Fareler Antidepresanlarını Düzenli Almalı!

-
Aa
+
a
a
a

Antidepresan bir ilaç kullandığımızda beynimiz nasıl etkileniyor? Kimyasal düzeyde olan bitenlerin, serotonin ya da norepinefrin gibi kimyasal ileticilerin düzenlenmesi ve onların etkilediği "reseptör" adı verilen istasyonların faaliyetlerinin bir düzene sokulması şeklinde olduğu, epeydir biliniyor. Ama beyin hücrelerinin ve moleküler yapıların ilaçlardan ne tür bir etkilenim gösterdiklerini pek bilmiyorduk. Etkilerin ne kadar kalıcı olduğunun, bu yapıların nasıl etkilendiğine bağlı olduğunu düşünebiliriz. Kimyasal ileticilerin, yapının kullanımını belirlediklerini ve antidepresanların bu yapının ("eğri-büğrü" bile olsa) etkin kullanımında işe yaradıklarını da varsayabiliriz.Peki, antidepresanlar beyindeki yapıyı değiştirebilirler mi? Bu değişiklik, hem korkulan, hem de arzulanan yönde olabilir. Korkulan ile arzulanan zaman zaman aynı şeyler olsa da, ilaç kullanımında, yapının tahrip olması veya işlemez hale gelmesi rivayet edilen olası zararlar listesinin başında yer alır. Dolaylı kanıtların hiçbirisi, depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların böyle etkileri olduğunu göstermediyse de, herkesin kafası bu hususta muhtelif tehlike senaryolarına fazlası ile açıktır.Aslında, depresyon ve ruhsal travma zaten hücre yıkımına yol açan ve kendisi tahrip edici etki gösteren sorunlar. Antidepresif bir etkinin bu hücre yıkımını azaltıcı etki göstermesi beklenir. Hücre yıkımının en yoğun olduğu bilinen bölgelerin başında ise kalıcı bilgi (isterseniz, “hatıra” diyelim) depolamasından sorumlu hipokampus ve yakın komşuları gelmekte.Hatıra deposunda yeni alanlar

Geçtiğimiz aylarda, Yale'den Dr. Robert Duman'ın laboratuarındaki bir grup farenin beyin yapılarında antidepresana bağlı yapısal değişiklikler belirlendi ve soruların dolaysız, net bir cevabı ortaya çıktı. Antidepresanlarını düzenli olarak ve en az 2-4 hafta süre ile "kullanmış" olan farelerde, depresyon ve ruhsal travma sonucu oluşmuş hücre yıkımı tersine dönüyor. Hücre ölümü yavaşlamakla kalmıyor; yeni hücre oluşumu mümkün oluyor. Hücre sayısındaki artış, ya da yenilenme, (zira her hücre artışı mutlaka iyi bir değişiklik olmak zorunda değil) %50’lere ulaşabiliyor.

Şaşırtıcı olan sonuçlardan birisi, depresyonun en etkili ve hakkında en çok tahribat rivayeti çıkartılan tedavisi olan "elektroşok," bu hücre yenilenmesini en çok arttıran tedavi biçimi. Antidepresan etki taşımayan (morfin, antipsikotik gibi) ilaçların ise, hücre sayısına bir etkileri olmadığı gözleniyor.Yeni beyin hücresi doğumunun ebeliğini yapan antidepresanlar, bellekte oluşturduğu yeni kapasiteyi, bir tür “sermaye artırımı” gibi görebilirsiniz. Antidepresanlar eski travmatik yaşantıların silinip gitmesini sağlayamasalar bile, yeni yaşantıların kaydedilebileceği, yeni öğrenilenlerin eskiler karşısında çoğunluğa geçerek ana hissedar hâline geçebileceği bir hücresel ortam sağlıyorlar. Bize kalan ödev, bu yeni dönemdeki yaşantılarımızın eski travmatik dönemin tekrarından ibaret olmaması. Psikoterapi bu ödevin düzgün yapılmasında yardımcı olan bir araç olarak antidepresanların işini tamamlıyor.