“Covid-19 aşısı için en iyimser tahmin 2021’in ilk yarısında çıkması”

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, aşı çalışmalarından güncel bilgileri verirken olası bir aşının gelecek seneden önce çıkmayacağını belirtti. 

(27 Ağustos 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın, günaydın herkese.

Özdeş Özbay: Günaydın.

Can Tonbil: Günaydın, merhaba.

SB: Günaydın. Biraz önce değindiğiniz yeniden enfeksiyona yakalanan kişi ve bu gelişmenin, aşıların değerini tartışmaya açar mı konusuna hemen değineceğim ama sayısal birtakım verilerle başlayayım isterseniz programa?

ÖM: Lütfen.

SB: 3 günde bir ne olup bittiğine bakıyoruz, 3 günlük kümülatif sayılar 818,238; son 3 gündeki olgu sayısına bakıldığında, günlük 272.746 olgu görüyoruz. 343 bindeydik günlük olgu sayılarında, 272 bine düştü bu hafta ve DSÖ de geçen hafta 1,7 milyon yeni olgu saptandığını; bu sayının önceki haftaya oranla %5’lik bir azalma demek olduğunu açıkladı. ABD ve Brezilya da dahil olmak üzere, Amerika kıtasında %11’lik bir azalma var. Ölüm oranlarında da %17 oranında bu azalma söz konusu.

ÖM: Bir kesilme oldu galiba, şu anda Johns Hopkins üniversitesinin tuttuğu kayıtlara göre 25 milyona yakın kaydedilmiş vaka var ki resmî açıklamalara dayanıyor bu, onun çok daha üstünde olduğu söyleniyor. Toplam ölüm vaka sayısı da 1 milyona doğru hızlı bir şekilde ilerliyor aslında. Son baktığımızda 830 bin civarı toplam ölen sayısı var. Bunların arasında ABD hem vaka hem de ölüm sayısı açısından başı çekiyor, Brezilya ikinci sırada, hızlı yükselen vaka ve ölüm sayılarında Hindistan geliyor, Rusya, Güney Afrika, Peru, Meksika, Kolombiya ve İspanya diye gidiyor. Şili, Arjantin, İran, Birleşik Krallık, S. Arabistan, Bangladeş, Pakistan, Fransa, İtalya ve onun ardından da Türkiye geliyor. 262.507 toplam vaka ve toplam 6,100’ü aşmış vefat sayısıyla da Avrupa’da önemli bir yerde bulunuyor Türkiye.
ÖÖ: Geçtiğimiz 4 gün içerisinde şöyle 4 önemli konu aslında bütün dünyada koronavirüs meselesinde tartışılmıştı. Belki birkaçına en azından Selim Bey de aslında bir tanesi tam başlıyordu, yeniden covid olan insanlar var. Bunun tartışması sürüyor. Bu aşı meselesi açısından önemli. Selim hocam geldiniz mi?

SB: Evet. Olgu sayılarından bahsediyordum, bir kopukluk oldu özür dilerim. Birtakım ülkelerde azalma var diyordum ama Güney Doğu Asya ülkeleri ve Karayipler’de de çok ciddi artışlar var. Öte yandan Avrupa ülkelerinde hiç umulmadık bir şekilde artışlar oluyor, dün Fransa’da test sayısı pozitif bulunan olgu sayısını gördünüz mü bilmiyorum ama nisan ayından beri en yüksek sayıya erişildi Fransa’da: 5 bin 429 olgu var. Küresel boyuttaki bu göreceli azalma hali insanları çok rehavete yöneltmemeli. 

Tabii ilginç haberden bir tanesi de hastalandıktan sonra iyileşen ve bir süre sonra tekrar hastalanan olgu bildirimleri.  Önce Belçika ve Hollanda’da vardı, daha sonra Hong Kong’dan bildirilen olgu sizin de değindiğiniz gibi,  33 yaşında bir erkek hasta Hong Kong’da Mart ayının sonunda hastalanıyor ve testi pozitif çıkıyor. Daha sonra iyileşiyor, testi negatifleşiyor; 15 Ağustos’ta İspanya’dan Hong Kong’a geri dönerken herhangi bir klinik bulgusu yok, hiçbir şikâyeti yok ancak havaalanında ülkeye giriş yaparken termal kameralarda ‘acaba mı?’ diye bir soru işareti var; ya da termal kamera değil her girene belki test yapıyorlar o çok belirtilmemiş, sonuçta tekrardan pozitif olduğu saptanıyor. Birincisi bu pozitif saptanan kişide herhangi bir klinik bulgu yok, acaba yeniden mi enfekte oldu yoksa vücudunda virüsü barındırıyordu da bu mu alevlendi? Bu sorunun yanıtı henüz yok, bilebildiğim kadarıyla daha önceki etkeni ve yeniden hastalanıldığında izole edilen virüsü kıyaslayıp sekans analizleriyle aynı virüs olup olmadığını anlamak mümkün ki konuyla ilintili olarak bu sabah bir makale internette yayınlandı; EClinical Medicine dergisinde. Huaye ve arkadaşları Çin’de 117 tane iyileşen kişinin 12’sinde testi pozitif bulmuşlar. Şimdi bu testi pozitif bulmak ne anlama geliyor? Test doğru sonuç veriyor mu %100? Ya da bu reenfeksiyon mu söz konusu, tekrardan enfekte oldu mu? En kötü olasılıkla bütün olası test hatalarını bir kenara bırakırsak eğer böyle bir şey olabilir mi? Evet olabilir, tekrardan reenfekte olabilir insanlar. Nitekim bu konu sorulduğu zaman DSÖ’nün epidemiyolojisti  Maria Von Kerkove, WHO’nun açık oturumlarında  hep başkanın yanında olan bir bilim insanı. “Evet olabilir, çünkü biyoloji karmaşık bir bilim dalıdır, her zaman birtakım istisnalar kural dışı durumlarla karşılaşabiliriz.” Katılıyorum tabii biyoloji gerçekten herkeste aynı yürüyen bir mekanizma değil. İyileşenlerde reenfeksiyon söz konusu olunca burada 3 olasılık var, birincisi tekrar enfeksiyon ortaya çıktığında “dengue”gibi bazı hastalıklarda enfeksiyon daha ağır seyreder ki, covid19 için böyle bir şey söz konusu değil. İkinci olasılık aynı şiddette geçer birinci ve ikinci hastalıklar. Bu da yeterli bağışıklığın ve belleğin olmadığını gösterir. Ya da daha hafif geçer ki bu Hong Konglu hastada daha hafif geçtiğini biliyoruz çünkü klinik bulguları bile yok. Bu da ilk enfeksiyon sırasında yeterli miktarda antikor ve immün belleğin oluştuğunu gösterir. Kısacası bu konu önemli bir konu, incelenmesi, irdelenmesi gereken bir konu ama aşının bir işe yaramayacağını “canım, insanlar da enfekte oluyor” diye bir sonuç çıkartılmamalı, çünkü aşıların önemli bir etkisi bu aşı biliminin ilk cümlelerinden birisidir “aşı sizi her zaman hastalıktan korumaz ama ikinci kez hastalığa yakalanırsanız o hastalığı çok daha hafif atlatmanızı sağlar” gibi bazı bilgileri göz ardı etmemek lazım. Bu konu önemli, takip etmekte yarar var ama hemen bir karamsarlığa da neden yok. 

ÖM: Ufak bir ekleme yapmak istiyorum. Bir de “Hollanda ve Belçika’daki covid19 hastası iki kişinin iyileştikten birkaç ay sonra yeniden yakalandıkları, reenfekte oldukları ortaya çıktı” diye bir haber vardı. İstisna mı değil mi ona araştırıyorlar diye bir haber vardı bbc.com’da, bunu da eklemiş olayım. 

SB: Evet Hong Kong, Belçika ve Hollanda’dan var, dediğin gibi bunlar yeni hastalığı geçiren ve yeniden bir başka virüsle enfekte olan kişiler mi yoksa ilk hastalıkları sırasında vücuttan atamadıkları bir virüs tekrardan mı alevlendi? Bütün bu konuların aydınlanması lazım. 

Okulların açılmasıyla ilgili bir küçük haber verip tekrar aşılara döneceğim, bir de Trump’la ilgili ilginç bir nokta var, oraya da değineceğim. Okullar Fransa’da 11 yaş üzerindeki tüm öğrencilerin maske takma zorunluluğu koşulu ile açılacak; ayrıca kantinlerde de sosyal mesafeyi korumaları şart, isteniyor. Ama Fransa’da öğrenciler “iyi de bu maskeleri bize ücretsiz olarak dağıtın” diyorlar. Bunu hükümet görüştü kendi içinde ve böyle bir şey yapamayacaklarını belirttiler. Bu ilginç bir gelişmeydi, öğrencilere maskeyi ücretsiz dağıtamıyorlar, parayla satın alacaklar.

ÖM: Parası mı yokmuş hükümetin?

SB: Evet, Fransız hükümetinin aldığı bir karar. Daha da ilginci ülkemizde de tartışılıyor bu yeterli sayıda sosyal mesafe ya da fiziksel mesafe sağlanmaya çalışılırsa okullarda, “acaba derslikler yetecek mi?” diye; İtalya’dan ilginç bir haber ve biraz düşündürücü bir haber. 14 Eylül’de İtalya okulları açıyor ve her öğrenci arasında en az 1 metre mesafe olacakmış sınıflarda. Bu durumda İtalyan eğitim sisteminde acilen yani 14 Eylül’e kadar 2,5 milyon yeni öğrenci masasının sağlanmasını gerektiriyormuş. 

ÖM: Sıra yani?

SB: Ve bunun üretimine başlanmış, 2,5 milyon öğrenci masası, yeni bir sektör açıldı, işsizliğe karşı bir önlem herhalde? Ancak Ekim’e hazır olacakmış, 14 Eylül’de hazır olamayacak, bu da tabii çok spekülasyona ve tartışmalara yol açan bir gelişme.

ÖM: Bir de herhalde dünya tarihinde de ilk defa olacak ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin birbirlerine 1 metre en az fiziki mesafeyi koruyarak eğitim hayatını tamamlayacakları. Bu dünya tarihinde ilk olacaktır. 

SB: Evet. Trump’la ilgili olan ABD’deki bir gelişme, çarpıcı bir demeç var ortada, onu söylemek istiyorum. Biliyorsunuz tedavi yaklaşımlarından bir tanesi de hastalığı geçiren ve antikor oluşturan kişilerden alınan plazmanın tedavi amacıyla kullanılması. Aslında çok spekülatif bir konu, yine anımsayacağınız gibi Nisan ayında da ülkemizde bazı ekipler “bulduk, buluyoruz, ürettik, tamam, şahane” dediler ama her ne kadar bazı hastalara uygulanıyorsa da özellikle ağır olgulara, bu konu çok da soru işareti barındırıyor. Çünkü verdiğiniz plazmadaki antikor miktarı önemli, bir çalışma yapılmış ABD’de bu plazma tedavisi uygulanan ama yine de yaşamını yitiren insanlara ne tür bir plazma verildiği bakıldığında, özellikle yaşamını yitirenlerin %22’si yüksek titrede antikor uygulanmış, kaybedilenlerin %29,6’sında ise daha düşük miktarda antikorlu plazma uygulanmış yani bunun bir standardı yok. Ancak bu konuda ilginç bir şekilde Trump son 1 hafta içinde bu plazma tedavisine çok destek vermeye başladı ve birtakım sayılar veriyor %35 oranında hasta kurtulur filan diye. Buna ait ilginç bir yorum Lusiano Borio’dan geldi, kendisi FDA kuruluşunun eski bilim başkanlarından bir tanesi. Bu yaklaşımlarını ‘istatistik akrobasisi’ diye tanımlamış “akrobatlık yapıyor Donald Trump” diyor. “Bu söylediklerinde gerçekten de yenilir yutulur olmayan sayısal değerlere boğuyor ama ne anlama geldiği bu sayısal değerlerin hiçbir şekilde açıklığa kavuşmuyor”.

ÖM: FDA yani Sağlık Bakanlığı diyebileceğimiz şey de Trump bu bakanlığın kendisinin altını oyduğunu söylemiş çok şikâyet etmiş bu plazma konusunda.

ÖÖ: “Derin devlet” dedi.

SB: Evet, fakat bu FDA konusunda ülkemizde tıp camiasında herhangi bir tartışma olmaz ve bir üründen bahsedileceği zaman ve Türkiye’ye getirilmesi “FDA onayı var mı diye sorulur” yani önemli bir kriter FDA onayıdır. Fakat biliyor musunuz FAD’nın bundan 2 sene önce bazı binalarının kirasını ilaç firmalarının verdiği ortaya çıktı, kanıtlandı. Onun için öyle FDA’ya neden bu kadar prim verilir çok anlamış değilim, çünkü FDA’nın birtakım çelişkileri de görüldü bu süreçte. Hidroksiklorokin gibi bir ilacın önce süratle iznini verdiler sonra kaldırdılar verdikleri izni. Benzer bir durumu biraz önce değindiğim plazma tedavisi konusunda da önce izin vermediler, şimdi başkanın bir takım baskı yapması söz konusu olduğu için süratle onay verme aşamasına geldikleri söyleniyor. Avrupa ülkeleri ve Avrupa Birliği biraz daha temkinli gidiyor bu konuda. 

AB denince İrlandalı 60 yaşındaki ticaret komiseri -bu şekilde tanımlanıyor, nasıl Türkçeye çevrilir bilemedim ticaret komiseri, ticaret bölümü başkanı- Phil Hoga istifa etti dün. Çünkü 19 Ağustos’ta ülkesinde, İrlanda’da 80 kişilik bir yemeğe katılmış, bir golf klübü bir gece düzenlemiş; ama İrlanda’da bu tip toplantılar 50 kişiyle sınırlandırılmış. 50 kişiyle sınırlı olan bir toplantının 80 kişiyle yapıldığı için ve bu toplantıya da kendisi katıldığı için topluma kötü örnek olduğu gerekçesiyle istifası istendi. Bu golf klübü yemeğinde olup bitenlere ‘golfgate’ adı veriliyor. Adam da istifa etti dün. Yani istifa mekanizmasının bazen bazı ülkelerde ve bazı kültürlerde nasıl gerçekleştiğini görüyoruz. Bilmiyorum oradaki sistemde yerine bir kayyum atanacak mı? Phil Hogan’ın istifası önemli. 

Bir de Can Tonbil buna birazcık üzülecektir ama Can ne yazık ki bu sene Davos zirvesi yapılmayacakmış, gelecek yaza ertelenmiş. 

ÖM: A evet!

CT: B planı da yok galiba?

