ABD’deki yeni olguların yarısından fazlası 35 yaş üstü insanlar

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur ABD’deki durumu aktarırken, Myanmar’daki mülteci kampındaki mültecilere ve Sınır Tanımayan Doktorlar’ın “Afganistan’dan çekiliyoruz” haberlerine de değindi. 

(29 Haziran 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın, merhabalar.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Günaydın Özdeş. Başlamış olduğunuz iç açıcı haberleri sürdürmekle görevliyim galiba! Sibirya’dan iklim kriziyle ilgili verdiğiniz haberlere müsaadenizle bunu enfeksiyon hastalıklarına bağlamak istiyorum. Çünkü tam benim önümde bu gelişmeyle ilgili ama enfeksiyon hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar açısından bir haber var, Promet web sitesinde çıktı. Özellikle 38 dereceye varan Sibirya’daki ısı ki buna ‘arctic amplification’ diyorlar, bu artan ısılar sizin bahsettiğiniz gibi iklim krizinin, ekolojik denge üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra iki açıdan bulaşıcı hastalıkları da etkileyeceği ortaya kondu. Bir tanesi “hayvanların ve insanların doğal direnci bu ısı artışıyla birlikte zayıflayacak” diyorlar. Çünkü oradaki alışkanlıklar, alışılagelmiş dengenin bozulması sonucunda oluşacak ısı artışlarının doğal direnç üzerinde negatif bir etkisi olacak ve böylece insanların daha duyarlı hali gelmesi söz konusu olacak. İkincisi de hep başka ortamlarda dile getirdiğimiz gibi çeşitli vektörlerin görülme sıklığında artış olacak. Yani Sibirya’da artık belki daha önceleri sadece Afrika’ya özgü dediğimiz bir takım enfeksiyon hastalıklarını görebiliriz. Bunu 10 sene önce birisi söyleseydi Afrika’daki hastalıkların, örneğin sıtmanın Sibirya’da görüleceği herhalde insanlar gülerdi buna ama gelinen noktada böyle bir olumsuzluk yaşanmakta. İklim krizine bağlı olarak alışılagelenin dışında bir başka gelişme de ABD’nin kuzey bölgelerinde görülen bir sivrisinek türü ‘aedes albopictus’ bu sivrisinek Zika, Chikungunya ve Dengue virüsünü taşıyor. Son olarak Michigan’da da saptanmış olan bu sivrisineğe ‘asya kaplanı’ deniyor ve bu gelişme de pek beklenen, alışılagelmiş bir durum değil. Bu da iklim kriziyle enfeksiyon hastalıklarının ilintisini gösteren iyi bir örnek. Bu arada Bulgaristan’da geçen hafta kenelerle bulaşan kırım kongo kanamalı ateşi görüldüğü bildirildiğinin altını çizmek isterim. 

Covid’den nerelere geldik? Bir süreden beri Korona Günleri kapsamında Didier Raoult’dan bahsediyoruz, Marsilyalı Fransız doktor hidroksiklorokin’i ilk öneren doktor. Kendisi geçen hafta belirtmiştim bir meclis araştırma komisyonunda deyim yerindeyse sorgulanmıştı. “Neden gerçek bir klinik çalışma yayınlamadınız, yani kontrolleriyle randomize bir çalışma, olması gereken bir klinik çalışmayı yapıp bunun sonuçlarını vermiyorsunuz?” diye sormuşlar. Kendisi diyor ki “ne kadar az sayıda hasta alınırsa bir çalışmada o kadar daha iyidir. Çünkü 1000 kişinin üzerindeki çalışma bulguları olmayanı göstermek için”. Bu tuhaf bir yaklaşım ama işin ilginç tarafı bu açıklamayı yaptıktan bir gün sonra, kendisinin de yer aldığı ekip Travel Medicine and Infection Diseases Dergisi’nde 3737 kişilik bir hasta grubunun bulgularını yayınladılar. Yani bir gün önce “1000 hastadan fazla olgunun değerlendirildiği çalışmalar güvenilir değil” dedi ve tam 1 gün sonra bu yayını yaptı. Yine sürekli olarak kontrol grubu sorunu söz konusu bu çalışmalarda. Yani şöyle söyleyeyim, ilacı verdiğiniz ve ilacı vermediğiniz 2 grup var kontrol grubu olarak ama örneğin bunların arasında kronik hastalığın daha az ya da daha çok olmaması lazım, dengeli olması lazım ya da yaş gruplarının dengeli olması lazım, akciğer bulgularının daha homojen dağılması lazım. Siz kontrol grubunu ağır hastalardan ilaç verdiğiniz grubu daha hafif hastalardan seçerseniz ilaç verdiğiniz gruptaki sonuçlar elbette daha olumlu çıkacaktır. Yani bu tarz gariplikler var Didier Raoult’un çalışmalarında. 

