Haftanın Sergisi 7

-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Sergisi – 7

 

Şerif Erol: Neler var gündemde, galiba yeni açılan sergiler var değil mi?

 

Haldun Dostoğlu: Evet, bugün 3 tane sergi açılıyor. Bir tanesi Yapı Kredi Kazım Taşkent Galerisi’nde. Ömer Uluç yeni dizisini gözler önüne seriyor, dizinin adı da ‘Gözler’ zaten. Resim ve heykelleri birarada yer alıyor. Kendisi de ‘Resim + Heykel + Nesne’ sergisi diye adlandırmış sergisini, bir de alt başlık koymuş: ‘Kötü ve Aşık Gözler’. Bunu izleyeceğiz (22 Kasım’a kadar), haftaya belki bu sergiden söz etmek, konuşmak fırsatı bulabiliriz.

Teşvikiye’de İlayda Galerisi’nde ‘Fark-ı Mahsus’ adıyla bir grup sergisi açılıyor (30 Kasım’a kadar).

Fransız Kültür Merkezi’nde de enteresan bir sergi açılışı var, Muammer Yanmaz’ın fotoğraf sergisi, serginin adı ‘Kırk İstasyon’. Hepimizin malumu, Paris’te sanatçı çevresinden, bilim çevresinden oldukça fazla Türk yaşıyor. Bu Türkler’in 40 tanesini seçmiş Muammer Yanmaz ve kendi seçtikleri metro istasyonlarında onların fotoğraflarını çekmiş. Dolayısıyla biz 40 Türk’ün, Paris’in farklı istasyonlarında çekilmiş fotoğraflarını izleyeceğiz bu sergide. Bu da ilginç bir sergi olabilir. Bu sergi bugün açılıyor, 22 Kasım’a kadar sürecek.

 

Tabii biz geçen haftaki programımızda bir konuyu atladık, ya da haberimiz olmadı; biz geçen hafta programımızı yaparken Avni Arbaş’ı kaybetmiştik, dün de -bir ailenin başına gelebilecek en büyük şanssızlıklardan biri galiba- Avni Beyin biliyorsunuz torunu da  aramızdan ayrıldı. Avni Beyin ölümünden bir hafta kadar önce Artisan Sanat Galerisi’nde 10 Ekim’de bir sergisi açılmıştı. Bu sergi 31 Ekim’e kadar sürüyor, belki uzatmak imkânını bile düşünebilir Artisan Sanat Galerisi, bu yaşanan çok özel durumlar çerçevesinde.

 

Avni Arbaş

Avni Arbaş, hepimizin malumu 1910’ların başında doğan kuşaktan, Leopold Levi’nin öğrencisi olmuş. Güzel Sanatlar Akademisi’nden bir grup sanatçı savaşın hemen ardından İstanbul’u terk edip Paris’e yerleşiyorlar ve ömürlerinin çok önemli bir kısmını, sanat üretimlerinin çok önemli bir kısmını orada gerçekleştiriyorlar. Avni Bey de bunlardan biri.

Yalnız Avni Beyin diğerlerinden ayrılan önemli bir özelliği var. Bütün diğer sanatçılar, yani aynı yıllarda Paris’e giden sanatçılar, ki 40’lı yılların sonu, savaşın hemen arkasından 1946-49, hatta en son Hakkı Anlı gitmiş galiba 1952’de, ilk giden de Avni Arbaş, 1946 Eylül’ünde gitmiş, dediğim gibi ömrünün çok önemli bir kısmını orada geçirmiş. Diğer giden bütün sanatçılar Nejat Derim, Mübin Orhon, Selim Turan, Hakkı Anlı o günlerin Paris ortamının gündeminde olan ve çok sıcak bir sanat akımı halinde ortalığı kasıp kavuran soyut resme, soyut resim sevdasına dalmışlar ve ömürlerinin çok önemli bir kısmını da, hatta Mübin Orhon ve Nejat Derim neredeyse tamamını soyut alanda kalarak sürdürmüşler. Selim Turan'ın Türkiye’ye döndükten sonra figüratif resimlerle bir iki denemesi oluyor. Hakkı Anlı’nın da öyle ama Avni Bey zerre kadar soyutla ilgilenmemiş. Türkiye’de ne yapmakta ise İstanbul’da Leopold Levi atölyesinde, ardından o resmi geliştirerek, çeşitlendirerek sürdürmüş. Çok istikrarlı, kendi içinde bir iç tutarlılığı var. Kendisi ile yapılan söyleşilerde de, bunun kendisini çok dengede tuttuğunu, mutlu ettiğini söylüyor. Öyle gelip geçici sevdalara kapılacak bir ruh hali, karakter yapısı olmadığını da ifade ediyor. Kendi açısından baktığımızda da belki Avni Beyi haklı bulmak hiç de yanlış olmaz.

 

ŞE: Ölümünden birkaç gün önce sergi vesilesi ile Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir yazıda, Ferit Edgü’nün Avni Arbaş’la ilgili yazdıklarından genişçe alıntılar vardı. Orada Ferit Edgü de Avni Arbaş’ın aslında en başından beri yapmak istediği resmi çok iyi bilen ve hep bunun üzerinde ilerleyen bir ressam olduğunu vurgulamıştı.

 

HD: Demek ki bizim tespitimiz de çok farklı bir yerde değil. Dolayısıyla bu haftayı Avni Beyin sergisine ayırmış olalım ve dinleyicilerimizden Avni Arbaş’ın yaşamdayken açılan ve sergi açıkken kaybettiğimiz sergisini önerebiliriz. Artisan Sanat Galerisi’nde, Şakayık sokakta, Nişantaşı’nda 31 Ekim’e kadar da açık bu sergi.

 

(23 Ekim 2003 tarihinde Açık Radyo’da Açık Dergi programında yayınlanmıştır.)