Haftanın Kitapları: 22.06.2011

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

Robert J. Sawyer

Hominids – İnsansılar

çev. Petek Tozan

Abis Yayınları, 2011, 386 s.

Robert J. Sawyer ismi yabancı gelmeyebilir; özellikle de bir dönem televizyonda bir hayli ilgi gören Flashforward isimli dizinin, onun aynı adlı romanından uyarlandığını söylersek... Hatırlanacaktır, bir anda dünyadaki bütün insanların 2 dakika 17 saniye boyunca baygın kalmasıyla başlıyordu dizi ve bu baygın kaldıkları süre boyunca yine bütün insanlar 6 ay sonraki hayatlarında neler olduğunu, yani 29 Nisan 2010 günü ne yaşadıklarını bir rüya gibi görmüşlerdi. Başta bir kısım FBI ajanı olmak üzere, dünya üzerinde birçok kişi bu olayın neden olduğunu anlamaya ve 29 Nisan'da ne olacağını bulmaya çalışmaları şeklinde ilerliyordu Flashforward dizisi. Robert J. Sawyer’ın bu romanı da daha önce, yine Abis Yayınları tarafından Türkçede yayımlandı (çev. Petek Tozan, 2010).

Hominids – İnsansılar romanında Sawyer, özellikle son dönemde popülerliği artan, romanlarda, televizyon dizilerinde ve filmlerde sıklıkla rastlamaya başladığımız bir temel üstüne kurmuş hikâyesini; paralel evrenler. İki “insan türü” anlatılıyor; bir tarafta “bizim” oluşturduğumuz medeniyet var, diğer tarafta da bilimsel ve kültürel açıdan bizimkiyle kıyaslanacak kadar ilerlemiş olan Neanderthal medeniyeti yer alıyor. Neanderthal bir fizikçi olan Ponter Boddit’in, bir deney esnasında farkında olmadan iki dünya arasındaki engeli aşıp kendisini bir anda bizim dünyamızın içinde bulmasıyla başlıyor olaylar ve devamı da hep bu iki paralel evren ekseninde ilerliyor. Paralel evrenler arası bu geçiş, her iki tarafı da etkileyecektir...

Robert J. Sawyer’ın 2003 Hugo Ödülünü kazanan bu romanı aslında aynı zamanda bir üçlemenin de ilk kitabı. Yazarın “Neanderthal Paralaks” üst başlığını taşıyan bu üçlemesinin Hominids – İnsansılar dışındaki diğer kitapları da Humans (“İnsanlar”) ve Hybrids (“Melezler”) isimlerini taşıyor. Umarız Abis Yayınları üçlemenin diğer kitaplarını da yakın bir zaman içerisinde yayımlar...

Will Self

Büyük Maymunlar

çev. Sıla Okur

Ayrıntı Yayınları, 2011, 432 s.

Genel olarak satirik, grotesk ve fantastik bir anlatım tarzına sahip olduğu söylenen Will Self’in, bütün bu özelliklerini Büyük Maymunlar romanında bulmak mümkün. Büyük Maymunlar’da bir ressam olan Simon, bir sabah, şempanzelerin bilinçli varlıklar, insanların ise şimdiki maymunlar gibi olduğu bir dünyaya açar gözlerini. Bu durumu ilk başta bir gece önce içtiği içkilere ve aldığı uyuşturucuya yorsa da, bir grup “kıllı” psikiyatrın onun kendini insan sanma sanrısını tedavi etmek üzere başına toplandığını fark etmesiyle işlerin hiç de düşündüğü gibi olmadığını anlar. Elbette böylesi bir başlangıçla Will Self, günümüz modern insan uygarlığına bambaşka bir gözle bakma imkânı kazanmış. İnsanlığa dair karanlık ve gülünç bir tablo sunmasıyla da zaten, romanının Pierre Boulle’ün Maymunlar Cehennemi ile George Orwell’ın 1984’ünün bir araya geldiği bir eser olarak nitelendirilmesine neden olmuş.

Edward O. Wilson

Karınca Tepesi

çev. Ahmet Aybars Çağlayan

Sayfa6 Yayınları, 2011, 381 s.

