Sırbistan’da halka beş aşı seçeneği sunuldu, yüzde 71’i Çin aşısını seçti

-
Aa
+
a
a
a

Türkiye'de pozitiflik oranı yüzde 17'ye dayandı. Sırbistan'da halka beş aşı tercihi sunuldu, yüzde 71'i Çin aşısını seçti. Fransa'da aşılama sorunlu ilerliyor. AKP kongresinden sonra koronavirüse yakalanan isimler. Faroe Adaları, virüsü elimine ettiğini açıkladı.

Selim Badur'la Korona Günleri: 1 Nisan 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 1 Nisan 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(1 Nisan 2021 tarihinde Açık Radyo’ra Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın efendim günaydın, günaydın Özdeş, günaydın Feryal!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Geçtiğimiz program pazartesiden bugüne dek ortalama yeni koronavirüs olguları listesine 568 bin 633 olgu eklendi, yine 500-600 bandında yaklaşmış bulunuyoruz. Türkiye bu arada sekizinci ülke 3 milyon 317 bin 182 olgu ile ve yaşamanı yitirenlerin sayısı da 3 milyona yaklaştı. Aşılama oranlarına baktığımız zaman ABD 147,6 milyon doz aşı uygulamış, bunu Çin, Hindistan, İngiltere, Brezilya ve Türkiye takip ediyor. Türkiye’de 5,3 milyon doz aşı kullanılmış bugüne dek %7,9’u 2 doz aşı ile aşılandı, bu da 6,7 milyon kişinin 2 doz aşı yaptırdığını gösteriyor. Tabii Türkiye haberlerine birazdan döneceğim, bu arada uygulanan test sayısı ile bu testlerde saptanan pozitiflik oranlarına bakıyorum. 20 Ocak’ta %3,8 pozitiflik oranı, belirtmiştim mart ayı başında bu oran %8’lere çıktı, daha sonra %10’ları aştı ve dün itibariyle %16,4 pozitiflik var yani %3,8’den 20 Ocak sayısı bu, %16,4’e geldik 31 Mart itibariyle, çok hızlı bir artış söz konusu. 

Birazdan tekrar Türkiye’ye döneceğim. Neler oldu? Tabii baktığımız zaman bu aşılama oranlarından bahsettim, aşılama politikalarına, bazı ülkeler farklı stratejiler uyguluyorlar, ilginçtir. Örneğin Endonezya önceliği 18-59 yaşa ayırdı, 59 yaşına kadar olan kişilere aşı yapıyor Endonezya. Bunun üzerinde belki konuşulması gereken bir durum, neden böyle yaptıklarını anlatmaları lazım herhalde, muhakkak birtakım bilimsel gerekçeleri, epidemiyolojik özelliklerine göre, ülkedeki dağılıma göre nedenleri vardır. Hindistan’da ilginç gelişmeler oluyor, aşılama iyi gidiyor Hindistan’da, bugüne dek 63 milyon doz aşı kullanmışlar ama Şubat başında günde yaklaşık 9 bin olgu saptanıyordu Hindistan’da, Pazartesi günü 68 bini geçti olgu sayısı. Siz de belirttiniz Holly bayramı, renkler bayramı kutlanması yasaklandı, kısıtlandı. Angela Merkel, Almanya’da birtakım eyaletlerle görüşüyor ve yerel yöneticilerin açılma, bu kısıtlamaların kaldırılması konusundaki taleplerini reddetti ve bunlara biraz ilginç bir şekilde baskı yapıyor. Yine Meksika’daki durum eskiden bildirilenin %69,3 fazlası varmış olguların, şöyle yaklaşık 300 binden fazla ölümün olduğu bir ülke Meksika ve bildirim yöntemini değiştirdiler kısa bir süre önce ve birdenbire 3. ülke haline geldiler Amerika ve Brezilya’dan sonra olgu sayısında. Meksika’da gerçek sayılara ancak şimdi öğreniyor toplum diye bir haber var. Slovakya ve Avusturya’da bu ülkelerde kısıtlamaları arttırıyor. Bu arada ilginç bir şey, Venezuela’dan geldi, Başkan Nicolas Maduro aşıya karşı petrol verebiliriz diye bir çağrıda bulundu, ilginç bir gelişme. Dün akşam ben bir toplantıya katıldım, Almanya’da yapılan bir toplantı, Berlin Tabip Odası düzenlemiş. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 8 konuşmacı vardı, ben de panelist olarak katıldım bu toplantıya. Toplantının ayrıntısını değil ama pratik yönleri olan bazı konuşulan noktalara değinmek istiyorum. Bir kere sorulardan bir tanesi, bir doz aşı olan kişi ikinci dozu daha sıra gelmeden arada Covid’e yakalanırsa ne olur? “Burada yapacak bir şey yok ama ikinci doz aşının ertelenmesi gerekmiyor” şeklinde bir açıklama geldi. Bir diğer aşılamayla ilgili nokta, Covid geçiren kişi aşılanmalı mı, ne zamana aşılanmalı? Türkiye’de 6 ay sonraya öteleniyordu aşılanması, Avrupa genelinde şu an için kabul edilen görüş “Covid geçiren kişi 3 ay sonra aşılanabilir, aşılaması tek doz halinde olmalıdır. Çünkü Covid geçiren bir kişide oluşan B lenfositlerinin antikor üretecek hücrelerin aktivasyonu bu anamnestik reaksiyon dediğimiz mekanizma uyarınca çok daha güçlü olmaktadır, bellek hücreleri vardır” gibi bir açıklama geldi. Önemli bir nokta, bu Türkiye’yi ilgilendiriyor sanıyorum, antikor testleri aşılandıktan sonra antikor testinin yapılması ya da hastalık geçirdikten sonra test yapılması ve nihayet 3. bir uygulama ülkemizde yapılıyor, bir tarama şeklinde, örneğin iş yerinde tarama yapılsın, kimler geçirmiş, kimler bağışık anlaşılsın. Bu konuda Türkiye’nin dışında antikor testlerinin konuşulduğu, gündeme olduğu, uygulandığı başka hiçbir Avrupa ülkesi yok. Antikor testlerine ait bir soru gelince bu bölümü anlatan kişi özellikle bu testlerin en ufak bir standardizasyonu olmadığını, her kitin her kullanılan malzemenin üreticisine bağlı olarak farklı antikorlara baktığını kıyaslama yapmanın, buradan bir sonuç çıkartmanın mümkün olmadığını ve şu anda sınır değer ‘cut off’ denilen değerin bilinmediğini, bu nedenle hiçbir işe yaramadığını söyledi. Ne yazık ki ülkemizde hâlâ birçok özel kuruluşta, hastanede, laboratuvarda bu testler yapılıyor, toplumdan da böyle bir talep var antikorlara baktırma eğilimi var. Bunun hiçbir işe yaramadığını sadece ticari bir yaklaşım olduğunu unutmamak lazım, ısrarla tekrar tekrar vurgulamakta yarar var diye düşünüyorum. Ülkelere ait tabii İsrail verilerine bakıldı, aşılama oranları yüksek, toplumun önemli bir kısmı aşılanıyor ve bulgulara baktığımız zaman aşılama sonucunda hastalık belirtisi olan olgu sayısında %94, ciddi ağır olgular ve hastaneye yatışlarda %92 azalma sağlanmış. İlginç bir nokta, Sırbistan’daki verilerde çünkü Sırbistan’da… 

ÖM: Kesinti oldu, Sırbistan’dan bahsediyordunuz, bir kere daha oraya dönebilir miyiz?

