"Nöro-İlahiyat" nedir? Nasıl ortaya çıktı?

-
Aa
+
a
a
a

Dini deneyim ve düşüncenin nörobilimi olur mu? "Tanrı Kaskı" deneylerinden hangi sonuçlar çıkartılabilir? “Neuralink" serisine farklı bir açıyla devam ediyoruz.

"Nöro-İlahiyat" nedir? Nasıl ortaya çıktı?
 

"Nöro-İlahiyat" nedir? Nasıl ortaya çıktı?

podcast servisi: iTunes / RSS

1990-2000 arasının ABD'de "Beyin Onyılı" ilan edilmesi, beyin bilimlerine ayrılan fonların ciddi miktarda arttırılması ve fonksiyonel MR gibi beyin görüntüleme teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, benim "Nöronesans" diye adlandırdığım bir beyin/sinirbilim dönemi başlamış oldu.

Sinir sistemimiz ve özellikle beynimizin bütün düşünce, deneyim ve davranışlarımızda dahli olması, ekonomi, hukuk, felsefe gibi alanlarda nörobilime olan ilginin hızla yükselmesine yol açtı.

"Nöro-Ekonomi" ve  (birkaç hafta önce Prof. Ozan Erözden ile konuştuğumuz) “Nöro-Hukuk" gibi çokdisiplinli yeni araştırma alanları doğdu.

"Nöro-İlahiyat" alanı da, aslında ana fikri daha eskilere gitse de, bu "Nörobilim Rönesansı" döneminde yükselen tartışmaların kaynaklarından biri haline geldi.

Burada, temel soru şu: Dini düşünce ve deneyimlerin nörobilimsel altyapısı, bize İlahiyat'ın konularına, örneğin Tanrı’~in varlığı/yokluğuna  dair yeni şeyler söyleyebilir mi?

— / —

Ben başında "nöro" takısı olan her alanın eşit derecede gelecek vaat ettiğini düşünmüyorum. Örneğin, Nöro-İlahiyat çalışmalarının, Tanrı'nın varlığı/yokluğu sorusuna cevap vereceği kanısında değilim.

Yine de Nöro-İlahiyat araştırmalarında tartışabileceğimiz başka ilginç yönler olduğunu düşünüyorum.

Bu bağlamda, Kanadalı fizyolog ve nörobilimci Michael Persinger'ın 1989'da yayımladığı ve "Tanrı Kaskı" adını verdiği elektro-manyetik bir başlıkla yaptığı deneylere değineceğim; bu deneylerden hangi sonuçların çıkartılabileceği veya çıkartılamayacağından söz edeceğim.

Bu tür Nöro-İlahiyat çalışmalarından çıkartılabilecek, tartışmaya değer sonuçlar var, fakat bunlar deneyi yapan Persinger'ın ileri sürdüğü tezlerden farklı.

Bence buradaki asıl ilginç nokta, özellikle dini inanç bağlamında, deneyim-düşünce ilişkisinin doğasıyla ilgili.

— / —

Fakat önce bu "Tanrı Kaskı" fikrinin, geçtiğimiz aydan beri farklı yönleriyle ele aldığımız "Neuralink" projesiyle ilintisinden başlayayım.

"Neuralink", malum, insanların beyinlerine yerleştirilmek üzere tasarlanmış bir mini bilgisayar -bir beyin-makina arayüzü. Bu cihaz sayesinde:

1. Kullanıcılarının beyinlerine dışarıdan müdahale edilebileceği

2. Kullanıcıların uyumlu cihazlara düşünceyle kumanda edilebileceği  

3. Beyin faaliyetlerinin kodunun çözülerek düşünce içeriğinin elde edilebileceği, bu içeriğin dijital olarak dış belleklere indirilip saklanabileceği, başka beyinlere yüklenebileceği 

öne sürülüyor.

(Bence en zayıf iddia bu, sonuncusu. Haftaya ele alacağız.)

— / —

Şimdi birinci teze bakalım. Neuralink projesinin mirasını devraldığı çeşitli teknolojiler arasında:

1.“Transkranial Manyetik Stimülasyon” (TMS)

2. ”Kortikal Stimülasyon Tekniği” (KST)

3. ”Derin Beyin Stimülasyonu” (DBS)

gibi yöntenler var.

"Tanrı Kaskı" (görselde solda), bir anlamda TMS'nin (sağda) öncülü.

Yani, insan beynini kafatası dışından, kask veya başlık gibi bir cihazın yarattığı elektromanyetik alana maruz bırakmak ve bu sayede zihinsel bazı değişikliklere sebep olmak.

Persinger'ın tasarladığı (aslında, bir mühendislik projesi olarak haylı basit) bu kaskın işlevi de, bu.

Not. İnsan beynine dışarıdan elektronik veya elektromanyetik yöntemlerle müdahalenin tarihçesini ve günümüzde "beyin pili" diye bilinen bir yöntemle hareket bozukluklarının tıbbi olarak giderilmesini, daha önce beyin cerrahı Dr. Ali Zırh anlatmıştı: Derin Beyin Stimülasyonu, Parkinson ve Neuralink

— / —

Persinger'ın "Tanrı Kaskı" deneylerinde gösterdiği şu:

Bu kask ile beyinlerinin sağ temporal (yani sağ şakağın iç kısmına denk gelen) bölgesine uygulanan manyetik alan sonucunda denekler "ruhani" (spiritüel) diye niteleyebileceğimiz bazı deneyimler yaşıyorlar.

