"Maymun çiçeği" virüsü Covid-19 kadar tehlikeli mi?

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri'nde Selim Badur kısıtlamaların kaldırılmasına rağmen artan vaka ve ölüm sayılarından, kamuoyunda "maymun çiçeği hastalığı" olarak geçen yeni hastalıktan bahsetti ve hükümetlerin güncel pandemi ve aşı politikaları üzerine konuştu.

hastalığa yönelik illüstrasyon
Selim Badur'la Korona Günleri: 30 Mayıs 2022
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 30 Mayıs 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

(30 Mayıs 2022 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın, günaydın efendim.

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Günaydın Özdeş, Feryal, bütün Açık Radyo dinleyicilerine günaydın ve iyi haftalar dileyerek başlayalım. Benim bir avantajım herhalde bu, sizin sesiniz dışında ilk program olarak haftaya ben konuşarak başlıyorum. Böylece iyi niyetlerimi, dileklerimi dinleyicilere de aktarma önceliğini, o hakkı kendimde görüyorum, öyle bir şey.

ÖÖ: Evet, Salgınlar Çağı programıyla artık 15 günde bir dönüşümlü olacağını kastediyorsunuz herhalde.

SB: Evet, şimdi biz bundan önce 9 Mayıs’ta yapmışız program, bugün ayın 30’u, 21 gün geçmiş. Hesaplamalar, çarpmalar, bölmeler yapınca o günden bugüne günde ortalama 554.350 kadar yeni Covid olgusu listelere eklendi. Bu sayısal değerler ne kadar gerçeği yansıtıyor? Bu çok konuşulan bir şey artık biliyoruz. Kısa bir süre önce, tam olarak 22 Mayıs tarihinde Dünya Sağlık Örgütü’nün 75. Sağlık Asamblesi toplandı. İşte burada özellikle ilk döneminde oldukça başarılı bir sınav veren Dr. Tedros -ki kendisi tıp hekimi değil ama bu şekilde anılıyor- başkanlığı döneminde başarılı olduğu için gerçekten sağlığa yaptığı hizmetler nedeniyle de bu şekilde tanımlanmakta. Bir kez daha aday oldu, tek aday oldu, 194 ülke tarafından seçildi. Şimdi orada yapılan konuşmalarda özellikle son günlerde DSÖ’nün yeryüzündeki altı bölgesinden dördünde Covid-19 olgularının azaldığı bildirildi. Ancak testlerin sayısı ve dizileme, sekanslama çalışma sayısı da azaldığı için hem gerçek sayıyı bilmiyoruz hem de yeni bir varyant çıktı mı, yeni bir varyant çıkıyor mu, böyle bir sorun var mı, bunu bilmek pek mümkün olmuyor. Bu konuya dikkati çekti Dr. Tedros. Bu önemli bir nokta, fakat Covid’e ait bu haberlere değinmeden önce iki hastalıktan bahsetmek istiyorum; bir tanesi, daha önce programlarımızda da bahsetmiştik, son zamanlarda dünyanın farklı bölgelerinde nedeni bilinmeyen hepatit olguları çıkmıştı. İşte burada adenovirüs sorumlu, ama son yaklaşımlarda bu kişiler acaba SARS-CoV-2’yi, yani Covid etkeniyle enfekte olduklarında, hastalandıklarında bu hastalığın karaciğerdeki bir olumsuzluğu mu, bu konu tartışıldı. Acaba SARS-CoV-2 süper antijen rolü mü oynuyor? Bu kavram tam konuşulurken sizin yokluğunuzda yeni bir -değim yerindeyse- “çocuğumuz” dünyaya geldi, o da maymun çiçek hastalığı. Bunda hemen terminolojik bir noktaya değinmek istiyorum; “Maymun çiçeği hastalığı” demek yerine herhalde “maymun çiçek hastalığı’”demek daha doğru, maymunun çiçeği değil. Yani bu terminoloji daha doğru. Bu hastalığa ait çok kısa, bir iki cümle söyleyeyim müsaadenizle. Bir kere neden gündeme geldi? Bu acaba insanlarda bir pandemiye yol açar mı, bu soru geliyor akla. Bu olasılık çok düşük; bir kere bu bir DNA virüsü, RNA virüsü değil. O nedenle Covid’de olduğu gibi etkenin mutasyona uğrayıp yeni varyantlarının, tiplerinin ortaya çıkması mümkün değil bir DNA virüsü olduğu için. Ama daha da önemlisi, belirtisiz kişilerde hastalık yayması söz konusu değil. Kısacası SARS-CoV-2’nin en önemli özelliği, hastalık bulgusu olmayan kişilerin de etrafa virüsü yaymaları idi. Onun için herkes maske taksın deniyordu. Onun için belirtisi olmayan insanların da yaymasıyla hastalığın çok süratle etrafa yayıldığı görülüyordu ama maymun çiçek hastalığında öyle değil Belirti ve bulguları gayet belirgin ve belirtisiz enfeksiyon söz konusu değil. Aynı zamanda yakın ve uzun süre temas ile bulaş söz konusu oluyor. Kısaca çeşitli özelliklerini alt alta koyduğumuz zaman bu maymun çiçek hastalığının böyle pandemi gibi geniş çaplı salgınlara neden olması mümkün değil, ama elbette üzerinde durulması gereken bir nokta.

