Kanal İstanbul Projesi: Prof. Derin Orhon ile söyleşi

-
Aa
+
a
a
a

8 Temmuz tarihli Açık Gazete’ye Kanal İstanbul Projesi ve ÇED Raporu üzerine konuşmak için Prof. Dr. Derin Orhon misafir oldu. Kanal İstanbul Çok Disiplinli Bilimsel Değerlendirme Raporu editörü olan Prof. Dr. Derin Orhon, süreçle ilgili değerlendirmelerini paylaştı. 

Orhon, konunun bilimsel değerlendirmelerin dışına taştığını ve ÇED değerlendirmesinin mahkeme sürecinin devam ettiğini dile getirdi. Kanal İstanbul Projesi hakkında bilimsel değerlendirmeler taşıyan ÇED Raporu’nun, bu projenin kabul edilmemesi hakkında birden fazla yönden beyan geldiğini ifade eden Orhon; bu projenin bilimsel veriler ışığında hemen reddedilmesi gerektiğini dile getirdi. ÇED raporunun ortaya koyulmasının oldukça sevindirici olduğunu ifade eden Orhon, yirmi dokuz yetkin bilim insanının gerçekleştirdiği çalışma sonucunda projenin reddine yönelik motivasyonları şöyle sıraladı: “Bu proje, Karadeniz’in kirli sularını Marmara’nın hassas bölgelerine taşıyor. Marmara’nın en hassas bölgesine; Büyükçekmece civarı, Yenikapı’dan Ambarlı’ya kadar olan bölgeye taşıyor. Bu Marmara için ölümcül bir etki yaratıyor. Çünkü Marmara için en önemli kirletici, insanlardan kaynaklanan bir parametre olan azot. Yaklaşık seksen beş ton azot, her gün Karadeniz’den gelecek ve Marmara’nın en hassas bölgesine boşalacak. Bu kabul edilir bir şey değil... Karadeniz bize on milyon kişinin azot yükünü getirip boşaltacak. Bu bölgede birçok arıtma tesisi var ancak bu kirlilik Marmara’nın kaldırabileceği bir yük değil.” 

Marmara bölgesindeki deniz canlılarının hayatı ve canlı türlerinin çeşitliliğine etkileri üzerine sorulan soruya Prof. Dr. Derin Orhon şöyle yanıt verdi: 

“Azot yükü denizdeki canlıların bir kısmı için bir çeşit gıda malzemesi. Bu yükün burada olması Alg Patlaması dediğimiz şeyin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bu canlıların ölüp deniz dibine çökmesi, bu seviyedeki oksijenin tamamının tüketilmesi demek oluyor. Bu durum Marmara’nın ölümü anlamına geliyor.” 

Konularında uzman deprembilimciler tarafından yapılan açıklamaya göre, en ufak bir deprem yaşanması durumunda kanalın yapıldığı bölgede daha önce yaşadığımız yıkıma sebep olan depremler gibi afetler yaşamamızın olası olduğunu dile getiren Orhon, sadece bu bulgunun bile bir reddedilme sebebi olması gerektiğini ancak bu bulgunun ÇED Raporu’nda yer almasına rağmen göz ardı edildiğini belirtti. 

‘En ufak sızıntıda kaynaklar kullanılamaz’

Orhon, bölgede zeminin sıvılaşacağını, kanalın ve çevresindeki yapıların tehlikede olacağını dile getirdi. Bu kanalın sürekli ve kalıcı bir tuzlu su havuzuna dönüşeceğini belirten Orhon, en ufak bir sızıntının bölgedeki kaynakları kullanılamaz hale getireceğini ifade etti. Sazlıdere Barajı’nı tamamen yok eden Kanal İstanbul Projesi’nin bir milyon nüfusa su ulaşmasını engelleyeceğini de sözlerine ekledi. 

Projenin gerçekleşmesinin ardından ortaya çıkan hafriyat toprağının nasıl kullanılacağının net olmadığını belirten Orhon, Karadeniz sahil şeridini doldurmak gibi oldukça akıldışı öneriler olduğunu ve bu önerilere ÇED Raporu’ndan ulaşılabileceğini ifade etti. 

Alanında uzman kişilerin, deniz araçlarının bu kanalı kullanmasının uygun olmayacağını ifade eden veriler ortaya koyduğunu belirten Orhon; bu kanalın en önemli handikabının ise alanın etrafında, milyonları bulacak bir yerleşime teşvik doğurmak olduğunu dile getirdi. Nüfusu hâlihazırda on altı milyonu geçen İstanbul’a yapılacak en büyük kötülüğün yeni bir nüfus alanı yaratmak olduğunu söyleyen Orhon; bunun planlı bir hamle olduğunu, projenin sunumundan önce bile alanın etrafının imara açıldığını dile getirdi. Bu alanda, bu nüfusun ortaya çıkmasının İstanbul’a çok acımasız bir ihanet olacağını ve İstanbul için en önemli sorunun nüfusun kontrol edilememesi olduğunu dile getirdi.