ABD’ye ait haberler bilmiyorum Özdeş gördün mü son gelişmeleri? Rekor düzeye doğru gidiyor, özellikle Florida’da 9 bin 585 yeni olgu var, ülkede cuma günü salgının başından beri saptanan en yüksek sayıya erişildi, 45 bini geçti olgu sayısı. İşin ilginç yani genellikle belirli bir yaşın üstü ve belirli bir takım ek sağlık sorunu olan kişilerde Covid-19’un daha ağır seyrettiği söyleniyordu ama Amerika’da iş tersine dönmeye başladı, olguların yarısından çoğu 35 yaş altı göreceli olarak genç kesimde ortaya çıkıyor. 

ÖÖ: Duvar işe yaramıyor galiba hep güneyde olduğuna göre? Trump, 2 hafta önce böyle bir açıklama yapmıştı “her şeyi durduruyor bizim duvarımız Covid-19 dahil” diyordu.

SB: Evet ne kadar ciddiye alınıp üzerinde konuşulması gerekiyor bilmiyorum. Bu ABD’de bilmiyorum gözünüze muhakkak çarpmıştır, Covid dışında Princeton üniversitesinin aldığı kararı gördünüz mü? Woodrow Wilson’ın ismini okuldan çıkarttılar. 

ÖM: Bilmiyoruz.

ÖÖ: Görmedik.

SB: Kolonizasyonu tanımlayan, ‘self determination’ı savunan ve yeni bir yaklaşım getiren, siyah-beyaz ayırımında ırkçı yaklaşımıyla tanınan başkanın adı çıkartıldı öğrencilerin isteği üzerine Princeton üniversitesinden. Fransa’ya bakalım Institut Pasteur’ün eski direktörü 2000-2005 yılları arasında Institute Pasteur’ün Fransa’da direktörlüğünü yapan Philippe Kourilsky, kitaplarıda olan iyi bir epidemiyolog kendisi. “Covid krizi bazı demokrasilerin ne denli kırılgan olduğunu gösterdi bize. 2002-2004 ben direktör iken Güney Kore ve Çin’de 2 tane Institute Pasteur’un şubesi açıldı. Sars ve Mers’te doğrusunu isterseniz o dönem aktif olarak çalıştık ama bunlardan bir ders çıkarıp Covid başladığında ‘ya bu bizim buralara gelmez Avrupa’ya!’ filan dememiz çok yanlıştı” deyip yazısını da Marcel Proust’un “Kayıp Zamanın Peşinde isimli kitabına gönderme yaparak bir analojiyle bitirmiş. Özellikle koronavirüsleri üzerine 2002’den beri, Sars ve Mers çıktığından beri, o dönemden başlayarak çok daha fazla çalışma yapmalıydık ama bunu yapmadık” diyor.

Birtakım ülkelerden haberler verip sonra da birkaç bilimsel çalışmaya dönmek istiyorum. Bir kere Adriyatik sahillerinde, Dubrovnik gibi turistik beldelerde, 30-35 yıldır görülmeyen bir şekilde boş olduğu söylendi ve fotoğrafları var, 2019’un aynı dönemine kıyasla yüzde 89 azalmış oraya gelen turist sayısı. 27 Haziran Cumartesi günü Filistin’de Nablus ve Hebran bölgelerinde 48 saat boyunca Filistin topraklarında blokaj ilan edildi çünkü Filistin’de birdenbire patlak verdi Covid-19 olguları. Hindistan çok dramatik bir yere doğru gidiyor, Yeni Delhi’de temmuz sonuna kadar 500 bin yeni olgu olacağı bekleniyor. Hastaneler hazırlanıyor buna göre, hastane olarak nereyi kullanacaklar? Vagonları kullanacaklar, vagonlar ve birtakım oteller hastaneye dönüştürülüyormuş ellerinden geldiğince.

ÖM: Tren vagonları öyle mi?

SB: Evet boş tren vagonları hastaneye çevriliyor. Çok abartıp, durumu çok dramatikleştiriyor muyuz acaba diye bazen düşünüyorum ama gelişmeleri okudukça belki de çok daha fazla ciddiye almamız lazım şu yaşanan pandemiyi diye düşünmemek mümkün değil.

