Türkiye'deki araştırmadan: Çin aşısının bağışıklık yanıtı ikinci dozdan sonra yüzde 97

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur hem dünya hem de Türkiye gündemini aktarmayı sürdürürken aşılarla ilgili de önemli bilgiler verdi.

Selim Badur'la Korona Günleri: 5 Nisan 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 5 Nisan 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(5 Nisan 2021 tarihinda Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Feryal, Özdeş, iyi haftalar herkese!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Korona Günleri programının kapsamı dışına çıkıp biraz önce Açık Gazete’de değindiğiniz noktaya ilavede bulunabilir miyim çok kısa olarak?

ÖM: Buyurun.

SB: Bu generallerin açıklaması üzerine yapılan sert tepkiler var, hükümet yetkilileri, çeşitli güvenlik birimleri ve bazı üniversite rektörlüklerinin açıklamaları var Boğaziçi, ODTÜ hatta ama ilginç, belki gözünüzden kaçtı, bir farklı tepki de tapu kadastro müdürlüklerinden geliyor. Benim görebildiğim kadarıyla iki tane ilin tapu kadastro müdürü de bu bildiriyi kınamışlar. Bağlantı kurmaya çalışıyorum dün akşamdan beri kuramadım, eğer siz kurarsanız lütfen bana da söyleyin. Birçok ilin tapu kadastro müdürü de Twitter hesabı almaya başlamış geri kalmamak için.

ÖÖ: Şey olabilir mi bu Kanal İstanbul güzergâhındaki tapu işlerinden sorumlu olanlar?

SB: Fakat Özdeş Erzurum Tapu Kadastro Müdürü’nün Kanal İstanbul’la ne ilgisi var?

ÖÖ: O zaman bilemeyeceğim!

ÖM: Yok bu herkesi ilgilendiriyor Özdeş.

SB: Ulusal bir şey.

ÖM: Araştırmacı gazeteciliği size bırakmış durumda, ben de bunu duymamıştım, genç arkadaşları uyarıyorum buradan!

ÖÖ: Demokratik ifade hakkımı kullanıyorum diyorsunuz!

SB: Evet. Şimdi bu sabah programlara başlarken Korona Günleri’ne hep ortalama günlük olgu sayılarına değiniyorduk ama bu sabah John Hopkins’in web sitesine girmek mümkün değil, bir sorun var herhalde. Bunun üzerine DSÖ’nün verdiği değerlere baktım. İki kurumun verdiği sayısal değerler değişiyor, John Hopkins daha güncel, daha ‘update’ sonuçlar vermekte ama yine de dün itibariyle ortalamaya bakarsak eğer, son programımızdan bu yana günde 533 bin 151 olgu eklenmiş listeye. Bu önemli bir sayı, sayıda bir azalma yok. 