Edward O. Wilson Pulitzer Ödülü de dahil olmak üzere çok sayıda ödül kazanmış bir biyolog ve uzmanlık alanı da karıncalar. Yazarın aldığı ödüllerin arkasında aslında hep kurgu dışı ve bilimsel çalışmaları yer alıyor, Karınca Tepesi ise kendisinin ilk romanı; bir başka deyişle ilk kurgu eseri. Kuşkusuz Edward O. Wilson’ın bilimsel birikiminden yola çıkarak kaleme aldığı bir roman olmuş Karınca Tepesi. Romanın hemen başında Webster Sözlüğü’nden alıntılanan bir madde var; “karınca tepesi” Webster Sözlüğü’nde şu şekilde tanımlanmış: “1- Karıncalar veya termitler tarafından yuva kazarken oluşturulan tepe. 2- (H.G. Wells’e atfen) Durmadan hareket eden meşgul insanlarla dolup taşan topluluk.” Alıntılanan bu maddeden de anlaşılacağı gibi, Karınca Tepesi romanı, karıncalar ve insanlar arasında bir köprü kuruyor...

Hal Niedzviecki

Ben Özelim!

çev. Sibel Erduman

Ayrıntı Yayınları, 2011, 272 s.

Hal Niedzviecki’yi, yakın bir zaman önce yine Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan Dikizleme Günlüğü adlı çalışmasıyla tanımıştık (çev. Gökçe Gündüç, 2010). Yazar bu kitabında; “Farkında mısınız? ‘Dikizleme Çağı’na çoktan girdik,” diye uyarıyordu bizleri. Yeni iletişim araçlarıyla, teknolojik gelişmelerle birlikte aslında hemen herkesin dahil olduğu bir durumu ifade ediyor ve bu yeni durumun “mahremiyet, bireysellik, güvenlik, hatta insanlık algımızı değiştirdiğini, değiştiriyor olduğunu” gözler önüne seriyordu. Şunu soruyordu yazar; çevremizi saran “ağ”ın üzerindeki örümcek miyiz, yoksa ağa yakalanmış birer sinek mi?

Dikizleme Günlüğü kitabından yola çıkarak söylersek, Hal Niedzviecki, günümüz yaşam tarzları ve kültürü hakkındaki yorumlarına bu sefer “bireylik” kavramı üzerinden devam ediyor. Ben Özelim! kitabının çıkış noktasında yer alan soru ise, “Bireylik nasıl yeni konformizm haline geldi,” olmuş. Günümüz dünyasındaki çeşitli eğilimlerin izini süren yazar, her şeyin nasıl gösteriye ve alınıp satılan bir metaya dönüştüğünü aktarıyor.

Nermin Saybaşılı

Sınırlar ve Hayaletler

çev. Bülent Doğan

Metis Yayınları, 2011, 267 s.

Günümüz görsel kültür nesnelerine yansığı şekliyle göç olgusunu, göç harekelerini ele alan bir çalışma Sınırlar ve Hayaletler. Nermin Saybaşılı’nın Londra Üniversitesi Goldsmiths College’ın Görsel Kültürler Bölümünde tamamlamış olduğu aynı başlıklı doktora tezine dayanarak hazırlanmış. Saybaşılı bu kitabında, yerinden edilme ve göç meselelerini musallatbilim olarak çevrilebilecek hauntology bağlamında ve hayalet kavramı üzerinden yeniden değerlendirmeyi amaçlamış. Bu kavramlar Jacques Derrida’nın Marx’ın Hayaletleri isimli kitabından hatırlanacaktır (çev. Alp Tümertekin, Ayrıntı Yayınları, 2001). İşte Derrida’nın ortaya attığı bu kavramı, göç hareketlerine uyarlamış Nermin Saybaşılı. Görsel kültürün unsurları olarak çeşitli sanat çalışmalarından; belgesel, film ve fotoğraflardan yararlanan ve kaçınılmaz olarak çok sayıda görsel malzemeye de yer verilen kitabında yazar şu temel soruları ele alıyor: “Hareketi başlatan nedir?”, “Göç hareketlerinin içerdiği karmaşıklıklar nasıl değerlendirilebilir?”, “Göçmenlerin içinde hareket ettikleri sosyal dünyaya katılıp bu dünyayı yeniden biçimlendirirken izledikleri karmaşık yolları dikkate alan bir anlayış oluşturabilir miyiz?”, “Oluşturabileceksek nasıl?”

Esra Alkan

Kalk Gidelim – Mardin

Varlık Yayınları, 2011, 79 s.

Kalk Gidelim – Mardin, öncelikle televizyon ekranlarından bildiğimiz bir programın kitaplaşmış hali... Kalk Gidelim, TRT’nin gezi programlarından biriydi, yanılmıyorsam şimdilerde içeriği biraz değiştirilerek belgesel kanalına geçti. Esra Alkan’ın hazırlayıp sunduğu programda Türkiye’nin illeri, ilçeleri tanıtılıyor; ancak farklı olan tarafı, daha doğrusu programın formatı şöyle: Bir yöreyi, en iyi o yörenin insanından dinleyebilirsiniz görüşünden yola çıkılarak, söz konusu yörenin özellikleri gidilen yerde yaşayan çocukların, gençlerin anlatımıyla, onlarla birlikte tanıtılıyor. Bu programlar temel alınarak hazırlanan ilk kitap, Kalk Gidelim – Düzce, daha önce Can Çocuk’tan çıkmıştı. Bol bol fotoğraf eşliğinde ve elbette Mardinli çocukların rehberliğinde Mardin’in çeşitli özellikleriyle tanıtıldığı bu kitap, yapı itibariyle bir çocuk kitabı gibi görünse de, yetişkinlerin de ilgisini çekeceğini düşünüyorum.

Faruk Pekin

Çözüm: Kültür Turizmi

İletişim Yayınları, 2011, 348 s.

Türkiye, aslında herkesin az çok bildiği gibi turizme önem veren, yatırımlarını önemli bir gelir kaynağı olarak gördüğü bu alana aktaran bir anlayış gösteriyor, hatta başka olası yatırımları bu yolda görmezden gelebiliyor ama genel olarak bakıldığında ağırlığın güneş-deniz-kum şeklinde özetlenen modele verildiği de yine herkeçe bilinen bir gerçek. Turizm konusu her açıldığında dönüp dolaşılarak varılan yerin kültür turizmi olmasına ve bunun bir eksiklik olarak kabul edilmesine karşın, adım atma noktasında yapılan tercihler ve teşvikler hep diğer tarafa doğru oluyor; üstelik gerekli olanaklar ve zenginlik konusunda aslında hiçbir sıkıntı olmamasına rağmen. İşte Faruk Pekin de bir kez daha hatırlatıyor bu konuyu kitabında ve kültür turizminin, Türkiye açısından turizm alanında yaratacağı üstünlüğü vurgulayarak, turizmde gerçek bir başarı getirecek modelin neden kültür turizminde olduğunu uygulamadan örnekler vererek anlatıyor, kültür politikalarıyla turizmi ilişkilendiriyor.

der. Eylem Ertürk

Yerel Kültür Politikaları El Kitabı

çev. Pınar Ceylan, Biricik Arcan

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011, büyük boy, 144 s.

Türkiye’de yerel kültür politikaları tartışmalarına katkı sağlamak düşüncesiyle derlenmiş bir kitap Yerel Kültür Politikaları El Kitabı. Bu derlemede, kısaca söylemek gerekirse, bir taraftan kültür politikaları, sürdürülebilirlik ve katılım üzerine görüşler ortaya atılırken, bir taraftan da kentlerde kültür politikası geliştirme aşamasında örnek çalışmalar sunulmuş. Diğer bir deyişle kitabın iki ana bölümden oluştuğu ve bu bölümlerde hem teorik hem de pratik meselelerin irdelendiği söylenebilir. Kitabı derleyen Eylem Ertürk’ün giriş yazısındaki şu cümleleri de kitabın amacını açıklıyor: “Anadolu Kültür ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Yerel Kültür Politikaları İçin Stratejiler projesi çerçevesinde edindiği deneyimi ve gözlemlerini içeren kitap, kentlerdeki bu deneyimi aktararak bir bakış açısı sunabilme ve farklı sorulara yol açarak yararlı olabilme ümidini taşıyor.”