SB: Sırbistan’daki durumu anlatan Milos Markoviç isimli bir öğretim üyesi kendisi ilginç bir şey öğrendim, bilmiyordum, 24 Aralık’ta aşıya başlamışlar ve 4 aşı Çin aşısı, Rus aşısı, Amerikan Pfizer Biontech aşısı ve İngiliz Astra Zeneca aşısı. Bu 4 aşıyı sunmuşlar, isteyen istediği aşıyı seçiyormuş Sırbistan’da. İlginç ve hoş bir uygulama. Sayılara bakınca toplumun %71’i Çin aşısını tercih etmiş, %11,4 Amerikan, Alman Pfizer-Biontech aşısı, %8,7’si Sputnik aşısını, %8,3 Astra Zeneca İngiliz aşısını seçmişler ama kendisine bir soru soruldu, yani toplumda bu kadar başarılı, bu kadar hoş bir uygulama yapılıyor, iyi de Sırbistan’daki sağlık çalışanları arasında çok düşük aşılama oranı, aşıyı kabul durumu. “Evet, yani o ilginçtir, bunun için çeşitli çalışmalar yapılıyor” bu ilginç. Polonya’dan bir konuşmacı, özellikle kronik hastalıkların aşılanması konusunu anlattı ki bu önemli bir konu. Çünkü çok fazla soru geliyor Türkiye’de de bu hasta grubunun aşılanmasıyla ilgili. Örneğin böbrek hastaları, örneğin diyabetliler, kanser hastalarının aşılanması yapılmalı mı, yapılmamalı mı, nasıl olmalı? Böbrek hastalarına ait fazla veri yok diye anlatıldı “diyabetli hastalar evet aşılanmalı ama önemli olan kanser hastalarının aşılanması. Özellikle kanser hastalarının öncelikli olarak aşılanması gereken bir grup olduğunun altı çizildi, sadece iki istisna varmış, birisi kısa süre önce majör, büyük bir ameliyat geçirdi ise ya da çok yüklü miktarda sitotoksik kemoterapi alıyor ise biraz ötelenebilir aşı yoksa kanser hastaları aşılanmalı ve öncelikli olarak aşılanmalı” dendi. Son olarak Fransa’dan bir araştırıcı konuştu ve Fransa’daki durumu anlattı. Tam kendisi konuşurken televizyonlarda da Emmanuel Macron, Fransa’daki yeni kısıtlamaları açıklıyordu dün. Araştırıcının söylediği, şu anda Fransa’daki yoğun bakım ünitelerinin yataklarının doluluk oranı %91,6’ya erişmiş. Çok yüksek bir oran, neredeyse tıkanıyorlar artık. Önemli olan Fransa aşıda çok sorun yaşıyor çünkü çok aşağılarda Fransa’daki aşılama oranları, “bunun nedeni elimizde aşı yok” diyor ve iyi organize olmadı toplum bu konuda. O konuda çalışmalar yapıyorlar, dün itibariyle Fransa’da aile hekimleri ve özellikle pratisyen hekimler sokaklarda insanların yanına gidip “merhaba ben doktorum, aşılanmak ister misiniz?” diye sorup “olabilir” diyeni koluna girip neredeyse en yakın aşı merkezine götürüyormuş. Böyle bir uygulama başlattı Paris Belediyesi, ilginç. Fakat esas eksiklik Fransa’daki durumu açıklayan neden? Çok fazla sayıda test yaptıklarını söylediler ama enfekte olan, hastalanan kişilerin %37’si pozitif olduğu bilinen bir kişiden almış virüsü. “Bu hasta takibinin doğru dürüst yapılmadığını ve hastaların izole edilmediğini gösteriyor” dendi. Bu önemli bir nokta, demek ki %37 kişi “hastalığı öyle havadan, nereden aldım bir sürü önlem ve kısıtlamaya dikkat ettim ama yine de hastalandım, nasıl oldu da aldım?” sorusunun yanıtı Fransa’da biraz veriliyor “1/3’ünden fazla olguların bilinen, bildik, pozitif olduğu saptanmış kişilerden alıyorlar virüsü. Ya o kişiler eve kapanmıyor ya da hastalar bunlar dikkat etmiyorlar gidiyor hasta ziyaretine filan. Bir diğer önemli nokta da birtakım kısıtlamalar oluyor Fransa’da ancak herhangi bir ceza uygulanmıyor, buna karşılık İspanya’da oldukça ağır cezalar uygulanıyor, o nedenle İspanya bizden daha başarılı” diye belirtti Fransız konuşmacı. Okulların kapatılması için de 12 yaşın üzerindeki öğrencilerin, sınıfların kapatılmasının gereğinin altı çizildi. Bunun dışında baktığımda BM’nin bir çalışması varmış The World Happiness Report, buna göre bu Covid döneminde, pandemi döneminde bile mutluluk kavramının ve “mutluyum ben!” diyenlerin oranı yüksekmiş, ilginç bir nokta. Bu arada Slovakya’da Başbakan İgor Matoviç Moskova ile 200 bin doz aşı anlaşması yapmış ama daha sonra istifa etti. Önce tüm ülkeyi taramışlardı ama işe yaramamıştı, son olarak da EMA yani Avrupa İlaç Ajansı onayı olmadan önce Rus aşısını almış olması çok eleştirilere neden oldu ve ayrıldı. Bu arada Brezilya’dan ilginç bir haber var.

