Bazı ülkelerde kullanımı durdurulan Astra Zeneca aşısında neler oluyor?

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, Batılı ülkelerde kullanımı durdurulan Astra Zeneca aşısındaki gelişmeleri anlattı. 

Selim Badur'la Korona Günleri: 18 Mart 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 18 Mart 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(18 Mart 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, günaydın Feryal.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Son 3 gün içinde ortalama 437 bin olgu bildirildi, listeye eklendi ve toplam 121 milyonu geçti koronavirüslü birey sayısı. Pandemi değişik boyutlarda gelişmesini, olgular artışı sürdürüyorlar. Birkaç haberle başlayayım sonra Türkiye’ye geçeceğim. Bir kere pandemi süresince Özdeş’in favori politikacılarından Bolsanaro dördüncü kez sağlık bakanı atadı, bir yıl içinde 4. sağlık bakanı. Sonuncu sağlık bakanı bir generaldi, eski bir general, şimdiki kardiyoloji derneği başkanını atadı. Bu arada binlerle ifade edilen ölü sayısı 2000’i geçti, salı günü 2841 Brezilyalı yaşamını yitirdi, büyük sayı. 

ÖM: Günlük yani?

SB: Günlük, 1 günde 2841 kişi, bu önemli bir sayı.

ÖÖ: Atadığı her sağlık bakanıyla anlaşmazlığa düşüyor bu arada, kendisi atıyor ama anlaşmazlığa düşüyor. 

SB: Evet bu ilginç. Şimdiye dek ama biraz şaşırtıcı olan aldıkları, bugüne dek farklı şirketlerle anlaşma yapıp sağladıkları aşı miktarına bakıyorum. 563 milyon doz aşı almış Brezilya, büyük rakam. Ancak sadece 9,8 milyon ilk dozu almış, 3,6 milyon kişi ikinci dozu almış. Yani aşı var fakat aşılama iyi gitmiyor. Bolsanaro sürekli sorun yaratıyor. Bu arada Brezilya’dan bahsederken sayın Karabekir Akkoyunlu Brezilya’da görev yapıyor, bizim de radyoda konuğumuz olmuştu, başka programlara da katılmıştı, bir haber iletti. Şöyle ki, Brezilya’nın en popüler Youtuberı, kapısına Bolsanaro hakkında söyledikleri için ulusal güvenliğe karşı suç işlediği gerekçesiyle polis dayanmış. Bu haberi verdi, altına da “memleket hasreti çekmiyorum Brezilya’da!” yazmış. Bu notu söylemek istedim. 

Son 3-4 gündür bütün bu pandemi ile ilgilenen insanlar kullanıma giren ve girerken de RNA aşılarına oranla hem saklama koşulları çünkü buzdolabında artı 2 ile 8 derece arasında saklanması bir avantajdı hem de çok ucuzdu yani 10’da 1 fiyatına 2-3 dolara tek bir dozu, fiyatı böyle olan, düşük olan Oxford Astra Zeneca vector aşısının sorunlarını konuşuyor. Çünkü bu aşıyla ilgili olarak birtakım ülkelerde bir pıhtılaşma nedeniyle yaşamını yitirenler, bu aşı uygulandıktan sonra böyle bir sorun ortaya çıktığı söylendi. Bir dizi ülke, saymak istiyorum Fransa, Danimarka, Almanya, İtalya, İspanya, Norveç, İsveç, İzlanda, Bulgaristan, Hollanda ve İrlanda ki bunlara son 24 Tayland ve Kongo Cumhuriyeti de eklendi. Bunlar Astra Zeneca aşısının ülkelerinde kullanımını durdurdular. Buna karşılık bazı AB ülkeleri, Avusturya, Lüksemburg, Estonya, Litvanya ülkeleri ise sadece sorun yarattığı bildirilen seri numaralı aşıları uygulamasını durdurdular. Durdurmayan tek ülke ve yararı zararından bahsedilen, “bilinen zarardan çok daha fazladır” diyen Belçika oldu. İlginç bir şekilde Belçika bu konuda farklı davranıyor diğer ülkelerden. Belçika pandeminin başından beri bu küçük Avrupa ülkesi komşularından çok daha farklı politikalar izliyor, olgu bildirimi konusunda da kendisine özgü ve çok doğru bir karar almıştı Belçika. Söylenen Belçika’daki slogan şu “sıfır risk öldürür!”“Sıfır risk beklentisi insanları öldürür!” Böyle bir şey yok. 

Ne oluyor ne bitiyor Astra Zeneca’nın aşısıyla ilgili? Bir kere şunu biliyoruz ki birtakım aşı karşıtları aşı yapıldıktan sonra ortaya çıkan ve nedeni tam açıklanamayan sağlık sorunlarını bir süre önce yaptırılan aşıya bağlarlar. Bu etiyolojisi bilinmeyen dediğimiz yani nedeni tam olarak açıklanmamış olan hastalıklar genellikle aşıyla ilintilendirilir. Buna örnek olarak multiskleroz ya da otizm gibi hastalıkları sayabiliriz. “Sizde yakınınızda böyle bir sorun mu var?” “Evet var.” “Aşı yaptırmış mıydı?” “Evet” “E, ondandır”. Düz bir mantıkla hiçbir bilimsel kanıtı olmadan bu tarz yaklaşım. Burada da DSÖ ısrarla Astra Zeneca aşısının devam ettirilmesini önermekte. “Faydası zararından çok daha fazladır” deniyor. Bu tehlikeli bir slogan, bu kullanılabilir demek zararı varlı gibi bir anlam çıkartılabilir. Aslında incelemeler sürüyor ve büyük bir olasılıkla herhangi bir bağlantı bulunmayacaktır bu pıhtılaşma sorunuyla ve aşılamayı yasaklayan ülkeler de aşıyı tekrar açacaklardır. Baktığımız zaman Astra Zeneca aşısının yasaklayan ülkelerde şimdi bazı sorunlar var. Mesela ilk dozlarını Astra Zeneca aşısıyla, bu vektör aşısıyla yaptıran insanlar şimdi ikinci dozlarını yaptıracaklar. Aşı yasaklandıysa eğer bu aşı kullanımı durdurulduysa ikinci dozlarını olmayacaklar mı ya da başka aşıyla mı? Bu mesela tartışılmakta. Bazı ülkeler var İngiltere gibi, İngiltere diyor ki “ben 24 milyon dozu uyguladım, 11 milyon dozu Astra Zeneca idi, hiçbir sorun yaşamadım ben” diyor. Tromboz dediğimiz bu damar tıkanıklığı genelde belirtisiz hani eğer o belirti çıkarsa da biraz ağrır, kızarıklık, ödem, bacakla filan ağrıyla seyreden ağır olgularda ancak akciğer embolisi ya da kalp krizi gibi çok ender görülüyor. Örneğin Almanya’da bu tip sorun yaşandığı söylenmişti, 1,6 milyon doz aşı uygulanmış ve sadece 7 olgu var ama bu 7 olguda ortaya çıkan bu olumsuzluk, bu tıkanıklık, bu pıhtılaşma sorunu doğrudan Astra Zeneca aşısına mı bağlı yoksa rastlantısal bir birliktelik mi? Bunun ortaya konması için çalışmalar sürüyor AB genelinde, Avrupa’da. 5 milyon dozdan fazla Astra Zeneca uygulanmış ve 30 kadar bu emboli sorunu yaşanmış. Peki bu sorun faz çalışmalarında çıktı mı diye geriye dönük bakılıyor bu güvenirlik çalışmaları sürecinde. Aslında 12 tane çıkmış böyle bu sorun, normalde aşı olmayan ve aşıyla ilintisi olmayan insanlarda var mı diye bakıldığında 4’ü aşılanan grupta 8 tanesi plasebo grubunda yani aşı olmayan insanlarda neredeyse iki misli bu sorun çıkmış. Bu toplumda belirli bir oranda, düşük bir oranda da olsa var olan bir sorun. Bu emboli ve Astra Zeneca aşısının ilintisi, bu nedenle bu aşının uygulamasının durdurulması konusu herhalde bir süre gündemi işgal edecek. Bu arada çok sorulan bir soru, aylardan beri işte Biontech Pfizer, Astra Zeneca, Johnson and Johnson, Moderna aşıları gündemdeydi, Batı ülkeleri bu aşıları kullanıyorlar, Rus ve Çin aşılarına onay vermemişlerdi, onlar da zaten müracaat etmemişti. Şimdi çok işler değişecektir, bu Astra Zeneca sorunu ve diğer aşılardaki üretim kısıtlılığı nedeniyle istenen dozda aşıya erişemeyen gelişmiş Batı ülkeleri yavaş yavaş Çin ve özellikle Rus aşılarına kapılarını açıyorlar. Biz de genellikle ülkemizde Batı ülkelerinde bir aşı pasaportu söz konusu olacak ve bu nedenle “Çin aşısı yaptırdığımız için Avrupa’ya gidemeyecek miyiz? Vize alamayacak mıyız?” sorunu tartışılıyordu. Böyle bir şey yok tabii, son 24 saat, 48 saat içinde yapılan PCR testi ya da Covid-19 geçirmiş olmak da böyle bir onayı almak için yeterli olacaktır eğer bu konu gündeme gelip hayata geçirilirse. Ancak ilginç olan Avrupa böyle mi yapıyor? Çin de tersini yapma kararı almış, 28 Mart’ta sınırlarını açacağını ilan etmiş ve Çin aşısı yaptırmayanlar giremeyecek Çin’e. Öyle bir akım var, bu da aşı milliyetçiliğinin Çin’den karşı bir karar tartışılması söz konusu. 

ÖM: Hakikat sonrası toplum.

SB: Evet. Filistin Covacs üzerinden 60 bin aşı temin ediyor, önce 75 yaş üstü kanser hastaları ve sağlık çalışanlarını aşılayacaklarmış Pfizer ve Astra Zeneca aşısı. İsrail kendisi için çalışan 90 bin Filistinliyi aşılamış ama birçok uluslararası kuruluşun önermesi ve talebine rağmen Gazze’deki Filistinlilere aşı sağlamadı. “Beni ilgilendirmez, kendi sorunları” gibi bir açıklama yapmış. Bu arada Filistin’e şimdiye dek Rusya’dan 10 bin doz, BAE’den de 60 bin doz almışlar, yeterli değil tabii, Çin’den de 100 bin doz aşı bekliyorlarmış. Bu yılın bilançosuna baktığımız zaman hani birinci yıl doldu geçti artı, özellikle kadınlar açısından birtakım yaşanan olumsuzluklar şöyle bir toparlandı ve BM genel sekreteri Antonio Guteres’in geçen hafta yaptığımız açıklamada “en savunmasız olanlar en çok acıyı çekti, geride kalanlar daha da geride kalıyor artık” gibi bir açıklaması var. Şimdi BM kadın birimine göre dünya genelinde ücretsiz ev işlerine harcanan sürenin pandeminin başlangıcından bu yana arttığını bildiren kadınların yüzdesi %60’a çıkmış. Akut gıda güvensizliği ve karşı karşıya kalanlar tahmin edilen insan sayısı 270 milyon, dünyada kronik açlık yaşayanlar arasında kadın ve kız çocuklarının payı %70, büyük bir oran. CARE tarafından yapılan bir anket, daha doğrusu iki anket var, bir tanesi açlığın pandemi sırasında en büyük zorluklardan biri olduğunu belirten kadınların oranı %41. Bir diğer çalışma bir sonuç yine CARE tarafından bildiriliyor, anksiyete, stres ve ruh sağlığı sorunlarında artış bildiren kadınların oranı %27. Daha önce de belirtmiştim, pandemi sırasında doğum kontrolü, aile planlaması hizmetlerinin artması nedeniyle küresel boyutta istenmeyen gebelik sayısının 1,4 milyon olduğu tahmin edilmiş. Son olarak da küresel olarak cinsiyete dayalı ek şiddet vakalarının tahmini sayısı 15 milyon yani kadınlar çok çarpıcı, çok garip bir şekilde dramatik bir olumsuzluk yaşıyorlar. Türkiye’deki haberlere baktığımızda, hatırlayacaksınız son programımızda yerli aşı üretici firma “henüz onay kararı bekliyoruz, daha biz üretime filan başlamadık” diye bir açıklama yapmıştı Koçak firması ama ticaret bakanı sanıyorum sayın Varak da yerli aşı hedefini açıklamış “sene sonuna kadar elimize almayı hedefliyoruz” diye, nisanda demişti yetkililer ama pek de öyle olmayacak gibi anladığım kadarıyla. Ticaret bakanı böyle açıklamış. İzmir için uyarı var, Prof. Dr. Serhan Sakarya Artı Gerçek’e bir demeç vermiş ve “1 yıllık süreçte işin başında Bodrum, Çeşme, Urla, Seferihisar mavi alanlarda ancak yazın en kırmızı alanlar onlar oldu. Normalleşme başlamadan önce işyerime her gün 15 dakikada geliyordum” çok basit, çok yalın bir tanımlama “ama işte 1 Mart’tan itibaren 15 dakika yerine 45 dakikada varıyorum” demiş Dr. Serhan Sakarya. Vaka sayısı en fazla artan il Samsun, en fazla azalan Sakarya. Prof. Dr. Kayahan Pala’nın açıklaması var Evrensel gazetesine “1 yılın ardından salgının artık kontrol edilemediği aşamaya geldik” diyor. “Hem olgu sayısı hem de test pozitiflik oranı ocakın son haftasından itibaren yeniden yükselişe geçti ve yapılan testler için de pozitiflik oranı %9,5” diyor. Şimdi Sayın Pala bu şekilde diyor ama ben bunu tutmaya başlamıştım pozitiflik oranları gün be gün nasıl değişiyor diye. 10 Ocak’ta %3,8 idi. Daha önce de belirttim, Şubat’ta %7’lere çıktı, Mart’ta %8, 13 Mart’ta %10 oldu, sayın Pala’nın %9,5 dediği oran dün itibariyle %11 oldu, 11.3 oldu. Yani 3,8’ten pozitiflik oranı %11,3’e 4 misli bir artış var olgu sayısında. Çok hızlı bir artışla büyük bir olasılıkla nisan ayında, bunu söylemek bir karamsarlık, bir felaket tellallığı diye algılanmasın ama nisan ayında büyük bir olasılıkla biz çok ciddi sayılara erişeceğimizi öngörüyoruz ve biraz epidemiyolojiden anlayan arkadaşlarımız bunun ciddi sonuçları olacağını belirtiyorlar. Nitekim bu konu Birgün gazetesinin ilavesinde pazar günü çıkan Sayın Zeki Berkin’in yazısında da aşılama konusu ele alınmış. Aşılamanın belki başlangıçta iyi gittiğini özellikle ilk grup sağlık çalışanları olduğu için orada sorunsuz devam ettiğini ama gün be gün aşılanan insan sayısının azaldığından bahsediyor. Türkiye’de aşı kampanyası başlayalı 63 gün oldu, toplam uygulanan aşı sayısı dün itibariyle 11.7 milyondu ama en çok aşı 18 Şubat tarihinde yapıldı 435 bin ama geçen günler içinde %69 oranında günlük aşılama sayısında azalma var. Bu garip bir şey bu azalmanın açıklanması, nedenlerini ortaya çıkarıp bir an önce eski oranlarına varılması lazım. 

ÖÖ: Özür dilerim, bir şey vurgulamak istedim.

SB: Tabii.

ÖÖ: İstanbul Valisi Ali Yerlikaya da aşılanmayan kişilerin 2/3’ünün kadın olduğunu açıkladı şu ana kadar 65 yaş üzeri kesimin. Bu da ilginç bir veri olarak açıklanmış oldu.

SB: Evet. Bunu bilmiyordum. Bu arada yine Birgün gazetesinde Emrah Altındiş’in bir röportajı var, bu röportajda da Türkiye’de açıklanan vakalar günlük 15 binin üzerinde ve bunu nisan ayında biraz önce belirttiğim gibi 30 binlere çıkma olasılığından bahsediyor. Tabii Bilim Kurulu üyelerinin burada eleştirilerin hedefi olduğunu da belirtmem lazım. Onların demeçleri var tabii, bunlar herhalde daha sonra tartışılacaktır. Mart ayından itibaren “bu iş yazın bitti, sonbaharda bitti, bayramda bitti” sürekli bir bitiş tarihi haberi müjdesi veriyorlardı. Öyle olmadı, bu konu herhalde tartışılacak. 

Kalan 4-5 dakikada farklı bir şey yapmak istiyorum. Bugün 18 Mart günü daha önce de belirttim Korona Günleri’nin birinci yılı, geçen yıl 18 Mart’ta başlamışız programa. 149 program yapmışız, bir süre haftanın 5 günü daha sonra haftada 2 gün program yapıyorduk. Bu süre içinde kimler pandemi kahramanı? Ben de onu çıkartmaya çalıştım. Müsaade ederseniz bu isimleri sayıp bitireyim programı. Birincisi tabii DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, çok gerçekçi çok mütevazı bir şekilde bana, DSÖ’nün benim değerlendirmem, iyi bir sınav verdiği bu sürecin lideri oldu. Uluslararası güçlerin baskısına rağmen küresel dayanışmayı hep savundu ve son zamanlarda da aşıların dağıtımında aşı milliyetçiliği sorununa dikkat çekti. Fikri mülkiyet hakkından bahsediyor, önemli bir kişi. İkinci kahraman bana kalırsa Gonzalo Moratorio, kendisi Uruguaylı birisi, Monte Video Üniversitesi’nde göre yapıyor. Monte Video Cumhuriyet Üniversitesi ve Paris’teki Enstitü Pasteur’da çalışmış, virüslerin nasıl mutasyona uğradığı konusunda çalışıyor. İlginç olan ülkesine 2018’de dönüyor, o günden beri çalıştığı üniversitede virüs araştırmaları yaparken pandeminin başından itibaren “kendi PCR kitimizi üretmemiz lazım, dışa bağımlı kalmamamız lazım” deyip bir PCR kiti dizayn ediyor ve bugün Uruguay bütün Latin Amerika ülkeleri arasında en az olgu, en az yaşamını yitiren yurttaşı olan ülke. Sokakta görüldüğü zaman herkes Gonzala Moratorio’yu alkışlıyorlar. Onun yaptığı işler ve katkısı büyük. Bir diğer kişi Kathrin Jansen, MRNA aşısını bulan kişi gibi değerlendirmek lazım. Uğur Şahin Biontech firmasından kendisinin, “çalışkan, sadece veriye dayanan, az konuşan, gözü pek bir araştırıcı” der. Uzun yıllar 2004 yılına kadar bir başka kuruluşta çalışmış Merck, VaxGen gibi, kasımda Uğur Şahin’i arıyor ve “ben Biontech’e gelip bu çalışmalarınıza katkıda bulunmak istiyorum” diyor. Hemen kabul ediyorlar, kendisinin zika ve papilova virüslerle ilgili onların aşılarının hazırlanmasında çalışmaları var ve Kathin Jansen da MRNA aşısının geliştirilmesinde son aşamada katıldı ekibe, büyük katkıda bulunduğu söyleniyor. Bir diğer kişi Zhang Yongzhen  ‘genom avcısı’ diye geçmekte, 11 Ocak’ta Çin’de dizi analizini yapıp Sars-cov-2’nin bu sekansını çıkaran kişi. Önemi nedir? Birincisi bu dizi analizi süratle çıkıp dünya bilimiyle paylaşması sonucu hem varyant araştırmaları hem RNA aşıları ya da moleküler biyoloji aşıları hem de tanı kitleri hazırlanabildi. Yani o kişinin yaptığı çalışma ve onun sonucunu bildirmesi o sekans dizi analizi bütün bu çalışmaların kapısını açmış oldu. Shangai Public Health Clinical Center’da görev yapıyor, virüsle enfekte birey saptandıktan sonra 2019 yılının son günlerinde 40 saat sonra dizi analizini bitiriyor, 5 Ocak’ta “bu bir koronavirüstür” diye dizi sonuçlarını bir merkez var NCBI’ye(National Center for Biotechnology Information) bildiriyor. Nature dergisine makaleyi gönderiyor, daha sonra çalışma arkadaşı Avustralyalı virolog Sydney üniversitesinden Edward Holmes “açıklayalım bunu” diyor ve yüzlerce yeni RNA virüsünü bulan ekip ki bahsettiğimiz Zhank Yongzhen başkanları bunlar böyle bir katkıda bulunuyorlar. Bir diğer kişi Chanda Prescod-Weinstein, kendisi bir astrofizikçi, Harvard’da fizik alanında göre yapıyor. Parlak bir bilim kadını ve haziranda ‘Siyah hayatlar için direniş’ bu George Floyd ve diğer yaşamını yitiren öldürülen insanlardan hareketle bilim dünyasındaki ırkçılığa karşı bu pandemi sürecinde bayrak açan ve oldukça ses getiren çalışmalar yapan birisi. Bilim ve toplumda ırkçılıkla mücadelenin öncüsü olarak tanımlamak mümkün. Çok ilginç birisi Li Lanjuan, bu kapanmaların, ‘lockdown’ın mimarı. Kendisi 73 yaşında ve Zhejiang üniversitesinin epidemiyoloğu. İşin başında 12 Ocak’ta Wuhan’a gidiyor ve kısa sürede tam kapanma öneriyor. Kendisinin çok bilimsel ve çok inandırıcı, ikna edici biçimde anlattığı projeler üzerine Çin yetkilileri Wuhan bölgesini kapıyorlar. 23 Ocak’ta uygulamaya geçiyor. Israrla “eğer yayılırsa insanlar çok daha fazla acı çekecek” sloganıyla, söyleviyle bu kapanmanın mimarı, yönteminin nasıl yapılacağının ayrıntılarını tanımlayan kişi olmuştu. Tabii 2 kişiyi de unutmayalım, Jacinda Ardern, Yeni Zelanda başbakanı. Ülkede sadece 6 kişi pozitif iken sınırların nasıl kapatılacağını bildiren, bu politikayı uygulayan ama her şeyden önemlisi tamamen şeffaf bir yaklaşım ile ülkesini en az hasarla bu sürecini geçirmesini sağlayan kişi. Tabii Antoni Fauci’yi saymak lazım, ilginçtir AIDS konusunda çalışan 1980’lerden beri NIH’de bir bilim insanı. Aslında 88 yılında bir oyun yazarı San Francisco’nun bir edebiyat dergisinde kendisi için aptal ve yeteneksiz, geri zekalı ifadeleriyle tanımlamış Antoni Fauci’yi AIDS’le ilgili ilk söylevleri, ilk çalışmaları nedeniyle. Ancak biliyoruz ki daha sonra oldukça gerçekçi olgun bir yaklaşımla kendisini George Bush AIDS çalışmaları için bir kahraman ilan etmişti. Birçok politikacıyla çalıştı, Trump’ın şimşeklerini üzerine çekmişti ama halen NIH’de görev yapıyor. İleride 2021 yılında böyle bir programı 2021 yılında yaparsak listeye Marion Koopmans’ı almak lazım, Roterdamlı çok genç bir virolog. Şu anda görev yapmakta ve onun çalışmaları da çok çarpıcı. Kısaca bu süreçteki birtakım kahramanları Uruguay’dan Çin’e kadar yaptıkları katkılarla şöyle bir onlara merhaba demek istedim. Burada durayım, varyantlar konusu önemli ve Fransa’da dün yeni bir varyant saptandı. Bu varyant işinin çeşitliliğinin ve gelişiminin sonu pek gelmeyecek gibi. Bu da işin doğasında var, virüslerin özelliklerinden bir tanesi, hiç de şaşırtıcı değil bizler için. Burada durayım, size iyi yayınlar diyeyim.

ÖM: Önce Sağlık’ta ne var?

SB: Önce Sağlık’ta daha önce sizin Güven Güzeldere ile bir konuk almıştınız, eğer yanılmıyorsam Prof. Dr. Esin Şenol, Ankara Gazi Üniversitesi’den Esin Şenol konuğumuz olacak.

ÖM: Evet çok teşekkür ederiz.

SB: Ben teşekkür ederim, sağ olun, iyi günler, iyi yayınlar!

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

SB: Teşekkürler.