Felsefe Light - XIV

-
Aa
+
a
a
a

Demiargos

Bu hazret hazır bulduğu maddeye biçim veren tek ve biricik tanrıdır. Dikkat edin maddeyi yaratan değil biçimlendiren tanrı. Bunu yaparken de model olarak ideaları kullanır Demiargos. Bu arada uzamı yani cisimlerin kapladı alanı yani boşluğu da reddeder Platon. "Uzam vardır ancak uzam ve madde aynı şeylerdir" der. Adam gibi tek bir açıklama getirmeksizin tabii ki.Şimdi sıkı durun. Platon'un dünyaya şekil veren ve belki de insanlık tarihinin 1400 yılının Hıristiyan alemince kaybedilmesine neden olan öğretisine geldik. Bu öğreti Hıristiyanlık dünyasından sonra İslam dünyasının da eline geçmiş olup gene insanlığın 1400 yılının da bu dinde kaybına neden olmuştur. Hıristiyanlık önce Hümanizma sonra Reform ayaklanmaları ile bu illetten kurtulmuş, en azından baskısını çok hafifletmiş olsa da daha İslam alemi bu şer öğretisinin hala keyfini sürmektedir.Platon Sofistlere düşman olduğu kadar Demokritos'un materyalist felsefesine de düşmandır. Evrenin atomlardan kurulduğu dolayısı ile birden fazla dünya olanaklılığı kavramını hepten reddeder. Dünya biriciktir ve mükemmeldir.Bu kuram Hıristiyan Felsefesinin ön kabulü olmuş ve yoktan vareden mükemmel tanrıya duyulan inancın temel taşı olmuştur. İnsanlığa sorun olan şey bu değil ancak bu fikrin siyasal uzantısıdır.Mükemmel dünyada mükemmel devlet olmak gereği vardır. Çünkü ancak mükemmel devlette mutlu olunabilir. O zaman toplumsal düzen de bu mükemmel devleti oluşturacak biçimde formatlandırılmalıdır. Önce bu devlette yaşayanlar sınıflandırılmalıdır elbette.a) Yöneticilerb) Koruyucular - bekçilerc) Çalışanlar - besleyenlerBunlar insan ruhunundan kopyalanarak ortaya konulmuştur Platon'da. a) Akılb) İradec) Duygular, tutkularYöneticiler (Arkhonlar) dinlerin en sevdiği kitledir. Onlar filozof olmalıdırlar. Filozof-kral bunun karşılığıdır Ortaçağda Hıristiyan aleminde. İslam aleminde nedir peki? Mükemmel tektir İslamda. Allah. Sonra kim? Peygamber. O zaman devletin başı peygamber olacaktır. Peki peygamber yoksa ne olacak? Kolay canım bir halife seçersiniz. O zaman ne olur bilir misiniz?İtiraz edilemez. Kimin haddine peygamberi temsil eden yani Allahın elçisini temsil edene itiraz etmek.Tabii uygulaması pek tutmamış bu düşüncenin ama talep bu.Her neyse; bu Arkhonlar devleti yönetecek ve karşılığında gereksinimleri devletçe karşılanacaktır. Bunlar özel olarak yetiştirilecek ve diğer sınıflardan ayrıcalıklı olarak matematik ve felsefe öğrenecekler, yasaları koyacaklar, ilkeleri belirleyecekler. Gerekenler ne bunlar için? Bilgelik, cesaret, ölçülülük ve adalet. Çok iyimsermiş hazret çok.Bekçiler (Phylakes) yöneticilerin koyduğu ilke ve yasaları koruyan, uygulayan ve denetleyen askerlerdir. Ayrıcalıklı, özel eğitim görmüş insanlardan oluşurlar. Bunlar için de cesaret, ölçülülük ve adalet şarttır. Bilgelik lüzumsuz yani.Çalışanlar (Demos) toplumun her zamanki gibi en alt kesimidir. Bunlar yasalara uysunlar yeter Platon için. Cesaret bile lüzumsuzdur yani. Ölçülülük ve adalet yeter.Yöneticiler ve askerler için bir mülkiyete gerek yoktur. Zaten devletin tüm mülkü, tüm kadınlar ve çocuklar onların malıdır. Yönetici ve askerler çocukların arasından en iyileri seçilip yetiştirilerek oluşturulur. Kalanlar da geleceğin çalışanlarıdır. Platon tek eşli evliliğe de karşıdır. İslam nasıl sevmesin bu adamı yahu. Doğumlar denetlenmeli yani döl iyileştirilmelidir. Sanat ve edebiyat çalışmaları da denetim altına alınmalıdır.Yarı sosyalist, yarı feodalist, yarı faşist, yarı demokrat, ütopik ama dinlerin işine gelen sınıflandırmalar hep.İşin enteresan tarafı Platon bir ara (söylentilere göre) kalkar kralı ve kralının oğlu dostları olan Syrakuza Tiranlığına gider. Amacı kendi devlet sistemini orada realize etmektir. Sonunda bu saçma sapan teori hiçbir işe yaramadığı gibi dostu olan I. Dionysos Platon'u köle yapar. Canını zor kurtarıp kaçar gerisin geri filozofumuz.Yaşamının son bölümlerinde Platon yediği bu dayağın da etkisiyle olsa gerek politik kuramını büyük ölçüde değiştirir. Son diyaloglarından olan Nomoi - Yasalarda yeni devleti tamamen dinsel inançlar üzerine kurar. Platona göre evrenin biricik ve mükemmel dünyasının tek hakimi Tanrıdır ve Tanrının dünya için iyi planları vardır. Devlette bu plana uygun olarak belirli bir amaca ve yasanın üstünlüğü ilkesine göre yönetilmelidir. Bu yeni devlette yöneticiler ve bekçiler sınıfı yoktur. Artık bu devlette akıl ve dostluk ile birlikte özgürlük de bulunmalıdır. Mal, kadın ve çocuk ortaklığı kalkmalı yalnızca toprak devletin malı olmalıdır.Bir başka deliliğide hazretin nüfusu 5040 kişi ile sınırlamasıdır. Bu rakam kesindir. Devletin sınırları dışına ne kimse çıkabilir, ne de kimse girebilir.Boşuna Platonik demiyorlar hayalperestlere. Aziz Augustinus Hıristiyan Felsefesini temellerken çok yararlanacaktır hazretten.

Niye Eflatun? Niye Platon değil?Vallahi bilmiyorum. Sanırım Araplar Eflatunu tercih etmişler. Araplar Platon konusunda epey söz sahibi zaten. Dünya Platon'u Arapların tercümelerini tekrar tercüme ederek öğrenmiş.Biz gelelim Platon'un yapıtlarına. Bu yapıtların sırası kesin olarak belli değil. Genel olarak üç döneme ayrılması ortaklaşa bir kabul görmüş. Bunlara şöyle üstünkörü bir bakalım ki felsefe light lafımızın dışına çıkmayalım.Gençlik dönemi diyaloglarıBir nevi metodoloji bu dönemdeki yapıtları Eflatun'un. Bir diğer önemli özelliği de diyalektiği gözümüze gözümüze sokması. Yahu şu terimleri az açmam lazım galiba. Neyse bu yazının altına bi açıklama ukalalığı koyuvereyim gitsin. Erbabının bi halt edeceği yok nasıl olsa el aleme göndermediği mektupları terennüm etmekten başka.Ne ararsanız var bu dönemdeki yapıtlarda. Üstelik çoğu da derde deva mahiyetinde.Önce yöntem nedir açıklanır ve yöntem kullanılması savunulur. Sonra sıra Sokrates'in savunmasına gelir ve burada yurttaşlık dersi verilir. Üstelik yöntem de açık açık ortaya konularak. Nedir peki yöntem? Karşındakine ortaya koyduğun sorunu ya da tanımı onaylattırmak. Nasıl onaylattırmak? Platonun düşüncesini tartışmacının düşüncesi haline getirerek o düşünceyi karşıdakine savundurtmak. Ne şekilde yaparsınız bunu? İroni ile yani alaycı bir biçimde. Ama karşınızdaki farkına bile varmaz. Sorularla sürekli karşınızdakini şaşırıtır durursunuz. Sonunda kendi kendisiyle çelişkiye düşmeye başlar muhatabınız. Sonra onu tekrar adam yerine koyar ve doğru tanımlara ulaşabilme gücü olduğunu gösterirsiniz. İşte burada ironi devreden çıkar maieutike - ebelik devreye girer. Yani tartışmacıda zaten var olan doğruyu doğurtturma.Bu dönem yapıtları bu yöntem kullanımından dolayı hep birşeyler öğretmeye yönelikdir. Dine bağlılık nedir? Bilgelik nedir? Dostluk nedir? Cesaret nedir? Adalet nedir? Erdem öğretilebilir mi? Olgunluk Dönemi DiyaloglarıBurada artık Sokrates metodu, Platon'un yenilikleri ve diyalektik elele verirler.Bu dünya İdea'lar dünyasının kopyası ancak bozunmuş halidir. Hatırlanıldığı kadarı yaşanmaktadır asıl İdea dünyasından.Diyalektik geniş bir alana yayılır. Ölüm ile ruh arasındaki çelişki ruhun bedeni hapishane gibi görmesi ile açıklanır. Birde sevginin diyalektiği vardır. Arzu ilkellik aşamasında bedenin güzelliğine oradan ruhun güzelliğine sonra da bilginin güzelliğine erişir. Sonunda da mutlak güzelliğe erişir.Demek ben geri dönüş sürecine girdim.....En yüksek nokta ise bilimin diyalektiğidir. Bu arada Platon bir şeyin daha farkına varır. İdea'lardan da üstün bir gerçeklik vardır. O da bütün varlıkların ve bilimin ilkesi olan fakat bilginin ötesinde kalan iyiliktir.İşte bu görüş yani mükemmeliyetçilik inancı Platonun siyasi görüşüne yansır sonunda. Devlet mükemmel olmalıdır. O zaman devlet mükemmeller tarafından idare edilmelidir. Devletin mükemmel olması içinde devletin uyması gerekli şartlar mükemmel olmalıdır. Devlet nedir? Bireyin büyütülmüş halidir. Bireyde mükemmelliği ne sağlar? Akıl, irade ve isteklerin mükemmelliği sağlar. Bunların karşılığı ise yukarıda açıklandı size.

Son DiyaloglarEflatun'u bu diyaloglarda aydıran birşeyler vardır. Eksiklerinin farkına varmışdır hazret. Arı ve birbirine karışmamış İdea tanımı ile biryere varılamayacağını farketmiştir. O zaman kavramlar arasında ''karma'' yapmak ve yeni biçimlendirmelere gitmek gerekmektedir.Maddi nesneler artık dört ayrı nesnenin karışımından oluşurlar. Ahlak ve siyasette eskisi kadar saf ve somut değildirler. Mutluluk haz ve zekanın karışımı olmuştur.Siyasete gelince o da karma bir biçim almış ve monarşi ile demokrasinin karışımı olmuştur.Bu diyalogların en büyük yararı ise diyalektiğe dokunmuştur. Diyalektik gelişerek sentezden çok analize ve sınıflandırmaya yönelmiştir.Çok kimse Platonu talebesi olduğu için Sokratesin devamı ve gelişmiş hali olarak görmeye çalışır ama onda ortaya çıkan akılcılık ve spiritüalizm olgularıdır. Bu olguların da Parmenides ve Pythagoras hazretlerinde yoğunlaştığını dikkatinize sunarım.

Haftaya "Dialektik ne ola?"