiz gibi, Assange ve onun Wikileaks örgütünün uzmanlaştığı türde gazetecilik yapmaya çalışmaz bile.

Bu umursamazlık apaçık bir şekilde şirket medyasının esas rolünün, düzen içi rakip güç merkezlerinde kendi dar menfaatleri için savaştığını, bu çerçevede birbirleri ile hesaplaştıklarını, kendilerine yararlı olacak anlatımları pekiştirdiklerini ve rakiplerine karşı kasten yanlış haber yaydıkları bir meydan vazifesini görüyor- tabii ki bize reklam satmak ve eğlence ve alışverişi teşvik ederek bizleri sakinleştirmek işi dışında. Bu mücadele alanında kamu, çoğunluk, seyirci olmaktan öte gitmez, menfaatimiz de rakipler mücadelesinin sonuçlarından pek az etkilenir.

Jonathan Cook @Jonathan_K_Cook: Assange'ın iade edilme duruşmasında tanıklık yapacak bir gazeteci ilgili bir noktaya dikkat çekiyor. Bu bizim hayat boyu basın özgürlüğüne karşı görüp göreceğimiz en büyük saldırı. O halde İngiliz gazete editörleri niçin gelip burada, Old Bailey'de tanıklık yapmıyor. Onlar nerede? Guardian gazetesi nerede?
Ian Overton @iainoverton
@iainovertona cevap veriyor
Belki yanlış biliyorumdur, ama sanıyorum ki Assange’ın davasında tanıklık yapan tek editör benim.
Guardian’da onunla beraber çalışmış olan gazeteciler nerede bilmiyorum.
Ve açıkça söylemek gerekirse, hiç olmazsa bazılarının, kendilerinden utanması gerektiğini düşünüyorum.

 

Düelloya davet

ABD ve Birleşik Krallık'daki şirket medyası, kendilerini özdeşleştirdikleri belli başlı şirketlerin maddi olarak desteklediği siyasi partilerden daha çok çeşitli ve daha çoğulcu değildir. Bu tür medya, aynen ABD'deki Cumhuriyetçi ve Demokrat Partilerin kusurlarını yansıtır; tüketim temelli küresel kapitalizme amigoluk yapar, sınırlı bir gezegende sürdürülemeyecek, sonsuz büyümeyi tercih eder; değişmez bir şekilde sömürgeci, kar amaçlı, kaynak çalma savaşlarını destekler, ki bunlar şimdi insani müdahale olarak insanlara sunulmaktadır. Şirket medyası ile şirket siyasi partileri aynı yerleşik düzen gücüne hizmet eder, çünkü aynı şekilde o yerleşik gücün içine gömülmüşlerdir.

(Bu bağlamda, bu yılın daha erken aylarında Assange'ın avukatları ABD'ye gönderilemeyeceğini, çünkü siyasi çalışmalar için sınır dışı etme, Birleşik Krallık ile yaptığı anlaşmalara göre yasaktır, derken, ABD, Assange'ın savunma yapmasının engellenmesini istiyordu. İddialarına göre “siyasi” sözcüğü, dar anlamda “siyasi parti”yi imliyordu”- yani kabul edilen bir siyasi partinin menfaatine hizmet eden politika.)

Daha işin başından, Assange ve Wikileaks'in işi, seçkin medya ile seçkin siyasiler arasındaki rahat ilişkiyi tehdit etti. Assange gazetecilere meydan okudu, özellikle de, kendilerini, haksızlıkları ortaya çıkaran, korkusuz olarak lanse eden medyanın liberal kesimine.

Şirket medyasından farklı olarak Wikileaks, yaptığı ifşaat için, ne iktidarlara bağımlı, ne milyarderlerden veya şirket reklamcılarından gelecek paralara bağlıdır. Wikileaks doğrudan oyunbozanlardan gizli bilgi alır, böylece güçlülerin, iktidarların ne yaptığı ve bizim ne düşünmemizi istediği hakkında kamuya cilalanmamış, üzerinde çok fazla düşünülüp oynanmamış belgeler sunar.

Wikileaks, giyinip kuşanmadan, saçını tarayıp bıçağını gizlemeden çiy ve çıplak gücün ne olduğunu gözlerimizin önüne serdi.

Bu her ne kadar genel kamuoyu için çok güçlendirici olmuşsa da, şirket medyası için, en iyi haliyle bile karışık, yani, hem iyi, hem de kötü yanları olan bir nimet.