Bu denekler, ölmeye yakın deneyimler geçiren insanların anlattıkları türden şeyler duyumsadıklarını, veya kendileri dışında büyük bir varlığın farkına vardıklarını, hatta onunla "bir olduklarını" hissettiklerini söylüyorlar. 

Deneyin Nöro-İlahiyat ile temas eden kısmı burası.

Bu ve benzeri deneyler, şöyle bir tartışma yaratıyor:

Bu kask yüzünden Tanrısal bir gücün varlığını hissediyorsanız, ama bu hissin asıl nedeni beyninize uygulanan manyetik uyarı ise, o zaman Tanrı hissiniz bir sanrı veya hayalden ibarettir.

Bundan ne sonuç çıkartmalıyız?

— / —

Bence bu tür deneylerden "Tanrı fikri bir sanrıdan ibarettir" sonucu çıkartmak, mantıksal bir yanlış içeriyor. 

Bu açıdan, yani "Tanrı vardır/yoktur" tartışmaları bağlamında, Persinger'ın deneylerinde pek önemsenecek bir yan görmüyorum.

Algı yoluyla var olduğunu sandığınız bir nesne, gerçekte var olmayabilir. Yani bazı algı deneyimleriniz bir sanrıdan ibaret olabilir.

Ama bu, sanrıya yol açan her nesnenin aslında var olmadığını göstermez. 

Mantıksal olarak bu sonucu çıkartamayız.

— / —

Bir başka programda, ünlü nörobilimci Wilder Penfield'ın 1930'larda itibaren yaptığı ve deneklerde sanrılar yaratan kortikal uyarı denemelerinden ve bu çalışmalarını anlattığı kitabı “Zihnin Sırları”ndan söz etmiştim:

Neuralink (II): Altyapısı, işlevleri, faydası

Penfield, insanlarda beynin (duyusal corteksin) doğrudan uyarılmasıyla, halüsinasyonların ortaya çıkabileceğini göstermişti.

Örneğin, Penfield'ın korteksini uyardığı denek, burnuna bir yanık kokusu geldiğini söylüyor ve bunun gerçek olduğuna inanıyor. Aslında bu deneğin beyninde üretilmiş bir sanrı, çünkü ortada yanan bir şey yok.

Ama bundan, yanık kokusunun gerçekte ve hiç bir zaman var olmadığı sonucu çıkmıyor.

Persinger'ın deneyinde de, mantıksal olarak benzer bir durum var.

"Tanrı Kaskı" ile yaşanan deneyimler gerçek değil. Ama buradan, bu tür deneyimlerin hiç bir zaman gerçek olmayacağı sonucu çıkmıyor.

Öte yandan, gerçek olduğu sonucu da çıkmıyor. Yani, deney bu açıdan nötral/sonuçsuz.

— / —

Fakat bütün bunlar, Persinger'ın deneyinin ilginç başka noktalara işaret etmediğini göstermiyor.

Örneğin, en kutsal veya ruhani bulduğumuz deneyimler basit bir uyarı mekanizmasıyla yapay olarak üretilebiliyorsa, o deneyimlerin ne gösterdiği konusunda temkinli düşünmemiz gerek.

Din Felsefesi külliyatında, dini inanç sistemlerinde ruhani deneyimlerin yeri, önemli bir tartışmanın merkezini oluşturuyor. Tarih boyunca da, Hallac-ı Mansur’dan Hildegard von Bingen’e kadar, her coğrafya da bu tür mistik deneyimler yüzünden başları derde girmiş pek çok ilginç şahsiyete rastlamak mümkün.

Programda bu konuya ilişkin ve hafızamda yer etmiş  "hayat değiştirici" bir deneyime dair bir anekdot da aktaracağım.

— / —

Sonuç olarak, Nöro-İlahiyat tartışmalarını, bu tartışmaların zeminini oluşturan "Tanrı vardır/yoktur" iddiaları açısından değil, ruhani deneyimleri nasıl değerlendirmemiz konusunda ışık tutucu olduğundan dolayı ilginç buluyorum.

Neuralink cihazı, bu tür deneyimlere sebep olacak bir mimariye bence sahip değil. Yani bu aşamada, Nöro-İlahiyat tartışmalarına bir katkıda bulunacak gibi gözükmüyor.

Peki zihinsel içeriğimizi Neuralink ile bir belleğe indirip saklamak gibi fütüristik iddialar na kadar gerçekçi?

Haftaya, Neuralink serisinin son programında, bu cihazın üçüncü kullanım yöntemini, yani beyin faaliyetlerinin kaydı, zihinsel içerik çıkarımı, indirilecek harici bir bellekte saklanması ve başka beyinlere yüklenmesi gibi iddiaları değerlendirmeye çalışacağım.