ÖM: Yani ben de şunu ilave edeyim izninizle, ABD’de en yüksek nüfuslu 3 büyük eyalette, yani Texas, California ve Florida’da toplamda 90 milyonu aşkın yani Türkiye nüfusunu aşkın sayıda, Amerikan nüfusunun da ¼’ünü oluşturuyor. Büyük artışlar var, hatta bütün başkan yardımcısı Mike Pence’in yeni seçim kampanyasını yapma planı da suya düştü, vazgeçtiler, gidemediler. Korkunç bir yükselmeden bahsediliyor ABD’de de.

SB: Evet, Hindistan’a değiniyordum, mesela Çin’de hastalık daha çok Wuhan bölgesinde yoğunlaşmış durumda, bazı ülkeler farklı, Hindistan da farklı, çok homojen bir şekilde bütün ülkede yükselmekte. Bu arada 27 Avrupa üyesi ülkenin aldığı kararı gördünüz mü acaba bu sınırlarının açıklamasıyla ilgili? 

ÖÖ: Evet, bahsedemedik ama gördük.

ÖM: Evet.

SB: Herkese açıyorlar, 3 ülkenin vatandaşına kesin açılmayacağını söylediler Amerikalılar, Ruslar ve Türkler.

ÖÖ: Evet.

SB: Bu 3 ülkeyi, tehlikeli ülke kategorisine almaları ilginç, mesela niye Brezilya yok? Onu anlamış değilim ama sınırlarını açtıkları ülkelere baktığınız zaman 14 ülkenin adı geçiyor, Avustralya, Kanada, Japonya, Güney Kore, Ruwanda, Tayland, Uruguay, Gürcistan, çeşitli Balkan ülkeleri ve Magrip ülkeleri var, yasaklı ülkeler listesine daha sonra, Amerika, Rusya ve Türklerin dışında, İsrail ve S. Arabistan’ı da kattılar ama özellikle Türkiye’den gelecek kişilere kapılarını kesinlikle kapalı tutacaklarını açıklamaları ilginç. Dediğim gibi Brezilya filan neden yok? Onu anlamak pek mümkün değil.

ÖÖ: İngiltere’ye de açık ama mesela o konuda çok büyük bir tehdit

SB: Evet

SB: Ama İngiltere’yi kendilerinden ayırmıyorlar, o Brexit falan ama yine de tam kesinleşmedi onun için “bizi yine AB ülkesi kabul ediyoruz” deniyor bu haberde, o da ilginç bir yaklaşım. Haberlere baktığımızda yine biraz gelişmekte olan ülkelerden bahsedeyim, bilhassa unutulan, göz ardı edilen ülkelere, Afganistan’da Kızılhaç’ın bir açıklaması var, 11 Mart - 23 Mayıs tarihleri arasında yani pandeminin yoğun yaşandığı 2 aylık süreçte 12 tane saldırı olmuş sağlık çalışanlarına. Sınırsız Doktorlar Kuruluşu (SDK) (Médecins Sans Frontières) başkanı açıklıyor “hala yardımda bulunacağız diye yırtınıyoruz” şu son süreçte çok sayıda doğum yaptırdı SDK çalışanları ama 16 yıl boyunca Afganistan’da 70 tane bu kuruluşun görevlisi, gönüllüsü öldürülmüş. Çok ciddi saldırılar var “ben çekiyorum Afganistan’dan” diyor. İlginç bir ülke, tabii gelir düzeyine baktığınız zaman ülkenin yüzde 93’ü günde 2 doların altında yaşıyor. En basit pirinç gibi gıdalara erişim büyük bir lüks, çok ciddi sağlık sorunları, alt yapı sorunları olan bir yer. Sadece 172 tane hastanesi var ve 10 bin kişiye 4 doktor düşüyor. 37 milyonluk nüfustan bahsediyorum, 37 milyona 172 hastane. İlginç bir hesaplama sağlığa erişim konusunda yapılmış; sağlık hizmetlerine erişim konusunda bir kriterdir “evinizden ne kadar sürede sağlık kuruluşuna gidebiliyorsunuz?” Ortalama iki saatmiş Afganların sağlık hizmeti almak için bir sağlık merkezine gidiş süresi. Bangladeş’ten bir haber, Dovingia Myanmar’lı göçmenler burada 1 milyon 150 kadar göçmen var, bunların 860 bini kamplarda yaşıyorlarmış. 

ÖÖ: Dünyanın en büyük kampı deniyor zaten. 

SB: Evet ve örneğin o kamplarda hastalık çok yayılmasın diye kampta yaşayanlar sağlık merkezine gitmekten çekiniyorlarmış çünkü “hastalık yayılmasın diye bizi öldürüyorlar orada” diyorlarmış. Yani tedavi etmek yerine bizi öldürüyorlar ve korktukları için hastalar az sayıdaki ve çok kısıtlı sağlık merkezlerine gitmiyorlarmış. Böyle bir sorun var yani, özellikle bu kamp içinde kilometrekareye 40 bin kişinin düştüğü, dediğim gibi göçmenler için dünyanın en büyük göçmenlerin ağırlandığı kamplarda küçük çadırlarda en az 6 kişi kalıyorlar, bu nedenle de orada bulaş ve hızla yayılım var. Tabii ki elbette bu Myanmar’dan gelen göçmenlere ait bir haber duymayacağız biz herhalde.

ÖM: Duymayacağız tabii, Yemen’den de mesela duymuyoruz, halbuki dünyanın en yoksul ülkesi zaten idi 2015’teki savaştan önce, bombardımandan önce bile, şu anda Covid-19’a tutulmuş olanlar Democracy Now’dan öğreniyoruz yüzde 25’i enfekte olmuş. Bu son derece yüksek bir rakam dünya ortalamasından 5 kat daha yüksek. Yoksul ülkelerde böyle oluyor, bir de tabii Peru’da oksijen karaborsaya düşmüş, yüzde 1000 zamlanmış! 

SB: Evet ondan bahsetmiştik ama oran artmış. Böyle unutulmuş bir kesim de Pigmeler. Orta Afrika’da çok izole yaşadıkları halde şimdiye kadar 3 bin 244 olgu saptanmış. Özellikle orada çalışan akciğer hastalıkları uzmanları ormanda soğuk ve nem nedeniyle hastalığın çok yaygınlaştığını ama bir diğer neden de başka topluluklarda görülmeyen bir şey, çocuklar bile yiyecek maddeleri olarak yarasa ve pangolin zaten avlıyorlar elleriyle filan yakalıyorlarmış. Tabii onlara yardım gönderilmesi istendiği zaman, düşünüldüğü zaman çok sağlıklı bir şekilde erişmiyor yardımlar; çünkü kimseye güvenmedikleri için ancak onların çok güvendiği, onlar tarafından saygınlığı olan insanların gitmesi lazım. Çok da fazla yokmuş böyle insanlar. Özellikle tedavi olarak kendileri kök ya da yaprak kaynatıp bunu içiyorlar. Son bir haber ki ayrıntısına yarın değinelim, Türkiye’den şimdiye kadar çok fazla yok ama ayakları yere çok sağlam basan bir yayın çıktı Turkish Journal of Biology TUBITAK yayınından. Ayşe Banu Demir, Hakan Abacıoğlu, gibi İzmir Ekonomi Üniversitesi çalışanları ile Roma Üniversitesi’nin bir iş birliğiyle Türkiye’deki 62 Sars-cov-2 virüsünün sekansını, nükleotit analizini yapmışlar ve mutasyonları incelemişler. Çok sağlam bir çalışma, herhalde süratle yayınlanması için Türkiye’deki TUBITAK yayın organına verdiler, yoksa yurt dışında kabul görmesi beklenirdi. İlginç olan çalışmalara bir ambargo konmuştu, izin alınmadan çalışma yayınlanmayacaktı bakanlık tarafından, belki özel üniversite olduğu için buna pek geçerli olmadı bu önemli yayın. Virüsün farklı bölgelerinde saptanan mutasyonların aslında ‘silent mutation’ dediğimiz mutasyon var ama bunların virüsün davranışına etkisi olmadığını gösteren bir çalışma. Çok doğru dürüst yapılmış bir çalışma olduğu için özellikle bu Ekonomi Üniversitesi Mikrobiyoloji Bölümü’ndeki Ayşe Banu Demir ve oranın çok genç dekanı Hakan Abacıoğlu’nun çok ciddi çalışmaları olduğunu biliyorum. Kendilerini kutlamak lazım, bu kadar doğru bir yayını kazandırdıkları için. Sürem dolduysa durayım yarın devam edelim.

ÖM: Evet yarın devam ederiz, çok teşekkür ederiz.

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Hoşça kalın. 

ÖM: Görüşmek üzere.