SB: Evet. Bitirirken isterseniz şu aşılarla ilgili, aşılar gerçekten kapanın elinde kalmaya başlayacak, böyle bir gelişme ortaya çıkıyor. Başta “ancak bütün dünya eşit miktarda aşıyı kullanırsa, dağıtımda adil davranılırsa bu konunun üstesinden gelinir” deniyordu ama pek öyle olmuyor. Bakın Ağustos ortalarından itibaren ABD 800 milyon dozu 6 firmadan garanti etmiş durumda, bağlantılarını kurmuş durumda ama ülke bazında nüfusa göre düşünürsek en fazla aşı siparişi veren ve anlaşma yapan ülke İngiltere. İlginç bir şekilde her yurttaşına 5 dozluk aşıyı sağlayacak biçimde 340 milyon aşıyı kapatmış durumda. Avrupa ülkeleri ve Japonya’da yüzlerce milyon doz aşının anlaşmasını yaptılar. Buna karşılık birtakım haberler var, örneğin Oxford üniversitesinin Astra Zeneca ile birlikte yaptığı aşı. En önde giden aşı çalışmaları, en ileri aşamaya gelen aşı çalışmalarından biriydi. Dün okudum, bu kuruluşlar ve oluşturulan aşı adayı ruhsat başvurusunu yıl sonunda yapacakmış. Yani bir dönem bizde hep Eylül’de çıktı, Ekim’de çıktı, yok yetişiyor mu yetişmiyor mu deniyordu. Ama sanırım bu konu uzayacaktır, yani 2021’in ilk yarısında umarım çıkar. Örneğin Almanya’daki Robert Koch Enstitüsü bir aşının 2020 yılı sonuna kadar piyasaya verileceğini web sitesinde duyurmuştu, bunu web sitesinden çekmiş. Bunlar ilginç gelişmeler, yani işler öyle istenildiği ya da söylendiği kadar hızlı ilerlemiyor. Aşının hazırlanması ve eldesi, kullanıma girmesi aşamasındaki çeşitli kademeleri düşününce çok da şaşırtıcı gelmiyor. Bu aşı konusunda ülkeler arası ilişkilere baktığımızda Çin Asya ülkelerine, Rusya da Belarus’a aşıyı sağlayacağını bildirmiş. Meksika bir İtalyan aşısının geliştirilmesine destek oluyor, İsrail de Rusya ile işbirliği yapıyor. Gerçekten aşılar konusu ilginç, tabii slogan güzel bir slogan aslında; “aşı konusunda nasyonalizm, milliyetçiliği bırakmalıyız aksi takdirde bu işin üstesinden gelemeyiz” diye demeci var DSÖ’nün. Bu önemli bir yaklaşım, umarım bundan sonraki gelişmeler bu yönde olur. Bitirirken bilmiyorum sürem kaldı mı ama bu aşılar elde edilecek, edilmeyecek derken bazı aşılar var ki hani AIDS’te olduğu gibi, hepatit C’de olduğu gibi hiçbir zaman üzerinde çok çalışılsa da elde edilemedi, etkili bir ürüne ulaşılamadı. Birçok aşı için ise, örneğin rotavirüs gibi ya da kızamık, çocuk felci gibi hastalıklara karşı aşı eldesi uzun yıllar aldı. Genellikle aşı geliştirme prosedürlerinin toplumda bir ürüne dönüşme olasılığı 1/5 ihtimalle olduğu, bu oranda olduğu kabul edilir. Yapılan analizlere göre Covid-19 için bu olasılık %8-39 arasında yani kötü senaryoya göre bütün bu çalışmaların ancak %8’i bir ürüne dönüşecekmiş. Bunlar da biraz karamsar ya da gerçekçi -nasıl isterseniz öyle değerlendirin- haberler. 

ÖM: Bitirirken peki şunu da sorayım süreyi de aştık ama, yarın Önce Sağlık’ta ne var?

SB: Önce Sağlık’ın konusu yarın Prof Dr. Özlem Kurt Azap, Türk Tabipler Birliği Pandemi kurulu üyesi. Kendisiyle covid19, TTB’nin önerileri ve dikkati çektiği noktalara değineceğiz. Sürem bitti ama bu sabah Danimarka, Almanya, Macaristan, İtalya, Rusya, İspanya, Türkiye, İrlanda, Ukrayna gibi 9 ülkede yaklaşık 150 bin kadar sağlık çalışanının enfekte olduğu ve 620’sinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Oldukça fazla sayıda, tüm Avrupa’yı buna göre değerlendirirseniz 200 bin kadar sağlık çalışanının enfekte olduğunu biliyoruz. Bu kaygı verici bir gelişme. 

Bir de gülümsetecek bir şey söyleyerek bitireyim, İsveç’te tanı kitleri skandalı yaşanmış, bilmiyorum gördünüz mü? 3700 kişiye testiniz pozitif çıktı diye rapor verilmiş, yanlış pozitiflik bildirmişler. O 3700 kişi epey endişeli günler geçirdi herhalde! Burada durayım, yarın Önce Sağlık programında görüşelim, Prof Dr. Özlem Kurt Azap konuğumuz olacak. Şimdiden herkese iyi hafta sonları, pazartesi sabahı görüşmek üzere, hoşça kalın. 

ÖM: Çok teşekkürler, hoşça kalın! 

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

CT: Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun!