“Binaların hasar almamasını değil, yıkılmamasını bekleriz”

Altın Saatler
-
Aa
+
a
a
a

Gaziantep'te ön hasar tespiti çalışmalarında yer alan Profesör Doktor Alper İlki, bölgedeki yapıların durumuyla ilgili bilgi veriyor.

“Binaların hasar almamasını değil, yıkılmamasını bekleriz”
 

“Binaların hasar almamasını değil, yıkılmamasını bekleriz”

podcast servisi: iTunes / RSS

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)

Gürhan Ertür: Profesör Doktor Alper İlki, şu anda hattımızda. Şu anda sanıyorum Gaziantep'tesiniz değil mi?

Alper İlki: Gaziantep'te arabanın içerisindeyiz şu anda. Hasar tespit çalışmalarına Çevre Şehircilik İklim Değişim Bakanlığı ile koordine olarak devam ediyoruz. 

G.E.: Kaç kişilik bir ekibiniz var orada çalışan? 

A.İ.: Gürhan Bey 50 kişilik bir ekip var. İstanbul Teknik Üniversitesi, Türkiye Deprem Vakfı, başka üniversiteler ve gene özel mühendislik kurumlarından arkadaşlarımız var. 

Mehmet Nuray Aydınoğlu: Alper, oralarda epey meşgulsünüz. Size programımıza katılmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Orada hasar tespiti yapıyorsunuz. Gaziantep'te çok fazla hasar yok herhalde ama sanıyorum merkez ilçelerde var. Siz de galiba oralarda çalışıyorsunuz değil mi?

A.İ.: Evet hocam. Önceliği Nurdağı'na verdik. Biliyorsunuz en çok etkilenen yerlerden biri. Benzer şekilde İslahiye öyle. Buralarda zemin inmeleri oldukça yüksek. Harita değerlerinin üzerinde. Araban'dayız şu anda. Burada da yıkılan binalar var. Aynı zamanda ekiplerin bir bölümü İdlib'de. Bir yandan da Gaziantep merkezde işte üniversite binaları, bazı kritik binalar, onlara da gene bakıyoruz, Gaziantep merkezde de az olsa yıkım da var. Nurdağı'nın merkezi oldukça kötü. Köylerde nispeten daha dağlık bölgelerde durum nispeten daha iyi. İslahiye'de yıkım daha yaygın diyebilirim. Tam sayısal değerlere emin değilim ama ikisinde de çok sayıda yıkım olduğunu söyleyebilirim. 

M.N.A.: Çok sayıda toptan göçme var.

Muzaffer Tunçağ: Bir şey sorabilir miyim hocam? Bu hasar tespiti Şehircilik, Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığı için mi yapılıyor? Yoksa DASK için mi yapılıyor?

A.İ.: Hayır, bu AFAD, biliyorsunuz AFAD'ın yetkisinde hasar tespiti ve onu Çevre Şehircilik İklim Değişik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü Hasar Tespit Dairesi yürütüyor. Biz de onlarla koordineli yapıyoruz. DASK daha sonra, yani aslında DASK da kısmen devreye girdi, o da koordineli… Yani bakanlığın ağır hasarlı tespit olarak yaptığı veya yıkılan binaları DASK doğrudan ödemesini yapmaya başladı. Ama daha sonra az hasarlı binalarla ilgili çalışmalar da bugünlerde ilerliyor. O daha az öncelikli biliyorsunuz. Ama onları DASK eksperleri yapacak. Sorunuzun tam cevabı olarak., biz bakanlık adına görev yapıyoruz diyebilirim.

M.N.A.: Alper bu hasar tespit sistemi için daha önce bir hazırlıklarınız vardı değil mi? Yani siz belli bir formata göre mühendisleri eğittiniz. Ve o şekilde devam ediyorsunuz.

A.İ.: Evet.

M.N.A.: Bu sisteme erişmek mümkün mü? 

A.İ.: Hem İnşaat Mühendisleri Odası, hem DASK, hem Çevre Şehircilik Bakanlığı bu konuda çok sayıda eğitim düzenledi. Anlatılan eğitim kapsamları paralel. Yani aşağı yukarı belki on beş yıldır hem bunu İMO yapıyor. Türkiye'nin hemen hemen her ilinde düzenlendi bu eğitimler. Tunceli'den Trabzon'a, Trabzon'dan Edirne'ye. Çok sayıda oda mensubu, inşaat mühendisi bu eğitimi aldı. Bakanlık da bunu hem çeşitli illerde yüz yüze hem de online olarak, tam sayı bilmiyorum ama on binlerce mühendise bu eğitimi aldırdı. Onun dışında DASK da zaman zaman kendi eksperlerine bu eğitimleri veriyor. Dolayısıyla bütün kurumların yapı bazındaki hasar tespit sistemi birbirine paralel. Hazırlıklar da bir hayli süredir devam ediyor. 

M.N.A.: Aslında bu bakımdan oldukça iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebiliriz.

