Savaş ve Barış, Göç ve Sığınma, Gökyüzü ve Yeryüzü

-
Aa
+
a
a
a

İnsanlık camiası olarak, 2016 yılının ilk yarısını küresel çapta müthiş rekorlarla kapatmış oluyoruz. İstatistiklerin kuyruklu birer yalan olduğu bize sık sık hatırlatılsa da, dünyanın gidişatını gösteren bazı tablolara –şöyle üstünkörü de olsa– bir göz atmamızda fayda olabilir. Çünkü, dünyayı değiştirmek istiyorsak onu yorumlamaya da kuvvetle ihtiyacımız olacaktır, ne de olsa.

Savaşa ve Barışa Dair

Şiddete yapılan trilyonlarca dolarlık yıllık yatırımlar sayesinde dünya barıştan çatışmaya doğru tepetaklak düşüşünü (yere çakılma pikesini) bu yıl da sürdürüyor: Küresel Barış Endeksi’nin Haziran başlarında açıklanan 10. raporuna1 göre global terörizm tarihî rekor seviyelerini görürken, savaştan kaynaklanan ölümler son çeyrek yüzyılın tepe noktasında. Ülke içi barış, toplum huzuru ve güvenliği gibi değerler 10 yıldır sürekli ve kesintisiz düşüş halinde.

Şiddete ve silaha yapılan yatırımlar ise son 10 yıldır sürekli ve kesintisiz olarak yükseliş halinde. Rapora göre şiddetin 2015 yılı “fiyatı” 13,3 trilyon dolar olmuş! Yani dünya gayri safi hasılasının yüzde 13,3’ü! Peki, buna karşılık, barışı koruma ve barışın inşası çalışmalarına yatırılan miktar ne kadar? O da 15 milyar dolar. Yani, savaşa yapılan yatırım, barışa yapılan yatırımın yaklaşık 900 katı, iyi mi?!

Aynı rapora göre, 163 ülke ve bölge arasında dünyada şiddetten en uzak, barışa en yakın ülke: İzlanda. (Ne tesadüf, şimdi adları lazım değil, Açık Radyo programcı ve çalışanlarının hatırı sayılır bir bölümü 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda da İzlanda’yı tutuyor.)

Endekste, tahmin edilebileceği gibi, Suriye açık ara sonuncu: 163. sırada yer alıyor. Onu Irak, Sudan, Afganistan, Somali ve Yemen izliyorlar.

Türkiye mi? “Yalnız ve güzel ülkemiz” listenin 145. sırasında yer alıyor. Başka türlü söylersek, sondan 18inci! Yani, dünyada şiddetin cehennemine en çok yaklaşmış 18 ülkeden biriyiz! Üstelik, tablo muhtemelen daha da kötüleşecek.

Çünkü, bu rapor, mesela Haziran sonunda İstanbul Atatürk Hava Limanı’nda en az 44 kişinin mermilerle, bombalarla vahşice öldürüldüğü, 238 kişinin de yaralanıp paralandığı muazzam IŞİD saldırısını kapsamıyor elbette. Zira saldırı meydana gelmeden önce hazırlanmış. Bu “eksikli” rapor bile, şiddet skalasında son derece yüksek bir yere oturan bir ülkede oturduğumuzu açıkça ortaya koyuyor.

Dahası da var. Kimi gazete ve internet sitelerinde kolaylıkla görebileceğimiz gibi, son bir yıl içinde 17 terör saldırısında 300’e yakın ölü, 1500’e yakın yaralı vererek adeta tüm rekorları zorlayan, Güneydoğu’daki operasyon ve çatışmaların ilavesiyle daha da ürkütücü bir sayıya ulaşan bu “cehenneme dönmüş” ülkede yönetimin şiddet konusunda yaptığı yıllık harcama da dudak uçuklatıcı: Sadece 2015’te şiddet konusunda 94 milyar dolar para harcanmış.2 Ve, ne yazık ki, bu, ileride daha yüksek olacak gibi görünüyor.

Bu arada, dünyada savaş ve barış konusunda dehşet verici bir yeni bilgi demeti de yine Haziran ortalarında önümüze geldi. Dünyanın en büyük mayın temizleme kuruluşu olan Halo Vakfı tarafından The Guardian gazetesine sızdırılan bir dizi fotoğraf gördük.3 Sri Lanka’da hükümetle Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları (LTTE) arasında 26 yıl süren ve 100 binden fazla can alan iç savaşın son aylarında kullanılan silah kalıntılarına ait fotoğraflardı bunlar.

