İklim Değişikliği, Politika ve Eylem

-
Aa
+
a
a
a

10/10/10 eyleminden hemen sonra AKnews'un Ömer Madra ile yaptığı söyleşi:

 

İstanbul, 17 Ekim

 

AKnews 

 

Yıllardır her platformda, televizyonlarda, açık oturumlarda sürekli küresel iklim değişikliğinin, geri dönülmez bir noktaya doğru hızla gittiğini söyleyip duruyorsunuz. Yıllardır söylediğinize göre, büyük ihtimalle de o riskin içindeyiz artık. Bundan sonraki süreçte ne olacak, siz ne olmasını bekliyorsunuz?

 

Felaket tellallığı yaparak, “Dünya kötüye gidiyor, mahvoluyoruz,” filan demek istemiyoruz, ama iki sene önce, 2008’de dünyanın önemli 9 üniversitesinden ve bu konuda en önde gelen bilim insanlarından bir grup, “tipping point” dedikleri “devrilme noktası aşıldığı takdirde, iklim değişikliği artık kendi dinamiğiyle hareket ediyor ve kontrolden tamamen çıkıyor” dedi. Yani o makale tayin edici bir önem taşıyor. “İnsanlık İçin Hedef Nedir?” başlığını taşıyordu ve yüz binlerce yıllık iklim tarihi verilerine, ölçümlere ve de modellemelere göre, atmosferdeki karbondioksit miktarı için 350 ppm’in alt limit olduğu ortaya çıktı. Bu yeni bir yere götürdü bizi. 350 ppm’i geçmişiz zaten; şu an 390 civarı falan, ya da 392.

 

Nedir bu 350?

 

350 ppm, atmosferde bulunan milyonda karbondioksit parçacık sayısı. Bu da demek oluyor ki, başta kömür olmak üzere fosil yakıtları artık durdurmak zorundayız. Bütün termik santralleri en geç 20 yıl içinde durdurmalı ve kapatmalıyız ve bir tane bile yenisini yapmamalıyız. Yani petrol ve kömürün doğada kalması gerekiyor. Bir de diğer kumul petrolleri filan var; Kanada’da çıkartılıyor ki o da korkunç bir çevre tahribatı ve inanılmaz bir yıkım yapıyor. Tabii bütün bunlara ek olarak, bir de yer altındaki fosil yakıtın çıkarılmasının durdurulması gerekiyor. Buna da hiçbir hükümet yanaşmıyor, biz de bunu yaptırmaya çalışıyoruz.

 

Şu anda, bırakın bundan vazgeçmeyi, Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya ve Kuzey Kutup sahasında da petrol ve doğal gaz anlamında ciddi yatırımlar söz konusu. Meseleye buradan bakınca karamsar olmalı mıyız?

 

Karamsar olmamanın tek yolu bu hareketi büyütmek. NASA'dan James Hansen’in bu konuda söylediği çok hoş bir laf var ki o yeterli: “Yerçekimi kadar kuvvetli bir kanun var ki, fosil yakıtlar en ucuz enerji olduğu sürece kurtuluşumuz yok.” Çözüm, şirketlerin başına çöküp, madenin başında ya da petrolün geldiği limanda ağırlık koyup fiyatlarını arttırmak ve elde edilecek bütün geliri de bire bir halka intikal ettirmek; herkesin hesabına, bankamatiğine yatırmak yani. O zaman halk kendisi zaten bu gerçeği göreceği için, tüketim alışkanlıklarını değiştirecek, tasarruflu yaşamaya başlayacak, enerji tasarruflu farklı bir hayat tarzı uygulayacak. Bunu yaptırabilmenin de tek yolu, bu tarz baskılar.

 

Siz bir medya mensubusunuz ve insanları bu konularda en çok bilinçlendirecek belki de en etkili ortam medya. Ancak öte yandan biliyoruz ki medya da hükümetler ya da büyük şirketler tarafından baskılanıyor ya da manipüle ediliyor. Bu çevrecilerin işini zorlaştırmıyor mu?

 

Zorlaştırıyor tabii, ama zaten medyanın da ölümüne tanık oluyoruz. Dünyanın her tarafında medya can çekişiyor; bitmiş durumda, iflaslar yaşanıyor. Reklam alabilmek uğruna çeşitli taklalar atıyorlar, ama yine de alamıyorlar ve bir çöküntü halindeler. Örneğin New York Times’ın ve pek çok televizyonun da durumu kritik. Ve bu ileri sürdükleri gibi internet yüzünden falan da değil, internette bir şey kaybettikleri yok henüz. Bu durumda “vatandaş gazeteciliği” yapabiliriz, mesela bizim yıllardır sürdürdüğümüz “Açık Gazete”miz var ve Açık Radyo olarak da fena değiliz. “Bianet” gibi oluşumlar ve yine Amerika’da da “Demokrasi Ağı” gibi hareketler var.

 

Siyasi gerçeklik başka bir şey, jeofizik realite tamamen farklı bir şey. Örneğin Ortadoğu’da ya da fosil yakıtların çıkarıldığı ve tüketildiği başka yerlerde güneş, rüzgâr gibi muazzam doğal ve temiz enerji kaynakları mevcut. Ama bu konuda hiçbir yatırım yapıldığını görmüyoruz maalesef.

 

Geçenlerde bütün dünya çevre hareketlerinin aynı anda gerçekleştirdiği ve 350 hareketinin organize ettiği “10-10-10” eyleminden önce bir önemli haber çıktı medyada. Dünyanın son bin yılın en soğuk kışına gireceği yönünde ve tamamen asparagas bir haberdi.

 

Polonyalı meteorologlara dayandırılan bir haberdi.

 

Hiçbir bilimsel tabanı yok. Ve haber tek bir yerden kaynaklı. Ayrıca hangi Polonyalılar ve üstelik de hangi meteorologlar. Meteoroloji en fazla yedi gün tahmin yapabilir. İklimse on binlerce yıllık bir süreçteki hava değişimleri demek. İşte bu enerji lobilerinin işi. Bu lobiler bu iş için yılda 2.5 milyar dolar harcıyor. ‘Thinktank’ler yaratıyor, bütün senatörleri ve herkesi satın alıyorlar. Ama bütün bunlara rağmen sonunda biz galip gelmek zorundayız, yoksa yaşanacak bir dünya olmayacak.

 

Siz “68 Kuşağı” olarak tabir ettiğimiz kuşağın bir ferdi olarak, dünyanın siyasi ve alternatif hareketlerinin yoğun olarak yaşandığı ve kitleselleştiği bir dönemi de yaşadınız. Bugüne baktığınızda, alternatif hareketler yaratılması konusunda toplumlar daha mı duyarsız sizce?

 

Ben galiba genel kanının aksine her kuşağın bir öncekinden daha iyi olduğu kanaatindeyim. Her kuşak kendi babasını beğenmez ve haklıdır aslında. Ben geçen hafta 350 hareketinin organize ettiği 10- 10-10 eyleminin, yeryüzünün görmüş olduğu en büyük siyasi hareket olduğunu düşünüyorum. 188 ülkede ve 7 bin iki yüz küsur noktada aynı anda... Bu akıl almaz bir şey. Artık günümüz için tek umut da budur. Biraz sivil itaatsizlikle karışık doğrudan eylemler. Değişim bundan gelir.

 

Son olarak, fosil yakıtların enerji kaynağı olarak tercih edilmesinin sebebinin görece ucuz maliyetle elde edilmesi olduğundan bahsedilir. Türkiye’de, başta Hasankeyf ve Munzur Vadisi olmak üzere birçok baraj ve hidroelektrik santrali yapılmak isteniyor. Ancak sonuçta üretilecek enerjiyle karşılaştırıldığında hiç de ucuz bir maliyetin söz konusu olmadığı anlaşılıyor. Buradaki mantık nedir sizce?

 

Türkiye’de gerçek anlamda enerji politikaları yok zaten. Burada tamamen en kolay yoldan büyümek söz konusu. Çoğunun hiç umurlarında değil gelecek kuşakları düşünmek filan. 4-5 senelik iktidarları önemli. 47 adet termik santral var, derhal yasaklanması gerekirken ruhsatı alınmış ve yapılması düşünülen. Bin iki yüzün üzerinde hidroelektrik santrali ve ayrıca Meclis’ten apar-topar geçirilen ve Rusya’yla yapılması düşünülen nükleer santraller var. Yani bütün bunlardan dişe dokunur bir şey elde edebilmeniz için onlarca veya yüzlerce yapmanız gerekiyor.