A.İ.: Uygulamada muhakkak sıkıntılar oluyordur. Çünkü çok büyük bir grup şu anda burada. Dolayısıyla her şeyin mükemmel olduğunu söylemek kolay değil ama en azından belli bir ortak müşterek var gibi. 

G.E.: Bu şu birlikte çalıştığınız ekibin hepsi inşaat mühendisi mi?

A.İ.: Büyük çoğunluğu inşaat mühendisi. Mimarlar da var içinde. Ve mimarlar ama muhakkak inşaat mühendislerinin olduğu gruplar içinde. Çünkü burada hak sahipliği anlamında fikir vermesi açısından ölçümler yapmamız lazım. O yüzden mimar ve mühendisler ağırlıklı, yüzde 90 mühendis diyebilirim. Geri kalan yüzde 10 mimar diyebiliriz. Beraber çalıştığım 50 arkadaşım için söylüyorum.

G.E.: Ama sizin dışınızda da grup olduğunu anlıyorum buradan.

A.İ.: Bana aktarılan, Şehircilik Bakanlığı kanalıyla yaklaşık bin kişi var şu anda sahada.

"Hasar tespiti normal şartlarda bile zaten karotsuz yapılan bir işlem"

G.E.: Bir de yapmış olduğunuz çalışmayı da kısaca özetlemek mümkün mü? Çünkü birçok bina tamamen çökmüş vaziyette. Nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

A.İ.: Gürhan Bey, bu çok iyi ve çok karıştırılan bir soru. İşin farklı yönleri var. Yani hasar tespiti aslında “kim suçlu, bina neden yıkılmış?” buna bakmıyor.

G.E.: Veyahut hukuki davalar açısından değil?

A.İ.: Bu değil. O da başka kanaldan yürüyor. Burada yapılan daha çok hak sahipliği, daha sonra o DASK'la birleşecek, onunla ilgili ödemeler yapılacak. Ve binalar eğer hasarlı değilse insanların, vatandaşların binalarına girmesini sağlamaya yönelik, kaosu azaltmaya yönelik bir tespit çalışması. “Hasar tespiti yapılıyor ama karot alınmıyor, cihazla bakılmıyor” gibi birtakım eleştiriler var. Hasar tespiti normal şartlarda bile zaten karotsuz ve bir cihazla bakılmadan yapılan bir işlem. Hasar tespiti binada hasar varsa bunu ortaya koymanız için yapılır, bu gözle yapılan bir çalışma. Yani kolon çatladıysa çatladı, çatlamadıysa çatlamadı. Betonda bir sorun varsa bunu gözünüzle görüyorsunuz. Dolayısıyla hasar tespiti binanın depreme dayanıklı olup olmadığı konusunda yapılan bir çalışma değildir. Bu çalışma, yani binanın bir sonraki depreme dayanıklı olup olmadığı konusunda bilgi sahibi olmak için. Zaten yönetmeliklerimizde de tanımlanmış olan kapsamlı çalışmaların yapılması gerekiyor. Hasar tespitinin bununla alakası yoktur. Hasar tespiti bir binanın depreme, deprem standartları yönetmeliklerine uygun yapılmış olup olmadığına bakmaz. “Bu bina, bu depremden hasar görmüş mü? Gördüyse ne düzeyde hasar görmüş?”, buna bakar. Binanın depreme dayanıklı olup olmadığını öğrenmek için yapılan çalışma daha detaylı, uzun bir iştir ve bugünün işi değildir. 

M.T.: Ön hasar değerlendirmesi mi diyoruz buna?

A.İ.: Ön hasar tespiti diyoruz. Bu değerlendirmenin sonuçları genelde geçerli oluyor.

M.T.: Bölgede az hasar görmüş yahut en azından ayakta duran bir sürü bina var ve bu binada oturmakta olan insanlar dışarıda. Ve binada büyük bir ihtimalle yeniden sahip olmak istedikleri yahut da bir şekilde kurtarmak istedikleri bir takım kıymetli, kendileri için manevi veyahut da maddi değeri olan şeyler var. Bu noktada siz bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra “binaya girip bunları alabilirsiniz” şeklinde bir sonuç çıkarabiliyor musunuz?

