CHP ve muhalefet

-
Aa
+
a
a
a

2 Ekim 2003 tarihli Milliyet gazetesinde Sn. Melih Aşık CHP’den milletvekili seçilmiş ünlü isimleri sayıyor ve seçimlerden sonra bu isimlerin kamuoyu önünde izlenemediğini belirtiyordu. Sn. Aşık, bu ünlü simaların konuşmamasının gerekçesini “konuşmalarının istenmemesi”ne bağlıyordu.

 

Ben Türkiye’de her şeye inanırım. Olabilecek hiçbir saçmalık benim için şaşırtıcı değildir ülkemizde. Özellikle de ister devlet, ister özel sektör organizasyonlarında (yani kurumsal, kurallar ve temel kavramlar ilişkilerinin geçerli olduğu, karmaşık sayılabilecek düzenlerde) her türlü anlamsızlığı doğal bulurum. Bu nedenle sosyal demokrat olduğunu iddia eden ve bu iddia nedeni ile konuşmanın, tartışmanın olmazsa olmaz olduğu bir siyasal parti de dahi susma isteğini yadırgamam. Ama Sn. Aşık tarafından anılan isimlerin eğer var ise bir susma isteğini kabul etmelerini anlayamam. Eğer bir susma isteği varsa bunu açıklamalı ve bulundukları çatının dışında konuşmaya devam etmeliler. Eğer böyle bir istek yoksa gerçekten neden konuşmadıklarını söylemeliler. Bu işin bir yüzü ve biraz bu kişilerin bir şekilde ünlü  olmalarından kaynaklanan, aslında daha az önemli yüzü.

  

Çağımıza dair bir yaklaşımı var mı?

Önemli olan soru şu, bireyler dışında kurumsal olarak CHP’nin dünyaya, Türkiye’ye ve hayata dair bir yaklaşımı, bir bakışı var mı? Günlük sıradan siyasal ilişkilerden, faiz, kur, borsa tartışmalarının dışında genel olarak bir duruşu, yaklaşımı var mı çağımıza? Eğer varsa bunları hangi eylem ve söylem planı ile nerelerde nasıl duyurmayı planlıyor CHP? Bu duruşun oya çevrilebilir olmaması sorun değildir. Önemli olan böyle bir duruşun varlığıdır. Çünkü zaten CHP veya herhangi bir parti, kişi, kurum zaten kavramsal olarak doğru bir şey söylerse oy alamaması veya yandaş bulamaması doğaldır. Ama partilerin işlevleri de doksan dakika içinde bir maçı mümkünse kazanarak, değilse yenilmeden bitirmek değildir.

 Çizim: Aydan Çelik

Siyasi partilerin işlevi (özellikle ülkemizde) son derece uzun soluklu ve kısa vadede sürekli yenilgilerle dolu ama doğru bir hedef için mücadele etmektir. CHP’nin yenilgiler tarafını başardığına kuşku yoktur. Ama aldığı yenilgilerin nedeni söylediği doğrular mıdır? Bize çizdiği yepyeni bir dünya, Türkiye, çevre, hukuk, kavramlarının doğruluğuna karşın, bizim bu doğruları şu anda anlayamayışımız mıdır, kendi bireysel çıkarlarımızdan vazgeçmediğimiz için kabul edemeyişimiz midir? CHP kurumsal olarak, eğer varsa farkında olmadığımız o hayata bakışını bize anlatmak zorundadır. Yineliyorum bu anlatım, bu bakış sonuçta yine yenilgiyi hem de büyük olasılıkla daha ağır bir yenilgiyi getirecektir. Ama artık bizim çok ihtiyacımız olan bir sosyal demokrat partimiz, çağdaş bir sol partimiz ve en önemlisi bir umudumuz var diyebileceğiz. Bir kurum olarak belki de meclis dışında var olmak mı önemli, yoksa her ne olursa olsun ve kaç kişi ile olursa olsun mecliste milletvekili (!) olmak mı önemli sorusunun cevabı bence CHP’nin hayati tercihidir.

 

Bir başka önemli soru şudur; neden bunu sadece CHP’den bekliyoruz? Ne yazık ki her biri upuzun ayrı tartışma konusu olacak nedenler ile ülkemizde iyi ya da kötü (özellikle de iyi) bir kurumsal organizasyona dönüşebilmek çok zor. Bu nedenle bu beklentiyi ilk olarak zaten mevcut olan bir organizasyona karşı taşıyoruz. Türk toplumu ezici bir çoğunlukla (ama yelpazesi nüanslarda fark edebilir) sağ eğilimlidir. Sağ eğilimli olmak sorun değildir. Sorun olan Türk sağının çağdaş kapitalist/demokrat sağın bir noktasında olamamasıdır. Sağı bile çağdaş olamayan bir toplumdan, üstüne bir de çağdaş demokrat sol çıkarmak çok zordur. İşte ikinci neden de budur. Ne yazık ki yenisini var edemeyecek olmamız mevcuttan beklentilerimizi artırmaktadır.

 

Bence önce bir insanın, sonra bir toplumun umudunun olmayışı en vahim noktadır. Ve yine bence biz o noktadayız. Umarım o noktayı da silen bir silgi çıkmaz.