Hadley Freeman'ın hafta sonu yazısı Julian Assange
Terbiyesiz misafir hikayelerine bayılırım ve Julian Assange da çıtayı yükseltti.
Hadley Freeman

 

2010'un ilk aylarında, henüz yeni doğmuş Wikileaks, ABD'nın Irak ve Afgan savaş suçlarına dair yüzbinlerce erişimi sınırlandırılmış, gizli belge içeren dosyayı, ilk paketi ABD Ordusu oyunbozanı Chelsea Manning'den aldı. Assange ve şirket medyasının “liberal” unsurları ilk etapta kısa süreli olarak rahatsızca birbirlerinin kucağına atılmış oldu.

Assange'ın bir yandan çok okunan New York Times, Guardian ve Der Spiegel'in insan gücüne ve uzmanlığına ihtiyacı vardı; bunlar sayesinde bu çok önemli ve gizli belgelerde açıklananları değerlendirebilecekti. Aynı zamanda bu gazetelerin sağlayacağı ve bu müthiş açıklamaları merak edip okuyacak kitlelere ve ayrıca bu yayınların farklı medya organlarında da haberleri gündem haline getirebilme gücüne ihtiyaç duyuyordu.

Öte yandan liberal medya, medya savaşlarında, Pulitzer ödülünü onlara kazandıracak, izleyici kitlesi ve gelir getirecek hikayelerden geri kalmamak için Assange'ı istiyordu. Her biri, eğer Wikileaks ile bir anlaşma yapamazsa, rakiplerinin, dünyayı yıkabilecek bu özel bilgileri kullanıp, kendi pazar payını da düşüreceğinden korkuyordu.

Bekçilik rolü tehdit altında

Bu karşılıklı bağımlılık, kısa bir süre için neredeyse iyi çalıştı. Ama sadece kısa bir süre. İşin aslına bakarsanız, liberal şirket medyası, aracısız, sadece hakikate dayalı gazeteciliğe kendini adamış değildir. Wikileaks modeli, şirket medyasının yerleşik iktidar ile olan ilişkisini önemsizleştirdi ve erişimini tehdit etti. Siyasi seçkinler ile medya seçkinlerinin işlevi arasında bir gerilim ve bölünme yarattı.

Bu mahrem ve kendine hizmet eden ilişkiler, Derin Boğaz (Deep Throat) adı verilen bir oyunbozandan sürekli bilgi almakta olan şirket medyası muhabirleri örneğinde çok iyi görülür: 1970lerde Başkan Nixon'un suçlarını, Washington Post muhabirleri Woodward ve Bernstein'a anlatan bilgi kaynağı Derin Boğaz olarak bilinen birisiydi, olay da sonradan Watergate skandalı olarak anımsanacaktır. Her şey olup bittikten sonra, o kaynağın Federal Soruşturma Bürosu FBI'ın yardımcı yöneticisi Mark Felt olduğu ortaya çıktı.

Felt, Nixon'un başkanlık görevinden ilkesel nedenlerle uzaklaştırılması gerektiği için değil, kendinin memuriyette kademe yükseltme zamanı geldiği halde promosyon almadığı için, yani intikam almak üzere oyunbozanlık yapmıştı. Daha sonra ve bundan tamamen bağımsız olarak, Felt, FBI adına, Watergate tipinde suçlar işlenmesine izin vermişti. Felt'in Derin Boğaz olduğu ortaya çıkmadan önceki dönemde Başkan Ronald Reagan bunları affetti. Pek de şerefli olmayan bu geçmişe dair ayrıntı, genellikle şirket basınında Watergate olayının anlı-şanlı, kendi geçmişini kutlayan yayımlarında dile getirilmez.

Medya seçkinleri ile siyasi seçkinler arasındaki potansiyel kopuştan daha da beteri, Wikileaks modelinin, şirket basının fazlalık olduğunu ima etmesiydi. Wikileaks'in keşfini yayımlarken, şirket medyası kendisinin, açıklamalar için bir kürsüye dönüşmesinden ve dolayısı ile ilerde çöpe atılabileceğinden ürktü çünkü gerçeklerin kaynağı başka bir yerde idi.

Şirket sahiplerine ve şirket reklamlarına bağlı olan şirket medyasının açıklanmamış rolü bekçilik hizmeti vermektir, yani, hangi gerçeklerin kamu yararına açıklanabileceğine, hangi oyunbozanın, hangi sırları yaymasına izin verileceğine karar vermek. Wikileaks modeli, bu kapı bekçiliği rolünü açığa çıkarmakla ve şirket medyasının kullandığı kriterin pek de ‘kamu menfaati’ olmayıp daha çok ‘şirket menfaati’ olduğunu ortaya koymakla tehdit oluşturuyordu.