Aşılama oranlarına baktığımızda ABD 161 milyonu geçti aşıladığı kişi sayısı. Doz olarak bunlar. Çin 134 milyon doz, Hindistan 76 milyon doz, İngiltere 36, Brezilya 21, Türkiye de 16,6 milyon doz aşı kullandı şimdiye kadar. Önde giden 6. ülke olarak görülmekte hem olgu sayısında hem vakada, hem de aşılama oranlarında Türkiye listenin ön sıralarında yer alıyor. Sizin de belirttiğiniz gibi Türkiye’deki haberlere bakarsak eğer ne olup ne bitiyor? Bir kere Sağlık Bakanı’nın her hafta yaptığı değerlendirme sonuçları var, illere göre tablonun değişip değişmediğinden bahsediyor, bu konuda açıklamalar yapıyor. Bu hafta vaka sayısı azalan il yok, verilere göre Samsun’da 100 binde 678, İstanbul’da 591 olgu var. Bu ne ifade ediyor? Avrupa ülkeleri 100 binde 100 olguyu geçtikleri zaman kısıtlamalara gidiyorlar. Demek bir sınır değer gibi 100 binde 100 olguyu, 100 yeni vakayı almak gerekiyor. Böyle yapılırsa eğer Samsun bu sınırın 7 misli üstünde 678, İstanbul’da 6 misli 591. Siz de değindiniz İBB Bilim Kurul toplanıp birtakım önlemleri, durumun vahametini bildirip 4 haftalık kapanma dışında aşı süreci hızlanmalı, toplu ibadetler, neden toplu ibadet yapılamayacağı liderler, dini yetkililer tarafından açıklanmalı diye belirtiyor. Ramazan beklenmeden kapanmalar yapılmalı lokanta ve kafeler için, öğretmenlere öncelik, test sayısı arttırılmalı gibi İBB’nin Bilim Kurulu’nun açıklaması var. Emrah Altındiş yurt dışından, bu konuyu iyi takip eden ve oldukça sağlıklı yorumlar yapan bir genç araştırıcı kendisi, “Türkiye’de koronavirüsün yayılımı tamamen kontrolden çıkmış durumda, tüm uyarılara rağmen devlet gerekli bilimsel önlemleri almadığı için önlenebilecek binlerce ölüm ve yüzbinlerce hastalanmayı yaşıyoruz. Bugünler kritik, bu korkunç vaka artışı yoğun bakımları dolduracak” demiş. Hemen bu konuyla ilgili olarak Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Çinel “acil değilse hastanelere gitmeyin, mutant virüs bir dakikada bile bulaşabiliyor” kendisi Halk TV’den Fatma Nur Ak’ın sorularını yanıtlarken “acil servis yataklarımız hızla dolmakta, bu ciddi bir hız, bunun bilincinde olması lazım vatandaşların. Acil olmadıkça da hastanede diğer sağlık sorunlarıyla ilgili randevularını ertelesinler” uyarısında bulunmuş. Kendileri “hastaneye gidilmesin başka nedenlerle, hem biz çok yoğunuz hem de bulaş riski bulunmakta hastanelerde ve mutant virüs çok hızlı bulaşıyor” derken. Onkoloji Derneği de bir başka açıdan yaklaşıyor, onlar da diyorlar ki “insanlar hastaneye zamanında gelemediği için kanser hastalığı ihmal edildi, o nedenle çok sayıda geç tanı alan hasta var. Hastaneler tamamen Covid-19’a yoğunlaştı, insanlarımız hastaneye gitmekten korkuyorlar, bu da ileride bir sorun yaratacak, kanser hastalarının beklenenin üzerinde bir düzeye erişmesine, ulaşmasına neden olacak” diyor. Türkiye’deki haberlere bakmaya sürdüreyim, yine Yetkin Report’ta yazan Sayın Nuriye Ortaylı, kendisi yakından izlemeye çalıştığım bir halk sağlıkçı, yorumlarına çok katıldığım, çok değer verdiğim bir kişi. Kendisi ‘Yeni vakaların %75’i İngiliz varyantı ne demek?’ diye bir yazı yazmış bu başlıkla. Bakanlığın “vakaların %75’ini İngiliz varyantı oluşturuyor” derken bunun ne anlama geldiği? Bununla ilgili bir eylem yapılıp yapılmadığı, hiç hani “ne yapalım İngiliz varyantı ise? Bu açıklanmalı ve durum netlik kazanmalı” deyip “esas olarak kendisine bilgileri saklayıp zaman zaman arada cımbızla seçtiği birkaç noktayı açıklıyor bakanlık, böyle olmaz.” Günümüzde 20 kişiden birinin bulaştırıcı olduğuna değiniyor ki bu çok yüksek bir oran. TTB hafta sonu bir açıklamada bulundu, belge göstererek koronavirüsten hayatın kaybeden bir hekimin ölüm belgesine ‘doğal ölüm’ yazıldığını gösterdi. Bu bir örnek, tabii Türkiye’den bildirilen koronavirüsten yaşamını yitiren kişi sayısının gerçeği yansıtmadığı konusunda eleştiriler çok sık geliyor. Bunlara herhalde somut bir kanıt. Bu arada adını vermek istemiyorum ama koronavirüs Bilim Kurulu üyelerinden bir öğretim üyesi “salgın yönetimi Bilim Kurulu’nda olsaydı bunları yaşamazdık” gibi bir açıklama yapmış. Biraz talihsiz bir açıklama, çünkü birçok insan “iyi de siz televizyon kanallarına 24 saat 7 gün çıkıyorsunuz, sürekli konuşuyorsunuz ve bunu bari dile getirseydiniz, hiç böyle dememiştiniz şimdiye dek” diyor. Haklılar tabii, Bilim Kurulu’nda değilmiş demek ki yönetim! 

Kayseri Valisi’nden bir açıklama var, Kayseri Valisi “apartmanlarda günler yapılıyor ihbarları alıyoruz” demiş. Hanımların bir araya toplanıp yaptıkları günler varmış, kadınlar günü, buradan yayılıyor

ÖÖ: Kayseri’de AKP veya MHP kongreleri yapılmamış mı, bir açıklaması yok mu?

