“Çocuklarda hastalığın hafif geçmesinin nedeni sıradan koronavirüslere sık maruz kalmaları”

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur, üç yeni çalışmaya yer verdi; çeşitli ülkelerden son haberleri paylaştı.

Fotoğraf: Reuters

(20 Temmuz 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın, merhabalar, hoş geldiniz!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Günaydın Özdeş! 

Hoş geldiniz, sizin yokluğunuz bize neye mal oldu biliyor musunuz? 12-19 Temmuz haftasında 1 milyon 490 bin 411 yeni Covid-19 olgusu, 35 bin 966 adet de yaşamını yitiren kişi oldu. Bunu hesapladım dün akşam, yani yokluğunuz 1,5 milyon enfeksiyona yol açmıştı! Bir daha gitmeyin böyle! Bu arada “bu olgu sayıları artıyor” diyoruz ama nedense bizde sadece birer sayısal değer olarak üç tane arttı, beş tane arttı, 100 bin arttı filan gibi değerlendiriliyor; ama durum pek öyle değil. Galiba kanıksandı ve hem Avrupa ülkelerinde hem de ülkemizde, pek ciddiye alınmıyor artık, buna karşılık ölümler son iki ayda ikiye katlandı, son 21 günde de 100 binden fazla yeni enfeksiyon var. Bunlar önemli bulgular ve bunun getirisi olarak hafta sonu bazı ülkelerde geriye dönüşler başladı alınan kararlarda, örneğin son 24 saatte 100’den fazla olgu ortaya çıkınca Hong Kong yetkilileri durumun kritik olduğunu ilan ettiler. Belçika’da yeni enfeksiyon sayısı artıyor, son 1 haftada yüzde 61’lik artış var olgularda. Tanı konan olgu sayısı gerçeğin ancak bir bölümünü yansıtıyor, bunu neden söyledim? Çünkü Brezilya’da 2 milyon olguyu aştı, San Paolo’daki Albert Einstein Hastanesi’nin enfeksiyon uzmanı Jean Gorinchteyn demiş ki “bu gerçeği yansıtmıyor, gerçek bunun iki misli filan değil, gerçek bunun 4-5 misli kadar” yani iki milyonu beşle çarparsanız 10 milyon olgu sadece Brezilya’da diye hesaplanıyor. 

ÖM: Evet, ölümleri de aynı şekilde çarpmak gerekir mi o zaman bilmiyorum ama 80 bin o zaman 400 bin ölüm mü oluyor orada da?

SB: Çok garip olmaz ölümleri de çarpmak? Çünkü hem enfekte kişi, hasta sayısı hem de ölümler için biliyorsunuz hemen hemen birçok ülke Belçika haricinde bilebildiğim kadarıyla Türkiye de dahil sadece PCR testi pozitif çıkanları ölüm kayıtlarına dahil ediyor ki bu PCR testlerinin ne denli güvenilir olduğu, kimlere ne kadar yapıldığı biliniyor o nedenle olguları böyle 4’le 5’le çarpılması hem olgu sayısının hem de kaybedilen hasta sayısının buna göre hesaplanması aslında gayet doğal ve şaşırtıcı olmamalı. Devam ediyorum, İspanya’da yeni 12 tane aktif odak saptanmış, Barcelona’da cuma günü ‘evde kal!’ çağrısı yapılmış, sinema, tiyatro ve diskotekler ki bir süre önce açılmıştı, yeniden kapatıldı. Katalan bölgesinde genel olarak “uyulması gereken bu önlemlere uymamız bizim son şansımız” diye yerel yöneticilerin açıklamaları var. İrlanda’da 13 Temmuz’da publar ve barlar açılacaktı, bu tarih 10 Ağustos’a ertelendi. İngiltere’de ise “‘eskiye dönüş’ ancak Noel’de olur” dendi. Şimdi bu eskiye dönüşle ilgili, bu kavramla, bu yaklaşımla ilgili Lancet dergisinde hafta sonu bir yazı çıktı, yazıda şöyle diyor “no more normal” diye başlayan bir yazı “pandemi öncesinde 734 milyon insan fakirlik sınırında yaşıyordu, 690 milyon insan da açlık sınırında yaşıyordu. 79,5-80 milyon kadar insan da yerlerinden edilmişlerdi farklı çatışmalar ve savaşlar nedeniyle. Şimdi biz bu “normale dönelim” deyince bu 1,5 milyondan fazla insanın hayatı zaten normal değil. Onun için eskiye dönmek utanılacak bir şey, yani bunların hepsi eskide var olan şeyler” diye başlayan bir yazı, çarpıcı olduğu için vurgulamak istedim.

ÖM: Ben de izninizle şunu ekleyeyim, BM Genel Sekreteri’nin cuma günü 17 Temmuz itibariyle yaptığı bir açıklama vardı, yani haber öyle düştü, Covid-19 salgınına ilişkin “dünya kargaşa içinde, ekonomi serbest düşüş içinde, salgın kırılganlığımızı gösterdi. Gözümüzün önünde tarihi ölçekte bir açlık ortaya çıkabilir” demiş. Yani “dünya tarihinde görülmemiş bir açlığa yol açabilir” demiş, bu da önemli. “Gerçekte aynı gemide olduğumuz yönünde yaygın yanılgı ve yalanlara ışık tuttu korona virüsü, gerçekte aynı denizde kendimizi bulsak da birilerinin süper yatlarda yüzerken diğerlerinin yüzen enkaz parçalarına tutunmaya çalıştığı ortada” demiş.

SB: Evet bu yadsınamaz bir gerçek! Bir takım insan bu durumdan yararlanıyorlar demiyorum ama en azından buradan bir çıkış yolu buluyorlar, örneğin Amazon ilan etmiş “kasasız bir dünyaya gidiyoruz, kasiyerlik mesleği kaybolacak, kasalar kullanılmayacak” gibi bir çözüm üretiliyor ya da bunu sağlayacak bir takım alet, edevat, gereç ortaya çıkıyor ve buradan bazı insanlar para kazanıyorlar herhalde. Sizin olmadığınız günlerde Özdeş’le de Evrim’le de vurgulamıştık, bu sadece bir sağlık sorunu değil, yani enfekte insan sayısının ya da ölenlerin sayısına bakarak işin boyutunu algılamaya çalışmayalım. Bunun tarımdan işsizliğe, çevre kirliliğinden, beslenmeye ve eğitime kadar ne kadar çok farkı alanlarda uzun vadeli bir olumsuzluk yaşatacağını henüz algılamadık herhalde. 

Yine devam ediyorum ülkeler konusuna, İsrail önlemleri daha yaygınlaştırmaya karar verdi, İran’da yeniden tüm toplantılar yasaklandı. Bu ülkelerin örneklerini vermemin nedeni, ne kadar farklı coğrafyalarda, güney Amerika’da, Asya’da, Ortadoğu’da, Avrupa’da benzer birtakım gelişmeler var. Bu gelişmeler de genellikle odaklarda yani belirli ‘cluster’ denilen toplum genelinde değil de kümeler içinde yayılmanın hızlandığını göstermekte. Lancet Infection Disease’de 15 Temmuz’da bir makale yayınlandı, bu makalede hastaları özellikle epidemiyolojik ve genomik analizlerile, hastalardan izole edilen virüslerin genetik yapısına bakarak takip etmişler. Gerçekten de yayılmaların toplum genelinde değil hep bu odaklarda, yani bir diskotekte, bir restoranda, bir spor salonunda, bir dini tören yapılan mekânda yayıldığını gösteriyorlar. Yine sizin olmadığınız günlerde havadan yani aerosol ile bulaşmanın önemine değinmiştik. Çok önemli bir gelişme çünkü ‘droplet’ denilen damlacıklarla bulaşma kabul edilirdi birçok solunum yolu enfeksiyonunda olduğu gibi, bu yoldan bulaş biraz daha kısıtlı oluyor idi; ama virüsün havada asılı kalması, yani aerosollerle yayılması söz konusu olursa bizim alınacak önlemlerde de birtakım farklılıklara gitmeliyiz. Örneğin bu sosyal mesafenin daha uzun olması, daha belirli kalitede maskelerin kullanılması gibi önlemlerde değişikliğe gidilmesi söz konusu olacaktır. Bu konunun netleşmesi lazım, bu konuda çalışmalar sürmekte. 

Maskeler konusunda bir iki şey söylemek istiyorum, ülkemizde “bu maskelerin uzun süre kullanımı hipoksia yani oksijen yetersizliğine yol açıyor, zararlıdır, o maskelerin kullanımı” gibi birtakım haberler çıktı. Bu herhalde sadece ülkemizde değil başka coğrafyalarda da söz konusu edildi ki DSÖ bir açıklama yapmak zorunluluğu duydu “iki açıdan, maske kullanımını eleştirmek hatalıdır birincisi bu uygulama zararlı filan değildir, karbondioksit yığılmasına filan yol açmaz, bu çok yanlış bir değerlendirme, böyle bir şey olamaz” dedi. İkincisi de birçok kişi “bu virüs partikülleri çok küçük, bazı maskelerde porlar yani delikler bu virüsü tutacak kadar küçük ve dar değil” diyor. Bu maskeler sadece elek ya da süzgeç işlevi görmüyor, bu maskeler elektrostatik güçlere sahip, bilimsel tanımı ile ‘Van der Waals’ güçleri dediğimiz elektrostatik güçlerin sağladığı, moleküller arası bir çekim gücü vardır, yani siz bir kumaş molekülüyle virüs partikülünü, virüs oradan geçerken içinden geçecek kadar büyük bir delik olsa onun kenarına tutunur ve kalır. Bu elektrostatik güç maskenin bir diğer özelliğidir, bunlarla virüsün en azından bir kısmı da böyle tutulmakta, maskeye yakalanmakta. Nitekim “eğer maske uzun süre kullanılıp da ıslandığı zaman bakteri kontaminasyonu olur” diyorduk, bir yandan da ıslanan maske elektrostatik gücünü kaybettiği için işlevini yitirmekte. Bunlar önemli noktalar “bu ayrıntıları dönem dönem açıklamak acaba gerekli midir?” diye düşünüyorduk ama o kadar itiraz geliyor ki.

ÖÖ: Hatta gösteriler bile var, şimdi hatta Evening Standard gazetesinde çıkmış, Hyde Park’ta yüzlerce protestocu bir araya gelmişler ve sizin bahsettiğiniz bu bilimsel açıklamaları yapıyorlar ve diyorlar ki “maske takmak kötüdür, takılmamalıdır!” diye eylem yapmışlar. İngiltere’de yaşanıyor bu. 

SB: Bunun sonu gelmiyor tabii, buna karşılık bir takım ‘real life’ dediğimiz moleküler biyolojide de kullanılır bu ‘real time’ PCR gibi, olup bitene bakalım. Yani ABD’deki “nereye gidiyor bu ekonomik kriz?” sorusuna bir yanıt: yeni bir bilgi bu herhalde bilmiyorum siz de görmüşsünüzdür belki ama ABD’de toplumun altı kişiden biri 1 Haziran’dan itibaren kirasını ödeyememeye başlamış. Bu önemli bir şey, sağlık sigortasından yoksun kalanların sayısı artıyor, kirasını ödeyemiyor insanlar, haziranı ödemedi, temmuzu ödemedi, bu nereye gidecek? Bunu bilmek mümkün değil. Bir de bu konuyu dini açıdan dini gerekçelerle konu edenler var; bir tanesi Nijerya, Nijerya’daki belirli bölgelerde hükümetin pek onaylamadığı kuran kursu öğrencilerini bu kurslara gitmesini engellemek için okulları yasaklıyorlarmış. Böyle bir gerekçe öne sürüldüğü iddia ediliyor. Donald Trump için koronavirüs biliyorsunuz Çin virüsü idi, Çinliydi, Venezuela’da Nicolas Maduro için ise virüs nereli? Kolombiyalı. Kaçak göçmenlere karşı savaş açmışlar “onların yüzünden bizim ülkemize geldi virüs” diye. Bunu niye söylüyorum? Bunu niye dine bağladım? Din adamlarının bir kısmı da bu göçmenleri “bioteröristler” diye tanımlıyorlarmış. 

Bitirirken üç tane makale çıktı; enfeksiyonlar sırasında bizim savunma sistemimizde rol oynayan 2 önemli lenfosit alt grubu vardı, birisi B lenfositleri aşılarda rol oynayan antikorları sentezleyen B lenfositleri. Diğeri de T lenfositleridir ki, bunlardan üç yayın çıktı, bunlardan bir tanesi hep söyleniyordu, çocuklarda geçirilen ve sıradan solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan koronavirüsü enfeksiyonları acaba Covid-19’a karşı koruyor mu? Çocuklarda hastalığın daha hafif geçmesinin nedeni bu sıradan koronavirüs enfeksiyonlarına sık maruz kalmaları. Bunun doğru olduğunu gösteren bir çalışma, evet bu T lenfositleri üzerinden çapraz reaksiyon olduğunu Nature Dergisi’nde Nina Lebert ve arkadaşları gösterdi. Bir diğer önemli çalışma da Nature Medicine’de çıktı hafta sonu Jennifer Juno ve arkadaşları, şimdiye kadar bazı aşı hastalığı geçiren enfeksiyonlarda antikorlar var ya da yok, koruyucu antikor var ya da yok spekülasyonlarının, çelişkilerinin aslında bu araştırmaları yapmak için kullandıkları antijenden kaynaklandığını, antijeni değiştirdiğiniz zaman farklı bulgulara ulaşılabilineceğini iddia ediyorlar. Bunlar hastalığı geçirenlerde T lenfositlerinin özelliklerini saptamışlar. 

Bir ilginç nokta, belki gülümsetecek bir haber, aşılardan yarın belki biraz daha bahsederiz ama Oxford Vaccine ki bu grup önde gelen bu Covid-19 aşısıyla çalışan gruplardan bir tanesi. Bu aşının baş araştırıcılarından Sarah Gilbert isimli bir bilim insanı. Sarah Gilbert üçüz çocuk annesiymiş ve işin ilginç yanı bu üçüzler 21 yaşında olup biyokimya eğitimi almaktalarmış. Üçü de annelerinin haberi olmaksızın aşı çalışmasına faz2 bölümünde gönüllü olmuşlar. Anneleri sonra fark etmiş böyle çocuklarının, üçüzlerinin kendi yapacağı insan deneyleri çalışmalarına gönüllü olarak katıldığını. 

Belki bitirirken Fauci ile ilgili bir iki şey söylemekte yarar var, bu Fauci’nin artık görevinden alınması konuşuluyor, fazla yorum yapmıyormuş ancak The Atlantic isimli siteye verdiği bir röportaj var, kendisinin neler yaşadığını anlatıyor bir parça. “Beyaz Ev neden böyle davranıyor?” diye soruyorlar “valla bilmiyorum” diyor, oldukça da açık sözlü yanıtlar veriyor. “Yanlış anlaşıldım” hiç sızlanma falan yok Fauci’de, o bildiğini okuyor ve bütün bu olup bitenlerden bir şey anlayamadığını ama kendisinin doğruyu yaptığını ve görüşünü, yaklaşımını değiştirmeyeceğini söylüyor. 

ÖM: Bitirirken ben de isterseniz 3 tane başlık okuyayım size, izninizle.

SB: Tabii.

ÖM: Bir tanesi bu maske konusundan bahsettiniz, çeşitli komplo teorileri filan geliştiriliyor, en müthişi Amerika’da Roseville’de olmuş ve Risen alışveriş mağazasına giren bir hanım maske takma uyarılarına riayet etmeyince görevli “çıkın lütfen” demiş. O da çıkmadığı gibi oturup bir güzel mağazanın ortalık yerine işemiş! Böyle bir haber var. Sonradan da bazı eşyaları çaldığı da tespit edilmiş elindeki torbalardan ve gözaltına alınmış. Öyle ilginç bir haber, gezegenimden insan manzaralarına girer yani! 

SB: Ya ona çok üzüldüm! Bu Korona Günleri’nin ilk programlarında Birleşik Arap Emirliği ve Japon ortak yapımı Mars uzay, füzenin neyse gitmeyeceğini ertelendiğini söylemiştim ama ne yazık ki gerçekleşmiş.

ÖM: Maalesef!

SB: Biliyorum siz sevindiniz ama!

ÖM: İki haberim daha var, bir tanesi ABD’de milyarlarca yeni fon bulunmuş Covid-19 testleri için, onların hepsini bloke ediyormuş Donald Trump, test yapılmasını yani o paraların oraya harcanmamasına karar vermiş. Washington Post’un haberi bu, Common Dreams’den aldık biz ama birisi şey demiş “ben abartmaktan kaçınmak istiyorum ama bunun cinayete tam teşebbüsten bir farkı yok” diye bir STK’nın başındaki söylemiş. Bir de George Monbiot’nun ilginç bir yazısı vardı, ayrıntılarına belki daha sonraki programlarımıza hafta içinde değinme fırsatımız olabilir, Britanya’da tarihin gördüğü en büyük yolsuzluk hikayelerinden bir tanesinden bahsediyor, belgeleriyle ortaya koymuş durumdalar, Guardian ve başka gazeteler ortaya çıkartmış. Koronavirüsle uğraşmak için gizli kontratlar yapılmış ve hiçbir kimseye haber verilmeden, ihale falan açılmadan vermişler kontratları birtakım dostlarına Boris Johnson’ın ve Brexitçilere. Çok ilginç bir haber var ama ayrıntılarına girecek zamanımız yok ama Britanya tarihinin en büyük yolsuzluklarından birisi olduğu söyleniyor.

SB: Peki bitirirken o zaman ben de 2 tane yerel haber vereyim. 

ÖM: Estağfurullah.

SB: Bir tanesi Sabah baş yazarı Mehmet Barlas Sağlık Bakanı’nı eleştirmiş, demiş ki “her akşam televizyonlarda açıklama yapmanın cazibesi kendisine bakanlığın gerçek sorunlarına yabancılaştırdı” yani Barlas’a göre Covid-19 ve pandemi gerçek sağlık sorunu değil diye algılıyorum; “ülkemizde 400 bin kadar kalp-damar hastası yaşamını yitirirken, kanser hastası varken nereden çıktı böyle her akşam Covid’den bahsetmek?” diyor. Bir de özellikle bilim dünyasından insanların artık gülerek değerlendirdikleri bir öğretim üyesi, o da demiş ki “zaten ölmeleri kaçınılmaz olanları test pozitif de olsa Covid’den öldü diye sınıflamak ne kadar doğru. Bunlar geçen yıl kanser, beyin kanaması, kalp krizinden de ölmüş olacaklardı, bu sene de Covid’den öldüler” gibi giden bir bilgi. Tabii bu komik bir yaklaşım, dediğim gibi akademik dünyada ciddiye alınmıyor ama toplumumuzda ve ulusal kanallarda çok boy gösteren kişiler bunlar. Öğretim üyeleri ama sadece komik olduğunu söylemek mümkün. Dünyada şu kadar milyon insanın hastalanıp şu kadarının öldüğünü söylerken “bunlar zaten ölecektir, bunlar beyin kanaması, kanser, kalp krizinden ölen yaşlılardı, bunlara niye Covid’den öldü diye sınıflandırıyorsunuz?” gibi abuk sabuk yani ciddiye alınacak hiçbir tarafı olmayan yanıtlanmaması gereken notalar. Herhalde bunları Güven Güzeldere ile aşı karşıtlığı programında da biraz daha konuşabileceğiz. Ben burada durayım, size iyi yayınlar.

ÖM: Peki çok teşekkür ederiz, görüşmek üzere.

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun, iyi günler.