ÖM: Ben de onu soracaktım.

SB: Brezilya’da birçok Latin Amerika ülkesi Brezilya’dan gelecek uçakları durdurdu çünkü çeşitli Latin Amerika ülkeleri kendi ülkelerinde gerçekleşen bulaşma nedenlerinin Brezilya ile temas olduğunu saptamışlar. Brezilya’da böyle bir durum var ve Bolsanaro yeni bir rekora gidiyor çünkü pandemi başından beri dün itibariyle beşinci sağlık bakanını atadı, 5 kez sağlık bakanını değiştirdi. 

ÖM: Büyük de bir şey var Brezilya’da görebildiğimiz kadarıyla gerçek bir kriz var çünkü dünyanın dördüncü büyük demokrasi diye nitelendiriliyor ama bütün kuvvet komutanları protesto için, Bolsanaro’yu protesto ederek istifa ettiler. Covid ölümleri de rekor düzeye çıkarken, kara, deniz ve hava kuvvetleri komutanları istifa etti, görevden zaten almaya çalışıyorlardı, Bolsanaro onları görevden almak durumunda kaldı filan. Çok acayip bir durum var ve tam bir krizin içinde ülke yani.

SB: Evet, dünyada birtakım aşılamayı iyi yapan ülkeler işte İngiltere gibi, İsrail gibi, ülkelerde olgu sayılarında ciddi azalmalar gözleniyor. Tabii bunun sadece aşıya mı bağlı olduğu konusu tartışılır ama aşının genel anlamıyla gerçek hayat verilerinde böyle bir yararı olduğu yadsınmaz. Şimdi Türkiye’den bir iki haber vermek istiyorum, birincisi, yeni risk haritasına değinmişsinizdir siz de, ülke neredeyse kıpkırmızı oldu. Bu arada yine bu söylemiştiniz, “yapılan parti kongrelerine ilişkin skandala bir açıklama geldi” deniyor gazetelerde Sayın Sağlık Bakanı, “bu konuyu gündemde tutmanın kimseye faydası yok” dedi, neden? Çünkü ‘böyle bulaşmaz kongreden filan’ herhalde onu demek istiyor ama bu konuya değindiniz mi bilmiyorum, şimdi bu iktidar partisinin bu lebalep kongresine katılan ve daha sonra kendi kentlerine dönen parti yetkililerinin koronavirüse yakalanıp yakalanmadıklarını takip ediyorlar. Bilmiyorum bu haberi verdiniz mi? 

ÖM: Hayır vermedik, CHP’den bir takip listesi vardı galiba?

ÖÖ: Evet.

SB: Evet 24 Mart’ta gerçekleştirilen kongre koronavirüs tedbirlerine uyulmadığı için eleştirilmişti. Bunun biliyorsunuz yeni bir fotoğraf teknolojisiyle, yatay çekim nedeniyle kalabalık göründüğü, vs. Şimdi birkaç il başkanının durumunu söylemek istiyorum, Ağrı İl Başkanı Halil Özyolcu “7. olağan kongreye katıldım, Covid testim pozitif çıktı, beni arayanlara. Beni arayanlara Allah razı olsun, Allah şifa gönderip sağlığımıza kavuşursak telafisini yaparız inşallah. Selam ve dua ile” demiş. Ağrı Taşlıçayır ilçesi AKP Belediye Başkanı İsmet Taşdemir koronavirüs pozitif olmuş, fotoğraflarını koymuş, Tuzla İlçe Başka Talha Tayfur 24 Mart’ta koronavirüse yakalandığını duyurmuş, Aliağa Bergama İlçe Başkanı Sebahattin Güzel’in koronavirüse yakalandığı bildirilmiş, kongreye katılan Kütahya milletvekili Ceyda Çetin Erenler kongreye katıldıktan sonra koronavirüse yakalandığını söylemiş, Kayseri milletvekili İsmail Tamer 24 Mart’ta büyük kongreye katılmıştı, koronavirüse yakalandığını duyurmuş, Çivril İlçe Başkanı Halil Ertuğrul kongreye katılan ve daha sonra koronavirüsü pozitif çıkan kişilerden bir tanesi, Sivas’ta Büyük Sivas adlı yerel internet sitesinden alınan habere göre Sivas’tan Ankara’ya teşkilat mensuplarıyla aynı otobüsle giden ve dönen vatandaşların tamamında koronavirüs testi pozitif çıkmış, Bolu’da yerel yayınlardan Medya14’ün haberi İl Genel Meclis Başkanı Yaşar Yücel ve AKP Bolu Kadın Kolları Başkanı Hicran Çağıldı koronavirüse yakalanmış. Bu listeyi daha uzatabilmek mümkün, burada durayım ama 

ÖÖ: Bunu peki kim takip ediyor Selim Bey? Bu aslında çok çarpıcı ve bunu medyada görmedik çok. 

ÖM: Var şeyde, ben de ufak bir ilavede bulunayım izninizle, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul milletvekili Onursal Adıgüzel sosyal medyada yaptığı paylaşımda, bunu T24’te görmek mümkün, AKP kongreleri nedeniyle parti içerisinde çıkan pozitif vakaları tek tek açıklamış ismen. “Lebaleb dolu AKP kongreleri yüzünden virüs tüm Türkiye’de yeniden yayıldı dediğimizde bu konuyu gündemde tutmayalım diyordunuz, bakın teşkilatınızdan birçok kişi pozitif çıkmış. Belki bir geçmiş olsun demek istersiniz” demiş Fahrettin Koca’yı da ‘tag’leyerek, etiketleyerek ve tek tek isimlerini saymış. Sizin de söylediğiniz gibi biraz önce. Bayağı ciddi bir liste var kongreye katılanların listesi.

SB: Evet, buna devam etmedim örneklerle yetindim, yani çok fazla sayıda insanın pozitif olduğu söyleniyor. Şimdi bu konuyla ilintili olarak 3 gün önce hafta sonu bizim de Önce Sağlık programında konuğumuz olan Doç. Dr. Ümit Kartoğlu İsviçre’den bir yazı yazdı ‘Politik işlevsizlik ve bilgi saklama’ diye. Hoş bir yazı, her zamanki gibi keyifli, okunması çok keyif veren üslubuyla yazmış Ümit bunu. “Gece yatağa yattığında gözlerini kapamadan ‘heh, heh, heh, hâlâ bilmiyor’ diye mi içinden geçirir insan acaba bu gerçekleri niye söylemez?” diyor. Yazının tamamını okumayacağım ama şöyle söylüyor Ümit, Türkiye’deki yetkililerin özellikle sağlık bakanlığı ve sağlık bakanlığı yetkililerinin her yaptıkları işi bir başarı destanıymışçasına anlatması garip bir durum! Örneğin “filyasyon yöntemini bizim uyguladığımız şekilde uygulayan başka ülke yok.” “Savaşta ağır yenilgi alan ülkeler var, biz en iyiler arasındayız!”“Salgınla mücadelemiz başarıyla sürüyor, bundan kuşkunuz olmasın” “Koronavirüste bizim gibi sistemli bir şekilde mücadele eden yok!” Belli oluyor nasıl mücadele edildiği! “Türkiye’yi dünyaya örnek filan göstermemiştir DSÖ” dedi aslında gösterdi ve daha önce belirtmiştim, ülke ismi söylemek DSÖ’nün pek ritüelinde yoktur ama isim belirterek Türkiye’ye “Türkiye’de durumu endişe ile izliyoruz” demişti. Herhalde ilk defa bir ülke ismini telaffuz etmişlerdi. “Sonuçta esnaf, tiyatrocular, müzisyenler, insanlar işlerini kaybedecekler, insanlar vedalaşamayacak sevdikleriyle, gömemeyecek ölülerini” diye devam ediyor Ümit. İki kişi yan yana geldiğinde “salgın nedeniyle dağılın!” denecek, dağılmayan dağıtılacak, cezalar kesilecek, işçiler başından beri yok sayılacak ama işte birtakım kongreler yapılacak ya da işinize geldiğini söyleyeceksiniz, gelmediğini söylemeyeceksiniz, bu ilginç bir durum. Türkiye’de şu son günlerde konu ile ilgili tek iyi haber, bizim de Önce Sağlık programında ağırladığımız İhsan Gürsel ve eşi sevgili Maya Gürsel’in bu VLP aşısı denilen virus like particule (VLP) yöntemiyle şimdiye dek yurt dışında satılan ve adı çok geçen aşılarda kullanılan bir teknikte farklı bir teknik. O tekniğe ait yaptıkları çalışmalar faz1 aşamasına geçti. Hani kendileriyle ilgili bir röportaj var Gazete Oksijen’de çıktı hafta sonu. O çok mütevazı iki bilim insanı ve onların yaptığı çalışmaları yakından izlemekte yarar olduğunu düşünüyorum. ‘Ne durumdayız?’ı konuşmuşlar. İhsan bizim programımızda da belirtmişti, “teknik iyi de herhangi bir kimyasal madde ya da bir cihaz sorunu olduğu zaman bunları tedarik etmek çok vakit alıyor Türkiye’de” demişti. Örneğin diyor ki “Yeni Zelanda’da üretilen bir cihaz var, biz onunla virüs benzeri parçacıkları sayabiliyoruz. Bir parçası bozuldu 2,5 aydır cihazı düzgün randımanla kullanamıyoruz, yaptıramıyoruz, elimiz kolumuz bağlı. Hammadde üretimi yapmadığımız için basit birtakım kimyasal maddeleri, asitleri, bazları bunları yurt dışından için sıraya giriyoruz, çünkü büyük üreticiler kapatmış durumdalar bu malzemeleri” diyor. İşte Biontech modeli bir çalışma yapıyorlar Bilkent ve ODTÜ ortaklaşa yaptıkları bir çalışma. “Biontech’te 1700 kişi çalışıyor, biz burada 20 kişi çalışıyoruz” diyor. Uzun süre Türkiye’de bir aşı politikası olmadığı ve “biz bu aşılara, teknolojilere para yatıracağımıza yurt dışından alırız” diye yaklaşıldığını belirtiyorlar. Bu nedenle çok vakit kaybedildiğini ve Türkiye sıfırdan aşı üretmeye çalışıyor diye bahsetmişler ve kendileri uzun süre Amerika’da çalışmışlardı, önce Almanya’da sonra Amerika. “Niye döndünüz?” diye soruluyor. 11 Eylül’den sonra FDA, son görevleri Amerika’da FDA’da çalışıyorlardı, diyorlar ki “FDA içinde Ortadoğu’dan gelen çalışanlar olarak görülüyorduk. Sürekli saçma sapan telefonlar geliyordu ‘sizin güvenlik soruşturmanız yapıldı mı?’ diye. Çünkü biz biyolojik ilaç teknolojisini denetleyen kurum olan FDA içinde en gizli bilgilere ulaşıp o bilgileri doğrudan elde eden bir grupla çalışıyorduk” diyor ama daha da önemlisi 2006 yılında Türkiye’ye döndükten sonra dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a gitmişler. Kendilerine ilk sorusu “niye geldiniz ki?” olmuş! Bu da böyle ilginç bir haber. 

ÖM: FDA dediğimiz de Food and Drug Administration yani gıda ve ilaç yönetimi.

SB: Şimdi birkaç bilimsel çalışmaya değinip programı tamamlayalım. Antikor testlerinin çok işe yaramadığını ve bunlara rağbet edilmemesi gerektiğini, gereksiz kullanılmamasını vurgulamıştım. Gerçekten iki çalışma var, bunlardan bir tanesi farklı antikor bakan kitleri kıyaslamışlar ve “bunların arasında inanılmaz bir tutarsızlık var” demişler Perez-Saez ve arkadaşları yayınlamış. Jama’da çıkan bir başka yayında Yang ve arkadaşları, onlar da antikor yanıtının standardize olmadığını yaştan yaşa değiştiğini belirtiyorlar. Yine bir çalışma, bir dizi çalışma ve yaklaşım, ikinci jenerasyon, üçüncü jenerasyon aşılara hazır olmalıyız, bunlar çalışmalar yapılması lazım. Belki 2022 için bu aşılar gündeme gelecek. Nanopartikül aşılaması, nanopartikül teknolojisine dayanan aşı hazırlama tekniklerinden bahsedilmekte, önemli bir nokta. DSÖ biliyorsunuz yine konuşuyor, bu hastalığın kökeni neydi, nereden kaynaklandı, Çin’e giden heyetin raporu geçerli mi, değil mi? İyi mi, kötü mü? Bu konudaki polemikleri ben doğrusunu isterseniz nedenini anlayamıyorum çünkü laboratuvarda yanlışlıkla üretilen bir virüsün dışarıya kaçmasıyla bu salgın başladıysa o zaman ne diyeceğiz? Bu Çinlilerin yaptığı bir şey, o zaman ben aşılanmayacağım mı diyeceğiz? Niye bu tartışılır? Bunu anlamakta zorlanıyorum. Evet doğru, işin gerçeği öğrenilsin ama biraz fazla vakit kaybediliyor galiba? Çin de “yeter artık, beni denetleyeceğiniz kadar denetlediniz, özellikle askeri birliklerin, askeri oyunlar, bir tür askeri olimpiyatlar yapılmış, bize o sırada Amerikalılar getirdiler bu virüsü.” Çinlilerin de böyle bir iddiası var. Faroe Adaları’nda Covid-19’un elimine edildiği bildirildi. Martin Strom ve arkadaşlar Lancet Regional Health’da yayınladılar. O adada yapılanları anlatmışlar, uzun uzun değinmeyeyim ama özellikle Faroe Adaları ve Yeni Zelanda’da hastalığın elimine edilmesi, tamamen ortadan kaldırılmasının mümkün olduğunu gösteren iki bölge ama arada yine de bu ülkelerde tek tük de olsa vaka ortaya çıkıyor ve çok sıkı denetleniyor. Bu da global mücadele yapılmadıkça, global ve küresel boyutta bir önlem paketi devreye girmedikçe bu işten kurtulmanın mümkün olmadığını gösteren iki örnek şeklinde bahsediliyor bu iki izole ülkeden Faroe adaları ve Yeni Zelanda’dan. Bu önemli bir nokta, siz Afrika’yı ya da 60 küsur ülkeyi hiç aşılayamazsanız ve uzun vadede de bu onların aşılanmasına ait herhangi bir girişimde bulunmazsanız siz istediğiniz kadar ülkenizdeki insanları aşılayın herhangi bir sonuç elde edemeyeceksiniz demektir.

ÖM: Süreyi de galiba bitirdik. 

SB: Yarınki Önce Sağlık programında konuğumuza değineyim.

ÖM: Onu soracaktım.

SB: Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu konuğumuz, Ersin Hoca ‘Halk Yönetimi: Demokrasi ve Popülizm Çatışmasında Dünya’ isimli yeni bir kitap çıkarttı 1 hafta kadar önce Efil Yayınevi’nden çıktı. Kitapta koronavirüsle ilgili ‘Virüs salgınından sonra Türkiye’de siyaset’ isimli bir bölüm de var. Kendisiyle işin birazcık sosyal yönünü, popülizm ve temsili liberal demokrasinin bunalımlarını, popülizm ve demokrasiyi konuşacağız. Covid’in biraz politik, biraz da sosyal yönünü ele almış olacağız. Burada durayım.

ÖM: Teşekkür ederiz.

SB: Sağ olun, iyi yayınlar!

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

ÖM: Görüşmek üzere.