Hong Kong’a dışardan gelenlere uygulanan karantina süresi iki haftadan üç haftaya çıkartıldı

-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete’nin köşelerinden Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, güncel bilgiler vermeyi sürdürüyor.

Fotoğraf: AFP
Selim Badur'la Korona Günleri: 28 Aralık 2020
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 28 Aralık 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

(28 Aralık 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

ÖM: Günaydın Selim Badur merhabalar.

Selim Badur: Günaydın efendim, Günaydın Feryal, günaydın Özdeş.

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: İyi haftalar dileyerek başlayayım. Acil bir haber geldi, siz de bahsettiniz, gelecek olan aşılar konusunda gümrükteki bir sorun çıkmış, konu ile ilgili bir mesaj geldi: “Pekin gümrüğünde bir kişi çalışıyor, o da Covid oluyor. Çin’in aile planlamasından acilen vazgeçmesi gerekli, yoksa aşısız kalacağız” diye. İş gerçekten ironik bir hal almış durumda. Birazdan bu konuya, özellikle bu aşıyla ilgili olarak ülkemizde yapılan çalışmada elde edilen, daha doğrusu çalışmanın belirli bir aşamasında kırılmasından, bunun ne anlama geldiğinden elde edilen sonuçlardan ve hemen oradan da bu aşıların gecikmesinden, ayrıca Çin aşısının çalışmaları Türkiye, Endonezya ve Brezilya’da yapılıyor, bunlardan bahsedeceğim. Ülkemizde doğrusunu isterseniz yeni bir habere erişmekte geri kalmıyoruz, zamanında erişiyoruz ama o kadar çabuk üzerinde durmadan süratle gündem değişiyor ki izlemek, takip etmek, bir işin ciddiyetini kavrayabilmek bile güçleşti. Neyse şikâyet etmeyeyim. Haftaya nasıl başladık? Cuma gününden beri günde ortalama 521 bin 800 kadar olgu bildirildi, listeye eklendi. 80 milyonu geçti küresel Covid olguları. Bu 650 binlerden 520 binlere düşmesi bizi yanıltmasın, birçok Avrupa ülkesi kayıtlarına Noel kutlamaları nedeniyle, daha doğrusu tatil nedeniyle çünkü 20 Aralık’tan sonra tatile giriyor Batı dünyası, laboratuvarların büyük çoğunluğunun kapatıldığını söylüyorlar. Laboratuvarların kapatılması ister istemez test yapılmamasını ve test sonucuna dayanan bildirimlerin azalmasına yol açıyor. O nedenle bu göreceli 521 bin sayısı bizleri yanıltmasın, ocağın ilk haftasını beklemek lazım laboratuvarlar açılıp da çalışmalar başlayınca olgularda artış olacaktır.

ÖM: Yani yıl sonu gelmeden de bizim tahmin etmiş olduğumuz gibi Türkiye toplam nüfusuna varacağı ve hatta olgu sayısının da aşağı söylenebilir. 

SB: Evet.

ÖM: Yani 81 milyonu geçmiş görünüyor, 2 gün içinde Türkiye nüfusuna ulaşır diye beklenebilir herhalde?

SB: Evet. Haberlere bakalım biraz, hafta sonu dediğim gibi hem yapılan testlerde hem de Covid’le ilgili haberlerde biraz rehavet seziyorum ama 13 Aralık’ta DSÖ bir açıklama yaptı, Afrika’daki duruma dikkati çekti. Başından beri Afrika beklenenden daha hafif geçirmekte Covid-19 sorununu, pandemisini ve bildirim de fazla yapılmıyordu ancak Afrika’da son 1 haftada yeni 74 bin 490 olgu saptanmış. Bu 1 hafta içinde kıtalar arasındaki en yüksek artış. 1 hafta içinde Afrika’da %40’lık bir artış olmuş, bu oran Amerika’da %11. İlk aylarda sıkı önlemler alıyordu Afrika ülkeleri, hem ülkeler arası hareketliliği hem de aynı ülke içinde gidiş/gelişleri, bir yerden bir yere gidişleri engellemişti, yasaklamıştı. Ancak son zamanlarda uluslararası uçuşlar serbest bırakıldı birçok Avrupa ülkesinde. Örneğin Ruanda, Kenya ve Senegal’de bunun sonucu olarak ve önlemlerin biraz gevşetilmesi sonucu olgu sayısı artmaya başladı. Bu son 3-4 gün içinde Avrupa ülkelerinde aşılamalar başladı ama soru, bu aşılama acaba pandemiyi sonlandıracak mı? Örneğin Fransa’da Sağlık Bakanı Olivier Véran diyor ki “virüsün dolaşımını azaltamıyoruz, günlük 5 binin altına çekmeye çalışıyorduk ama hiçbir zaman, son 10 günden beri 15 binin altına düşmedi olgu sayısı. Hastaneye yatışlar da günde yaklaşık 1500, bu nedenle yılbaşı kutlamaları ve yılbaşı yemekleri yapılmasın.” Amerika’da Şükran Günü, daha sonra Avrupa’da ve Hristiyan aleminde Noel, Chirstmas, şimdi de yılbaşı kutlamaları. Örneğin Belçika garip bir karar almış “yılbaşı yemeği için evinize sadece 1 kişiyi çağırabilirsiniz” demiş. Bu da ilginç. İran’dan haberler var.

ÖM: Kurayla mı seçilecekmiş o 1 kişi!

SB: Evet!

ÖM: Yöntemini de açıklamışlar mı?

SB: Hayır, yönteme ait bir şey yok, belki Flamon ve Valon bölgesinde farklı uygulamalar vardır birbirlerini kıskanmasınlar diye. O saptamayı bir haberle yapmamışlar. Ortadoğu’da en çok etkilenen ülke ve aşılama stretejisi en belirsiz olan ülke İran, insanlar çok kaygılanıyor ve sosyal medyadan olup bitenlere, hükümetin aldığı kararlara ciddi tepki varmış. Özellikle döviz transferi sorun İran’dan biliyorsunuz yurtdışına, bu nedenle aşı siparişleri ve aşı alımında birtakım zorluklar, başka ülkelerin yaşamadığı zorluklar yaşıyorlar. Bir de ABD’nin blokaj yapıp yapmayacağı endişesi var. Yani pandemi öncesinde birçok çocukluk çağı aşısının İran’a girmesi ciddi bir şekilde engellendi, bu bir gerçek. Bir dönem İran, özellikle Küba’yla anlaşma yapıp kendi aşısını üretmeye başlayana dek çok sıradan çocuk hastalıklarından çocuk ölümleri artmıştı İran’da. Yani bu ambargoyla böyle bir olumsuzluk da yaşıyor. Benzer bir durum “acaba pandemi aşısı için de yaşanır mı?” diye soruluyor. 

ÖÖ: Salgının ilk aylarında da çeşitli ilaçların girmediği söyleniyordu radikal ölümlerde pay sahibi deniyordu ambargonun.

SB: Evet. Avrupa genelinde 25 milyon olgu aşıldı. Avrupa cidden olgu saptamada ve hastalığın yayılmasında hâlâ önemini yitirmiş değil. İsrail ilginç, üçüncü kapanmaya gidiyor, Hong Kong’da da dışarıdan gelenlere uygulanan -bu ilginç bir karar- karantina süresine 2 haftadan 3 haftaya çıkartmışlar. Nedeni de bazı olgularda enkübasyon süresinin 14 günden daha uzun olduğunun saptanması. Bizde tam aksi yapıldı biliyorsunuz, 14 günden 10 güne indirildi, Fransa’da ve Belçika’da 7 güne indirildi, Hong Kong ise bunu 3 haftaya çıkartmış durumda, 21 güne. Çünkü enkübasyon süresi yani virüsü aldıktan sonra hastalanana kadar geçen süre 14’ten daha uzun olduğunu bildiren Hong Kong ona göre buna paralel bir uygulama. Tabii Çin’den bahsetmek için önce şunu söyleyeyim, ABD biliyorsunuz pandeminin çıkış noktası, çıkış nedeni, kaynağı olarak hep Çin’i suçluyordu. Çin de karşı atakta bulundu tabii, şu anda Çin’in oluşturduğu çeşitli sosyal medyada “dünyada ABD ordusunca kurulmuş 200 kadar esrarengiz laboratuvar var” videosu dolaşmaktaymış. Çin de Amerika’yı suçluyor, böyle bir suçlama oyunudur gidiyor. 

ÖM: DSÖ genel direktörü Gebreyesus’un bir açıklaması oldu “Covid19 son pandemi olmayacak, salgınlar hayatın bir gerçeği” diyor. Önemli bir uyarı. “Tarih bize bunun son pandemi olmayacağını ve epidemilerin hayatın bir gerçeği olduğunu gösteriyor. Bize insan sağlığı, çevre ve hayvanlar arasındaki bağı gösterdi” deyip iklim kriziyle mücadele ve hayvan yaşamını iyileştirme olmadan bu başarıya ulaşmanın imkânsız olacağını söylüyor. Önemli bir açıklama. “En az 80 milyon kişiyi etkilemiş Çin’de ortaya çıktıktan sonra ve 1.750 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden olduğunu açıklayıp yani “uzun zamandır dünya aynı döngü içinde panik ve umursamazlıkla ilerliyordu. Bir salgına para harcıyor, bittiğinde unutuyoruz, bu çok tehlikeli bir döngü” demiş. 

SB: Evet bu habere programın sonunda değinecektim. Bunu pazar günü ‘Dünya Epidemilerle, Salgınlarla Mücadele Günü’ bağlamında söylemişti. 

Ben bu aşılamalara uygulamalara geçeyim, mesela Fas hükümeti 65 milyon aşı siparişi verdi. Çin’den veriyor ama Çin’den Türkiye’nin aldığı aşıdan değil Çin’in diğer aşısı Sinofarma aşısını ve Astra Zeneca’dan alacakmış. Kimler aşılamaya başladı? Rusya, İngiltere, ABD, Kanada, Meksika, Şili aralık ayında başladılar. İlk aşılamaya başlayan ülke Çin, çünkü yazın başladı aşılamaya. “İsrail de 3 haftalık bir kapanmaya gitti” dedim, yoğun kampanya ile 1 ayda 9 milyonluk nüfusun ¼’ünü aşılayacağını söyledi. Hafta sonu da Almanya, Macaristan, Slovakya aşılamaya başladılar. Hep yaşlılar ve yaşlı evlerinde yapılıyor aşılar, ilk aşılanan kişiler televizyonlarda gösteriliyor. Almanya’da 101 yaşında bir kişi, Macaristan’da bir doktor, Slovakya’da bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı. İspanya’da 96 yaşında bir kişi, Çek Cumhuriyeti’nde Andrej Babis, İsveç’te de 91 yaşındaki bir kişiye, yaşlı insanlar ilk aşılananlar oldu ve kesimden başlanıyor aşılar. Bu arada Japonya’dan bir haber var, ekim ortalarından beri Japonya’da sessiz sessiz çok ciddi olarak artıyor olgu sayısı, üçüncü dalgayı bekliyorlar. Günde ortalama 4 binden fazla, 4 bini aşan olgu bildirilmekte ve şubat ayından itibariyle, ancak şubat ayının sonunda aşılamaya başlanacağını, aşının uygulanacağını söyledi Japonya. Ekim ayında %48 olan ‘olimpiyat yine ertelensin’ diyenlerin oranı, şu anda böyle düşünenlerin oranı %63’e varmış Japonya’da yani toplum istemiyor. Şimdi bu Japonya ve İsveç diğer ülkelerden farklı yaklaştılar Covid-19’a, özellikle Japonya kendileri işte kralları, Japon İmparatoru sürekli olarak “go to travel” yani “gidin, dolaşın, seyahat edin” kampanyaları başlattı kraliyetin deklarasyonu, hükümetin onayıyla. Böyle bir ayrı bir yaklaşımları vardı, çok fazla önemsemediler ama artık bugün bütün bu farklı yaklaşımlarının yani küresel boyuttaki yaklaşım biçiminin yanlış olduğu 2 ülkede çok net anlaşılıyor, birisi İsveç diğeri Japonya. Diğer birçok alanda başarı kaydeden 2 ülke pandemiyle mücadelede başarısız oldular. Nitekim Dr. Anne Peters “aşı milliyetçiliğinin hukuki ve ahlaki sınırları nelerdir?” sorusunun sorulduğu bir röportaj yayınlandı. “Orada salgın ülke performansıyla ilgilidir, Çin gibi otoriter rejimler hızlı ve esaslı tepki verebildi. Bazı otokratlar başarısız oldu çünkü olayları kolayca manipüle edemiyorlar ve kontrol altında tutamıyorlar.” Örnek olarak Rusya ve İran’ı vermiş. “Şeffaf bir şekilde hareket eden, tartışma ve eleştiriyi kolaylaştıran, yargı yoluyla itirazlara izin veren ve bilim insanlarını dinleyen ülkelerde insanların makul olmaya, tavsiye ve kanunlara güvenmeye ve kendi iradeleriyle kurallara uymaya daha meyillidirler” diye bu durumu belirleyen bir yazısı, bir röportajı var. Bu arada siz belirttiniz, bazı ülkelerdeki ilginç gelişmeleri ama Hollanda’da artık sağlık personeli yorgunluktan iş yapamaz hale geldiği için ordudan yardım istiyor. Dr. Fauci de “Amerika’da henüz en kötüyü yaşamamış olabiliriz” diyor. Bu da ilginç ve ürkütücü bir demeç. Gelelim Türkiye’deki bu aşı konusuna, bir kere TTB bir aşının salgınlarda uygulanabilmesi için en azından bazı özelliklere sahip olması lazım. Örneğin faz 1-2-3 çalışmaları sonucunda güvenli ve etkili olduğu kanıtlanmış olmalı, aşı çalışmalarına ilişkin veriler nitelikli bilimsel dergilerde yer almalı, aşıyla ilgili üretim sürecinin kalite güvencesi tamamlanmış olmalı. Bu gibi özellikle hem evrensel hem de ülkemize özgü birtakım yaklaşımların nasıl olması gerektiğini tanımlayan, bilinen ama uygulanmayan bir rapor yayınladı. Bu arada bir dergide British Medical Journal’da Veyvang ve arkadaşları ‘hangi ülke kime öncelik tanımalı aşılama stratejisinde?’ bu tabloyu yayınladılar. Önce hastalığın şiddetini ya da ağırlığının hafifletilmesini hedef alarak 60 yaş üzerine belirli kronik hastalığı olanları, gebeleri içine katmışlar. Bir yandan ikinci bir grup bazı toplumdaki önemli işlerin sürdürülmesi için o sektörlerde çalışanlar, sağlık personeli, polisler, güvenlik güçleri, enerji ya da besin zincirinde çalışanlar ve nihayet semptomatik enfeksiyonun ve virüsün yayılımının engellenmesi için de 20-59 yaş arası, sonra 5-19 ve nihayet 0-4 yaş arası. 

Bütün bunlar konuşulurken Çin aşısının durumunun ne olduğunu konuşalım? Bunun irdelenmesi lazım çünkü Türkiye, Endonezya ve Brezilya’da yapılıyor bu aşı çalışması. “Çin’de yapılmıyor mu?” diyeceksiniz. Çin’de yapıldı zaten fakat Çin’de şöyle bir sorun, toplumda biliyorsunuz faz3 çalışmasının yapılması için bir gruba aşı yapılıyor, bir gruba plasebo yapılıyor ve toplumda bunlar belirli bir süre sonra kaçı hastalığı aldılar, kaçı hastalandı diye bakılıyor. İyi de Çin’de şu anda hastalığın yayılımı durduğu için bu çalışmayı yaptığınız zaman sonuca varamıyorsunuz çünkü kimse hastalanmıyor, yeni olgu ortaya çıkmıyor. Onun için diğer 3 ülke, Türkiye, Endonezya, Brezilya verileri ilginç bir şekilde beklenmekte. Ancak önce Brezilya’nın açıklanacağı söylendi, sonra Brezilya’dan ilginç bir açıklama geldi “bizde yapılan çalışmada Sinovac’ın aşısı olan Coronavac’ın etkinliği %50’lerin üzerinde” dendi. Gayet yuvarlık bir demeç verildi, bir açıklama yapıldı. Brezilya basınında “biz karar alıp bu aşıyı uygulamak için Türkiye’den gelecek sonuçları bekliyoruz” dendi. Bu arada Endonezya Brezilya’nın sonuçlarını bekliyor haberi geldi ama bütün bu merakları gidermek için Türkiye kendi çalışmasının 13 bin kişiyi kapsaması gerekirken 1322 kişinin çalışma sonuçlarını ‘kırdı’. Bu ‘kırma’ aslında ne zaman yapılan bir şeydir? Örneğin siz bir çalışma yaparken aşı çalışmasını yaparken olağanüstü bir durumda, örneğin gönüllülerden birinde ciddi bir yan etki görürseniz ya da bir ölüm ortaya çıkarsa bu gönüllü etken maddeden aşıdan mı hastalandı, olumsuzluk yaşadı yoksa aşı dışındaki bir etkenden mi? Bu durumda ‘kırarsınız’ çalışmayı, yani açarsınız bilim insanlarına kim plasebo aldı, kim aşı aldı? ‘Kırmak’ bu anlama geliyor ve oradan anlarsınız ‘aşıdan mı plasebodan mı yoksa rastlantısal mı?’ diye. Yani gönüllünün aldığı maddenin niteliği açığa çıkar. Bu değim Türkiye’nin bu acil durum karşısında çalışma bitmeden ‘kırmasını’ beraberinde getirdi ya da bunu gerektirdi. Sonuçta da %91,25’lik bir sonuç açıklandı. Bunu biliyoruz, geçen hafta yapılan bir açıklamaydı bu. Bu açıklama tabii Batı basınında ‘henüz sonucu tamamlanmamış bir aşı kullanılacak’ şeklinde yansıtıldı ki buna pek katılmak doğru değil. Aslında bu tarz çalışma sonlanmadan da bir aciliyet karşısında, bir çaresizlik karşısında, bir acil durumda başvurulan ve başvurulması gereken bir yöntem olduğunu düşünüyorum. DSÖ’nün The Independent Türkçe’de bir haber var “aşıların Covid-19’a karşı koruduğunu gösteren kanıtımız yok” diye The Independent Türkçe için DSÖ sözcüsü Tarık Yasereviç ile konuşulmuş. Bu haber aslında başlığa taşınan “bu aşıların Covid-19’a karşı koruduğunu gösteren bir kanıtımız yok”. Tam öyle demek istemiyor bu kişi aslında ama biraz sansasyonel olsun diye herhalde bu şekilde taşıdılar başlığa. Farklı ülkelerin neden Çin aşısı kullanma eğilimi var? Brezilya, Türkiye ve Endonezya, bunlar birer örnek teşkil ediyorlar batı ülkeleri arasında Çin’den gelen Sinovac aşısını kullanan yok. Örneğin Endonezya şöyle bir açıklama yapmış, Endonezya’daki bir yetkili bu Covid-19 aşısını Endonezya’da yürüten ekibin başı Reuters Ajansı’na. “Biz Pfizer-BioNTech aşısıyla da ilgileniyorduk ama bir kere -80’lik bir saklama koşulu olduğu için (-270 milyon kişiyi ki bunlar 17 bin küçük adaya dağılmış durumdalar-) bunları biz idare edemezdik, bütün bunları kontrol altına alıp bu lojistiği, dağıtımı sağlayamazdık. Zaten birçok aşı da soğuk zincir gerektiren aşılarda, aşıların %50’sini biz bu nedenle kaybediyoruz, heba oluyor” demişler. 

Birkaç tane yeni gelişmeye değinip programı öyle sonlandırayım. Birincisi Moderna aşısı, bizde zaten çok sözü edilmiyor, şu anda ABD’de üretilen ve özellikle ABD için kullanılacak olan mRNA aşısı. Bu aşının uygulandığı kişilerde eğer daha önce son 6 ay içinde herhangi bir estetik ya da kozmetik nedenle yüzlerinde bir dolgu maddesi enjekte edildiyse, sadece botoks değil birtakım katkı maddeleriyle yüzlerinde estetik uygulamalar yapılıyormuş. Bu bölgelerde inflamasyon oluyor ve yüzde abartılı şişme meydana geldiği için Moderna yetkilileri ve ABD yetkilileri yüzlerine bu tip girişim yaptırmış olanların Moderna aşısını kullanmamaları uyarısında bulundu. Hafta sonu böyle bir haber vardı. İlginç olan bir haber, Hindistan’da o da Geniks ve Serum Institute of India, bunlar tek doz kullanılan buruna sprey şeklinde uygulanacak olan atenue bir Covid-19 aşısı geliştirdiklerini söylediler. Farelerdeki gerçekleştirilen hayvan deneyleri olumlu sonuçlar verdi. Pratik açıdan inanılmaz büyük bir kolaylık kitle aşılamasında hem enjeksiyon yok, burna sprey şeklinde uygulanacak hem de tek doz halinde. Bu önemli bir gelişme, faz1 çalışmalarına başlıyorlar. Bir de Çin’de, Çin bu kez BioNTech aşısını uygulanan mRNA teknolojisini uygulayarak bir aşı üretiyor ama termostal yani -80, -20 gerektirmeyecek bir mRNA aşısı geliştiriyorlar. Bu iki gelişme, bu iki önemli tabii bugünden yarına hazır olmayacaktır bu aşı ama çalışmalar var. Hep deniyordu, “bu süreç 2021’de birçok yeni aşı çalışması da sürdürülecek, sadece adı geçen aşılarla yetinmeyeceğiz” diye. Buna ait iki gösterge. Sürem doldu ama özellikle antikorlar ne kadar kalıcı? Ne kadar süreyle antikorlar var oluyor ve bizi koruyor? Biliyorsunuz bu konu önemli aşıların da etkinliğini ölçmek, belirlemek açısından. Onlardan ne kadar yararlanacağız? Bu konuyla ilgili isterseniz perşembe günü yılın son programında buna bakalım çünkü çok çelişkili haberler var. “8 aydan uzun süre bizi koruyor” diyenlerden “1 ayda kayboluyor bu antikorlar” diyenlere ama sanıyorum bireysel faktörler, kişisel özellikler etkiliyor antikorların kalışını. Bir bu konu bir de yılı herhalde İngiltere’de ortaya çıkan bu varyant konusundaki gelişmelerle, onun ne kadar önemli olduğunu bilhassa o konuya bakarak bitirmekte yarar var. Ben burada durayım, size iyi yayınlar dileyeyim. 

ÖM: Çok teşekkür ederiz, görüşmek üzere. 

SB: Sağ olun, iyi yayınlar!

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

SB: Teşekkürler.