ÖÖ: Bir de galiba zaten hali hazırda var olan çiçek aşılarının etkili olduğu söyleniyor.

SB: Şimdi hali hazırda çiçek aşısı mümkün değil; şöyle mümkün değil, çiçek hastalığı, aşılama sayesinde dünyada ilk kez aşıyla ortadan kaldırılan, korunabilen hastalıktı ve 1980 yılından sonra, 1978-79 yıllarında DSÖ’nün dünyadan eradike edildiğini öğrendikten sonra çiçek virüsü ve çiçek aşısı üretmek ve bu konuda çalışma kısıtlandı. Şu anda dört ya da beş ülkede herhangi bir biyoterorizm saldırısı ya da bir laboratuvar kontaminasyonu olursa diye stoklanmış kısıtlı sayıda aşı var. Bu herhangi bir çiçek aşısını alıp onunla çalışmak, onun aşısını üretmek mümkün değil. Ancak şu durum söz konusu; aynı virüs ailesinden geldiği için işte suçiçeği, çiçek ya da maymun çiçek hastalığına karşı çiçek aşısı yaptırmış, aşıyı olmuş kişilerin bu hastalıktan %85 oranında korundukları gösterilmiş durumda. 1980’li yıllardan sonra aşı yapılmadığı için, yani 40-50’li yaşların üzerindeki kişiler bu yolda dolaylı yoldan o dönem çiçek aşısı oldukları için Ömer bey ve ben maymun çiçeğine yakalanmayız, ama Özdeş, sen ve Feryal’in yakalanma olasılığı var. Yani hastalık nereden çıktı, ne kadar var? Bu ayrıntılara çok girip vaktinizi almak istemiyorum ama önemli bir nokta, hafta sonu ABD’de bu hastalığın bulaş yolları arasında “cinsel yolla bulaşıyor”, “özellikle GBT gruplarında daha fazla yayılıyor”, “özellikle Kanarya Adaları ve Belçika’daki birtakım marjinal gruplarda” diye, müzik festivallerinden yayıldı diye haberler var. Bu tür haberlerin zaman içinde bunun gibi yüksek risk grupları filan tanımlaması beraberinde ön yargı ve ayrımcılığa kapı açmış. Amerika’da maymun çiçek hastalığının kendisindeki sorunlar ya da olup bitenlerden çok bu konuşuluyor.

ÖM: Yalanlar yani.

SB: Evet, yani doğruların ve gerçeklerin artık saptırılmasını her konuda; sağlık konusunda, politika konusunda, ekonomide bunları yaşıyoruz. Ekonomi deyince pandemi sırasında biliyorsunuz havacılık etkilendi. İşte uçak yolculukları, yolcu sayıları çeşitli kısıtlamalar nedeniyle azaldı, ama bu iki yıllık süre zarfında jet satışları %50 artmış. Eğer böyle bir ürünü, bir jet satın almayı düşünüyorsanız tam zamanı, çünkü kapış kapış gidiyormuş jetler. 

ÖM: Ben de ilave edeyim, sözünü ettik, SİPRİ raporundan Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü raporundan; önemli bir şey var, 2010’lu yıllardan bu yana bu raporda en az bir devletin taraf olduğu silahlı çatışmaların, bu çatışmalarda ölen insanların ve dünya çapında yerinden edilen ya da mülteci konumuna düşen insanların sayısı ikiye katlanmış. Yani son 10 yıl içinde ikiye katlanmış ve geçen yıl dünyada askeri harcamaların tutarı da 2 trilyon dolara ulaşarak rekor kırmış. Bu sizin söylediğinizin tamamen altını çizmek üzere bir ekleme yaptım.

SB: Ne mutlu, ne mutlu!

ÖÖ: Bu pandemi döneminde Oxfam’ın da, belki görmüşsünüzdür, geçen hafta raporu vardı. Pandemi döneminde her 30 saatte yeni bir küresel milyarderimiz olmuş.

SB: İşe bir de iyimser taraftan bakıp bunları görmek lazım tabii!

ÖÖ: Zenginleşiyoruz diyorsunuz?

SB: Tabii, 2022 yılının ilk dört ayında araba satışları %18.6 düşmüş. Hani talep azaldı zannetmeyin. Üretim sıkıntısı var, özellikle Şangay’daki bu kapanmalar fabrikaların çalışmasını aksatıyor. Şimdi daha önce biz değinmiştik, belki dinleyiciler anımsarlar, Lancet dergisinde çıkan bir yazıda her ne kadar dünya üzerinde resmi sayılar işte “6.3 milyon kişi Covid’den yaşamını yitirdi” dense de Lancet’teki yazı aslında gerçek sayının 18.2 milyon olduğuna dair -Covid19 fazla ölüm hesaplama komitesi gibi geçiyor bu yazar grubu, onlara ait- bir rapor vardı. DSÖ de bir raporunda 18 değil de 15 milyon kadar öldü diyor. Demek ki gerçek sayıların üzerinde hastalanan ve yaşamını yitirenler var. Bunu unutmamak gerekiyor. Son zamanlarda, evet, sanki böyle bir pandemi bitmiş gibi yaklaşıyor farklı coğrafyalarda çeşitli yönetimler. Bu doğru mu? Tabii baktığımız zaman ABD Fauci’nin bir açıklaması -CDC ile beraber yaptığı açıklamada- Amerika’daki olgu sayısında endişe verici yükselişten bahsediyor. Hastaneye başvurular bir hafta içinde %19 artmış. Bu yılın 20 Şubat’ından itibaren bugüne dek ilk kez ABD’deki günlük olgu sayısı 100 binin üzerine çıktı. Almanya’dan açıklama var, “bu sorun bitmedi” diyor. Bu arada İsveç ve Fransa sağlık otoriteleri de risk grupları için beşinci doz aşı uygulaması kararını aldılar. Tabii bu Fransa’da Macron’un yeni yönetiminin tartıştığı, yeni hükümetin bu ilk günlerinde tartıştığı önemli bir nokta. Aşılanmayı reddeden sağlık çalışanlarının görev yapmaları Macron tarafından durdurulmuştu. Bunlar ne olacak? Şimdi pandemi bitti bitiyor derken bunlar göreve dönecekler mi? Yoksa bunlar görevden muaf mı tutulacaklar, bu bilinmiyor.

ÖM: Kimse bilmiyor değil mi?

SB: Evet, kimse bilmiyor ama bilinen bir şey var, Suudi Arabistan’dan açıklanan bir nokta var; Suudi Arabistan’da pasaportlar genel müdürlüğü bir açıklama yapmış, demiş ki artan Covid vakaları nedeniyle Suudi Arabistan vatandaşlarının 16 ülkeye gitmesini geçici bir süre için yasaklamışlar. Bu 16 ülke Lübnan, Suriye, İran, Afganistan, Hindistan, Yemen, Somali, Etiyopya, Endonezya… Hepsini saymamayım, Vietnam filan var, Venezuela var, bir de ne var? T.C.! Yani Suudi Arabistan önlem almış, yurttaşlarının Türkiye’ye gelişini bir süre için durduruyor, izin vermiyor Suudilerin Türkiye’ye gelmesine. Neden? Çünkü bu ülkede, Türkiye’de Covid-19 vakalarının arttığı bildirilmiş. Kendi yurttaşlarına böyle bir önlem alıyor. Tabii bizde test yapılmadığı için, artık testlerin sayısı çok azaldığı için. Başından beri söylediğimiz, konuştuğumuz bir şeydi; hiç test yapmazsınız bulamazsınız, “hiç yok” dersiniz. Bu da güzel bir yaklaşım olur. Tabii son günlerde en çok konuşulan Uzak Doğu Asya ülkeleri, öncelikle, özellikle Çin. Çin’de bu kapanmalar filan sonucunda ev fiyatları 16 yılın en düşük düzeyine inmiş. Özdeş ikinci mesaj, bu sana dediğim, jet alacaksan ve Çin’de ev almayı düşünüyorsan tam zamanı! Biliyorsunuz, Çin sıfır Covid politikası uyguluyordu ve batı tarafından, batı medyasında demokrasi, insan hakları konularında çok eleştiriliyor. Israrla altını çizmek istediğim bir nokta da yani Çin rejimini ya da yaklaşımını destekliyorum, taraftarım, onu savunuyorum filan diye anlaşılmasını istemem ama şimdi ABD’de 84 milyon olgu, bir milyon dört bin kadar da ölüm var. Çin’de ise Amerika’nın 84 milyonuna karşı 2,5 milyon olgu, Amerika’da bir milyondan fazla ölüme karşılık Çin’de 14.602. Şimdi tüm bunlar, tabii bu sert önlemler hızlı bulaşan, kolay bulaşan varyantlara -özellikle omikron sonrasında işte BA1, BA2 gibi alt varyantlar da çıkmaya başladı, şu anda BA4 ve 5 var- karşı. Çin bu önlemleri bu kadar sert alarak yayılımın böyle kısıtlı olmasını sağlayabiliyor. Bu da bence takdir edilmesi gereken bir şey. Tabii hemen karşıma “peki Çin’den gelen sayısal değerler doğru mu”, sorusu geliyor. Bu gerçeklerin çok fazla çarpıtılabileceğini düşünmüyorum. Özellikle DSÖ başkanı konuşmasında artık sıfır Covid politikasının reddedilmesini, bırakılmasını, terk edilmesini önerdi. “Virüs sürekli değişmekte, o nedenle strateji değiştirmesinde yarar var”, diyor. Tayvan 23 milyonluk bir ülke; şimdiye dek pandemiyle iyi mücadele ediyordu ve “artık virüsle birlikte yaşamaya karar vereceğiz” dedi Tayvan. Bunu der demez de mart ayında yaklaşık günde 100 olgu varken nisan’da günlük 1000 olgu, nisan sonunda 30 bin olgu, 15 Mayıs’ta da 68.800 kadar olgu saptandı. Evet, onlar sıfır Covid yaklaşımını terk ettiler. Bütün bunlar olup biterken aşılara baktığımızda, Afrika’da, bu kıtada bir aşı üretilmesi isteniyordu, özendiriliyordu, böyle bir talep de vardı. Ancak Güney Afrika Cumhuriyeti Başkanı Cryil Ramaphosa “bu yaklaşım değişmeli” diyor, çünkü ürettikleri aşıya bir tane talep olmamış. Bir tane bile talep olmayınca da “biz üretimi durduracağız, üretmeyeceğiz” diyorlar. Toplam nüfusu 1.3 milyar olan büyük bir kıta, aşılanma oranı hâlâ %15.8, bu önemli bir şey. Önemli bir aşı gelişmesi Novavacks aşısı; %90’lara varan koruyuculuğu ile bazı bilim insanlarına göre en iyi Covid-19 aşısı. Böcek hücrelerinden üretilen viral proteinler. Özellikle mRNA aşısına mesafeli davrananların tercih edebilecekleri bir aşı ki bu yöntem hepatit B ve papiloma aşılarında şimdiye kadar kullanılan bir yöntem. Özellikle onu destekleyen, parasal olarak bu kuruluşun Novavacs aşısını hayata geçirmesini sağlayan merkezler var ama ilginç olan işin birazcık mali kısmı, ticari kısmı ne kadar önemli, onun altını çizmek istedim. Şimdi bu firma Maryland’daki bir biyoteknoloji kuruluşu, Hindistan’la iş birliği yapıyor ve Hindistan’da Serum enstitüsü gibi bir kuruluşa kendi aşısını ürettiriyor. Hindistan’ın Serum Institute kuruluşu dünyadaki en fazla aşı üreten merkez, fabrika ama işin ilginç tarafı aynı aşı. Birisi Maryland’da üretiliyor, üretimi arttırmak için, el emeği filan daha ucuz diye Hindistan’da üretiyorlar. Amerika’daki aşı 20 euro’ya satılıyor, aynı aşı aynı firma tarafından Hindistan’da üretiliyor ama Hindistan fabrikasında satışı 3 euro. Böyle gariplikler var. Yani aşı politikalarında olup bitenleri değerlendirirken buna bakmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Lancet Respiratory Medicine Dergisi’nde bir yazı çıktı, Covid-19 geçirilmesinin üzerinden iki yıl geçtikten sonra hastalar incelenmiş, %55’inde en az iki semptom -yorgunluk ve kas ağrısı- hâlâ devam ediyormuş. %12 hastada da üzerinden iki yıl geçtikten sonra depresyon ve anksiyete sorunları devam ediyormuş. Ama daha ilginç olan, Covid-19’dan hastaneye yatan olgularda IQ’larınde yaklaşık 10 puan bir azalma oluyormuş. Bu çok garip geldi. IQ’ları niye gerilesin, dursun anlamadım ama bu oran doğal yaşamda 70 yaş grubunda olup bitenleri anlatıyormuş.