Farklı ifade edilecek olursa, işin taa başından Assange ile şirket medyasının liberal unsurları arasındaki ilişki dengesiz ve husumet yüklüydü.

Şirket medyasının Wikileaks'in vaat ettiği sırlara iki farklı tepki göstermesi mümkündü.

Birisi, arkasında durmak. Ama bunun nasıl olabileceği çok açık değildi. Daha önce belirttiğimiz gibi Wikileaks'in şeffaflık amacı, esas olarak şirket medyasının, iktidar seçkinlerine erişim ihtiyacı ve onların içine gömülmüş rolü, ‘rakip’ iktidar merkezlerinden sadece tek tarafı temsil ediyordu.

Bahse girerim ki Assange kendisini, düzlenmiş kobay hayvanlarıyla doyuruyor. O gerçekten en büyük pislik.
@suzanne_moore (19 Haziran 2012)
(Suzanne Moore: Assange karşıtı Guardian yazarı)

 

Şirket medyasını diğer muhtemel tepkisi ise, siyasi seçkinlerin arkasına geçip Wikileaks'in çabasını yok etmekti. Wikileaks ve Assange bir kere devreden çıkarılınca, medya eski normaline dönülebilirdi. Yayınlar, bir kez daha, iktidar koridorlarında, ıvır zıvır bilgilerin peşinde koşar, müttefiki olan merkez güçten özel hikayeler alıp basardı.

İşi basitleştirecek olursak, FOX News, karşıtı hakkında, kendilerine hizmet edecek, özel haberleri almaya devam ederken, MSNBC de kendine uygun Trump ve Cumhuriyetçi Parti karşıtı haberleri yayımlardı. Böylece herkes, editoryal eylemden bir dilim alır ve ne reklam geliri, ne de kayda değer başka hiç bir şey değişmezdi. Demokrat ve Cumhuriyetçi olmak üzere iki farklı çeşnisi olan iktidar seçkinleri, kimsenin kendilerine meydan okumasına imkan vermeden hayata devam eder, ara sıra da seçimler gerektirdiğinde sandalyeleri değişirlerdi.

Bağımlılıktan düşmanlığa

Medyanın Assange ve Wikileaks ile, önce bağımlılık, sonra hızla apaçık düşmanlığa dönüşen sorunlu ilişkisi, tipik olarak Guardian'da görüldü. Bundan en çok yararlanan Guardian'ın Afgan ve Irak savaş günlükleri idi; ama Guardian kısa sürede silahını Assange'a çevirdi. (Dikkat çekici bir şekilde Guardian, aynı zamanda, Assange'ın, populist medya isyanına paralel bir şekilde, Birleşik Krallık'ta İşçi Partisi'nin eski başkanı Jeremy Corbyn'in ”popülist” siyasi isyanı tehdit eder görünen saldırıda da başı çekecekti.)

Marina Hyde @MarinaHyde:  Assange herhalde Knightsbridge'deki en aşşağılık herif. Ve bu da ne ne menem bir alan 

 

Her ne kadar liberal-sol gazeteciliğin kalesi olarak görülse de, geçen on yılda Guardian, Assange'ın hapsi ve suistimal edilmesinde, onu bekleyen tehlikenin küçümsenmesinde ve gerçek gazeteciliğin geleceği bağlamında Washington'un onu sonsuza kadar hapsetme çabasında aktif olarak rol aldı.

Bu sayfada Assange ile alay çerçevesinde, Guardian'ın verdiği berbat örnekleri vurgulamak, ve tanınmış uluslararası hukuk uzmanlarını, ona keyfi gözaltı ve işkence yapılmış olmasına dikkat çektikleri için hor görmesinden söz etmek için yeterince yer yok (bu blog yazımda aralara serpiştirdiğim bir kaç örnek ile yetineceğim). Ama aşağıdaki tweet'te toplanmış başlıklar, Guardian'ın uzun zamandır Assange'a antipati beslemesi- ki bunların çoğu James Ball'ın makalesinde ortaya çıkıyor- şimdi gazeteciliğin kötüye kullanılması olarak isimlendiriyor.

FiveFilters.org @fivefilters
Guardian Gazetesi: 44 başlığında Julian Assange düşmanlığı ve hakkında yalan haber #Guardian'ıÇöpeAt
Julian Assange'ın Ekvator Elçiliğini terketmesine tek engel gururdur
James Ball
#Guardian'ıÇöpeAt.
Wikileaks kurucusunun ABD'de suçlanması zayıf bir ihtimal, İsveç'teki suçlamalar düştü; elçiliğe gelince bir sembol olarak değerini kaybetti.

