Gezegenin Geleceği: 18. Gün

-
Aa
+
a
a
a

19 Kasım 2009

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne 18 gün kaldı.

 

Çevre Bakanlarının Kopenhag’da İklim Zirvesi’nden önce bir araya geldiğinden daha önce bahsetmiştim. Toplantıda, kimsenin sadece politik açıdan bağlayıcı bir sözleşmeyle yetinmek istemediği ortaya çıktı. Meksika ve Güney Afrika, daha önce iç hukuklarında iklim değişikliğiyle mücadele için gerekli değişiklikleri yapacaklarını açıklamıştı, onlara Brezilya ve Güney Kore de katıldı. Kopenhag’ın zayıf bir kararla sonuçlanmasını kimse istemiyor, bu çok açık. Fakat aynı zamanda Obama kişisel olarak tüm dünyanın beklentilerini düşürüyor, çünkü sürekli “Hayır, başaramayız” tutumu içinde. Oysa ki seçim propagandaları dönemindeki gibi “değişimin mümkün” olduğunu söylemesi, tüm dünya için çok önemli, çünkü herkes üstünde çok büyük bir etkisi var. Hatta bu etki öylesine büyük ki, hukuken bağlayıcı bir anlaşmaya gerek olmadığını söylediğinde, İklim Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak olan Danimarka başbakanı Rasmussen da bu fikri derhal benimsedi. Bu nedenle tüm dünyanın Obama’ya yaptığı çağrılar devam ediyor.

 

Amazonlardaki Bagua'da, yerlilerle güvenlik güçleri arasında geçmişte birçok kanlı çatışma yaşandı. Belki hatırlarsınız 5 Haziran Dünya Günü’nde çatışmalarda 60 kişi hayatını kaybetmişti. Sebebi ise yağmur ormanları. Çünkü Peru hükümeti, ormanları ve yerlileri hiçe sayarak enerji ve maden şirketleriyle ticaret anlaşmaları imzaladı. Bu anlaşmalarla Amazon nehri çevresindeki ortak orman arazileri ve su kaynakları; petrol arama, endüstriyel tarım, madencilik ve petrol çıkarma gibi endüstri kollarına izin verildi. Bunun üstüne yerli halk, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün yerlileri ilgilendiren antlaşmasına göre Amazonlar'la ilgili kararlar alınırken kendilerine danışılması gerektiğini savundu ve Nisan'da eylemlerine başladı, 30 bin kişi eylemlere katıldı. Sivil toplum hareketi AIDESEP’in başkanı Chota hakkında isyana teşvik nedeniyle tutuklama kararı verildikten sonra Nikaragua kendisine sığınma hakkı tanıdı. Bu olayın ertesi günü  yerlilerin toprak haklarında ve orman kullanımında değişiklik yapan yasalar yürürlükten kaldırıldı. Derken Devlet Başkanı Garcia, Temmuz ayında Başbakan'ı görevden alıp savunma, içişleri, adalet ve tarım bakanlarını değiştirdi. Taraflar artık sorunlarına görüşmelerle çözüm arıyor. Bu örnek, halkın çevre için mücadele etmeye karar verdiği zaman, devletin her adımını etkileyebileceğini ve değiştirebileceğini gösteriyor.

Afşin-Elbistan’daki termik santrallerin çevreyi ne hale getirdiklerini yıllardır görüyoruz, dinliyoruz ve biliyoruz. Radikal gazetesinde yayınlanan bir haberde zararın boyutlarını duyunca, durumun sandığımdan çok daha vahim olduğunu gördüm. Afşin-Elbistan A Termik Santrali'nde yılda 500 bin ton partikül madde, 10 bin 500 ton karbonmonoksit, 364 bin ton azotoksit, 57.6 ton toryum çevreye yayılıyor. Dünya ortalamasına göre atmosferdeki kükürtdioksit miktarı 150 mg/m3 olması gerekirken, bu değer yörede tam 10 katı yani 1500 mg/m3. Kirlilik bu boyutlara ulaştığı için yöre halkının kanser olma riski de 10 kat artıyor. Tüm bu gerçeklere rağmen, baca arıtma tesisi ya da külleri tutan filtreler hala kullanılmıyor. Hatta santralin rehabilitasyonu için açılan ihaleler yapılmayınca, Dünya Bankası’nın verdiği dev kredi de iade edildi. Üstelik, ihale hazırlığında harcanan yaklaşık 2 milyon Euro da boşa gitti. Ayrıca geçen yıl, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, santrale çevreye verdiği zarar nedeniyle bu ölçekte bir işletme için büyük bir meblağ olmasa da 27 bin 683 lira para cezası kesmişti. Aslında şu aşamada tüm bu önlemler de fayda sağlamayacak, çünkü santral ömrünü tamamlamış durumda. Yani artık son derece eski bir teknolojiyle, zararı yararından kat be kat fazla bir harabeyle karşı karşıyayız. Artık yüzümüzü güneşe ve rüzgara dönme vakti geldi de geçiyor.

 

Greenpeace Yeni Zelanda’da Solid Energy şirketinin sahip olduğu linyit madenini bloke etti. Eylem, Fonterra’nın iklim suçlarına dikkat çekmek için gerçekleşti. Greenpeace, iki ay önce Fonterra’nın yağmur ormanlarının yok olmasına neden olduğunu belgelemişti. Fonterra, dünyanın en büyük süt ve süt ürünleri şirketlerinden biri. Fonterra’nın yaptıkları, tarım ve enerji sektörlerinin sera gazı salımlarını aşırı derecede arttırıyor. Nasıl mı? Örneğin şirketin süt üretim fabrikasına enerji kömürlü termik santralden geliyor. Bu santral yılda 450 bin ton sera gazı salımına neden oluyor. Bunun gibi pekçok fabrika ve santral var. Sadece birisinden çıkan gaz, 87 bin arabanın bir yılda sebep olduğu sera gazı salımına eşit. Üstelik şirket bunu ucuz enerji sağlamak için yapıyor. İşte bu yüzden Greenpeace’in açtığı 40x40 metrelik dev pankart, bu iklim suçu dünyaya ilan etti.  Dünyanın her yerinde iklim eylemcileri harekete geçiyor! Sıra bizde ve hayatımızın her alanında...

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne son 18 gün, gezegenin geleceği için geri sayım devam ediyor. Sağlıcakla kalın!

 

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü