Covid-19 kirliliği: Günde 1,6 milyon ton plastik atık

-
Aa
+
a
a
a

Avrupa'da her ülke farklı "normalleşme" planları açıkladı. Pandemi, Afrika'da kadınların ve çocukların sağlık hizmetine ulaşmasında engel oluyor. Türkiye'de test sayısı azalıyor, ancak pozitiflik yüzdesi artıyor. Covid-19 kirliliği: Günde 1,6 milyon ton plastik atık çıkıyor.

Selim Badur'la Korona Günleri: 25 Şubat 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 25 Şubat 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(25 Şubat 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur merhabalar!

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Günaydın Özdeş, Feryal, Arda, hepinize günaydın! Haftanın ikinci Korona Günleri programı. Yine sayısal değerlerle başlayalım isterseniz. Son programımızdan bu yana ortalama günde 397 bin 117 olgu var dünyada, 400 bin civarında bir olgu bildirilmekte. Ancak birçok Batı ülkesinde henüz aşılama nedeniyle olduğunu söylemek için erken ama özellikle Noel tatiliyle birlikte sıkı önlemler ocak ayı boyunca kısıtlamalar sonucunda olgu sayılarında düşüşler görülüyor. İki örnek vereyim müsaade ederseniz, 13 Ocak’ta ABD’de milyonda 740 olgu vardı, 20 Şubat‘ta yani 5 hafta sonra 740’dan 215’e düşmüş milyonda görülen olgu sayısı. İngiltere’de ise bu sayı milyonda 790’dan milyonda 165’e düşmüş. Önemli azalmalar bildirilen yeni olgu sayısında saptanıyor. İngiltere özelinde, İngiltere okulları Noel tatiliyle birlikte kapatmıştı, bir daha da açmamıştı. Bütün ocak ayında okullar kapalı idi. 8 Mart’ta kapıları açacak okullar; yoğun aşılamaya rağmen ekonomik aktivite ancak nisan sonunda biraz yavaş yavaş açılmaya başlayacak. Oldukça temkinli bir programla gidiyor İngiltere ama geriye dönüş olmadan sonbahara hazırlık şeklinde, tam normale dönüş şeklinde tanımlanan gelişmeleri ancak sonbaharda örneğin kafeler, publar, restoran ve sinemalar 17 Mayıs’ta açılacak, kademeli bir açış sürdürüyorlar. Biraz önce bahsetmiş bildirilen olgu sayısın, 21 Şubat itibariyle haftalık hastanelere yatışta %20, ölümlerde de %27 azalma var İngiltere’de. İngiltere’de bunlar oluyor, okullar 8 Mart’ta açılıyor dedim. Fransa’da okullar 22 Şubat’ta açıldı, şimdi okullar için ilginç bir uygulama başlatmayı planlamış Fransa. Ülkeyi 3 bölgeye ayırmış A, B ve C zonları diye, ona göre A zonundaki Bordeaux, Lion, Grenoble gibi kentlerden başlayarak önce haftada 50-80 bin, daha sonra 200 bin test yapacaklar. Kime, neyi yapacaklar? Okullarda tükürük testi. Yani öğrencilerden kan alma ya da boğaz, burun sürüntüsü değil tükürük alarak, alımı daha kolay, daha işlem gerektirmeyen bir yöntem, bir yaklaşım. Tükürük alacaklar, tükürük veren öğrenci sınıfa girecek, o tükürük laboratuvara gidecek filan bu iş pek pratik değil gibi görünse de uygulamaya geçilecek; ancak aile eğer onay vermezse çocuğun tükürüğünü alamayacaklar. Almanya okullarını 1 Mart’ta açıyor, kısacası okulların açılması konusunda yine bir homojen yaklaşımda bulunmuyor Avrupa Topluluğu ülkeleri. Bu arada ABD’de bir genel değerlendirme yapıldı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan daha çok yaşamını yitiren ABD’li olduğu, ölümler 500 bini aştı. 1918 İspanyol gribi pandemisinden sonra herhalde en fazla kitlesel ölümün meydana geldiği bir süreç yaşadı ABD 2020 yılında. Brezilya’da ise aşı kampanyasına engeller var. Kim engelliyor? Başkan Bolsanaro baltalıyor, kendisi aşılanmadığı gibi sürekli “şirketlerin kobayı olmayın” diyor televizyonda. 

ÖÖ: Halbuki Trump kaybettiğinden beri hiç ortalıklarda yoktu, haberini biz de vermiyorduk.

SB: Evet.

ÖÖ: Yeniden başlamış demek ki görünmeye.

SB: Ne diyeyim! Aşı tedarikinde de sorunlar var, Brezilya’da da aşılama durdu gibi bir şey. Bu tabii ilginç ve kötü bir şey ülke için. Afrika’ya ait bir bilgi, 1990-2019 yıllarında yeni doğan ölümlerinde %43 azalma olmuştu Afrika’da. Yani programlar başarıyla yürütülüyordu, sonuçlar alınıyordu ancak bu ana –çocuk sağlığı hizmetleri 2020 yılında pandemi döneminde çok aksadı. Sağlık merkezine kontaminasyon riski nedeniyle gitmeyenler, başvurularda azalmalar oldu, seyahat kısıtlamaları, şehirlerarası kısıtlamaların ya da evden çıkmaların önlenmesi, ilaç, aşı, doğum kontrol araçlarının bulunmaması hizmetleri aksattı ve sonuçta %63 hizmet azalması, beslenme yetersizliği ya da hasta çocukların ulaşımında ve bunların tedavilerinde %50 azalma oldu. Aynı zamanda kadın ve kızlara karşı şiddet ve tacizde de patlama olduğu ve bütün bu olumsuz tabloyu Afrika BM ofisi ‘gölgedeki pandemi’ olarak tanımlamakta. Böyle bir olumsuzluk var, örneğin sadece Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde 2020 yılında 900 kadar çocuk Covid’ten yaşamını yitirmiş ama 6 binden fazla çocuk kızamıktan ölmüş. Yani 6 misli daha fazla aşıyla korunabilir hastalıklardan ama aşılama yapılamadığı için bu hastalıklara karşı kayıplar oluyor. 

Birkaç ilginç haber, biliyorsunuz Peru ve Arjantin’de bakanlar istifa ettiler bu aşılama sırasında kayırmalar, birtakım usulsüzlükler izledikleri için. İsrail’de ise koronavirüsü reddeden ve aşıya karşı çıkan bir doktorun çalışma müsaadesi iptal edildi. Öyle bir ilginç nokta var. Avustralya’da Brisbane’da bir doktor kullanacağı Pfizer BioNTech aşısı flakonda donmuş olarak geliyor, kullanacağı zaman sulandıracak ve 6 kişiye uygulayacak. Bir flakonda 6 doz aşı var, bu 6 dozluk aşının 4 dozluk miktarını çekip 2 yaşlıya uygulamış; yani gereğinden 4 misli fazla aşı yapıyor, birisi 88 yaşında bir erkek birey, bir tanesi de 94 yaşında yaşlı bir kadın. Şu an için herhangi bir olumsuzluk yaşanmamış tabii, ciddi takip ediliyor ama doktorun görevden el çektirilmesi ya da kendisinin istifa etmesi söz konusu olmuş. Bu da Avustralya’dan bir haber. Bu aşı karşıtlığı ve aşılama olsun olmasın konuları tartışılırken çeşitli toplumlarda “aşı yaptırtmam” diyen, aşı aleyhine konuşan insanların sayısı ve bunun getirdiği olumsuzluk, yarattığı tehlike ortaya çıktı ama en radikal önlemi belki de Vatikan aldı. Vatikan’da Vatikan içinde görev yapan çalışan kişilerden aşıyı eleştiren ya da reddedenlere ağır cezalar veriliyordu. Papa’nın direktifiyle bunlar görevlerinden azledildiler, öyle diyeyim en azından. 

ÖÖ: Radikal bir karar gerçekten. Amerikan ordusunda %50 diye açıklanmıştı geçen hafta, reddediyormuş ki onlar olağanüstü durumlarda yardıma da çağırılan bir grup.

SB: Evet. Türkiye’den haberler, biraz önce siz de değindiniz, YÖK başkanının babası Muhammed Emin Saraç’ın cenazesine katılan kalabalık içindeki o görüntüler gerçekten Sağlık Bakanı’nın “ben cenazede o tarz mesafenin ortadan kalkabileceği bir görüntünün olabileceğini öngörmedim” gibi ağır bir cümle. Bu ilginç tabii ama bir yandan da AKP İzmir il kongresinde delege ve protokolün kamu hastanelerinde koronavirüs testi yaptırdıkları iddiası ortaya çıktı. Bunun üzerine İzmir Tabip Odası’ndan iki hekim Dr. Demir ve Dr. Kılıç “söz konusu kongre olunca ne algoritma ne de kılavuz takılmıyor herhalde? Lebalep dolu salonda algoritmaya aykırı PCR testinin kimlere yapıldığı konusunda Sağlık Bakanı açıklama yapsın” diyor. Yani Sağlık Bakanından açıklama beklenen konular artıyor. Ancak bana kalırsa bütün bu önemsiz demeyeyim ama bu ayrıntılardan önce farklı bir durum var Türkiye’de. Biraz önce söylemeye çalıştım, birçok ülkede olgu sayısı belirli nedenlere bağlı olarak azalmakta belki ama Türkiye’de şöyle bir durum var, yapılan test sayısı azalıyor ama saptanan pozitif olgu sayısı, hasta sayısı artıyor. 2-3 tarihe ait bilgiye baktım, mesela 20 Ocak’ta 168 bin küsur test yapılmış, 6400 pozitiflik var, 22 Şubat’ta 118 bin test yapılmış, test neredeyse 50 bin azalmış ama olgu sayısı 8100 olmuş, yani 1500 kadar artmış. Şimdi bunları orantılarsam eğer, belki bu şekilde daha anlaşılır kılarım. 20 Ocak’ta test yapılanların %3,8’i, 30 Ocak %4,6’sı, 15 Şubat’ta %6,8’i, 22 Şubat’ta %6,8’i yine ve 24 Şubat’ta %7,7’si pozitif çıkmış. Yani testi azaltıyoruz ama testi pozitif çıkanların oranı artıyor. Bu çok ilginç, çok tehlikeli ve önemli bir durum. Hani bunun tartışılması, bunun nedenlerinin araştırılması, evet her ne kadar “Karadeniz Bölgesi’nde yaygınlaşıyor hastalık, bu nedenle önlemler alınacak, kesin kısıtlamalara gidilecek bu bölge kentlerinde” dense de yine de burada pek anlaşılmayan ve nedeninin bulunması gereken bir durum var. Bu arada basındaki haberlere baktığınız zaman, örneğin “Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi hekimlerinden covid19 aşı araştırmasının aşı analizi” diye bir haber çıktı. Burada deniyor ki “geliştirilen bir aşı, tek doz aşı sonrası %66 antikor oluştuğu gözlendi”. Bir bayram havası, şenlik havası şeklinde verilmiş haber. Bunun böyle olmaması lazım çünkü az sayıda insanda %66 oranında antikor oluştuğu tek doz aşıdan sonra bunun anlama geldiği, ne oluyor böyle olunca? Bu antikorlar bir işe yarıyor mu? Koruyor mu korumuyor mu? Bunu bilmeden böyle çok sevindirici, çok büyük bir başarıya imza atılmış gibi söylenmesi bana kalırsa abartılı ve yanlış. 

Gelelim diğer haberlere, 17 Şubat tarihinde DSÖ Başkanı Dünya Hayvan Sağlığı 27. Kongresi’nin açılışında bir konuşma yaptı ve bu konuşmasında tek sağlık kavramına dikkati çekti ve bundan sonraki pandemilerle mücadelede eğer bu pandemilere karşı, olası ilerideki pandemilere karşı önlem alacaksak, savaşacaksak bunun tek sağlık yaklaşımı ile ancak sağlanabileceğini belirtti. Gerçekten de sadece insanlardaki enfeksiyon hastalıklarından insan sağlığını gözeterek yapılacak çalışmalarda birçok farklı disiplini, yani veterinerliği, bitki uzmanlarını, sosyologları, farklı dallardan, branşlardan insanları katmadıkça bu tek sağlık kavramı gözetilmedikçe başarılı olunması mümkün değil. Robert Beyer ve arkadaşları Science of Total Environment dergide bir yazı yayınladılar, bu yazıda nasıl oluyor da Çin’deki Yunnan eyaleti Myanmar ve Laos’ta iklim kriziyle birlikte yarasa popülasyonunun nasıl dağılım gösterdiğini ve bu yarasaların da nasıl koronavirüs rezervuarı olduklarını gösteren bir çalışma yaptılar, çalışma yayınladılar. Bu önemli bir yayın ve üzerinde durulması gereken bir yayın. Yani iklim krizi ile bu enfeksiyon hastalıkları arasındaki bağlantı açısından oldukça önemli. 

ÖM: İklimle enfeksiyon arasında bilimsel bir bağlantı kuruluyor, oldukça önemli dediğiniz gibi evet.

SB: Evet. Bu önemli ve bir başka yani doğru mu acaba diye 2-3 kez bakma ihtiyacı duydum. Nsikak Benson ve arkadaşları ‘Heliyon’ isimli bir dergiye göndermişler, henüz hakem denetiminden geçmediği için bir ön rapor şeklinde. Bu kişiler Covid-19 kirliliğine bakmışlar dünyada ve maske, eldiven, önlük ya da el dezenfektanlarının plastik şişelerini, atıklarını topladıkları zaman buldukları ve yayında yer alan sayısal değer korkunç! Günde 1,6 milyon ton plastik atık çıkıyormuş. Örneğin 3,4 milyar tek kullanımlık maske, günde bu Covid-19 pandemisi sırasında atılmış. Bunlar korkunç rakamlar, bunlar tabii çevre kirliliği ve çevre kirliliğiyle ilintili olarak da enfeksiyon hastalıklarının nasıl ilintili olduğu artık çok daha iyi anlaşılıyor. Bunun üzerine gidilmesi ve bunun üzerinde durulması, konuya bu açıdan bakılması çok önemli, aksi takdirde bu tip sorunlarla hiçbir zaman üstesinden gelinemeyecek. Biraz da aşılarla ilgili haberlere de değinmek istiyorum. Aşı savaşları diye bir deyimi kullanmıştık biz bu programımızda, aşılar arası rekabet var, herkes birbirinin aşısını biraz eleştiriyor ama aynı zamanda yetersiz aşılar. Bir de aşı diplomasisi diye bir sorun çıktı, daha doğrusu bir gerçek ortaya çıktı. Örneğin Çin Sinopharm aşısını kendi ürettiği aşılardan bir tanesi, Kamboçya, Nepal, Siera Leone ve Zimbabwe’ye, bunların yanı sıra en son Pakistan’a gönderdi. Bu ülkelere işte ‘hepimiz kardeşiz’ mesajı veriyor bu aşıları ücretsiz ileterek. Hindistan benzer bir yaklaşımı Bengladeş, Miyanmar, Nepal’e gönderiyor, o da Çin’le rekabette aşı bağışı konusunda. Fakat politika, diplomasi dediğimiz zaman en çarpıcı örnek muhakkak görmüşsünüz, acaba dün bahsettiniz mi? Atlamış olabilirim, kaçırmış olabilirim eğer ikinci kez olursa lütfen beni uyarın. İsrail ile Suriye arasındaki diplomasi. Uzun süreden beri

ÖM: Evet, gördük ama vermedik bu haberi, daha doğrusu zaman bulamadık.

SB: İlginç, çünkü uzatmayayım ama uzun süreden beri, 10 yıldan beri savaşın olduğu ve aralarında herhangi bir resmi bir ilişkinin olmadığı bu iki ülke bir takım karşı taraftan tutukladıkları ya da aldıkları esirleri iade etmeleri konusunda bir hareketlilik başladı. İsrailli bir kadın yasal olmayan yollardan Suriye’ye girmişti ve onu iade etti Suriye İsrail’e, İsrail de bunun karşılığında kendi topraklarına izinsiz giren ve yakalanan iki tane çobanı iade etti ama bütün bunların arkasında aslında İsraillileri geri alabilmek için İsrail hükümetinin dolaylı yoldan Rusya üzerinden Suriye’ye Covid-19 aşısı temini ortaya çıktı. İnsanlar tabii soruyorlar Suriye şimdiye kadar hiç aşılamaya başlamadı, hiçbir aşı uygulanmamıştı Covid-19’la ilgili, “sen Suriye’deki insanlara aşı temini için girişimlerde bulunuyorsun ama kendi topraklarında, işgal altındaki topraklarda Filistinlilere ait bir şey yapmıyorsun” diye böyle tuhaf bir durum var ama sonuçta esir değiş-tokuşuna ya da insanların serbest bırakılmasındaki politik olaylara da girmiş oldu Covid-19 aşısı. 

ÖÖ: Dün tam da bahsettiğiniz eleştiriyi Bernie Sanders İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesinde yapmıştı.

SB: Bernie Sanders’ın başkanlık töreni sonrasındaki fotoğrafında olduğu gibi her yerden çıkıyor tabii.

ÖÖ: Evet.

SB: “İngiltere kademeli olarak açılacak” dedim, yavaş yavaş temkinli bir açılma. Bu bağlamda gece kulüpleri, tiyatrolar ve spor faaliyetleri için de 5 dakikada sonuç veren hızlı testleri kullanmak gündeme geldi İngiltere için. Böyle bir uygulama yapabilecekler, tabii bu tip testlerin duyarlığı çok fazla değildi, yani ‘yalancı’ negatif sonuç verme olasılığı yüksektir hızlı testlerde. Buna rağmen yine de bir önlem olarak bu yaklaşımı benimseyebilir İngiltere ve uygulayabilir. Hızlı yapılıyor testler, örneğin 1 hafta içinde şubat başında İngiltere’de 2,5 milyon hızlı test yapılmış, buna karşılık 1,3 milyon PCR testi yapılmış, yani doğal olarak adı üstünde çok daha hızlı ilerlemek mümkün bu testler ile. 

ÖM: Ben bir de şunu sormak istiyordum süre bitmeye doğru giderken, aşı takviminde ikinci aşamanın başladığı Türkiye’de ve bir de Türkiye’de öğretmenlerin aşılamasına başlandığı, yüz yüze de bir şeye geçilecek değil mi 1 Mart’tan itibaren? Bunların getireceği sancılar neler olabilir diye kısacık bir bilgi alabilir miyiz?

SB: Doğrusunu isterseniz Ömer Bey, bu konularda bir fikir yürütmek yerine benim hep yaklaşımım ‘bekleyip göreceğiz’ şeklinde. Bir kere “öğretmenler aşılanacaktır, öğretmenlerimiz eğitim yılına hazırlanıyor!” filan dendi ama dünkü haberlerde daha henüz şimdiye dek bir tek öğretmenin bile aşılanmadığını okudum. 

ÖÖ: Bir kişi hariç; Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk!

SB: E yeter o zaman peki! Aşılarla ilgili bitirirken iki kısa bilgi, Rusya üçüncü aşısın piyasaya çıkarttı, kullanıma soktu, adı ‘Covivac’ aşısı ama daha da güzeli –aşıyı eleştirmek açısından söylemiyorum- ‘Coviran baraket’ yani bereketli Coviran aşısı. İran da kendi aşısını üretmiş durumda şu anda, onlar da ön deneylerini bitirmişler. Varyantlar dolaşıma girdi, hızla yayılıyor, birçok varyant saptanan ülke sayısında artış var, Hindistan’da da ‘N440’ ismi verilen 440. bölgedeki değişime bağlı olarak bu şekilde tanımlanan yeni bir varyant saptandı. Yani bu varyantların sayısı artacak. Siz sormadan ben söyleyeyim

ÖM: Bir de Covacs da ilk Covid aşılarını büyük bir alay-ı vala ile Oxford Astra Zeneca aşısını Gana’nın başkenti Akra’ya 600 bin doz 

SB: Evet 600 bin doz verdiler. Tabii bu Astra Zeneca aşısı mesela Ukrayna da Astra Zeneca kullanıyor ama orijinal adı Covishield çünkü Hindistan’daki Serum Institute’de üretiliyor. Bu tabii eleştirilere “biz niye Astra Zeneca’nın İngiltere’de üretileni değil de Hindistan’da üretilenini alıyoruz” gibi eleştiriler var. Otobüs şirketleri ‘Öz Korona’ ya da ‘Öz Astra Zeneca’ gibi onun gibi bir şey!

ÖM: Hakiki!

SB: Yarın, Önce Sağlık programında biraz aile hekimlerinin ne durumda olduklarını, çok farklı illerdeki aile hekimleriyle konuşacağız. Özellikle Dr. Evren Savaşçı ve TTB Halk Sağlığı Kolu Başkanı olan Dr. Nasır Nesanir bizimle olacaklar ve kendileriyle aile hekimlerinde, aile sağlığı merkezlerinde aşılama nasıl gidiyor, ne tip sorunlarla karşılaşıyorlar, ikinci dozlarda durum nedir? Bunları konuşacağız. Ben burada durayım, size iyi yayınlar efendim.

ÖM: Çok teşekkürler, görüşmek üzere. 

ÖÖ: Teşekkür ederiz.

SB: Sağ olun!