SB: Evet var, bende fotoğrafı var, gösteremiyorum! ‘Kongre var, gün yok!’ yeni slogan bu herhalde. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir açıklama var “dua edelim hastalık ortadan kalksın ki hiç olmazsa bir miktar Müslüman hacca gidebilsin”. Tabii bu bizim isteğimizle olmuyor. Suudi Arabistan, Hac ziyaretlerini geçen sene durdurmuştu, bu sene de durdurmuş vaziyette. Bir de yine bir adını vermeyeceğim bir köşe yazarı şöyle bir açıklama yapmış, bunun ne demek olduğunu eğer anlarsanız Özdeş, Ömer Bey lütfen bana söyleyin! “Gezi kalkışması gibi aptalca bir eylemi fırsat bilip rejimi değiştirmeye kalkışanlar şimdi ölüm korkusuyla maske takıyorlar!” Kendisinin birinci yorumu, ikincisi de “Boğaz’ın yoğun trafiğini ve yalılara çarpan gemileri düşündükçe Kanal İstanbul’un gerekliliğini anlıyorum.” Daha sonra bu iki değerlendirme konusunda belki konuşalım çünkü ben anlamakta güçlük çekiyorum. 

ÖM: Bence değmez!

SB: Peki durdum! Olumlu iyi bir haber vereyim bari hep böyle olumsuzluklardan bahsetmeyelim. Türkiye’de ODTÜ’den Prof. Dr. Mayda Gürsel, Bilkent Üniversitesi’nden İhsan Gürsel’in ortak bir projeyle Covid aşısı hazırlama çalışmaları vardı ve biz hem Korona Günleri’nde hem de Önce Sağlık programındaki Prof. Dr. İhsan Gürsel’i çıkartmıştık iki hafta önce programımıza. Türkiye’de yapılan en ciddi aşı çalışmalarından biri hatta başta geleni olduğunu vurgulamıştım. Gerçekten de şimdiye kadar adını duyduğumuz RNA aşıları, inaktif aşı ya da vektör aşılarından dördüncü bir teknoloji, virüs benzeri partiküller kısaca VLP denilen kısaltması, bu teknolojiyle bir aşı çalışması yürütüyorlardı. Bu aşı çalışması DSÖ’deki birinci faz çalışmasına geçen ilk Türk aşı deneyi ya da aşı girişimi oldu. Gerçekten ben bu ekibin söz konusu araştırmalarında başarılı olacaklarına çok inanıyorum. Tabii üretime geçilir mi? Kullanıma girer mi? O tamamen ayrı bir konu ama en azından faz1 insan deneyi çalışmalarına geçtiklerini söyleyeyim. Daha önce Kayseri’deki ekibin yaptığı çalışma da faz2 aşamasına gelmişti ama Ankara ekibinin de bu çalışmasına vurgu yapmak lazım. Yepyeni bir teknoloji ve şimdiden belirteyim bu cuma günü Prof. Dr. Mayda Gürsel bizim konuğumuz olacak Önce Sağlık programında. 

ÖM: Ben bir de şunu sorabilir miyim? Yani Türkiye’deki durumla ilgili olarak şimdiye kadar hiç bu kadar bir hafta sonunda bu kadar çok kurul ve uzmandan açıklama görmemiştik diyebiliriz galiba. Durumun ne kadar ciddi hatta vahim olduğunu, yani İBB Bilim Kurulu’ndan başlayarak Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Cinel, oradan Esin Davutoğlu Şenol’un yazısına yani var ve konuğunuz da olmuştu sizin de, yani salgın var, bitmediği gibi hızlanıyor diyor aynı şekilde Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin hemen şimdi, yani daha güçlü önlemlere ihtiyacımız var diyen işte sizin de sözünü ettiğiniz Harvard Üniversitesi’nden Doç. Dr. Altındiş’in söylediği Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz’un da bir şeyi vardı değil mi? 

SB: Evet, yani farklı uzmanlık alanlarından farklı dernekler, farklı bilim insanları konuya dikkat çekiyorlar çünkü genel kanı hani “aşılama da başladı artık daha rahat günlere geçmenin zamanı geldi” gibi bir yaklaşım var. Bu yasaklamalar filan, böyle yasak olmaz gibi geliyor bana çünkü ben Kadıköy yakasında oturuyorum ve Moda’da ünlü bir dondurmacı vardır, cumartesi-pazar sokağa çıkma yasağı vardı ancak acil ihtiyaçlar için çıkılır ama dondurmacının önünde kuyruk vardı! Böyle bir şey olamaz, yasaklar böyle olamaz, tam kapanma bu değil! Bugün birçok tanıdığım aile yakınlarının, çocuklarının birisi film çekimi ya da bir reklam çekiminde çalışıyor, bir sette görev yapıyor diye yakınlarına belge veriyorlar. İnsanlar ya trafik tıkanıyor akşamları bazı yerlerde, siz belirtiyorsunuz hep köprüde trafik diye.

ÖM: Evet Boğaz Köprüsü’ne şimdi şu anda bakıyorum ve bu haliyle, bu trafiğiyle kapanmanın ve şeyin önünü almanın imkânsız olacağını bir bakışta söyleyebilirim. Durmak üzere trafik yani şu anda Boğaz’da, günde 100 bin araç geçiyor. Yani kirli havadan geçtim her şeyde yani. 

SB: Ben de son bir nokta bu konuyla ilintili olarak 20 Ocak’tan itibaren tablo tutuyorum, onunla grafikler yapıp işte sunumlarımda filan kullanmak için Türkiye’deki olgu sayısını. 20 Ocak’ta yapılan testlerin içinde pozitiflik oranı %3,8’di dün itibariyle %18’e çıktı. Yani bu gayet istikrarlı bir artış var, 3’ten 4’e, 4’ten 6’ya, 8’e, 10’a, 12’ye, 13’e derken %18’e yani bu iş ciddi ve bu yaklaşımlarla şu anda söz konusu olan önlemler paketiyle, yaklaşımla bu işin üstesinden gelinebilmesi çok zor gibi görünüyor. 

ÖM: Evet.

SB: Şimdi biraz yurt dışı ve Avrupa’dan haberler, pazar gününden itibaren İngiltere yeni bir aşı karnesi uygulamasına geçecek, dışarıdan gelecekler için değil, ülke içinde şöyle ki özellikle futbol maçları ve gece kulüplerinin girişinde uygulayacakları bir sertifika. Burada ya aşılı olduğu ya PCR testinin negatif çıktığı son 48 saat içinde ya da antikorları olduğu gösterilecek. Bunlarla ancak girilebilecek ve bunun bir ön denemesini yapıyorlar, bu iş yürüyor mu? Böylece ‘gece hayatını ve spor aktivitelerini açabilir miyiz?’ sorusuna yanıt. 9 pilot çalışma başlıyor, birincisi Wembley’de yapılacak İngiliz kupa finalinde böyle bir uygulama yapılacakmış. Bir gece kulübü pilot olarak seçilmiş, bir de Liverpool’da yapılacak bir kongre. Kongre de çeşitli kriterlere uyan kişilere açılacak ve bir takım maske dışı fiziksel mesafeye dikkat edilmeden, bu Barselona’daki konser gibi. Bunu deniyorlar çeşitli Avrupa ülkeleri. Pazar günü Paskalya bayramıydı ve Papa Francis pazar günü yayınladığı Vatikan’daki Paskalya mesajında ki o meydanda konuşma yapamadı tabii ama yaptığı açıklamada yoksul ülkelere aşı dağıtımını skandal bir şey olarak nitelendirmiş ve Suriye, Birmanya, Nijerya’da bütün onları kınamış. 

ÖM: Papa pandemi zamanı dahi savaşlara ve silahlara böylesine önem verilmesi tam bir skandal demiş. 

SB: Evet ve aşı enternasyonalizmi olmalı diye bir tanımlama kullanmış. Paskalya tatili için tabii hafta sonu birçok Avrupa ülkesinde bir hareketlenme oldu, insanlar ailelerine ya da tatile gitmek için. Ülkeler önlemleri arttırdılar, birçok Avrupa ülkesi dedim, bunun dışında Lübnan, Şili, Bolivya, Peri ve Kanada’da önlemler sıkılaştırıldı. Almanya sınırı olan 5 ülke, Fransa, Hollanda, Polonya var, bunların giriş çıkışını çok sıkı denetlemeye başladı, kısıtlamalar getirdi. Aşılar konusuna bakınca oldukça yoksul bir ülke, Afrika ülkesi Gine Bissau, nüfusu 2 milyon ama aşı temin etmişler. Ne kadar? 12 bin doz Astra Zeneca aşısı, 2 milyon kişi için. Yani 2 kere yapılsa 6 bin kişi için. O 2 milyon kişi içinde 6 bin kişiyi nasıl seçecekler? Bunu herhalde düşünüyorlardır. Filipinler’den bir haber var, hastanelerde artık yer kalmadığı için hastane bahçelerinde çadırlar kuruluyor ve çadır hastaneler oraya taşınıyor. Bu arada ilginç, bu doğumlarla ilgili bir haber var, 2020 yılında özellikle gelişmiş, sanayileşmiş ülkelerde doğum oranları düşmüş. Amerika’da mesela Ohio’da yapılan bir çalışmada %8 oranında düşmüş. Türkiye’de de bu konuyla ilgili olarak biraz önce değinmedim, yapılan çalışmalar var, bu çalışmalarda özellikle doğum sırasında korona salgını sırasında anne ve bebek ölümleri 3 katına çıkmış. Bunun nedenini bilmiyorum ama lohusalık depresyonuna bağlanıyor, annelerle ilgili kaygı bozuklukları ve annelerin ruh sağlığında bozulma büyük oranda arttı. Bu haber ilginç, buna biraz daha ayrıntılı bakmak lazım. Bende sadece bu kısıtlı bilgi var. 

Astra Zeneca aşısının İngiltere’de saptanmış 30 olgudan 7’si bu yan etkileri çıkan ve pıhtılaşma sorunu yaşayan olguların 7’si yaşamını yitirdi. Fransa’da da 12 olgudan 4’ü yaşamını yitirdi, bu yaşamını yitiren Fransız bir kadın 38 yaşında bir sağlık çalışanı. Ailesi dava açtı ilk defa, “biz tazminat peşinde değiliz, parasal bir talebimiz yok ama durum daha ciddi incelensin diye yasal yollara başvurduk” dediler. Brezilya’da ise sadece mart ayında 66 binden fazla ölüm olmuş, Temmuz 2020’nin 2 misli ölüm sayısı. İlginç ve çok trajik bir haber San Paolo’da artık mezarlıklar geceleri de hizmet verecekmiş çünkü gündüzleri yetmiyormuş saatleri. Florida’da da aşı pasaportu yasaklanmış, bu konunun gündeme gelmesi, ele alınması, tartışılması bile istenmiyor çünkü bireysel hak ve özgürlüklere bir tehdit olarak algılanmış. Bilimsel çalışmalara bakalım isterseniz son dakikalarda? Nature dergisinde hafta sonu bir editöryal yayınlandı. Pandemi aşı üreticileri arasında bir rekabet alanı olmamalı ve aşılar daha adaletli dağıtılmadıkça bu salgının üstesinden gelinmesinin mümkün olmadığı kabul edilmeli. Böyle bir önemli bilim dergisi, saygın bir bilim dergisinden açıklama var. AB’den de Terry Breton temmuz ortalarında Avrupa ülkelerinde toplumsal bağışıklığın bu coğrafyada gerçekleştirebileceğini söylemiş. Ne kadar doğru bilemiyorum. Önemli bir nokta, ilginç bu rekabet gerçekten, bu aşı firmalarının rekabet alanı, rekabet konusu olma yaklaşımı ve bu tanım doğru bir tanım. Bakın 2 doz kullanılacak, işte Pfizer Biontech aşısı bunu biliyoruz, son zamanlarda hem haber olarak hem bilimsel bir takım özetler şeklinde ‘bu aşının tek dozunun aman da ne kadar etkili’ diye yayınlar çıkmaya başladı ya da haberler çıkmaya başladı, açıklamalar yapılıyor bu konuda. Bu nereden çıktı? Yani tek doz aşı, iki doz kullanılacakken tek doza nereden dönüldü? Çünkü Johnson and Johnson firması tek doz kullanılıyor, Johnson and Johnson’la rekabet edebilmek için büyük bir olasılıkla -bu benim yorumum- Astra Zeneca ve özellikle Bionetch Pfizer aşısı da “bizim aşımız da tek dozda etkili” deniyor. İki doz kullanılması gereken bir aşının tek doz kullanıldığı zaman evet siz aldığınız kan örneğinde aşılananlarda antikor saptayabilirsiniz ama bu antikorlar ne kadar kalacaktır ve bunların düzeyi nedir? Bu soru işareti, bu tarz spekülasyonlar aşılara olan güveni sarsacak birtakım konular. Nitekim Jama’da da Pfizer ve Moderna aşılarının muhakkak iki doz yapılması gereğine ait bir yazı çıktı. Bu ticari yaklaşımların böyle rekabet alanı olursa eğer böyle bir sağlık konusu, olumsuzlukları var. 

