Aleme Talkını Kendine Salkımı

-
Aa
+
a
a
a

ABD Başkanı George W. Bush'un ithal çelik ve ürünlerine yüzde 30'a varan gümrük vergileri uygulama kararı almasıyla ufukta yeni bir küresel kavga belirdi. AB Komiseri Pascal Lamy, "Dünya çapındaki çelik pazarı, herkesin istediğini yapabileceği Vahşi Batı değil. Gümrük engeli, dünya ticaretine indirilmiş ağır bir darbedir. Pazarlarımızı korumak için her türlü yola başvuracağız" dedi. AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi Amerika'yı kınarken, Britanya Başbakanı Blair'in sözcüsü, "ABD kuralları ihlal etti" açıklamasını yaptı. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Bush'a mektubunda
"dünya ticaretinin liberalleşmesi açısından yanlış bir sinyal" ifadesini kullandı.

Türkiye, uygulamadan büyük ölçüde muaf olacak. Ancak AB ABD'yi Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) şikayet edeceğini açıkladı. Japonya, Güney Kore ve Brezilya, AB'nin şikayetini destekleyeceklerini belirttiler. DTÖ'nün ABD'nin korumacı kararını veto etmesi durumunda ayrıca Avrupa'ya ABD'ye karşı ticari yaptırım uygulama olanağı doğabilir.

ABD'nin gümrük duvarı kararını değerlendiren Bilgi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taner Berksoy ile Açık Radyo'dan Aylin Bozyap konuştu:

ABD Başkanı Bush, gümrük vergisini yüzde 8'den yüzde 30'a çıkardığını açıkladı, biliyorsunuz. Bu konuda sizden genel bir değerlendirme alabilir miyiz?

Taner Berksoy: Amerikan ekonomisi, bir süredir durgunluktan geçiyor. Hemen hemen bütün sektörlerinde bazı üretim kayıpları var. Bush yönetimi, sanıyorum bir yandan bu üretim kayıplarını asgaride tutabilmek açısından, bir yandan da artan ithalatın getireceği rekabetten bu sektörleri koruyabilmek amacıyla, bu vergileri artırma gibi bir yöne saptı.

Bu durumun genel değerlendirmesinde şu noktanın altının çizilmesi gerekiyor. Bizim de yakından bildiğimiz gibi, hem Amerikan yönetimleri hem de genelde Batı dünyası, doğrudan uluslararası ilişkilerde dolaylı olarak da uluslararası kurumların uluslarla olan ilişkilerinde, uzunca bir süredir ticaretin serbestleşmesini, gümrük vergilerinin kaldırılamasa bile asgari düzeye indirilmesini ve dünya ticaretinde rekabet koşullarının egemen olmasını öne sürüyorlar, hatta kimi çevrelere göre de dayatıyorlar.

ABD'nin aldığı bu karar, bu öğretinin tam tersi yönde bir gelişmedir. Amerikan hükûmeti veya doğrudan doğruya Başkan Bush, uluslararası ticarete, kendi öğretisine göre engellememesi gereken rekabeti engelleyici müdahale yapmaktadır. Amerika'ya çelik ihraç eden diğer ülkelerin üretim alanlarında da kayıplara uğramasına neden olacak bir düzenlemedir. Savundukları ve bugün genel olarak neoliberal dediğimiz dünya düzeninin tam tersi yönde alınmış bir karardır.

Ancak bu, alışılmadık bir durum da değil. Geçmişte de pek çok örneği var. ABD, çoğu zaman kendi hegemonik gücünü de kullanmak suretiyle, aleme talkını verirken bu tür salkımları yiyor. Kendi ekonomisini pek çok araçla ve rahatlıkla korurken, kendi dışındaki ülkelere de -özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelere- kendi pazarlarını korumalarının giderek diğer ülkeler ile dünya ekonomisine vereceği zararları anlatarak -kimi zaman da bu konuda baskı yaparak- ilginç bir eğilim sergiliyor.

Bush öteki sektörlerde de bu tür düzenlemeler yapabilir çünkü, geçtiğimiz dönemde böyle bir yetki de aldı. Ama şaşırmamak gerekir, dediğim gibi bu ABD'nin çoğu zaman yaptığı, yoldan sapmayı kendisi açısından mübah gören, başkaları yaptığı zaman cezalandırmaya hazır olan bir tavrıdır.

Amerikan Associated Press Ajansı Türkiye, Tayland ve Arjantin'in Dünya Ticaret Örgütü kurallarına göre Amerikan çelik ithalatındaki paylarının yüzde 3'ün altında olduğunu duyurdu ve bu yüzden vergi kapsamına girmiyorlar şeklinde bir haber verdi. Bu haberi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Taner Berksoy: Amerikan pazarları bizim açımızdan bir miktar kapalı pazarlar, hem Amerikan pazarları öteki ülkelere de öyle çok açık değil, muhtelif araçlarla çok sıkı korunuyor. Dolayısıyla, bizim büyük ticaret partnerimizin Avrupa olduğu düşünülecek olursa, bizim ABD'ye çelik ihracatımız, Amerika'nın toplamı için muhtemelen düşükçe sayılabilecek bu orandır. Belki de bu nedenden ABD'nin bizden çelik ithalatı üzerine bu tür bir vergi konması söz konusu olmayacaktır ama, sanıyorum bu çok önemli de değil.

Benim daha önemli gördüğüm nokta, ABD'nin yıllardır dünyaya empoze ettiği, hatta zaman zaman bastırdığı bir serbest ticaret rejiminin dışına çıkıp bu tür uygulama yapmaya kendisini hak olarak görmesidir. Bence olayın önemli yanı, okunması, altı çizilmesi gereken yanı budur.

Yani, bizi büyük bir ihtimalle çok da fazla etkilemeyebilir. Ama, bizi etkilemiyor diye böyle bir davranış bozukluğunun altını çizmemek olmaz.

Bu vergilerin 20 Mart'tan itibaren geçerli olacağı söyleniyor. Tabii bu vergilere uluslararası tepkiler de geldi. Avrupa Birliği, bu kararı kınadığını ve misillemede bulunacağını açıkladı. Sizce AB'nin bir sonraki adımı ne olacaktır?

Taner Berksoy: Başkan Bush'un bu kararından etkilenecek ülkelerin veya ülke gruplarının başında Avrupa Birliği geliyor. AB, Amerika'da bir pazara sahip ve bir reaksiyonu var. Bir örtük reaksiyonu olur diye düşünüyorum. Bu tür korumacılığa ve kendisinin pazar payını kaybetmesine karşı, doğal olarak, liberal cepheden bir atak yapacak. Bunun yanlış olduğunu söyleyecek AB. Onun dışında ise, AB'nin bu gümrük oranının artırılmasının arkasından verdiği ilk tepkide söylediği şey şu: "Biz doğrudan tek başımıza herhangi bir şey yapmayacağız, bir tepkide bulunmayacağız, Dünya Ticaret Örgütü'ne gideceğiz ve o örgütün kuralları çerçevesinde bir reaksiyon vereceğiz." Örgütün kuralları çerçevesinde reaksiyon demek AB'nin, DTÖ'den, bu gümrük vergisi artırılmasının gerekli olup olmadığı hakkında bir soruşturma yapmasını ve eğer gerekli görmezse de bir tavır almasını istemesidir diye tahmin ediyorum. Şu anda görülen somut durum, AB'nin birebir bir reaksiyon vermeyeceği yönünde...

Haberlerde gelecek üç yıl içerisinde çelik endüstrisindeki finansal kriz derinleşirse, Bush'un bu kararda yeni bir düzenleme yapmasının, hatta vergileri bir miktar daha artırmasının söz konusu olduğu belirtiliyor. Oysa AB, ABD'nin yaşadığı zorluklarının nedeninin ithalat olmadığını vurguluyor.

Taner Berksoy: Amerika'daki çelik endüstrisine baktığımızda, korunma gerektiren problemin, ithalatın getirdiği baskıdan çok Amerika'daki çelik endüstrisinin yapısından kaynaklandığını görüyoruz. Amerika'da büyük çelik üreticilerinin yanı sıra oldukça küçük ünitelerde çelik üretimi yapanlar var. Ölçekleri itibariyle küçük olan bu üreticiler, uluslararası rekabet yarışına da çok fazla katılamıyorlar. Genel görüş, Başkan Bush'un getirdiği bu önlemlerin, bu küçük üreticileri rahatlatacağı onları korumaya dönük olduğu yönünde.

Bu şekilde bir değerlendirme yaptığınız zaman da, sıkıntının, Amerikan çelik endüstrisine dışarıdan ithalat nedeniyle gelen baskıdan kaynaklanmadığını, büyük ve prodüktif olan Amerikalı üreticilerin bu rekabetle başa çıkabildiğini, ama yaygın olan küçük üreticilerin sıkıntısının var olduğunu görüyorsunuz. Bu da, doğrudan doğruya Amerikan endüstrisinin yapısından kaynaklanıyor. AB'nin de öne sürdüğü görüş bu.

Britanya – ABD ilişkilerine bakarsak, bu yeni tarife öfkeyle karşılanmış. Bu durum, sizce iki ülke arasındaki genel ilişkileri ortak politikaları etkiler mi? Bush'un en yakın müttefiki olan Blair'in bu tarifeye tepki göstermesi isteniyor Britanya'da...

Taner Berksoy: Şimdi şöyle bir şey var, Britanya Amerika'nın hem bir yandan çok sadık bir müttefiki, yani zaman zaman Avrupa'daki kolu olarak değerlendirilebilecek kadar yakın bağlantılı; öte yandan da Amerika, İngiltere'nin önemli pazarlarından biri. Amerika içindeki kendi pazarının bu tür bir önlemle daralmasına gayet tabii İngiltere'nin tepkisi olacak. Sanıyorum bu tepki oldukça da sert olacak. Ama açıkcası, ciddi bir karşılık vereceğini, yani can acıtıcı bir şey yapacağını sanmıyorum.

Öte yandan geneldeki yorum, Başkan Bush'un bu tür bir korumacılığa yönelmekle, özellikle 11 Eylül sonrasındaki bu antiterör koalisyonunda bir zayıflamaya yol açacağı, oradaki gücünden önemli bir kayıp ortaya çıkacağı şeklinde. Sanıyorum, bu tür zıtlaşmalar hem Avrupa'yı hem de belki birebir İngiltere'yi, Amerika'yla ilişkilerini biraz daha dikkatli okumaya zorlayacaktır.

Karara karşı çıkanlar arasında bazı Amerikalı sanayiciler de var. Yerli çelik üreticilerini koruma amaçlı bu kararın, tüketim malları fiyatlarını yükseltebileceği ve on binlerce Amerikalı'nın işsiz kalmasına neden olabileceği söyleniyor.

Taner Berksoy: Orada korumacılıktan kaynaklanan ve iyi bilinen yaygın bir problemden bahsediyorlar ve çelik endüstrisi dışındaki Amerikalı üreticilerin kendi açılarından da haklı olduğunu görüyoruz. Çelik endüstrisini herhangi bir nedenle koruyacak şekilde gümrük oranlarını artırdığınız zaman, bu, kullanıcıları, dünyadaki çelik kaynaklarına göre daha pahalı olan Amerikan kaynağına doğru yönlendiriyorsunuz anlamına gelir. Çelik, öteki sanayiilerde de oldukça yaygın kullanılan bir maddedir. Dolayısıyla, bu tür bir pahalı kaynağı gümrük vergileri yoluyla yönlendirmek diğer endüstrilerde ve diğer mal üretim noktalarındaki fiyatlarda bir artış baskısı yaratacaktır.

Bu, genel anlamda o ürünlerin de, uluslararası rekabetçi piyasalarda güçlerini kaybetmeleri ve dolayısıyla bir yandan çelik ithalatını kısıtlamaya çalışırken öteki alanlarda ithalat baskısını artırıcı etkiler yaratacağı anlamına gelir. Sanıyorum Amerika'nın çelik dışındaki sanayicilerinin kastettiği şey budur ve değerlendirmeleri de doğrudur. İçeride bu çelik fiyatlarının getireceği maliyet baskısı nedeniyle artacak fiyatlarda ortaya çıkacak rekabet kaybı, öteki endüstrilerde üretim daralmasına ve işsizliğe yol açacaktır.

Bu, genelde bu tür müdahaleci korumacı politikalara karşı öne sürülen bir görüştür. Sanıyorum, Amerikalı diğer girişimciler de bunu söylüyorlar.Söyleşi: Aylin Bozyap