 

Guardian'ın başarısızlıkları bu son dönemde zorla aide etme duruşmalarına kadar uzandı, ki bu, Assange'ı son 10 yıldır onun hakkında yaratılan medya patırtısı ve itibar suikasti amacıyla yapılan saldırıların, onu neden özgürlüğünden yoksun bıraktığını ortaya koydu: çünkü ABD, kendi suçları bağlamında kanıt yayımlaması nedeniyle ondan intikam almak ve başkalarının da onunla aynı adımları izlemesini engellemek istiyor.

Kendi sayfalarında Guardian davayı pek takip bile etmedi, genellikle yüzeysel, yeniden paketlenmiş bir haber ajansı kopyasını bastı. Çok gecikmiş olarak bu hafta Brezilya'nın eski solcu başkanı Luiz Inacio Lula de Silva'nın bir yazısını, başka pek çok geçmiş solcu dünya liderinin de aynı amaçla, Birleşik Krallık Hükümeti'ne sınır dışı edilmenin durdurulması için çağrı yaptığına işaret etmiş olmak için bastı. Öyle görünüyor ki onlar davanın vahametini Guardian'dan ve pek çok diğer şirket medyasından çok daha iyi anlıyor.

Assange'ın avukatları @lawyers4Assange
 
Geçmişin ve günümüzün 167 siyasetçisi Birleşik Krallık Hükümetine bir çağrı yaparak Julian Assange'ın sınırdışı edilme sürecini durdurmasını ve onu, çoktan hakkı olan özgürlüğüne kavuşturmasını istedi.
Lawyersforassange.org/en/endorsement
Biz @Lawyers4Assange olarak bu siyasi-hukuki şov artık devam etmemeli diyoruz.

 

Ancak Guardian'ın kendi yazarlarından, hatta George Monbiot ve Owen Jones gibi solcu olduğu iddia edilen yazarlar da dahil olmak üzere, duruşmalar hakkında tek satır yok. Bilindik bir şekilde, bu konuda art niyetli sarsıcı bir makale- o da moda sayfasında, Hadley Freeman tarafından yazılmış. Guardian, kendi binasına yakın Old Bailey Adalet merkezinde, gazetecilik açısından yaşanan korkunç gelişmeleri tamamen gözardı ediyor. Bunun yerine Freeman, Assange'ın eşi, Stella Moris'in anlaşılabilir korkuları, sınır dışı edildiği takdirde Assange'ın çocuklarıyla asla görüştürülmeyecek olması ile alay ediyor.

Freeman'ın amacı, Guardian'ın çalışma biçimi açısından çok tipik, Assange'a olanların esası hakkında tek laf etmeden, gazetenin alışkın olduğu şekilde, boş goller atarak dikkati, bir kültür savaşından uzaklaştırıp paraya dönüştürmek. “Hadley'e Sorun: 'Siyasallaştırmak' ve 'silaha dönüştürmek' oldukça kullanışlı argümanlar olmaya başladı” başlığı ile yazdığı parçada, Freeman, Assange ve Moris'in çektiği acıyı sömürerek, “siyasallaştırmak” sözcüğü çok yanlış kullanılıyor argümanıyla kendi elverişli argümanı haline getiriyor- görünen o ki, özellikle de, Guardian'ın Assange ve Corbyn'e tavrına karşı eleştiri aldığında.

Gazete bunu daha açık yapamazdı. Gezegendeki en askerileşmiş devletin, bir gazeteciyi sistematik savaş suçları hakkında kanıt yayımlaması nedeniyle yargılayıp ömür boyu hapse atmasının siyasi bir eylem olduğunu tamamen gözardı ediyor.

Bean @SomersetBean
Şaşırtıcı değil, ama utanç verici. Bu @guardian'n Assange'ın iade edilme duruşmaları hakkındaki tüm içeriği. İçinde bir tane de çok okunan yazı var.
#Guardianıçöpeat #Assange'a özgürlük

 

Şifre ifşa edildi

Guardian gazetesi Old Bailey'deki duruşmaları büyük ölçüde görmezden geliyor olabilir, ama mahkeme Guardian'ı çok yakından izliyor. ABD'nin avukatları mahkemede defalarca gazetenin ismini telaffuz etti. İki Guardian gazetecisi, David Leigh ve Luke Harding'in 2011'de Assange hakkında yayımlanan kitabından düzenli olarak alıntı yaparak Trump yönetiminin giderek çılgın iddialarını güçlendirmek için kullandı.