A.İ.: Eğer bina az hasarlıysa bu şu demek: Bu bina kullanılabilecek bina. İncelenen pek çok bina az hasarlı çıkıyor, kamu binaları da dahil olmak üzere. Dolayısıyla bunlara tabii rahatlıkla gidip eşyalar alınabileceği gibi bunlarda yaşam devam da edebilir. Çünkü nereye kadar dışarıda kalacaksınız? 100 binlerce binanın daha detaylı incelenmesi çok ciddi zaman alır. Bunu beklemeye de gerek yok çünkü 2, çok büyük depremi az hasarlı veya hasarsız atlattıysa dayanıklı olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla resmî kaynaklar tarafından yapılan hasar tespit sonucunda az hasarlı olduğuna karar verilen binalar zaten yasal olarak da kullanılmaya başlayabilir. Öte yandan orta hasarlı, detaylı incelenecek, güçlendirmesi yapıldıktan sonra kullanılacak binalar var. Detaylı incelemeden sonra basit onarımlar veya kapsamlı onarımlar sonrası kullanılacak binalar var. Ağır hasarlı olarak tanımlanmış binalarsa artçılarda yıkılma riski olabilecek binalar. Bunlara çok temkinli yaklaşmak gerekiyor. Bir başka grup da acil yıkılacak binalar. Bunlar da mevcut hâliyle risk teşkil eden yapılar. Bunların da en kısa zamanda yıkılması gerekiyor. Bakanlığın yetkilileri tarafından gerçekleştiriliyor bu işlemler.

M.N.A.: Nurdağı'nda İslahiye'de sözünü ettiğin az hasarlı binalar mertebe olarak çok mu az mı?

A.İ.: Biz genellikle kamu binalarına baktık, yüksek binalar değiller. Ama hasar yüzdesi az değil. Öncelikle kamu binalarına bakıyoruz çünkü hastaneler, okullar, camiler, sağlık ocakları kapalı. Normal hayata dönmek için bir an evvel incelenmesi gerektiği için önceliğimiz orada. Ama onun dışında bazı sanayi tesislerini AFAD yardımları için kullanıyor. Çünkü yüzlerce tır var burada. Onların bir yere alınması, karmaşıklığa neden olmadan istiflenmesi ve dağıtımının yapılması gerekiyor. Bu anlamda aslında kamu olmayan ama kamu için kullanılacak sanayi yapılarının durumuna bakıyoruz. Oteller kamu binası değil ama barınma ihtiyacı açısından kullanılması söz konusu. Kamu olmasa da bunlara öncelik veriyoruz. 

M.N.A.: Açıkta kalan vatandaşlar az hasarlı binalara girmek bakımından sizin değerlendirmenizi bekliyorlar o halde.

A.İ.: Bizim ve diğer ekiplerin. Bakanlığın çok sayıda çalışanı var. Onlar da bu işe devam ediyor. Biz belki üniversiteden geldiğimiz için öncelikli kamu binalarına yönlendirildik. Sivil binalara da bir yandan paralel olarak bakılıyor. Bildiğim kadarıyla şu ana kadar yaklaşık 700 bin binanın tespiti tamamlanmış durumda yanlış hatırlamıyorsam.

M.N.A.: 700 bin bina mı, konut mu?

A.İ.: Bina diye hatırlıyorum.

G.E.:. 1999 sonrası binalarla ilgili hiç gözleminiz var mı?

A.İ.: Malzeme kalitesi anlamında, donatı türü anlamında gelişmeler var. Yani beton kaliteleri genel olarak daha iyi yeni yapılarda. Yıkılan binalarda muhakkak kusurlar görüyoruz. Tamamen kurallara uyup da yıkılan binaya şu ana kadar rastlamadık. Yaşanan iki deprem de oldukça yüksek depremler. Bu binaların yıkılmasını haklı çıkarmıyor ama binaların ciddi hasar görmesi mühendislik kabullerimizin beklentisi içinde. 

M.N.A.: Hasar görmesi normal ama yıkılması, göçmesi, toptan çökmesi normal değil.

A.İ.: Ama onarılamayacak derecede hasar görmeleri olabilecek bir durum bu depremler altında.

M.N.A.: Yeter ki ayakta kalsın. Can kaybı olmasın. 

M.T.: Temel yıkılma sebebi olarak çok belirgin bir şey ön plana çıkıyor mu? 

A.İ.: Önceki tecrübelerimize göre çok büyük farklar yok. Bizim süneklik dediğimiz, depreme dayanıklı yapı tasarımının dayandığı en temel prensibe uyulmamış. Yapılar dayanıma ulaşacak bu tür depremlerde ama dayanıma ulaştıktan sonra sünek davranması gerekiyor. Bu da büyük deformasyonlar yapabilme yeteneğine sahip olması anlamına geliyor. Bunun için belli kısıtlamalar, limitler, detaylar var uygulanması gereken. Bunlar çok zahmetli, yapılması mümkün olmayan detaylar değil. Fakat bu detayların hâlâ bir sene evvel, iki sene evvel yapılan binalarda bile olmadığını görüyoruz. Yıkılmayan binalarda bunlar büyük ihtimalle yapılmıştır. Yönetmeliğe uygun uygulama yapılamadığını söylemek mümkün. 

G.E.: Araban, Nurdağı ve Islahiye'yi dolaştınız. Buralarda mesleğiniz dışındaki konularda gözlemlerinizi de kısaca paylaşmanız mümkün mü?

A.İ.: Doğrusunu isterseniz kendi işimiz dışında başka bir şeye odaklanabildiğimizi söyleyemeyeceğim.

G.E.: Çok teşekkür ederiz programımıza katıldığınız için.