ÖM: Yani oldukça kayda değer bir veri değil mi bu? Yani insanların beynini etkiliyor.

SB: Evet, nörolojik sistemi etkiliyor. Bir rapor daha yayınlandı, Susan Hilnes ve arkadaşları tarafından; henüz hakem denetiminden geçmemiş bir yazı ama Covid nedeniyle dünya üzerinde ebeveynlerini ya da kendisine bakan büyük annesini, büyük babasını kaybeden çocuk sayısı 10,4 milyon olmuş. Bu da önemli bir bilimsel çalışma. İki haberle bitireyim; bir tanesi, Lancet Planet Health’de yayınlandı -bence Özdeş’i daha çok ilgilendirir, o daha çok ilgileniyor bu konuyla- “Pollution and health” başlıklı bir yazı -belki değindiniz ama- hava kirliliğinden yılda ölen insan sayısı ne kadarmış diye bakıyorlar, dokuz milyonu aşmış.

ÖÖ: Yedi milyon deniyordu yakın zamana kadar.

SB: 17 Mayıs 2022 Lancet Planet Health’de, yollayayım sana Özdeş. Bu çok garip bir durum.

ÖÖ: Hatta bu garipliğin ilginç bir şeyi vardı; pandemi döneminde kapanmalar sebebiyle hava kirliliği azalacağından pandemide ölenden daha fazla insanın hayatı kurtulabilir deniyordu.