2010’da Leigh, Assange ile çalıştığı dönemde Guardian'ın araştırmacı gazetecisiydi ve şuna da dikkat çekilmeli, o zamanki editör Alan Rusbridger'ın da kayınbiraderi idi. Bu arada Harding de uzun zamandır Guardian muhabiri ve esas becerisi peş peşe ve hızla Guardian kitapları yayımlayıp Birleşik Krallık ve ABD güvenlik teşkilatlarının kaygılarını izlemek. Bunun tam bir açıklama olması için şuna da dikkat çekmeliyim: Guardian da çalıştığım yıllarda her ikisiyle de pek iç açıcı olmayan deneyimler yaşadım.

Olağan koşullarda bir gazete, birinci sayfasına, yakın zamanın en önemli davası, hatta gazeteciliğin geleceğini belirleyecek bir dava hakkında haber koymak konusunda tereddüt etmez. Eğer kendi muhabirinin ifadesi, davanın sonucunu etkileyecekse bu daha da zaruri olur. Guardian için Assange'ın iade edilme davası, çok daha ayrıntılı, öne çıkan ve yorumlarla verilmesi çifte öncelik taşımalıydı.

O halde şimdi Guardian'nn bu sessizliğini nasıl açıklayacağız?

Leigh ve Harding'in, Wikileaks: Julian Assange'ın Gizliliğe Karşı Savaşı’nda yazarlar, Assange ve Wikileaks hakkındaki ilk olumsuz görüş ve düşünceleri yayımlarken, kitap Guardian'a ve yazarlarına erken dönemde çok para kazandırdı. Ama bugün sorun şu ki, Guardian kitaba, baskıcı mahkeme salonu dışında dikkat çekmeye hiç niyetli değil. Gerçekten de, eğer kitap ciddi bir incelemeye tabi tutulsa, utanç verici bir gazetecilik sahtekarlığı gibi görülecektir.

İki yazar, kitabı yalnızca Assange'a karşı kişisel düşmanlıklarını ortaya koymak için değil - bu kısmen resmi biyografisini yazmalarına izin vermediği içindi – fakat aynı zamanda, Assange'ın Leigh'e emanet ettiği ve içinde şifreli belgelerin olduğu çevrimiçi bir belleğe erişim sağlayan karmaşık bir şifreyi ifşa etmek için de kullandı. Guardian'ın bu iğrenç hatası, dünyadaki tüm güvenlik servislerinin dosyaya erişimini sağladı ve Assange'ın şifre oluşturmaktaki sofistike yöntemini keşfettikten sonra başka dosyalara da ulaşabildiler.

Halen aide edilme davasının merkezinde yer alan, Assange'ın yayımladığı sızdırılmış belgelerdeki isimlerin korunmasının başarılamaması konusundaki kızgınlık aslında Leigh'in Wikileaks'i sabote etmekte oynadığı bu karanlık rolden kaynaklanıyor. Leigh'in beceriksizliği yüzünden Assange, zararı sınırlandırma operasyonuna girmek zorunda kaldı ve mecburen dosyaları yayımladı ki dosyada ismi geçenler, karşıt güvenlik servisleri işe karışıp onların kimliğini saptamadan gerekeni yapsınlar.

Jonathan Cook @Jonathan-K-Cook 22 Eylül 2020
Assange duruşmasındaki bilgisayar uzmanı Guardian'dan David Leigh'i, şifreyi yayımlayıp, bütün kapıları açarak yeryüzündeki tüm gizli servislerin 250 bin telgrafa ulaşmasını sağladığı için 'kötü niyetli aktör' olarak niteledi.
craigmurray.org.ukX Kamu Galerisindeki Adamınız. Assange duruşmalarında 14. gün
Guardian neredeyse on yıldır David Leigh'in yayın alanındaki, Wikileaks’in kritik önemdeki şifresini yayımlaması gibi sorumsuz davranışlarını örtbas etmeye çalışıyor.
Bu Guardian'ın, Assange duruşmalarını pek az yayımlamasının bir başka nedeni. Bu mesele ‘çıkar çatışması’nın çok ötesine gidiyor.

 

Bu hafta Assange duruşmalarında Bern Üniversitesi'nden bir bilgisayar uzmanı Prof. Christian Grothoff, Leigh'in 2011 yılındaki kitabında, şifreyi kendisine vermesi bağlamında tereddüt eden Assange'a nasıl baskı yaptığına dikkat çekti. Grothoff, Leigh'den “kötü niyetli aktör” olarak bahsetti.