ÖM: Jama Amerikan tıp derneğinin dergisi değil mi?

SB: Evet. Biliyorsunuz ülkemizde de kullanılan ve Çin’den gelen Sinovac aşısı bu aşıya ait fazla bilimsel yayın yok deniyordu. Benim de savunduğum yani bu aşı eleştirilebilir, diğer modern teknolojiyle hazırlanan aşılar daha iyi sonuç verebilir, bunlara hiç itirazım yok ama “şu anda neden peki bu inaktif aşıyı Avrupa, Amerika kullanmıyor?” sorusuna “bu konuda bir ticari rekabet, bir şovenizm, Çin ürünlerine yaklaşımdaki durum burada etkili olamaz” sorusunu sormadan edemiyorum. Söylenen bir şey vardı hep, “Çin’deki aşıya ait bilimsel yayın yok” diye, şimdi artık buna ait yayınlar çıktı hafta sonu. Bir tanesi çok kalabalık bir ekip, bu ekip bu aşıyı kullanan ülkelerin Türkiye, Endonezya, Brezilya, Şili, Türk araştırıcı var mı diye bakıyorum yok ama diğer ülke araştırıcıları bunlar değerlendirme yapıyorlar, hem yan etki açısından inaktif aşının herhangi ciddi bir soruna yol açmadığını hem de sero konversiyon yani antikor yapma düzeylerine bakmışlar. Birinci dozdan sonra ne kadar oluyor antikorlar, ikinci dozdan sonra ve gerçekten %90’ların üzerinde bir antikor oluşması söz konusu. Bu antikor oluşması her şeyi halletmiyor, evet birtakım aşılar antikor oluşturabilirler, siz yüksek düzeyde antikora sahip olabilirsiniz ama o antikorların bir de işe yaraması lazım. Bunu zaman gösterecek bize yani üçüncü faz çalışmalarında yapılan kaç kişi hastalandı bu antikor oluşturanlardan, kaç kişi hastalanmadı, korundu? Bunu zaman içinde belirleneceği unutulmamalı ama yine de faz3 çalışmasının değerlendirilmesi hem erişkinlerde hem de çocuklarda yapılan çalışmanın sonuçları var Çin’den. Şili’de yine aynı aşının ilk kez T hücre yanıtı değerlendirilmiş. Bu da olumlu sonuçları gösteren bir bulgu; sadece antikor oluşturan B lenfositleri değil immün sistemin önemli bir kolu olan hücresel bağışıklığın sorumlusu, onun yöneticisi olan T lenfositlerini uyardığı gösterilmiş. Ve nihayet belki bizim ülkemizi daha da yakından ilgilendirecek bir çalışma, Sinovac aşısının bağışıklık yanıtı yine antikor düzeylerine bakarak Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırma ekibinden geldi. Bir ön rapor şeklinde Şebnem Şenol Akar aynı üniversitenin enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji ana bilim dalı öğretim üyesi ve bir dizi halk sağlığı hocasının yaptıkları bir çalışma Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nden. Kendileri oldukça yüksek sayıda, toplam 1053 kişi çalışmaya alınmış, bunların aşılamadan önce, birinci doz ve ikinci dozdan sonra kanları alınarak antikorlarına bakılmış ve sonuçlar yayınlandığında birinci aşıdan en az 28 gün sonra bağışıklık %25,3, ikinci dozdan sonra %97’ye çıkıyor. Yani antikorları oldukça güçlü bir şekilde uyaran bir aşı söz konusu; bu inaktif aşı ülkemizde kullanılan Çin aşısı. Erkek ve kadınlar arasında bir fark var, kadınlarda %99,2, erkeklerde %95,7 istatistiksel olarak anlamlı mı bilemiyorum ama kadınların biraz daha iyi cevap verdikleri görülüyor. Bağışıklığın etkinliğinin de yüksek ve yeterli olduğunu gösteriyor bu çalışma. Bunlar önemli. 

ÖM: Peki galiba süreyi de bitirdik. 

SB: Son bir haber vereyim lütfen, bir ‘conversation’ sitesinde çıktı “pandeminin sonuna yaklaşıyoruz ama lütfen kutlama partileri için şimdiden tarih vermeyin çünkü onu bilmiyoruz” diye bir haber çıktı, başlığı böyle. Yani ucu henüz açık olan bir süreç. Peki tekrar iyi haftalar.

ÖM: Sonunu nasıl görmüşlerse? Çok teşekkür ederiz.

ÖÖ: Görüşmek üzere.