Kadınlardan farkındalığa davet

-
Aa
+
a
a
a

7 Mart 2008

NAYAT KARAKÖSE- SARKİS GÜREH Kuruçeşme Kilisesi başkanlığının yanı sıra SEV Vakfı’nda yöneticilik yapan İrma Polat:“Hakkımızı aramayı bilelim”İrma Polat yaklaşık yirmi yıl önce Tıbrevank Lisesi’nin Madağ ortamından etkilenerek cemaate demir atmış ve aktif olarak çalışmaya başlamış bir yöneticimiz. Şu anda Kuruçeşme Kilisesi başkanlığının yanı sıra SEV Vakfı’nda görev yapıyor. Kendisi yenilikleri takip eden, eksiklikleri iyi gözlemleyen ve hâlâ “Ne üretebilirim?” diye düşünen, yeni projelerin heyecanı içinde olan bir yönetici. • Ne zamandır cemaatte aktif olarak çalışıyorsunuz? Beni yöneticiliğe ilk sokan Patrik Karekin’dir. Daha sonra SEV Vakfı kuruldu, kurulduğu zaman yönetimde 12 bey vardı. Açıkçası biraz tereddüt ettim fakat Patrik benim girmemi istedi, ben de onu kıramadım. SEV Vakfı’nda hızımı aldım, Madağ başkanlıkları yaptım. Kuruçeşme Yerevman Surp Haç Ermeni Kilisesi Vakfı’nın yönetici sıkıntısı vardı. Garo Atan’la birlikte yönetici olmak istedim ama o çekilince başkanlık bana kaldı. • Başkanlık yapmaktan çekinmenizin sebebi neydi? O dönemde hiçbir vakıfta kadın başkan yoktu. Kuruçeşme biraz tutucu bir semtti, bir kadının yönetici koltuğuna oturması alışılagelmedik bir durum olacaktı. Daha önce kadınlar kolu başkanlığı yapmış olsaydım kolay kabul edebilirdim ama doğrudan vakıf başkanlığı teklifi gelince tecrübelerime rağmen bazı çekincelerim oldu tabii. Şu an yönetim kurulumuzdaki altı üye arasında tek kadın benim. • SEV Vakfı’ndan bir yönetici olarak, eğitimdeki en büyük eksikliğimizin ne olduğunu düşünüyorsunuz? Şu an en büyük eksikliğimiz öğretmen açığımız. Sınıf öğretmenliğine talep yok, öğrencilerimiz üniversite sınavında tercihlerini yaparken başka alanlara yöneliyorlar. Bu da okullarımız için sıkıntı yaratıyor. • “Yoruldum” dediğiniz oluyor mu? Ne yapıyorsam seve seve yapıyorum. Yerimi gençlere bırakmak istiyorum. Biz yine arkada olalım ama artık önde gençlerimiz olsun. • Madağlara gitmeye ne zaman başladınız? Surp Haç Tıbrevank Lisesi Vakfı’nın Madağ davetiyesi gelmişti yirmi küsür yıl önce, ilk o zaman Madağ’a gittim ve ortamdan çok etkilendim. O zamanlar sanıyorum ki davetiyesiz gidilmiyor... Davetiye gelmeden gitmiyordum. Sonra öğrendim ki davetiyesiz de gidilirmiş. • Madağ tertip heyeti başkanlarının kadın olması ne gibi bir fark yaratır? Bugüne kadar Samatya’nın, Kumkapı’nın, Topkapı’nın tertip heyetlerinde bulundum. Karagözyan’ın ilk kadın Madağ başkanı bendim. Kadın olmanın faydasını görüyorsun, daha girişken oluyorsun ve seni kırmak istemiyorlar; katılımı artırmada etkili oluyor kadın olmak. • Vakıf yönetimlerinde kadınların da yer alması niçin önemli? Çünkü kadınlar daha ılımlıdır, gergin bir durumda insanları yatıştırabilir. Topkapı çok güzel bir örnek; orada kadın yöneticiler fazla ve kadınların gücü bir okulumuzu kapanmaktan kurtardı. İnşallah devam ederler. • Vakıflar kanununu nasıl yorumluyorsunuz? Ben çok umutluyum; ilk defa içim rahat, başından beri inanıyordum. Elimizde olanları iyi değerlendirirsek bizlerin hiçbir sorunu kalmaz. Dahi çocuklar yetiştirebiliriz, okullarımız kapanmaz, çocuklarımızı dışarı da yollarız, belki ilerde milletvekili de çıkarabiliriz. Avukatlarımız çoğalsın istiyorum, ilerde mecliste avukat olan milletvekillerimiz olsa, bizlerin hakkını savunsa çok iyi olur. Bu yüzden eğitime çok önem vermeliyiz. Haklarımızı da aramayı bilelim. Sessiz kalınca başımıza daha kötü şeyler geliyor. Yanlış yollara sapmadan, dürüstçe hakkımızı aramamız lazım. Kadınların çoğunlukta olduğu Topkapı yönetiminden Nıvart Barın: “Büyük aşama kaydettik” “Kadınların, geçmişten günümüze, büyük aşamalar kaydettiği görülüyor. Geçmişe baktığımızda, evde oturan, çocuk bakan, erkeğe bağlı kadın profiliyle karşılaşıyoruz. Aileleri ve çevre tarafından ezilmiş, duyguları ve kişilikleri hep bastırılmış kadınlar. Kendi ailemden yola çıktığımda bu tablo daha belirgin bir hal alıyor: Büyükannem ile annem, annem ile ben, hatta ben ve kızımın yaşamlarını kıyasladığımda aşılan yolu daha iyi görebiliyorum. Büyükannem “Evde erkek ne derse o olur” derdi. Haklı olduğu zamanlarda bile kendini savunamazdı. Annem kendini koruyabilen, hakkını savunabilen ve kendine güvenen bir kadındı. Kızım ise erkeklerle aynı haklara sahip olmak istiyor, bunun için mücadele ediyor. Günümüz kadınlarının konumu eskisinden çok farklı. Kendine güvenen güçlü kadınlar görüyoruz. Ekonomik ve sosyal hayatta daha çok söz sahibiler. Tabii bu uzun mücadelelerin sonucunda gerçekleşti. Ben bir vakıf yöneticisi olarak daha çok kadının vakıf yönetimlerinde yer almasını arzu ediyorum. Vakıfların uzun geçmişine rağmen, kadın yönetici olarak vakıflarımızda görev almak oldukça yeni bir şey Ermeni toplumu için. Ağırlık hâlâ erkeklerde ama onlar da bu durumu benimsediler, beni ve arkadaşlarımı çok desteklediler. Kadın duyarlılığıyla görevimi yapıyorum; mesela Topkapı Levon Vartuhyan Okulu’nda okuyan çocukların kahvaltı ve öğle yemekleri için menüler hazırlarken alınacak protein miktarını hesaplıyoruz. Okulun veya kilisenin ihtiyaçlarını tespit ediyoruz, araştırma yapıyoruz ve en uygun olanı seçip tasarruf sağlıyoruz. Kadınların toplum yaşamında daha fazla yer alması, toplumun gelişmesini sağlar ve kadınların kendilerine duyduğu özgüveni artırır. Bu yüzden Ermeni toplumunda kadın yöneticilerin sayısı artmalı diye düşünüyorum.” Topkapı Vakfı Yöneticisi Markrid Nalbantkazaroğlu:“Kızlarımızın eğitim düzeyi yükseliyor” “Evli ve iki çocuk annesi bir kadın olarak ben, kadınların hayatlarının her aşamasında üretken olması gerektiğine inanıyorum. Çocuklarım olduktan sonra, önceliğim onların gelişimi ve eğitimi oldu. Fakat çocuklarımı büyütürken başta okul aile birlikleri olmak üzere, cemaat işlerinde aktif olarak çalıştım. Bugün hâlâ Topkapı Okulu yönetiminde çalışarak, çocuklarımızın geleceği ve dolayısıyla toplumumuzun geleceği için çaba sarfediyorum. Bu çalışmalarım sırasında gözlemlediğim ve beni en çok sevindiren şey, kızlarımızın eğitim seviyesinin giderek yükseliyor olması. Bence gerek çalışma hayatı içerisinde gerek sosyal sorumluluk anlamında aktif ve üretken olan anneler, çocuklarına da çok iyi örnek oluyor ve çok daha sağlıklı, kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler yetiştiriyorlar. Kadınlar ne kadar güçlü olursa içinde bulundukları toplum da o kadar güçlü olur. Bir cemaat vakfında görev alan bir kadın olarak en büyük arzum, tüm yönetimlerde en az iki tane kadın üyenin olması. Kadınların farklı bakış açılarının yönetimlerin çok daha verimli çalışmasını sağlayacağına inanıyorum. Herkesin Kadınlar Günü kutlu olsun.”

http://www.agos.com.tr/index.php?module=news&news_id=7181&cat_id=18