SB: Bütün bunlar olup biterken Lancet’teki yazılar hakkında, Ömer bey sizin olmadığınız dönemde belki kaçırmışsınızdır diye bir sevindirici haber vereyim. Türkiye’de de bilimsel çalışmalar yapılıyor; bir tanesi Gaziantep Üniversitesi rektörlüğü tarafından. Biliyor musunuz, duydunuz mu bilmiyorum “soyunma odası” yazıları “giyinme odası” olarak değiştirildi.

ÖM: Görmedim, niye?

ÖÖ: Soyunmayın, giyinin!

SB: Evet, böyle bir bilimsel mi diyeyim bir çalışmaya imza attılar. Bir de tabii T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile TÜBİtAK Uzay bölümünün Türkiye’nin “insanlı uzay görevi için hazır mısınız?” ilanıyla cumhuriyetimizin 100. yılında bir Türk vatandaşı Uluslararası Uzay İstasyonuna gönderiliyor. Bütün bunu herkes biliyorİ internette, sosyal medyada gördü ama altta bir nokta var, orası ilgimi çekti; Türk uzay yolcusu -yani bir vatandaş seçilecek uzaya yollanacak- görevi süresince Uluslararası Uzay İstasyonunda bilimsel araştırma yapma imkânı bulacakmış. Şimdi, seçilecek Türk vatandaşı uzayda ne tür bir bilimsel çalışma yapacak, kimler arasından seçilecek, böyle bir donanımı var mı, bilimsel araştırma nedir, onu mu öğrenecek uzay gemisinde? Bu da işte Türk yönetiminin böyle bir hoşluğu, bilime katkısı diyelim. Başka da bir haberim yok doğrusunu isterseniz.

ÖM: Aya gönderilecek, ay gezisine gönderilecek T.C. vatandaşına isim bulunması için, isminin seçilmesi için geçen senelerde cumhurbaşkanlığı tarafından ufak bir anket gibi bir şey yapmışlar.

SB: Ne çıkmış?

ÖM: Sonucu bilmiyorum ama benim önerim Türkay.

ÖÖ: Anket değildi de buna bir isim bulmak lazım…

ÖM: Denmişti evet, ben hemen buldum!

ÖÖ: Astronot var, kozmonot var, Türkçe’de de bir isim bulmak lazım.

SB: Tamam peki o zaman Covid’e ait bir haber daha söyleyeyim; 50 yaş üzeri aşılılarda, aşısızlara kıyasla hastaneye yatış ve ölüm riski dokuz kez daha düşükmüş. Yani istediğimiz şeyi söyleyebiliriz; şu aşı, bu aşı, eksikleri, yanlışları… Bütün bunlar eleştirilebilir ama sonuçta dokuz-on kez daha düşük oranda hastaneye yatış ve ölümü sağlayabiliyor aşılar. Şu anda beğenmediğimiz, eksik dediğimiz o aşıların da böyle önemli bir katkısı var. O nedenle, hep sizin söylediğiniz gibi, hani bu el yıkama, maske ve sosyal mesafe özellikle önlemlerin azaltılması ve “konu bitti, kapandı” derken, bu dönemde bana kalırsa… Ben açıkçası bir şey itiraf edeyim, şimdiye dek taktığımdan daha fazla maske takmaya özen göstermeye çalışıyorum, çünkü artık insanlar tüm önlemleri unutmuş vaziyetteler.

ÖÖ: Tabii sanırım en son toplu taşımada da arka arkaya üç gün 1000’in altına düşünce sağlık bakanı “toplu taşımada da gerek yok”, diye bir açıklama yaptı sanırım.

SB: Umarım yakında pandemiden, Covid’den bahsetmeye kısıtlama gelmez.

ÖÖ: Dalga geçiyorduk biz de yakında maske yasağı gelecek diye!

SB: Evet, yani olabilir ama sizin Açık Radyo’da programı hep kapatırken söylediğiniz o önlemleri ısrarla vurgulamanın öneminin sürdürülmesinin gerekli olduğuna inanıyorum. Böyle diyerek iyi haftalar diyeyim.

ÖM: Çok teşekkür ederiz, evet, uyarılar çok önemliydi. Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun!

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun!