No.458 - Demokrasi mi Güçlü, Pazarlama mı?

-
Aa
+
a
a
a

Her şey ne kadar hızlı değişiyor. Gelecek hafta Irak'ın istila ve işgalinin başlangıcının ikinci yıldönümü. İki sene önce, bu işgalin sebebi, Saddam diktatörlüğünün elinde hepimizi tehdit eden korkunç silahlar bulunması idi. Ve bir de, Irak'ın El Kaide terör şebekesiyle bağlantıları bulunması tahmini. Geçen sene, bu gerekçeler değişti. Bize Beyaz Saray'dan bildirilen yeni gerekçe, ABD Başkanı'nın Irak'a, Ortadoğu'ya ve hatta dünyanın tamamına demokrasi getirme yolundaki mesihvari bir vizyona sahip olmasıydı. ABD ve İngiltere'nin bu –  neredeyse –  ilahi vizyonun ışığında hareket ettikleri konusundaki tek kanıt, Noam Chomsky'nin dediği gibi, "liderlerimizin bunu ilan etmiş olmaları"ydı. "Başka kanıta ne hacetti?" Bu vizyonun ilanıyla hemen hemen aynı tarihte Amerikalıların Bağdat'ta yaptırdığı bir kamuoyu yoklamasına göre Bağdatlılar aynı kanıda değildi maalesef: Daha doğrusu çoğunluk, ülkelerinin işgalini ABD'nin Irak doğal kaynaklarını kontrol etmek ve burada üsler kurararak Ortadoğu bölgesini kendi çıkarlarına göre yeniden düzenleme isteğine bağlıyordu. Ankete göre ABD'nin işgal amacının Irak'a demokrasi getirmek olduğu kanısında olan Bağdatlıların oranı yüzde bir idi! Ama, o yüzde birin yarısı da, Amerikalıların demokrasi istemekle birlikte, "ABD baskı ve nüfuzu olmaksızın" Iraklılara kendi demokrasilerini kurup yönetme hakkını tanımayacağını ifade ediyordu. (Noam Chomsky, Imperial Presidency: Strategies to Control the Great Beast, Zmag, Şubat 2005)

 

Herşey büyük bir hızla değişiyor. Yeni yılın ilk ayında ABD dış politikasının bir kez daha yeniden etiketlendiğine şahit olduk ve Irak'ta işgalcilerin işgale karşı çıktığını öğrendik! New York Times köşe yazarı ve dünya mimarisini ABD'ye göre yeniden kurmanın teorisyeni Friedman'a göre "Ezici çoğunluk, Baasçı faşistlerin ve cihadilerin arzularına karşı ABD yardımı ile demokrasiyi inşa etmeye çalışıyor"du! Ve bu, Berlin duvarının yıkılıp Komünizmin çökmesine benzer bir domino etkisi yaratıp bir "Arap Baharı"na yol açmıştı. (Zikreden, Naomi Klein, Can Democracy Survive Bush's Embrace?, Nation, 11 Mart 2005)

 

Irak'ta yok yere öldürülen yüz binden fazla insan, dümdüz edilen Felluce'de ve Ebu Garip'te işlenen savaş ve insanlık suçları, sürüp giden ve durmadan uzatılan olağanüstü hal, yayınına asla izin verilmeyen El Cezire televizyonu, nüfusun yüzde 15'ine sahip olduğu halde, Meclis'te yüzde 27 oranında sandalye verilen ve Şii koalisyonuna seçimde salt çoğunluğu elde etmesine rağmen Kerkük şantajıyla hükumet kurdurmayıp ülkeyi düpedüz "rehin almasına" ruhsat çıkarılan Kürtler... Lübnan'da tıpkı Irak'ta olduğu gibi laikleri ve ılımlı dincileri zayıflatıp köktenci grupların gücünü artıran, Hizbullah'ın 4 milyonluk ülkede en az yarım milyonluk dev gövde gösterilerini tamamen görmezden gelen, ülkede büyük bir iktidar boşluğunu doğurarak yeni bir iç savaşı kuvvetli ihtimal haline getiren, Suriye'yi ise iç savaş olmasa bile ardından gelecek total kaosa doğru iten... Arafat'ın ölümünden, Hariri'nin katlinden ABD'ye pay çıkaran, yani mezarlıktan demokrasiye köprüler kuran, kısacası bütün bunları "özgürlük ve demokrasi" logolu ambalaj kağıdı ile sarılıp sarmalayan bir dış politika bütünü...(Klein, agy; Uri Avnery, The Next Crusades, Zmag, 8 Mart; Robert Fisk, What the Lebanese Fear Most ..., Independent, 13 Mart)

 

"George W. Bush demokrasinin tiranlığı altetme gücüne sahip olduğunu söylemekten hoşlanıyor. Haklı. Tarihin en güçlü kurtarıcı fikrini boş bir pazarlama çalışmasına sarıp sarmalamak işte tam da bu yüzden müthiş tehlikeli... Özgürlük ve demokrasiyi, Bush'un ölümcül kucaklamasından kurtarıp, bu amaçlar uğruna onyıllardır mücadele eden Orta Doğu hareketlerine iade etmeliyiz," diyen Klein'a katılmamak elde değil. Keza, "Ortadoğu'da yürüyüşe geçen demokrasi değil, ABD ordusu. Yönlendirilmiş seçimler, Batı yanlısı rejimleri desteklemek için bulunan son numara" diye yazan Guardian muhabiri Seumas Milne'e de...

 

Devamı haftaya...