“Çin aşısının etkinliği ağır hastalık açısından Brezilya’da yüzde 100 bulundu”

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, Türkiye’de uygulanmaya başlayan Çin menşeli aşının ayrıntılarını paylaştı.

Selim Badur'la Korona Günleri: 14 Ocak 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 14 Ocak 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(14 Ocak 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

ÖM: Günaydın Selim Badur merhabalar.

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, günaydın Feryal.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Bu sefer Korona Günleri’nden önce koronavirüs salgını ve pandemiye ait hiçbir şey söylemediniz teşekkür ederim.

ÖÖ: Evet bütün haberler sizde.

SB: Son üç gündür ortalama 685 bin olgu, kısacası günlük yeni olgu sayısı 600 bin bandı devam etmekte. Şu soru sorulmaya başlandı Batı ülkelerinde, acaba pandemiyi yeterince ciddiye almadık mı? Bu biraz geç kalmış bir soru ama böyle soruluyor. Son sayıları belirtip hemen Türkiye’ye geçmek istiyorum çünkü Türkiye’de dün hem Sağlık Bakanı hem Bilim Kurulu üyeleri aşılandılar biliyorsunuz televizyonda, görüntüler eşliğinde izledik. Bu bir gelişme tabii, herhalde acil onay verildiği için kısa sürede belki bugün belki yarın aşılama başlayacak. 11 Aralık’tan beri geldi-geliyor denilen aşılama Türkiye’de başlayacak diye düşünüyorum. ABD sadece azil işlemiyle uğraşmadı bir de koronavirüsle uğraşıyorlar çünkü pazartesi günü 4 bin 500’den fazla kişi yaşamını yitirdi. Salı günü 2 bin 470 yaşamını yitiren Amerikalı birey ve salı-çarşamba ortalama 235 bin yeni olgu saptanıyor Amerika’da. Yani almış başını gidiyor, dur-durak bilmiyor salgın. Bir de ABD girişte artık test sonucunu isteyecek son 24 saatte yapılmış, eğer bugünlerde Amerika’ya gidecekseniz muhakkak bir test yaptırın! 

ÖM: Ölüm sayısı da 400 bine çok yaklaşmış durumda galiba?

SB: Evet.

ÖM: Muazzam bir rakam, büyük fark atıyor diğerlerine, yani Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi, onların toplamı kadar ölü sayısına sahip Amerika. 

SB: Hatırlıyor musunuz mayıs ayında filan Amerikan Başkanı Donald Trum “60 binlerde kalır” diyordu yaşamını yitirecek Amerikalı sayısı. Söylediği pek çıkmadı.

ÖM: Kalmadı evet, bir daha sorarız.

SB: Sadece geçen cumartesi günü dünyada 800 bin olgu bildirildi, yani sayılar gerçekten artıyor. Aşılar konusunda da çeşitli çağrılar var örneğin ilginç, Ukrayna Başkanı Zeloski AB ülkelerine çağrıda bulunup “bize ve 4-5 başka ülkeye, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan ve Moldovya’ya aşı temin edin, biz alamıyoruz” demiş. Böyle bir açıklaması var. Dün ilginç bir gelişme Çin’den bir haber geldi, ki sekiz aydan beri kontrol altına almışlardı ilk ölüm vakası bildirildi, sekiz aydan beri ilk defa bir kişi yaşamını yitiriyor Çin’de. Çin’in Rusya ile olan sınır bölgesi Heilongjiang, bu eyalet tekrar kapanacak. Kapansın peki diyeceksiniz ama kapanacak nüfus sayısı 37,5 milyon. Çünkü 30 tane yeni olgu saptanmış, bu 37 milyona 30 olgu kapanmayı gerektirecek, sert ve ciddi kararlar almalarına yol açıyor. Bu da Çin’in olaya nasıl yaklaştığının bir göstergesi sayılabilir. 

ÖÖ: Bir de Çin’in aşılama meselesi nasıl gidiyor? Siz bakabildiniz mi? Çünkü şimdi Brezilya’da Çin aşısı kullanılıyor, Endonezya’da ve Türkiye’de başladı ama Çin’de ne durumda? Yani ne kadar kişi aşılandı? 

SB: Hemen bakıyorum Çin’deki aşılanma oranına ama Amerika’dan sonra en fazla aşılayan ülke diye geçiyordu Çin. Yani hemen söyleyeyim.

ÖÖ: Bunlar devlet tarafından mı aşılanıyor? Çünkü bir ara “eczanelerden satılıyor” deniyordu.

SB: Hayır hayır devlet kampanyalarıyla, aşı sayılarına baktığınızda dün itibariyle dünyada 29,8 milyon kişi aşılanmış, 10,3 milyonu Amerika’da, 10 milyonu Çin’de, 3 milyonu İngiltere, 1 milyonu İsrail. Kişi başına en fazla aşı yapan ülke İsrail. Bu arada başka ülkelerdeki gelişmelere bir cümle ile değineyim, Afrika’da Kongo’da durum vahim, Tunus yeniden kapanacak dört gün çünkü Tunus ilan etti, bu ilginç bir şey, ilk defa duyuyorum; hastanelerde artık yer kalmadığı için “hastanelere başvurmayın çünkü alamıyoruz sizi” dediler. Benzer bir duruma da çok yakın İrlanda, bunun dışında Kanada, Japonya ve Lübnan da tekrar kapanmaya gittiğini açıkladı. Bu arada Vladimir Putin “en iyi aşı bizim aşı” sloganıyla ya da buna benzer bir sloganla yoğun aşılama kampanyası istedi. Çarşamba günü sadece Rusya’da 22 bin 850 olgu bildirilmiş. Bütün bunlar olurken iki tane de ekonomiyle ilgili haber verip Türkiye’ye geçeceğim, çünkü Türkiye’de aşılar konusunda çok ciddi spekülasyonlar yapılmakta. Avrupa’da ilave 30 milyon yoksul çalışanın ortaya çıktığı hesaplanmış. 6 ay için AB başkanlığını devralmış olan Portekiz ‘sosyal Avrupa’ slogan bu, “sosyal Avrupa’yı yaratmak gerekiyor ve bunun için çalışacağız” şeklinde bir açıklama yapıyor. Bir de ekonomiyle ilgili acı, insanlara böyle, en azından beni acı acı gülümseten bir şey, gıda endüstrisi sağlıksız ürünlerin promosyonu için Covid salgınından yararlanıyor. Buna ait dünyada farklı örnekler var, Brezilya’da bir bira üreticisi logosunu bir çift akciğere benzetecek şekilde uyarlamış ve “iyi bira hava gibidir onsuz yaşayamazsınız” sloganıyla birasını satıyor. Bu hamburger türü ‘fast food’ şirketi oyunlaştırıyor ve konum belirleme uygulamalarıyla birçok ülkede pazarını geliştiriyor ve ‘evde kalırsanız bedava burger ile ödüllendireceğiz! İnsanların hayatlarının bir parçası olmak istiyoruz’ sloganını kullanıyor. Bir diğeri ‘ilk müdahale ekiplerindeki sağlık çalışanları eğer satın aldıkları menü ile bizimle selfie paylaşırlarsa ücretsiz teşekkür yemeği’ öneriyor. 

ÖM: Çok iyiymiş.

SB: Son örnek de Güney Afrika’dan, kolalı içecekler bir obezite bakım merkezi de dahil olmak üzere yerel sağlık merkezlerine soğuk içecekler bağışlıyor. Obezite bakım merkezine bağışlıyor!

ÖÖ: Sağ bırakmayacaklar yani, “Covid’den hayatta kalsanız da kanserden götüreceğiz sizi!” diye. 

SB: Sağlıksız paketlenmiş çok ultra işlenmiş yiyecek ve içecekleri bağışlayarak artan sosyal ihtiyaçlar ve ekonomik zorluklarla mücadele eden düşük gelirli ülkelerdeki savunmasız nüfuslar için gıda ihtiyaçlarına cevap veriyorlar. Bu şekilde özetlemek mümkün.

ÖÖ: Harika. Felaket kapitalizmi tam işte.

SB: Çok kötü.

ÖM: “Hayatınıza alın bizi de!” mi slogan? Aslında “ölümünüze alın bizi!” deseler daha doğru olacak herhalde.

SB: Yarın Önce Sağlık programında Sayın Nuriye Ortaylı’yı ağırlayacağız, kendisi uzun süreden beri Yetkin Report sitesinde yazılarıyla dikkatleri çeken bir halk sağlığı uzmanı. Özellikle Türkiye’nin aşı ve bu aşı korporatifi diye tanımladığı Covacs birçok ülkeye aşı temin eden bir konsorsiyum. ‘Buraya Türkiye girebilir mi?’ konusunu tartışacağız ki bu önemli bir yaklaşım önemli bir yaklaşım, önemli bir görüş. Şimdi Türkiye’deki aşılamalarla ilgili aşı başlayacak, aşılama önce sağlık çalışanları daha sonra belirli bir yaş üzerindeki insanlar ve kronik hastalığı olanlar. Bu arada Sağlık Bakanlığı 81 ile koronavirüs aşısının uygulanması, hastanelerde alınacak tedbirlerle ilgili yazılar gönderdi. İki tane önemli bilgi var, bunları kısaca özetlemek istiyorum, bir tanesi Bilim Akademisi’nden yayınlandı. 6-7 maddelik bir bildiri. Birincisi “aşı karşıtlığının bilimsel temeli yoktur ve aşı karşıtlığı halk sağlığı için son derece tehlikelidir”. Bunu vurguluyorlar ilk madde olarak çok haklılar. “Aşı denemeleri bilimsel bakımdan güvenilir, ahlaki yönden de şeffaf olmalı” diye devam ediyor bu bildiri. Önemli birtakım durumları saptamışlar, acil kullanım onayı kesin bir ruhsatlandırma değildir, biraz detaylara girip faz3 çalışması sonuçlarının nasıl yorumlanması gerektiğini anlatıyorlar. Bu önemli bir bildiri ama daha da pratiğe yönelik ilginç bir duyuru Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Derneği’nden geldi. Çünkü bu günlerde evet biz inaktif Sinovac aşısını kullanacağız, bu kullanıma giriyor ama çok ilginç açıklamalar geliyor bu konuyla ilgili. Biliyorum muhakkak gözünüze çarpmıştır, özellikle Coronvac aşısı yani bu Çin’den gelen inaktif aşıyla ilgili haberlerde ve Reuters Ajansı’nın yaptığı bir oyun demeyeyim ama bir çarpıtma var. Onun bilinmesinde yarar var, bir kere şöyle bir açıklama geldi, deniyor ki “aynı aşı -yani Çin aşısı- Türkiye’de %91’lerde, Endonezya’da %70’lerde, Brezilya’da %50’lerde bu aşının etkinliği. Böyle şey olmaz herhalde deniyor? Aynı ilaç, aynı ürün, aynı aşı 3 farklı ülkede böyle %45’lerin üzerinde farklılık gösteren bir etkinliğe sahip olabilir mi?” Olabilir çünkü her üç ülkede farklı gruplarda farklı uygulamalarla araştırıldı bu aşılar. Brezilya’dan gelen sonuçlara baktığınız zaman, Brezilya şöyle bir açıklama yapıyor, bu Türkiye ve Endonezya’daki çalışmada bu şekilde değildi değerlendirme. Diyorlar ki “ağır hastalık açısından Brezilya’da aşının etkinliği %100 bulundu, orta şiddette hastalık açısından %77 bulundu, hafif hastalık açısından %49 bulundu.” Hiçbir aşı çalışmasında hafif hastalık açısından yani burnunuzun akıp, boğazınızın ağrımasını engelledi mi aşı? Böyle bir değerlendirmeyi Pfizer, Moderna ya da Astra Zeneca yapmadı. Onun için belki de en titiz yaklaşımı Brezilya çalışması gösterdi bu aşı çalışmaları içinde ama nedense Reuters Ajansı bunu çok modifiye edip veriyor ya da en sondaki sadece hafif hastalık belirtilerine etki oranını veriyor yoksa ağır hasta ve hastaneye yatışların üzerinde %100 etkisi olan ve belki de en etkili aşı gibi bir sonuç çıkar eğer o grubu alırsanız. Tabii Brezilya’daki sonuçların açılanmasında bir tuhaflık var, şu açıdan bir tuhaflık var, çalışmada bir sorun yok ama Brezilya yetkililerinin yaklaşımı konuya ilginç. Çünkü iki farklı yaklaşım var aşıya, bir tanesi Başkan Bolsanaro bu Çin aşısını değil Astra Zeneca aşısını öneriyor. Buna karşılık sağlık bakanlığı bu eyalet şeklindeki özellikle bu San Paulo kentindeki yöneticiler Çin aşısını değerlendiriyorlar ve Çin aşısını öneriyorlar. Yani iki farklı otorite iki farklı aşı önermekte ülkeye. Bunun da bir savaşı var ve haber çarpıtması buradan da kaynaklanabiliyor. Bu nedenle Brezilya çalışmasının ve sonuçlarının iyi değerlendirilmesi lazım. Dikkatli irdelenince bu aşının iyi olmadığını düşünenlerin dillendirdiği gibi aşı daha az etkili değil, belki hepsinden daha fazla etkili çıkabilir. Bunun çeşitli nedenleri var, biraz daha irdelenirse eğer çünkü Brezilya diğer bütün aşı çalışmalarının, diğer ülkelerdeki çalışmalardan farklı olarak aldığı gönüllü grubu toplumdan değil, sağlık çalışanlarından almış. Yani en fazla virüs ile temas eden, en yoğun temas eden bir kesim. Bir kere bu önemli. İkincisi bu insanlar Covid hakkında bilgileri olduğu için çok hafif belirtilerde bile “Covid olabilirim, bir test yapın” diye başvuran kişiler. Bu tabii beraberinde çok hafif olgulardaki değerlendirmelerin de gerçekleşmesini sağlıyor. Örneğin Brezilya’daki çalışmada Covid tanısı için 11 tane belirti, semptom tanımlanmış, diğer bütün aşı çalışmalarında sadece 8 tane bu belirtiler “şu belirti varsa sizi Covid diye tanımlayacağız” diye. Eğer biraz ayrıntısına girersek, daha fazla üzerinde durmayayım belki çok ilgisini çekmeyebilir dinleyicilerin ama 

ÖÖ: Şu anda en çok bu mesele konuşuluyordur bence Selim Bey, onun için iyi oldu.

SB: Evet, onun için Brezilya çalışmasını methetmek için değil ama ciddi bir haksızlık yapılıyor çünkü Brezilya çalışmasını okudukça ben de yeni yeni anlıyorum; en titiz çalışma. Neyse bu önemli bir konu yani bunu daha irdeleyip konuşmakta yarar var.

ÖM: Ben bir de çok önemli bir konuyu size hemen sormak istiyorum. 65 yaş üstüne uygulama durumu nasıl olacak Türkiye’de? Nedense beni ilgilendiriyor da!

SB: Birincisi “65 yaş üzerine, 60 yaş üzerine bu aşıya ait hiçbir çalışma yok” haberi yanlış. Türkiye 18-59 yaş grubunu çalıştı ama Brezilya’da özellikle faz2 çalışmasında belli sayıda 65 yaş üzerindeki insanda da çalışma var. İkincisi genelde evet Pfizer BioNTech aşısında faz3 çalışmasında küçük de olsa bir grup var ama genellikle 65 yaş üzeri ya da kronik hastalığı olanlar bu faz çalışmalarına alınmıyorlar. Daha sağlıklı gönüllülerde, bireylerde, genç erişkinlerde ne oluyor diye bakılıyor. Hemen şunu belirteyim, bu faz1 ve faz2 yani güvenlik çalışmaları sırasında belirli bir yaş üzerindeki kesimde bir olumsuzluk yaratıp yaratmayacağı inceleniyor. İnceleniyor ve herhangi bir olumsuzluğa, bir yan etkiye neden olmadığı saptandıktan sonra etkililik çalışmasında yani kısaca “aşı bir işe yarıyor mu?” diyeyim, oraya genellikle yaşlılar alınmıyor. Peki bu nasıl kanıtlanacak? Şöyle ki, siz 65 yaş üzerine herhangi bir çalışma yapmamış bile olsanız, eğer aşılar güvenilirse onlarda da etkili olacağını varsayıyorsunuz. Belki ileri yaş nedeniyle zayıflayan immün sistem biraz düşük etkililik gösterecektir ama genelde aşı çalışmalarında hep izlenen yol çoğunlukla budur. Belirli hastalar ya da örneğin belirli kronik hastalığı olanlar, belirli yaş üzerinde olanlar, gebeler faz3 çalışmasına alınmaz. Bunun da nedeni çok basit, sağlıklı erişkinde en iyi sonuç alınabilecek gönüllü grubu alınıp ‘benim aşım, benim ilacım daha iyidir’i göstermek için çalışıyor insanlar. O nedenle 65 yaş üzeri zaten diğer aşı çalışmalarında filan da fazla yoktur. Evet Türkiye’deki ayağında hiç yok ama bu yaş grubunun aşılanmasında herhangi bir sakınca yok; yani faz1 faz2 çalışmalarında herhangi bir yan etki araştırma ayağında orada bir sorun yaratmayacağı ya da bir olumsuzluğa neden olmayacağı saptandı. 

Olumsuzluktan bahsederken hemen alerjik reaksiyonlara değineyim. Bu mRNA aşısıyla ilgili ki Amerika’da yaygın olarak kullanılıyor, ilk aşılanan aralık ayındaki 1,9 milyon kişinin aşılandığı sırada 21 tane anaflex reaksiyonu görüldü, aşırı duyarlılık reaksiyonu görüldü Amerika’da. Bu 1 milyonda 11 vaka, grip aşısında görülenden aşağı yukarı 10 misli daha fazla alerjik reaksiyon görüldü. Bu arada Portekiz’de yaşamını yitiren 46 yaşında bir erkek hasta aşıdan 2 gün sonra yaşamını yitirdi. İsveç’te bir yaşlılar evi sakini aşıdan 1 gün sonra yaşamını yitiren bir kişi var. İsviçre, ABD ve İsrail’den de böyle 1’er kişinin yaşamını yitirdiği bildiriliyor. Ancak bunların hiçbirisinin aşıyla direkt ilişkisi var mı? Bu daha henüz açıklanmadı, çünkü dönem dönem grip aşısı oldu ve 3 yaşlı öldü, İsrail ve İtalya’da bir zaman böyle haberler çıktı. Sonradan İtalya’dakilerin trafik kazasında öldüğü anlaşıldı ama bu böyle yansıtılıyor, yani trafik kazasında 3 kişi 3 gün önce aşı olduğu için aşıdan sonra öldü filan diye. Bu ölümler değil ama özellikle alerjik reaksiyonların üzerine gidiliyor çünkü demin de belirttiğim gibi MRNA aşısının anaflaksiye yol açma olasılığı grip aşısında görülenin neredeyse 9-10 misli kadar. Hemen nedeni bulundu aslında çünkü bir tarihte belirtmiştim, bu MRNA aşısı vücuda verilirken RNA, aşı olarak kullanılacak BioNTech aşısındaki RNA, bu bir lipid kapsül içinde ya da bir kılıf içinde veriliyor. Çünkü verilir verilmez RNA’nın hemen parçalanmaması lazım. Çabuk parçalanan, çabuk devrede olan bir molekül. Bunu koruyarak vermek ve bir süre orada gerekli süre bozulmadan kalsın diye bir lipid küre içinde veriliyor. Bu lipid kürenin büyük kısmı polietilen glikol yani PEG adı verilen madde oluşturmakta. Alerjiye neden olan bu imiş, bu saptandı. Bunun üzerine Türkiye’den bir açıklama geldi, Türkiye’de de Alerji ve Astım Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Akçay açıkladı. Alerjiye yol açan maddenin polietilen glikol olduğunu, tabii insanlar “aa, eyvah, aşıda şu varmış” demesinler çünkü alüminyumda da olduğu gibi adjuvanlar için de hep söylenirdi böyle “aman tehlikeli” diye. Polietilen glikol yiyecekler, kozmetikler ve ilaçlar içinde zaten bol miktarda var. Kimse bunu “yabancı bir madde, eyvah bunu almayalım” diye düşünmesin. Yara sargılarında var, yara bantlarında var, evlerde kullanılan yer cilası, parke cilası ve deterjanlarda var. Suda çözünür özelliğinden dolayı kozmetik ürünlerde var. Yani polietilen glikol birçok kullandığımız günlük malzeme içinde bulunan bir madde. Bunu belirtmek istedim. Bunun dışında birkaç haber vereyim ya da aşılardan mı devam edeyim bilemiyorum. 

ÖM: Evet artık son dakikalara da giriyoruz.

SB: Tamam. Peki o zaman aşıları pazartesi günü sürdürürüm. Bilimsel çalışmalarla ilgili son zamanlarda galiba size de önermişlerdi vitamin D kullanımı. 

ÖM: Evet.

SB: Covid-19 sürecinde bazen çelişkili ya da farklı yaklaşımları dillendiren yayınlara rastlıyoruz. Bu vitamin D olayı ilginç, bunun üzerinde durulmaya başlandı son birkaç günden beri çünkü vitamin D’nin özellikle kalp hastalıkları, kanser ya da immün sistemi zayıflamış kişilerde yararlı olduğunu söylenirdi, akut solunum yolu enfeksiyonlarında yararından bahsedilirdi. Lancet Diabet Endocrinology Dergisi’nde 20 binden fazla Avustralyalı üzerinde yapılmış bir çalışma. Doğrusu isterseniz vitamin D’nin pek bir işe yaramadığını gösteriyor, yararı olmadığını gösteriyor spesifik olarak Covid değil solunum yolları enfeksiyonları için. Bir yandan da söylenen şu, işe yaramaz diye düşünsek bile belki Covid’i engellemek açısından değil ama şu eve kapanmalar sırasında zaten kış aylarında güneşsiz kalmanın yanı sıra özellikle eve kapanma sırasında ortaya çıkan kas ve kemik ağrıları ve şikayetlerinden bizim koruyabilir, o açıdan bir yararı olabilir diye vitamin D’nin kullanımı tartışmalı da olsa zararsız ama farklı açılardan yararlı olabilecek bir uygulama şeklinde tanımlanmakta, bir çalışma da burada Lancet Diabet Endokronoloji Dergisi’nde yayınlandı. O zaman ben burada durayım, yarın Önce Sağlık, pazartesi günü de Korona Günleri’nde devam. İyi hafta sonları. 

ÖM: Çok teşekkür ederiz. 

ÖÖ: Teşekkür ederiz, görüşmek üzere. 

SB: Sağ olun.