Araştırma: ABD’de COVID-19 kaynaklı ölümler açıklanandan yüzde 57 daha fazla

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Pro f. Selim Badur, ABD’de yürütelen bir araştırmanın sonuçlarını paylaşırken dünyanın çeşitli ülkelerinden son gelişmeleri aktardı; aşı konusunda güncel bilgileri de anlattı. 

Selim Badur'la Korona Günleri: 10 Mayıs 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 10 Mayıs 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(10 Mayıs 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, Feryal.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Herkese iyi haftalar! Bir hafta boyunca baktığımızda olgu sayılarına günlük 779 bin 555 yeni Covid hastası saptandığı dünyada ve her gün 12 bin 828 kişi Covid nedeniyle yaşamını yitirdi. Şimdi siz biraz önce Açık Gazete’de “Hindistan’da gerçek sayılardan çok uzakta açıklanan sayılar” dediniz. Ben buna bir ilave ülke söyleyeyim, sadece gelişmekte olan bir ülke değil, işte en gelişmiş ülke dediğimiz, bu da tartışılır tabii bu Covid dönemindeki durum nedeniyle bir matematik modelleme yapılmış Washington Üniversitesi Evrim Enstitüsü’nde ve ABD’de resmi açıklanan sayılara göre gerçek sayıların %57 daha fazla olduğunu ve ölenlerin sayısının bugün için Amerika’da 900 bin kişi olduğunu açıklamış. Bu önemli bir sayı. Gördüğümüz gibi sadece Hindistan değil Batı ülkelerinde de bu tarz çelişkili değerlendirmeler ortaya çıkıyor. Baktığımız zaman farklı ülkelerdeki bildirim sistemlerine, ülkeler arasında olduğu gibi, ayrıca aynı ülkede de zaman içinde olgu vaka tanımı değişiyor. O zaman siz 3 tane kriteri Covid diye tanımlarsanız ölen sayısı 10 oluyor ama 8 tane kriteri hepsinin olması gerektiğini söylerseniz o zaman 10 kişi değil de işte 5 kişi yaşamını yitirmiş oluyor.

ÖM: Evet, yani Amerika 900 binle başı çekerken Hindistan 650 binden fazla, Meksika, Brezilya ve Rusya’da da 600’er bin ölü hesaplanıyormuş aynı şeyde…

SB: Evet, tabii ilginç şeyler, Endonezya’dan bir haber vereyim, bilmiyorum geçen hafta içinde kaçırmış olabilirim, kuzey Sumatra’da hava limanı Koalanamu Uluslararası Havalimanı’nda gelenlere burunlarından örnek alarak PCR testi yapılıyormuş. Ancak örnek almak için kullanılan ucu pamuklu eküviyon dediğimiz çubuklar vardır, bunlar Kimia Farma isimli bir şirketin araçları. Bu şirket çalışanları kullanılan eküviyonları toplayıp, yıkayıp tekrar paketleyip kullanıma sokuyorlarmış. Bu nedenle 17 Aralık’ta başlanmış bu ‘uygulama’ diyeyim, başka kelime bulamadım, günde 50-100 kişiye yapılan testten hesaplanarak yaklaşık 10 bin kişiye bu yoldan bir virüs bulaştırılmış olması söz konusuymuş. Cinayet nedeniyle yargılanacaklarmış yani kasıtlı adam öldürme gibi, tuhaf!

ÖÖ: Çok ekolojik bir ülke anladığım kadarıyla, geri dönüştürme sistemleri gelişmiş!

ÖM: Plastik kirlenmesine karşı davranıyorlar!

SB: Herhalde!

SB: İsveç’ten bir haber, İsveç’te ölenlerin yaklaşık %40’ı yaşlıların bakım evinde ve zaman içinde açıklanmıştı neden bu bakımevlerindeki yoğun yaşanan olumsuzlukların nedeni neydi? İşte malzeme eksikliği, belirlenen kurallara bu kurumlardaki yöneticilerin uymaması, zamanında önlem alınmaması, hastalar hastalandıkları zaman uzun süre doktor görememişler, doktora götürülmemişler. Bütün bu olumsuzluklar çok fazla sayıda, %40’ı, neredeyse yarısı kadar bu ülkede ölenlerin yaşlı evlerindeki bakım gören kişiler olduğunu gösteriyor. Peki bu yaşlı bakımevlerini yöneten kuruluş kim? Attendo isimli bir kuruluş, bunun da başkanı Martin Tivens. Hani ne bekliyorsunuz bu durum ortaya çıkınca? Bay Martin ceza alacak filan. Hayır öyle olmamış, kendisi devlet tarafından iyi çalışmaları nedeniyle 187 bin euroluk bir ödüle layık görülmüş. 

ÖÖ: Hayda!

SB: Basında çok tepki görünce “ben almayacağım, tamam almıyorum bunu” demiş ama böyle bir gariplik var. Bir de Özdeş iki habere de şaşırdı ama şimdi yine şaşıracağı bir haber, Açık Radyo çalışanları ya da yöneticilerinden ve Açık Radyo dinleyicilerinden bu yaz tatilini Şeyheler adalarında geçirmeyi planlayanlar varsa onlara bir haber! Adanın %60’ı aşılanmış, aşılanma nedeni nedir? Niye böyle yoğun aşılanıyor? Turizmi canlandırmak için.

ÖM: Tabii.

SB: Ama birdenbire son günlerde aşılananlar da dahil olmak üzere bu grupta inanılmaz olgu sayısında artış olmaya başlamış. Bunun üzerine okullar ve spor salonları 3 hafta tekrar kapatıldı Şeyheler adalarında, barlar, lokantaların kapanış saati erkene çekildi. Bu yörede Hindistan ve BAE’den sağlanan Sinofarm ve Astra Zeneca aşısı kullanmışlardı. Sonuçta aşılananların %30’unda yeniden enfeksiyon ortaya çıktığı anlaşıldı. Bu nedenle 

ÖM: Çok ilginç, biz yalnız maalesef bir ufak ekleme yapayım, bizim çalışanlarımız, bütün programcılarımız filan hepsi yasaklı gidemiyorlar hiçbir yere bu yaz tatile.

SB: Şeyheler adalarına mı?

ÖM: Şeyheler öncelikle çünkü imalat başlıyor Açık Radyo’nun bu PCR şeylerinde, burun şeylerini imal eden…

SB: Örnek aldıkları. Ben de Özdeş’e maske işine girelim diyordum ama!

ÖM: Belki beraber ikisini beraber yaparız!

ÖÖ: Çok geciktik!

SB: Peki, Finlandiya, Tayland ve Şili’den sonra Avustralya’da sınırlarında koku alarak olguları saptama, COVID-19 vakalarını saptamak için köpekleri kullanmaya başlamışlar. İddiaya göre 95% duyarlılığı olan, nasıl eğitiliyormuş köpekler, COVID-19 hastalarının terlerini koklatarak böyle bir eğitime tabi tutuluyorlarmış. Ne kadar geçerli tartışılır ama Avustralya’dan bahsetmişken bu önemli bir bilgi diye düşünüyorum. Sınırlarını Sky News’e konuşan ticaret bakanı Dan Tehan açıkladı bu bilgiyi, ondan alıyorum, sınırlarını 2022 sonuna dek açmamayı kararlaştırdı Avustralya. Böyle bir bilgi yani 2021 değil 2022 sonuna kadar. Fransa’da da biliyorsunuz hafta sonu Belçika ve Fransa özellikle kafeleri, barları açtılar ve bu kutlandı. İnsanlar ellerinde içkileri, biraları, şarapları, vb. bunlarla videolar yaydılar ama Fransa’daki bilim kurulu yaz aylarında böyle giderse eğer dördüncü dalga olasılığının dikkate alınmasını, biraz temkinli olunmasını söyledi. Sadece Belçika ve Fransa’da bu kafe ve barların açılması değil Yunanistan da plajlarını açtı, şimdiye dek kapalıydı. Yani iyimser bir hava esmeye başladı Avrupa ülkelerinde, İspanya’da da sağlıkla ilgili olarak alınan bazı kısıtlamalar kaldırılıyor. Örneğin şehirlerarası seyahatler yasaktı İspanya’da açıldı, aileler işte akrabalarını görmeye gidebilecekler. Ne zamandan beri? Ekim ayından beri şehirlerarası seyahat yasakmış İspanya’da, bu kadar uzun sürdüğünü bilmiyordum. Buna karşılık Afrika’da ne olduğuna bakalım. Yaklaşık 5 milyon kadar olgu var Afrika’da ve sayılar göreceli olarak düşük olması nedeniyle insanlar “aşı gerçekten gerekli mi?” sorusunu soruyorlar. Yani Afrika’da aşılama oranlarının düşük gitmesinin nedeni sadece tedarikinde sorun değil aynı zamanda insanların inanmamasından. Bu aşılama başladığı zaman önce Demokratik Kongo Cumhuriyeti 1 milyondan fazla Covax’tan aldığı Astra Zeneca aşısını iade etti, bunu Güney Afrika’da yaptı Astara Zeneca aşısı bizi Afrika varyantlarına karşı korumuyor diye. Sonra aşılar kullanılamadığı için işte Güney Sudan’da 60 bin, Malavi’de de 16 bin kadar aşı imha edildi. Bu aşıların iadesi, imhası, kullanılmaması haberleri toplumda ayrı bir güvensizlik yaratmış ve dünyada uygulanan aşıların sadece %1’i Afrika’ya uygulanıyor. Yani aynı zamanda hem tedarik hem de ikna yollarında sıkıntılar var. 

Programın bu bölümünde de biraz bilimsel çalışmalardan bahsedeyim diyeceğim ama bakıyorum aşı kullanımıyla ilgili İngiltere’de uygulanan 28 milyon doz Astra Zeneca aşısında toplam 240 bu pıhtılaşma sorunu ortaya çıkmış ve 49 kişi yaşamını yitirmiş. Bu nedenle ağırlaşmaların ya da bu sorunun özellikle gençlerde ortaya çıktığı saptandığı için Astra Zeneca aşısı 40 yaş üzerine sadece kullanılsın kararı alındı ama AB İngiltere dışında Astra Zeneca ile yaz ayları için yapması gereken anlaşmayı yapmayacağını açıkladı. Buna karşılık Pfizer Biontech ile ilgili 1,8 milyar doz anlaşma yaptı, dağıtım 2023 yılının sonuna dek ya da ortalarına dek sürecek. Çalışmalara baktığımız zaman en önemli bilgi bana kalırsa hafta sonu ya da geçen haftanın sonuna doğru DSÖ’nün Sinofarm şirketi tarafından Çin’de üretilen aşıya onay vermesi, acil kullanım onayı verdi. Bu önemli bir bilgi, biz de sürekli olarak Çin aşısının onayı yok, çalışması yok filan deniyordu, bu bir yerde önemli bir gelişme bu Sinovac aşısı için ancak onayın son kısmında diyor ki “bu onayı verdik ki özellikle yoksul ülkelerin Covax’tan bu aşıdan da yararlanmasını sağlamayı hedefledik” diyorlar. Sanki ‘bon pour l'orient’ gibi gelişmekte olan ülkelere bir aşı sokuluyor devreye. Ben raporu inceleme olanağı buldum DSÖ’nün kısaca SAGE adı verilen Strategic Advisory Group of Experts’ten bu grup raporu yayınlamış. Şimdi bu Sinovac aşısıyla ilgili raporda 4 ülkede yapılan çalışmanın sonuçları bir rapor haline getirilmeye çalışılmış, Türkiye, Şili, Endonezya ve Brezilya’daki çalışmalar. Fakat o kadar zor bir şey ki bunu anlamak mümkün değil, aynı aşının klinik çalışmalarının yapıldığı 4 ülkede her şey farklı. Türkiye Brezilya’da aşılar 0 ve 14. gün yapılmış, Şili’de de 0 ve 28. gün yapılmış. İşte Endonezya’dan çalışmaya katılan gönüllü sayısı 1620, Şili’de 10,5 milyon. Bütün bu duruma baktığınız zaman çalışmanın bir standardizasyonu filan olmamış ülkeler arasında, onun için sonuçları toparlayıp bir bütün halinde sunmak da zor oluyor. Brezilya testleri çok sık yapmış, daha çok sağlık çalışanlarını almış, katmış çalışmaya, bu nedenle onların maruziyet olasılığı çok daha fazla, temas olasılığı. Sonuçta %51-84 arasında semptomatik hastalığa yani klinik olarak hastalık belirtileriyle seyreden covid19’a karşı koruma olduğu, etkinliğinin bu oranlarda seyrettiği gösterilmiş ve DSÖ tarafından onay verilmiş. 

Yine bir önemli nokta, acaba bu toplumsal bağışıklık olacak ve işte ülkeler pandemiden kurtulacak, kurtulunacak diye varsayılıyor, talep bu, hedef bu. İyi de bu toplumsal bağışıklık olunca ülkeler hiç vaka görmeyecekler mi? Bu böyle değil, örneğin Avustralya, Bhutan, Çin ve Yeni Zelanda’da ki bunlar 0 tolerans yaklaşımındalar yani “olguların sayısı 0 olması lazım” diyorlar. Bu gerçekçi bir yaklaşım mı? Artık ilerideki günlerde COVID-19’dan hiç kimse ölmeyecek mi? Bilim insanları “hayır, böyle bir şey yok, mevsimsel gripten de yılda 250 bin ile 500 bin kişi yaşamını yitiriyor”, (diyor) özellikle risk gruplarından insanlar ama bu konuşulmuyor. İsrail’deki duruma baktığımız zaman en çok aşıyı yapan, en olumlu sonuçları alan aşılamaya bağlı olarak, önlemlerini de bir yandan sürdüren bir ülkede günde yine de 5-10 kişi Covid’den yaşamını yitiriyor, şu kadar insan da Covid’e yakalanıyor, yeni olgu ama kontrol altında, bu Weizmann Enstitüsü’nün sonuçları. O nedenle böyle ortadan kalkacak, sıfıra inecek filan demek, beklenti bu olmamalı. Bunun altını çizmiş Weizmann üniversitesi çalışmaları. Tabii karantinalarla ilgili ilginç konular, bunu atladım, Fransa şimdiye dek birtakım ülkelerden giriş yapanlara karantina uyguluyordu, Brezilya, Hindistan, Şili, Güney Afrika ve Arjantin’den. Bu ülkeler grubuna yeni bir grup ekledi, Sri Lanka, Pakistan, Bangladeş, Nepal, BAE, Katar ve Türkiye. Buralardan gelen insanların PCR testi yapıp 10 gün en az 36 saat öncesinden bir PCR testi sonucunu göstermeleri lazım, daha sonra da kendi paralarını ödeyerek, parasını ödeyip otelde kalacaklar. 

ÖM: Karantina

SB: Karantinada kalacaklar evet. 

ÖM: Bu tabii Türkiye açısından ve bu ülkeler açısından ciddi bir turizm geliri kaybına da yol açabilir diye de bir endişe var herhalde değil mi?

SB: Tabii, bir Fransız kalkıp ben gideyim de Çeşme’de, Antalya’da tatil yapayım dese geri döndüğü zaman adam “işim mi yok ben niye 10 gün karantinada kalayım, başka ülkeye giderim, Yunanistan’a giderim” filan diyecektir. Onun için böyle durumlarda biraz daha uyanık olayım da turizm sektöründe çalışanları aşılayayım, bunu da Avrupa’ya söyleyeyim, böylece turist gelsin. Bu kadar basit olmuyor bu işler! Neyse. Bu arada sevgili Osman Elbek ve Kayıhan Pala’ya bırakayım Türkiye haberlerini. Şimdi bu ülkelerin tabii çok sık konuşulan bir konu, bunu ayrı bir program yapmamız lazım. Eğer fazla çok çarpıcı bir gelişme olmazsa belki önümüzdeki hafta bu patent konusunu ve patent onayını filan konuşmamız lazım. 

ÖM: Çok, son derece önemli bir şey. Son olarak ben de bir şey izninizle ilave edeyim. Uzun süreden beri başarılı girişimlerini takip etmekte olduğumuz Papa Francesco da Covid aşılarının patentlerinin kaldırılması gerektiğini ileri sürmüş bir video mesajıyla, çok önemli bence.

SB: Evet. Bu ben kendi ülke vatandaşlarımı aşılarım, örneğin İsrail’i ele alalım ya da Bahreyn. ‘Ben yurttaşlarımı aşılarım, böylece kendimi korurum, sınırlarda da çok ciddi bir denetim yaparım, kısıtlarım, kontrol ederim’ bu böyle olmuyor, çünkü özellikle farklı ülkelerde varyantların ortaya çıkması sonucunda dönüp dolaşıp siz aşılamayı siz iyi yapsanız da sizi de vurabiliyor bu enfeksiyon. Yani sadece ‘ben iyi aşılama yapıyorum, böylece korunuyorum’ bu pek gerçekçi, bu pandemi sırasında pek yürümüyor. Bakın şu son 1 hafta içinde Hindistan’daki varyanttan bahsediliyordu, işte iki farklı mutasyon grubunu kendi bünyesinde barındıran ve daha hızlı bulaşan varyant, üstelik aşı da bu varyantı etkilemediği ve bu da araştırılmakta ama biz bu haberi tartışırken güney Hindistan’da bir ikinci varyant çıktı Hint varyantı. Hadi tamam o oldu, olmadı derken birdenbire Fransa’dan üstelik de Henri Mondor hastanesinden çıktığı için şimdi Henri Mondor varyantı denmiş. Fransa’dan yeni bir varyant çıktı. 

Bir son haber daha, bu da Emergency Infectious Disease dergisinde Mayıs’ın ilk haftasının sonunda yayınlanmış Hongkong’da. Hongkong’da da yeni bir varyant saptandı. Bu varyant hikayesi ortada, dolaşımda çok fazla virüs varken bunun sonu pek gelecek gibi görünmüyor, çünkü sekanslama yani dizi analizleriyle ilgili bir varyasyon, bir mutasyon var mı incelemeleri yoğun bir şekilde sürüyor. Bugüne dek 172 ülkede 1,2 milyon kadar koronavirüsün genomu sekanslandı, yani dizi analizleri yapıldı, genetik şifreleri çözüldü. Bu çok büyük bir rakam, önemli bir rakam. Bu arada Türkiye’den yayın oluyor mu olmuyor mu derken Nurdan Köktürk isimli Ankara Gazi Üniversitesi’nden göğüs hastalıkları hocası, yanında yaklaşık 65 kadar farklı üniversitelerdeki göğüs hastalıkları öğretim üyeleri, içlerinde Osman Elbek ve Abdullah Sayıner’in de olduğu çok sayıda hocanın Türkiye’deki COVID-19 hastalarındaki ölüm nedenlerine ait bir yazıları çıktı Respiratory Medicine’de. Oldukça önemli, çok kapsamlı, çok da iyi incelenmiş istatistikleri ve kurgusu çok güzel bir makale. Bunu da belirtmekte yarar var. 

Benzer bir makale de Science dergisinde yayınlandı Şili’den, ilk isim Gonzalo Mena; Gonzalo Mena ve arkadaşları Science dergisinde bu çalışmalarında Şili’deki hastalanan ve yaşamını yitiren Şilili insanların, Şili yurttaşlarının demografik özelliklerini çıkartmışlar. Nasıl oluyor da daha yoksullar daha fazla ölüyor ve daha fazla hastalanıyor? Bu tabloyu çok çarpıcı bir şekilde Science dergisinde yayınlamışlar, önemli bir makale. 

ÖM: Çok önemli tabii, evet yani bu bilimsel olarak ortaya konması bayağı çığır açıcı bir araştırma diyebiliriz buna.

SB: Evet. Hep söylenen bir şey ama dediğiniz gibi bunun bilimsel olarak kanıtlanması. 

ÖM: Evet, önemli olan o.

SB: PNAS dergisinde bir ilginç makale çıktı; uzun süre insanlar iyileşiyorlar ve hastaneden taburcu oluyorlar ama bakıyorsunuz, bir şekilde kontrol ettiğiniz zaman PCR testleri pozitif çıkıyor. Böyle bir grup hasta var. Bunlarda ne var? Bunlarda klinik belirti yok, iyileştiler, tedavi gördüler, taburcu oluyorlar ama bir süre sonra PCR’ları pozitif çıkıyor diye. Liguo Zhang ve arkadaşları uzun süre PCR’ı pozitif olan ama virüsü de yaymayan yani virüs bulamıyorsunuz ama PCR testi pozitif çıkıyor, ne var bunda, niye böyle çıkıyor diye bakmışlar. Sars-cov-2’nin nükleik asit genomunun bir bölgesinin insan DNA’sına entegre olduğunu, bu nedenle bunlar yeni virüs partikülleri sentezini sağlamasalar bile testleri uzun süre bu kişilerde pozitif çıkacağını gösterdiler. Bu testlerin yorumlanması açısından önemli bir bilgi, bunun bir kenarda durması lazım, unutmamak lazım. 

Katar’dan bir çalışma var, New England Journal of Medicine’de yayınlandı, ilk isim Abu-rabdad ve arkadaşları. mRNA aşısının varyantlara etkisini net olarak gösterdiler. İncelemeye aldıkları olguların daha çok bu ülkede varyantların bulunduğu bir süreyi kapsaması açısından önemli. Çünkü ‘benim aşım varyantlara da etkili’ diyorsunuz, çalışmaya bakıyorsunuz, çalışmanın yapıldığı sürede varyant yok o ülkede filan. Böyle gariplikler de oluyor ama bu ülkedeki olguların %50’si Güney Afrika, %44,5’u İngiliz varyantı ve bunlara karşı aşı etkinliği %71 ve %87 bulunmuş. 

Japonya ilginç, çünkü biliyorsunuz 11 hafta kaldı olimpiyatlara. Ülke gelişmiş ülkeler arasında en az aşı kullanan, en az aşı yapan ülke. “36 milyon yaşlıyı temmuz sonuna dek aşılayacağız” diyorlar ki şimdiye kadar 621 bin olgu ve 10 bin 600 kadar da yaşamını yitiren kişi var Japonya’da. Bu nedenle çok eleştiriliyor hükümet, ne yapacaklarını da bilemiyorlar. Kısıtlamalar 3 hafta uzatıldı, 1 hafta da yeni 5300 olgu. Şimdi bu yeni olgu sayılarına baktığınız zaman, bu konu ilginç, bir toplantı nedeniyle Singapur’daki meslektaşımla konuşma olanağı buldum cuma günü. Orada çalışan bir Fransız virolog. “Singapur’da dışarıya çıkamıyorum, tekrar kısıtlamalar geldi” dedi “ne oldu yeniden mi alevlenme var?”,“Evet”. Singapur’da 5 tane yeni vaka saptanmış, ölü filan hiç yok, 5 vaka saptandığı için tekrar kapanmaya gidilmiş Singapur’da. Garip bir şey yani, Japonya bu işi 5000 küsur olguyla yapıyor, Singapur 5 tane yeni olgu saptandığı için “ha bu böyle iyi gitmiyor durum” deyip tekrar kapanmaya gitmişler. 

ÖÖ: Yeni Zelanda’da da böyle olmuştu yanlış hatırlamıyorsam.

SB: Evet, evet. 

ÖM: Ama bunlar olimpik ruha aykırı bence!

SB: Bence de evet! 

ÖÖ: Türkiye’de şampiyonlar ligi maçı oynanacak biliyorsunuz, 25 bin taraftar alınacakmış maça eğer İstanbul’da yapılırsa. 

ÖM: Ama görüşmeler devam ediyormuş İngiltere’ye alınması için. Neyse konuşuruz. 

SB: Son bir çalışmayı deyip bitireyim. Andrea Mades ve arkadaşları, önemli bir çalışma, mRNA aşısı yaptıktan sonra ağız boşluğu ve üst solunum yollarında IgG yani antikorları saptamışlar. Bu ne demek? Biz şimdiye dek klasik olarak “bu aşı sizi hastalıktan korur ama virüsü aşılansanız bile alıp etrafa yayabilirsiniz” diyorduk. Eğer bu çalışmanın bulguları pratiğe de yansırsa o zaman işte sizin burnunuzda ve solunum yollarınızda antikorlar varsa siz yaymazsınız da. Yaymanız da engellenmiş olur, böyle bir bulgu, tabii üzerinde durulması lazım, iyimser bir durum. 

Patentler konusunu artık haftaya bırakalım, önemli bir konu dediğiniz gibi. Ben şahsen o patent konusundan ABD başta olmak üzere her ne kadar başkanları bu açıklamayı yapsa da vazgeçeceklerini hiç zannetmiyorum. Amerika’nın varlık nedenini inkâr gibi bir şey olur herhalde, yani bir ticari kuruluşun karından vazgeçmesine Amerika hükümetinin önayak olması, bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Umarım ben yanılırım, çok da sevinirim yanılırsam ama ne yazık ki bu konuda biraz karamsar düşünüyorum deyip böyle çok şahsi fikrimi de belirtmiş oldum Açık Radyo mikrofonlarından ama bu konuyu konuşalım. Burada bir sürü oyun var gibi geliyor bana. 

ÖM: Evet çok önemli, en önemli konularından biri dünyanın. 

SB: DTÖ’nün bu kararı alması gerekiyor ama DTÖ’nün yasalarına göre bir tek ülke itiraz ederse bu öneriye kabul edilmiyor. Yani burada Amerika başı çekiyor “çok da güzel patent kaldırırız” dese de bir ülke kalkıp örneğin Almanya ve İsviçre “yok hayır, kabul etmiyorum” derlerse eğer karar engellenmiş oluyor.

ÖM: Almanya dedi zaten.

SB: Almanya yani uzatmayayım, Ali Bey kızmasın bana ama biliyorsunuz bu patent işleri pek öyle kolay kolay halledilebilecek şeyler değil. Bu AIDS’te ve antiretroviral ilaçlarda geçmişi vardı ama uzatmayayım bunu önümüzdeki pazartesi konuşalım. 

ÖM: Peki çok teşekkür ederiz.

SB: Teşekkür ederim, iyi haftalar, iyi yayınlar. 

ÖÖ: Görüşmek üzere.

ÖM: Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun!