#MeToo Danimarka’da: Kopenhag belediye başkanı istifa etti

-
Aa
+
a
a
a

Danimarka siyaseti taciz suçlamalarıyla sarsıldı. Fransa, öğretmen cinayetinin ardından seküler eğitimi konuşuyor. Çin, Covid’i gerçekten yendi mi? Ve Avrupa Adalet Divanı’nından geç gelen akademik özgürlük kararı. Buyrun Eurotopics bültenlerinden derlediğimiz Avrupa Ne Konuşuyor’a...

openhag Belediye Başkanı Frank Jensen’in hakkındaki taciz suçlamalarının ardından istifa etti.
Avrupa Ne Konuşuyor: 22 Ekim 2020
 

Avrupa Ne Konuşuyor: 22 Ekim 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

Danimarka'da #MeToo hareketi

Dünyada kadınların maruz kaldıkları taciz vakalarını yüksek sesle dile getirmesiyle başlayan ve sosyal medyada #metoo (ben de maruz kaldım) dalgasıyla yayılan hareket Danimarka’ya üç yıl sonra, şimdi ulaşmış gibi görünüyor. Bu kapsamdaki son gelişme, pazartesi günü ülkenin önemli siyasetçilerinden Kopenhag Belediye Başkanı Frank Jensen’in hakkındaki taciz suçlamalarının ardından istifa etmesi oldu.

Danimarka’daki #MeToo dalgası geçtiğimiz haftalarda bir televizyon sunucusunun üst düzey bir yönetici tarafından taciz edildiğini anlatmasıyla başladı. Bu açıklama, ülke gündemine bomba gibi düştü. Bunun ardından 701 medya çalışanı medyada cinsiyetçiliğe karşı bir bildiri yayımladı. Olay siyaset dünyasına da sıçradı. 322 parlamento çalışanı ve siyasetçi tacize maruz kaldıklarını ve Parlamentoda bu konuda bir soruşturma başlatılmasını istediler. 

Ve sonra ilk yüksek düzey istifa haberi geldi. Merkez sol bir parti olan Sosyal Liberal Parti’nin lideriMorten Østergaard parti içindeki taciz şikayetlerinin merkezinde kendisinin olduğunu kabul ederek görevinden ayrıldı.

Bu arada eşitsizliğin diğer alanları da tartışılmaya başlandı. Danimarka'nın en büyük 1000 şirketinin sadece 69'unun başında bir kadın olduğu belirtilirken gazetelerde şöyle yazıldı:

Cinsiyetçilik tartışmasını, yönetici kademelerinde kadınların eksikliğinden ayırmak mümkün değil, ikisi birbirine bağlı.

Geçen pazartesi günü ise 2010’dan bu yana Kopenhag belediye Başkanı olan Frank Jensen istifa etti. Jensen aynı zamanda iktidardaki Sosyal Demokrat Partinin Genel Başkan Yardımcısı. 

Birden fazla kadın, Jensen’a çeşitli organizasyonlarda kendilerine istemedikleri şekilde dokunduğunu suçlamasını yöneltmişti. Jensen istifası sırasında kadınlardan özür dileyerek şöyle dedi:

“Ben kendim, kötü sağlıksız ama aynı zamanda partimizdeki eski e köklü bir kültürün parçası oldum. (...) Sorunun bir parçası olmaktan çözümün bir parçası olmaya doğru gitmek istiyorum.” 

Bu arada tüm bu gelişmelerin nereye evrileceği konusu da tartışılıyor. Kimileri bu erkekleri affetmek de mümkün olmalı diyor. Politiken'in genel yayın yönetmeni Christian Jensen, şöyle yazmış örneğin:

Bu savaşta dürüst şekilde doğru tarafta durmak isteyenler için itiraf, özür ve bağışlanmanın da yeri olmalı. Bu nedenle Østergaard ve Jensen'in sahneden inmeleri, hata yapmış her erkeğin aynı şekilde veda etmesi gerektiği anlamına gelmiyor.

Bu yazarla hemfikir olmayan çok sayıda kadın var. Danimarka taciz vakalarını yoğun şekilde tartışmaya devam ediyor.

Fransa’da öğretmen cinayeti

Geçen hafta Paris’te yaşanan öğretmen cinayeti hem Fransa’yı hem Avrupa’yı ciddi şekilde sarstı. Bir ortaokulda öğretmen olan Samuel Paty, derste Muhammmed Peygamber karikatürlerini göstermesinin ardından başı kesilerek öldürüldü. Paty ifade özgürlüğünü konu alan bir derste bu karikatürleri göstermiş, dersten önce de isteyen öğrencilerin sınıftan çıkabileceğini söylemişti. Katil, 18 yaşında Moskova doğumlu bir Çeçen ve olaydan sonra polislerce vurularak öldürüldü. 