Ama bu “kalıntı”ların ortaya koyduğu dehşet verici bir gerçek vardı: 2008 sonu-2009 başı arasında sadece birkaç ay içinde ülkenin hükümeti yüz bin canın pek çoğunu, gerilla - sivil ayrımı gözetmeden küçücük bir alana sıkıştırıp Rus yapımı misket bombaları (cluster bombs) kullanarak imha etmiş ve böylelikle önemli savaş (ve muhtemelen insanlık) suçları işlemişti. Burada 21. yüzyılın adı konmamış jenosidlerinden birini konuşuyor olabiliriz pekala.

Göçmenliğe ve Mülteciliğe Dair

Savaş, çatışma, baskı ve zulüm yüzünden evini barkını, yerini yurdunu terkedip kaçan insanların sayısı, bilinen tarihte hiç bugünkü kadar çok olmamıştı. Dünyaya artık bir mülteciler gezegeni diyebiliriz. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde yayınladığı raporunda4 dünyada artık 65,5 milyon insan evladının zorla yerinden edilmiş olduğunu, bunun 21. yüzyıl rekoru olmakla kalmayıp, 60 milyon yersiz yurtsuz sayısının da tarihte ilk kez aşıldığını belirtiyordu.

Dahası, dünya çapında bu mülteci sayısının yarısını çocuklar oluşturuyor. Evi barkı, gidecek yeri olmayan 30 milyon çocuk! Komiserlik, dünya çapında kimsesiz 100 bin çocuğun sığınma hakkı istediğini söylüyor. Bu, kayıtların tutulmaya başlandığı 2006’dan beri görülmüş en yüksek oran. 100 bin çocuk sığınma hakkı peşinde. En az 10 bininin köle ve seks tacirlerinin eline düşmesi an meselesi! Ve dahi, bu mültecilerin yüzde 86’sı da düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor. Yani, eğitimden, güvenli bir hayattan ve çalışma olanaklarından büyük ölçüde yoksun insanlardan söz ediyoruz burada.

Avrupa ülkeleri ve ABD, kapılarını mültecilere sıkı sıkıya kapatırken, Türkiye, Pakistan ve Lübnan, mutlak sayı olarak dünyanın en çok mülteci misafir eden üç ülkesi pozisyonunda. (Nüfusla oranlanırsa, bu sefer ilk 3 sırayı Lübnan, Ürdün ve Nauru alıyor.) BM Genel Sekreteri’nin de söylediği gibi, bu, sadece mülteci krizi değil, dayanışma ve empati yokluğu krizi!

Talihin garip bir tecellisi olarak, en yüksek sayıda mülteciyi –mülteci demeden de olsa– misafir eden Türkiye, Göç-Der adlı kuruluşun yine 20 Haziran’da yayınladığı bir raporda5, aynı zamanda kendi içinde yüksek sayıda iç göçmen yaratan ülke konumunda. Güneydoğu’da çatışmalar ve Kürt nüfus üzerinde uygulanan yasaklamalar ve operasyonlarla, yaklaşık 1 milyon insanın yerinden edildiği bir gerçek!

Üstelik, Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerde devam eden çatışmalar nedeniyle zorla yerinden edilme sürecinin devam ettiği de raporda belirtilen bir diğer husus. 1925 yılı Şark Islahat Planı ile başlayan zorunlu göçün sistematik bir hal aldığı, 1987 yılında ilan edilen OHAL ile 3 milyon insanın yerinden edildiği de raporun tespitleri arasında.

Önemle eklemek gerekir ki, hem BM’nin, hem de Göç-Der’in raporları, sel ve deprem gibi “doğal” afetler yüzünden yerinden olanları kapsamıyor. Konunun önde gelen uzmanı sayılan bir uluslararası kuruluşun Mayıs’ta yayımlanan raporunda6 yapılan ayrı bir hesaplamada doğal afet “zayiatı”nın en az 19 milyon insanı kapsadığı belirtiliyor..