'Güvenilir bir kaynak değil'

On yıl kadar önce Leigh ve Harding, kitapta, Afgan ve Irak savaş suçları günlüklerinde, isimleri pervasızca, sansürlemeden yayımlamaları nedeniyle Assange ve diğer gazeteciler hakkında yaptıkları suçlamaların yıllar sonra Wikileaks kurucusu için ne kadar tehlikeli olabileceğini tahayyül bile edemezdi.

Bu suçlamanın temeli, Leigh'in üç diğer gazeteci ve Assange ile birlikte, 2010 Temmuz ayında Guardian'ın eski ofisinin yakınında, Afgan ifşaatı yayımlanmadan kısa bir süre önceki son derece tartışmalı bir hatıraya dayanıyor.

Leigh'e göre, konuşma esnasında, yayının, ABD ile çalışmış olanları nasıl bir riske attığı bağlamında Assange, “onlar muhbir, ölmeyi hak ediyorlar” demiş. Amerika'nın avukatları Assange'ın, belgelerde adı geçenlerin başına gelebileceklerin umurunda olmadığı, dolayısı ile isimleri değiştirmek ile uğraşmadığını ifade ettiler. (Şuna dikkat çekmek gerekir ki, ABD, bu yayınla zarar görmüş her hangi bir kişinin ismini telaffuz etmedi, ve Manning davası sırasında da, Amerikalı görevli hiç kimsenin zarar görmediğini kabul etti.)

Sorun şu ki Leigh'nin restorandaki yemek sırasında konuşulduğunu iddia ettiği içeriği başka hiç kimse teyit etmedi ve o sırada masada olan bir diğer katılımcı, Der Spiegel'den John Goetz, bu içerik iddiasına tamamen karşı çıktı. Hatta, Leigh'nin yanlış hatırladığını beyan eden bir ifade imzaladı. Geçen hafta da Old Bailey'de savunma için ifade verdi. Sıradışı bir olay olarak, hakim Vanessa Baraitser, Leigh'nin iddiasına, Goetz'in itirazını kabul etmedi, oysa ABD’nin avukatları Goetz'in imzalı ifadesindeki iddiaya defalarca yer vermişti.

Caitlin Johnstone
@caitoz
Der Spiegel'den John Goetz'ün ifadesi, Assange'ın asla “bunu hak ettiler” diye bir söz söylemediği doğrultusunda, yani Guardian'dan David Leigh'ın iddiasını doğrulamıyor. Assange'ın bu lafı söylediği iddia edilen yemekte Goetz de vardı.
Mohamed Almaazi @Melmaazi
@Malmaazi’ye cevap olarak
James Lewis QC
Kimlikleri açıklamak konusunda “Julian pek dert etmedi” diyen kitaptan alıntı. “Dediki, onlar muhbir, dolayısı ile öldürülürlerse bunu beklerler. Bunu hak ettiler.” Kitaba göre Bay Assange'ın böyle söylediği iddia ediliyor.

 

Dahası, Goetz gibi Yeni Zelandalı bir araştırmacı gazeteci Nicky Hager, Irak'ta Ölü Sayısı'ndan (Iraq Body Count) Profesör John Sloboda da, hepsi farklı zamanlarda Wikileaks ile çalışan kişiler, Assange'ın redaksiyon sürecinde çok ince eleyip sık dokuduğuna tanıklık ettiler. Hatta Goetz, redaksiyon sürecinde, Assange'ın empoze ettiği bu gecikmelerden bezdiğini açıkça kabul etti:

O sırada Assange'ın sürekli güvenli olmamız gerektiği, her şeyi şifrelemeyi, hatta şifrelenmiş sohbetler kullanmamız gerektiğini sürekli hatırlatmasından gına geldiğini hatırlıyorum. Malzeme bağlamındaki güvenlik muazzamdı. Ben kendimin paranoyak ve deli olduğunu düşünürdüm, ama bu, sonradan, standart gazetecilik pratiği haline geldi.

Goetz'ün ifadesinde ima ettiği gibi, Profesör Sloboda, redaksiyon zamanını kısaltma bağlamındaki uyarıların, Assange'dan değil, hızla yayın yapmak için çırpınan “medya ortaklarından” geldiğine dikkat çekti. Ve ortaklardan biri, kuşkusuz en ünlüsü de, Guardian idi. Eski Birleşik Krallık elçisi Craig Murray'ın Old Bailey deki beyanına göre tutanaklar şöyleydi:

Der Spiegel'den Goetz, David Leigh'in yolladığı bir mektubu hatırlayarak, bazı hikayelerin gecikmesinin, süreçte Wikileaks'in “kötü malzemeyi” yoketmek için çok zaman harcamasından kaynaklandığını söylediğini anımsadı.

Lokantadaki konuşma bağlamında, Leigh'nin kitaptaki iddiası hakkında, ABD avukatının yüzleşmesini istediği Hager, şaşırtıcı bir şekilde: “Ben şahsen (Leigh ve Harding'in kitabının) güvenilir bir kaynak olduğunu düşünmem” dedi. Hager, mahkemede yemin altındayken Leigh'in olaylar hakkındaki anlatımını “kin”e bağladı.

Atlatma haber uydurma çıktı

Harding de asla tarafsız bir gözlemci sayılmaz. Assange hakkında, Guardian’da iki yıl kadar önce yayımladığı atlatma haberi, tamamen uydurulmuş çamur atma olarak nitelendi. İddiaya göre Assange, 2016’da Ekvator Büyükelçiliği’nde iken gizlice Trump’ın yardımcılarından biri Paul Manafort ve ismi verilmeyen “Ruslar” ile buluşmuştu.

Kaynakların dediğine göre Manafort Ekvator Büyükelçiliği’nde Assange ile gizlice görüştü.
Trump'ın müttefiki Wikileaks'in kurucusu ile Rusya e-postaları hacklemeden önce görüştü.

Harding'in bu gerçek olmayan iddiayı ortaya atmasındaki şeffaf amaç, 2016’da Başkanlık yarışındaki eskiden kalma “Russiagate” karalamasını canlandırmak ve Assange'ın, Trump kampı ve Rusya Başkanı Vladimir Putin ile birlikte çalışıp Trump'ın başkan seçilmesine destek olduğunu ortaya atmaktı. Bu iftiralar normal zamanlarda Assange'ın tarafında yer alacak Demokratları yabancılaştırarak, Trump'ın Assange'ı Birleşik Krallık'tan sınırdışı ettirerek, ABD'de hapsedilmesine her iki partinin de destek vermesinde kilit bir rol oynadı.

Şimdi bu iddiaların bağlamı, yani seçimden kısa bir süre önce, Wikileaks'in Demokrat Parti'ye ait iç e-postaları yayımlamış olması unutulmuş durumda. Bu yazışmalar Demokrat Parti görevlilerinin parti ön seçimleri sırasında Hillary Clinton’ının rakibi Bernie Sanders'ın başkan adayı olarak seçilmesini engellemek için yaptıkları sabotaj faaliyetleri dahil yaptıkları yolsuzlukları ortaya çıkarıyordu.

E-postaların açığa çıkarılması olayına yakın kişiler, bunları, Demokrat Parti'nin içinden birinin sızdırdığını söyleyecekti. Ama Parti önderlerinin derdi kamunun dikkatini bu yazışmaların içeriğindeki ifşaattan uzak tutmaktı. Bunun için de Soğuk Savaş dönemi stilinde bir anlatımı yeğleyerek, belgeleri Rusya'nın sızdırdığını, ABD demokratik sürecini bozarak Trump'ı iktidara getirmeye çalıştığını aktif olarak savunacaklardı.

Bu iddia için hiç bir kanıt gösterilmedi. Ama Harding, Rusyagate anlatımında, başta gelen taraftarlarından biriydi ve hatta bu bağlamdaki hızlı kitaplarından birini daha üretti, “Gizli Anlaşma” (Collusion). Harding'in iddiasının hiç bir somut dayanağı yoktu; Harding, Aaron Mate tarafından sorgulandığı bir programda bu durum dramatik bir şekilde ortaya çıktı.

Harding'in 2018'deki Manafort hikayesi zaten düşük kaliteli bir karalama kampanyasına akıl karıştırıcı bir fesat eklemek anlamını taşıyordu. Ama Harding için problematik olan, Manafort'un yaptığı iddia edilen ziyaret günlerinde Ekvator Büyükelçiliği, herhalde Londra'da en yakından gözetlenen bina olmasıydı. Hatta, sonradan öğrendiğimiz gibi Amerikan İstihbarat Teşkilatı, CIA, elçilik içinde, Assange'ın yaşadığı bölüme casusluk amacı ile kameralar yerleştirmişti. Yani Manafort ve çeşitli Rusların hiç bir video kanıtı bırakmadan Assange'ı ziyaret etmiş olması imkansızdı. Ve hala da böyle bir kanıt yok. Hikayeyi geri çekmek yerine Guardian, gizlenerek kendisini eleştirenlerden kaçtı.

En akla yatan izah, bu hikaye, herhalde, Assange'a daha fazla zarar vermek için bir güvenlik servisi tarafından, Harding veya diğer başka bir kaynağa anlatılmıştı.

Mahkemede konuşmak bağlamında isteksiz

Assange ile ilişkilerinde, Leigh ve Harding'ın berbat geçmiş performansına rağmen, Assange'ın gazetecilik yaptığı için, sınır dışı ve ömürboyu hapis cezası alabileceği bu kritik noktada, ikilinin mahkeme salonunda, avukatları yerine konuşma yapacaklarını ya da başka gazetecilerin, onların “kötü niyetli”, “güvenilmez” olduğunu söylemesine karşılık seslerini doğrudan duyurmak isteyeceğini sanırsınız.

Leigh, Old Bailey'de ifade vererek, Assange'ın, muhbirlerin başına gelebilecek tehlikelere aldırmadığı iddiasını sürdürebilir, veya hafızasının onu yanılttığını söyleyebilirdi; veya yemekte, ne söylemiş olursa olsun, isimleri sansürlemeye çok dikkat ettiğini ifade edebilirdi.

Assange ve gazetecilik açısından bu tehlikeli durumu düşününce, Leigh'ın yapabileceği tek namuslu şey bu olurdu. İfadeni ver ve çapraz sorguya teslim ol. Bunun yerine, ABD avukatının, kendi sözlerini yorumlamasına ve Hakim Baraitser'in başka kimsenin buna meydan okumasına izin vermeyişini kabul etti; Leigh'in iddiası sanki gökten inmişti.

Assange destanındaki merkezi rolü gözönüne alındığında, Guardian gazetesi de, mahkeme salonunda konuşmakta ısrar edebilir, veya hiç olmazsa, Assange'ı koruyan editoryal makaleler yayınlayıp, onun haklarına yapılan hukuki saldırılara karşı ve gazeteciliğin geleceği için makaleler yayımlayabilirdi. Guardian'ın George Monbiot ve Owen Jones gibi “yıldız” solcu yazarları, okuyucularının kaygıları bağlamında toparlanıp gazetenin sayfalarında ve kendi sosyal medya hesaplarında bunları duyururdu. Bunun yerine, seslerini bile bir fısıltı ötesinde, sanki işlerini kaybetmekten korkuyormuşçasına yükseltmediler.

Bu kusurlar tek bir gazetecinin davranışı hakkında değil. Guardian'daki bir kültürü ve dolayısıyla, daha genel şirket medyasında, Assange'ın önemsediği tür gazetecilikten iğrenip uzak duran bir tavrı yansıtıyor; ki o gazetecilik gerçekten hakikatı arayan, bağlantısız ve rekabetçilikten ziyade ortak çalışmaya dayalı bir yaklaşımı yansıtıyor. Guardian, gazeteciliğin dışa kapalı bir kulüp, gazetecilere, okuyucu sürülerinin başrahibi gibi davranıldığı ve sadece şirket medyasının onların öğrenmesine izin verdiği şeyleri bilmesini istiyor.

Assange, 2011’de bu soruna vakıf oldu ve Mark Davis'e verdiği röportajda bunu şöyle anlattı (38.00 dakika):

Guardian ve New York Times gibi ahlaklı görünen kurumlar hakkında bir noktaya vurgu yapmak istiyorum. Guardian’da iyi insanlar var. Bir de tepede bir grup insan var ki, bunların menfaati başka yerde... Guardian ve New York Times gibi iki gazeteyi sürükleyen kendi iç ahlaki değerleri değil. Birleşik Krallıkta bir “eğitilmiş liberaller” grubu var. Eğitilmiş liberaller Guardian gibi bir gazeteyi okumak istiyor, dolayısıyla, bu pazarı karşılamak için ortaya bir kurum çıkıyor. Gazetenin içeriği, o kurumdaki insanların değerlerini yansıtmıyor, pazardaki talebi yansıtıyor.

Bu pazarın talebini de dolayısıyla, şekillendiren ahlaki değerler değil, ekonomik güç- bu gücün de, aynen siyasi seçkinlere ihtiyacı olduğu gibi medya seçkinlerine ihtiyacı var ki, ideolojik bir dünya görüşü oluşturup, o seçkinleri iktidarda tutabilsin. Assange bütün bu yapıyı yıkmakla tehdit etti. İşte tam da bu nedenle, eğer Assange hayatının geri kalan kısmını duvarlar arkasında geçirmek zorunda kalırsa, Guardian ve New York Times kurumları bunun için Donald Trump veya Joe Biden'dan daha fazla gözyaşı dökmeyecek.