Cinayetin ardından binlerce Fransız sokaklara çıktı, hem öğretmeni andı hem de cinayet protesto etti. Gösterilerde “Je suis prof” yani “ben öğretmenim” pankartları taşındı.  

Fransa’da ve Avrupa’da bu cinayet tartışılırken öne çıkan konulardan birisi de öğretmenlerin ve “seküler eğitimin” korunması. Fransa’dan Libération gazetesinden bir yorum şöyle: 

Cuma akşamı okul kalbinden vuruldu. ... Okul, teröristler için bir tür nefret objesi: İfade özgürlüğü, bilgi, bilim, tartışma, paylaşma, kültür, özgür iradenin öğrenilmesi, eleştiriye açık olmak, farklılıklara rağmen birlikte yaşam, adı ne olursa olsun tek bir [kutsal] kitap yerine kitaplar. Conflans-Sainte-Honorine banliyösündeki İslamcı terörist işte bütün bu değerlere saldırdı.

İtalya’da La Repubblica gazetesinde bir köşe yazarı, seküler toplumlar ile İslamcılar arasındaki çatışmanın sahnesinin okul olmasından endişeli.

Radikal İslamcılık için tek doğru öğreti, gökyüzünden inen Tanrı'nın kelamıdır. ... Fransız geleneğine göre ise okul, 1905'ten beri cumhuriyetin kaynaşma potasıdır. Sınıfların duvarlarını boş bırakarak, öğrencilerin bilgi ve vicdanının herhangi bir Tanrının gözetimi altında değil de, özgür bir ortamda gelişmesini isteyen seküler devletin kalbidir okul.

Covid bir tek Çin’de mi bitti?

En azından resmi sayılara bakılacak olursa Çin'deki bulaş oranı son derece düşük düzeylere geriledi. Altın Hafta tabir edilen zaman diliminde milyonlarca Çinli ulusal bayramlarını kutladı, seyahate çıktı. Bu tablo Avrupa’dan şaşkınlıkla izleniyor.  

İsviçre’den Corriere del Ticino gazetesinden bir yorumcu şöyle tarif ediyor tabloyu:

Son fotoğraflara bakıldığında insan bu ülkenin başka bir gezegende olup olmadığını düşünüyor: İnsan kitleleri Pekin, Şanghay ve diğer metropollerin sokaklarında dip dibe, Çin Seddi boyunca uzun konvoylar oluşturuyor; sosyal mesafe sıfır, maske opsiyonel. Tüm ülkeyi sarmış seyahat ve alışveriş patlamasından hiç bahsetmeyelim bile. ... Yani Avrupa ekonomileri ikinci bir eve kapanma vakası yaşamamak için mücadele verirken, bilhassa tıbbi-sıhhi ürün ihracatlarının şiddetli artışı ışığında Çin'in GSYH'sinin 2020 yılında artmasını bekleyebiliriz.

Geç gelen akademik özgürlük kararı

Avrupa Adalet Divanı, 2017 yılında Macaristan'da yapılan Yüksek Öğrenim Yasası’ndaki değişikliklerin, AB yasalarına aykırı olduğuna hükmetti.  Yasal düzenleme, yurtdışı merkezli üniversiteler için bazı şartlar getirmiş ve aslında fiilen sadece ABD'li milyarder George Soros'un kurduğu Orta Avrupa Üniversitesi’ni (CEU) hedeflemişti. Ve sonuçta da Orta Avrupa Üniversitesi Macaristan’ı terk edip Viyana'ya taşınmak zorunda kalmıştı. 

Orta Avrupa Üniversitesi Rektörü Michael Ignatieff, Financial Times'a bir yazı yazarak şunları dile getirdi. 

Hüküm maalesef geç geldi, zira üniversite eğitim faaliyetlerinin büyük bir kısmını Viyana'ya taşımak zorunda kalmıştı. Ancak hüküm yine de emsal teşkil edecek bir karar, zira Avrupa'da başka hükümetleri, özgür kurumlara benzer saldırılarda bulunmaktan alıkoyacaktır.

Bu haftalık Avrupa Ne Konuşuyor’dan bu kadar. İnternet sitemizde çok daha fazlasını bulabilir, bizi Twitter ve Facebook’tan da takip edebilirsiniz.