İklim Krizine ve Küresel Isınmaya Dair

2016 yılının ilk 6 ayında dünyanın dört bir yanında iklim ve çevre yıkımına ilişkin kırılmamış rekor kalmamıştı. Hızla gözden geçirelim:

Yılın hemen başında dünyanın en saygın bilim dergilerinden ikisinde aynı gün yayınlanan 2 ayrı araştırmanın birinde “Kuzey yarıkürenin orta enlemlerinde ortalama hararetin, her gün yaklaşık 10 metre güneye hareket etmesine tekabül eden bir oranda arttığı” ortaya konuyor ve şöyle deniyordu: “Bu oran jeolojik kayıtlarda gözlemleyebildiğimiz iklim değişikliği hızlarından yaklaşık 100 kat daha hızlı.”7 Kuzeyden güneye doğru günde 10 metre ilerleyen sıcaklık!

Benzeri görülmemiş bu rekorun şoku yeterli değilmişçesine, başka teknik araştırmalarda8, iklim değişikliği hızının belki 1,000 kat daha hızlı olabileceği belirtiliyor – nefesimizi bırakıyoruz!

Sonra yeniden derin bir nefes alıyoruz ve okuyoruz9: Rekorlar peş peşe geliyor: Mayıs ayı, gittikçe artan insan kaynaklı küresel ısınma ortamında küresel hararet rekorlarının birbiri peşi sıra kırıldığı 13. ay oluyor. Nefesi bırakıyoruz.

Alıyoruz: Kuzey buz denizinin buzu rekor hızda eriyor, kış buzundaki maksimum yayılması rekor azlıkta, Mayıs buzu tarihteki en düşük buz seviyesinde. Bırakıyoruz.

Alıyoruz. Hindistan, ülke tarihinde en büyük sıcaklığı Racastan’da 51 derece ile görüyor. 300 milyon insanı etkileyen rekor kuraklık berdevam. Barajları silahlı muhafızlar korumaya çalışıyor sularını çalmasınlar diye! Veriyoruz.

Alıyoruz. ABD’nin kuzey kutbuna en yakın, dolayısıyla en serin eyaleti Alaska, Arktik rekorlara ayak uyduruyor: Sıfır derece. Tarihindeki en büyük sıcak! Veriyoruz.

Alıyoruz. Atmosferde CO2 yoğunluğu onyıllardır her yıl rekor kırıyor zaten ama bu yıl farklı: 2016 artış oranının milyonda 3.1 parçacık (ppm) olacağı hesaplanıyor, ki bu, 2.1 yıllık ortalamanın akıl almaz derecede üstünde! Soluğu koyveriyoruz.

Sonra gene alıyoruz. Avustralya, en sıcak güz rekorunu kırıyor, daha önceki 11 yıllık rekoru paramparça ediyor. Veriyoruz.

Gene alıyoruz: Uzaydan gözlenebilen tek organizma olan Büyük Mercan Resifi, suların aşırı ısınmasından ve asitlenmesinden dolayı rekor oranda ağarıyor. Havadan gözlemler, sadece % 7’sinin kurtulduğunu gösteriyor, ki bu da mercan kayalığının hepten ölüp gitmesine yol açabilir. Koyveriyoruz soluğu.

Yeniden alıyoruz. Bir mavi balina, bir mavi balinaya okyanusun boylu boyunca seslenip, 1500 kilometre ötedeki fırtınayı işitebiliyorken, artık bunu yapamıyor diye öğreniyoruz. Her 10 yılda 1 okyanusların gürültüsü ikiye katlanarak rekor kırıyor10. Petrol ve doğal aramak için askeriyenin sismik infilakleri balinaları sağır ediyor. Okyanuslar riske girince hepimiz riske giriyoruz. Kulaklarımızı tıkıyor, soluğumuzu bırakıyoruz.

Geleceğe ve Sağkalıma Dair

Toplumun çöküşü ve geçiş halindeki bir dünyanın durumu hakkında Chomsky şöyle söylüyor11:

“Yaklaşık son 35 yıl içinde devlet – şirket ortaklığında yürütülen programlar halkın çoğunluğu üzerinde feci yıkıcı etkiler yarattı. Durgunluk, gerileme ve keskin bir şekilde yükselen eşitsizlik, bu etkilerin en doğrudan olanlarıydı. Bu korku yarattı,  insanların kendilerini yalıtılmış ve yalnız hissetmelerine, anlayamadıkları ve etkileyemedikleri büyük güçlerin kurbanı olarak görmelerine yol açtı.  Bu çöküşün sebebi ekonomik kanunlar değil. Bunlar birer politikanın, bir çeşit sınıf savaşının sonucu: Zenginlerin ve güçlülerin çalışan nüfusa ve yoksullara karşı başlattığı bir tür sınıf savaşı. Neoliberalizm dönemini belirleyen şey, budur. Yalnız ABD’de değil, Avrupa’da ve başka yerlerde de.”

Gerçekçi olalım: Gerçekten de önümüzde fazla vakit kaldığını söyleyemeyiz. Uzun vadede doğru dürüst bir şekilde ayakta kalalım istiyorsak, hatırı sayılır ölçüde önemli bir güzergâh değişikliğini gerçekleştirmek zorundayız. Chomsky, başlığını “Dünyaya Kim Hükmediyor?” diye çevirebileceğimiz yeni kitabında, yeni bir güzergâh seçmenin yani âcilen yeni bir yola girmenin sorumluluğunun büyük ölçüde kendi ellerimizde olduğunu söylüyor – “tabii fırsatların da” diye eklemeyi ihmal etmeden12.

Açık Radyo’un uzun vadeli favorilerinden Adbusters (Kültürbozan) hareketinin aynı adı taşıyan dergisinin son (yaz) sayısında (no: 126) bu “güzergâh”ın kilometre taşları olarak bir dizi fotoğraf var 13: 68 Paris’i, 1999 Seattle Muharebesi, 2001 Yunan Anarşistleri, 2010 İspanya İndignados’u ve Arap Baharı, 2011 Wall Street İşgali, 2012 Idle No More Yerli Hareketi, 2013 Gezi ayaklanması ve Brezilya Baharı, 2014 Hong Kong Şemsiye Devrimi, 2015 Almanya Blockupy Protestoları ve ABD Black Lives Matter Ayaklanması, ve 2016 Nuit Debout (Bütün Gece Ayakta) Hareketi...

Dergide Fransız komünist siyasetçi André Gerin’den çarpıcı bir alıntı[14] yer alıyor. Biz de onunla bitirelim istedik bu denemeyi:

“Şu anki biçimimizle ayakta kalamayız. Yeni bir biçime (form’a) evrileceğiz. Zaten halihazırda buna evrilmekteyiz. Yeni form “küresel toplum” diye biliniyor. O eski Homo Sapiens’ten sonsuz derecede daha karmaşık bir yaratık bu. Onun kapsadığı insanlar, maddeyi oluşturan moleküller gibi. Homo Sapiens kabaca elli bin yıl dayandı. Küresel toplum denen bu yeni yaratığın nasıl birşey olacağını önümüzdeki elli bin yılda göreceğiz.”

Nefesimizi alalım bakalım şimdi.

Haziran 2016'da Açık Radyo'daki konu ve konuklarımızdan bazıları ise şöyleydi.

***

[1] http://www.visionofhumanity.org/sites/default/files/GPI%202016%20Report_2.pdf

[2] Ibid.

[3] https://www.theguardian.com/world/2016/jun/20/cluster-bombs-used-sri-lanka-civil-war-leaked-photos-suggest

[4] https://s3.amazonaws.com/unhcrsharedmedia/2016/2016-06-20-global-trends/2016-06-14-Global-Trends-2015.pdf

[5] http://t24.com.tr/haber/goc-der-yasak-ve-operasyonlar-1-milyon-insani-zorla-yerinden-etti,346214

[6] http://www.internal-displacement.org/assets/library/Media/201505-Global-Overview-2015/20150506-global-overview-2015-en.pdf

[7] Noam Chomsky, Who Rules the World?, Metropolitan Books, 2016, s. 3-4. Profesör Chomsky’nin yeni kitabında atıf yaptığı makaleler:  Ken Caldeira, “Stop Emissions,”, MIT Technology Review 119, no 1 (January/February 2016); “Current Pace of Environmental Change Is Unprecedented in Earth’s History,” University of Bristol, 4 January 2016.

[8] Ibid.

[9] https://www.theguardian.com/environment/2016/jun/17/seven-climate-records-set-so-far-in-2016

[10] http://www.truth-out.org/news/item/36250-when-whales-cannot-hear-ocean-noise-doubling-every-ten-years

[11] http://www.truth-out.org/opinion/item/36394-noam-chomsky-on-the-breakdown-of-american-society-and-a-world-in-transition

[12] Noam Chomsky, Who Rules the World?,ibid., s. 238.

[13] Adbusters, Toneshift, No: 126, http://www.adbusters.org/action/call-for-submissions-why-is-global-fascism-on-the-rise/

[14] Ibid.