Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler'de Haluk Mimaroğlu, Romalı tarihçi Titus Livius’un "Roma Tarihi" adlı eserinin yanı sıra, İznikli Cassius Dio ve Halikarnaslı Dionysos’un henüz Türkçeye çevrilmeyen Roma tarihi ile ilgili eserleri üzerine konuşuyor.
Ben Haluk Mimaroğlu. Bu hafta, Romalı tarihçi Titus Livius’un Roma Tarihi adlı eserini tanıtıp, ülkemiz tarihçilerden İznikli Cassius Dio ve Halikarnaslı Dionysos’un henüz Türkçeye çevrilmeyen Roma tarihi ile ilgili eserlerinden bahsedeceğiz.
Livius’un Roma Tarihi adlı eseri 142 kitaptan oluşur. Eserin asıl adı Ab Urbe Condita yani ‘Şehrin Kuruluşundan İtibaren’dir. Kısaca Roma Tarihi diye adlandırılan bu eserin 35 kitabı tam olarak, diğer kitapları da çeşitli yazarlar tarafından özetlenerek günümüze ulaşmıştır. Livius’un Roma Tarihi, Dr. Sabahat Şenbark tarafından 1984 senesinden itibaren Latince aslından kısmen çevrilerek seneler içinde Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayınlanmıştır. 1982’de Nezih Başkent tarafından kurulan Arkeoloji ve Sanat Yayınları, bugüne kadar ülkemiz ile ilgili yabancı dildeki pek çok başarılı eseri Türkçe’ye kazandırdı. Arkeolog Başkent, Arkeoloji ve Sanat Yayınları’nın yanı sıra Arkeoloji ve Sanat Dergisi dahil pek çok kitap yayınladı, yabancı ülkelere Türkiye’den giden eserleri belgeledi, konferanslar ve eski eserlerin korunması için etkinlikler düzenledi, araştırma gezilerine katıldı, pek çok kalıntı, anıt ve yerleşimi belgeledi ve bilim dünyasına tanıttı. Livius’un Roma Tarihi çevirilerinin 1980’lerde yayınlanması da Nezih Başkent’in bu çabalarından sadece birisidir.
Titus Livius, M.Ö. 59 ile M.S. 17 yılları arasında yaşadı, kitaplarını İmparator Augustus döneminde yazdı. Livius’un Roma Tarihi, M.Ö. 753 olarak kabul edilen Roma'nın kuruluş tarihinden itibaren, Augustus'un M.Ö. 27’de Roma İmparatorluğu’nu kurması ve üvey oğlu Drusus'un ölümüne kadar süren bütün olayları anlatan en önemli kaynaktır.
Titus Livius, Kuzey İtalya’nın en verimli bölgesi Cisalpine Gallia’nın yani ‘Alplerin bu tarafı’nın en zengin şehri Patavium’da doğdu ve yaşadı. Aslen Gallialı olan Livius, Roma vatandaşlığını Julius Caesar zamanında M.Ö. 49 yılında Cisalpina bölgesinin Roma eyaleti olarak tanınması ile kazandı.
Titus Livius gibi Romalılara göre barbar asıllı olan bir tarihçinin, Roma vatandaşlığına kabul edildikten kısa süre sonra Roma Tarihine ait en önemli eseri Latince olarak yazmış olması şaşırtıcı olduğu kadar da düşündürücüdür. Livius’un eserlerinde anavatanı Gallia’ya olan derin sevgisi ve Cumhuriyetçi muhafazakâr görüşleri de önemli yer tutmaktadır. Livius, muhtemelen ‘Alplerin bu tarafı’ndan olması nedeniyle Roma kuruluş hikayesinde önemli bir yer tutan Etrüsklerin de - Herodotos’un aksine - kendisi gibi Kuzey İtalya asıllı olduğunu savunur.
Titus Livius yaşantısı boyunca diğer tarihçilerin aksine Roma da hiç bir resmi görev almadı. Muhtemelen zengin bir bölgeden ve zengin bir aileden geldiği için tarih konusundaki çalışmalarına Roma’da devam edebildi. Eserinde, Roma’nın kuruluşuna, Krallık ve Cumhuriyet dönemlerine ve İmparator Augustus’un büyük zaferlerine yer verdi. Amacının kişisel şöhretten ziyade dünyanın önde gelen ulusu Roma’nın anısını korumak olduğunu belirten Livius’un bu amacına ulaştığı söylenebilir.
Livius’un Ertrüsklerin kökenine ait ‘kuzey teorisi’, Roma’nın kurcularının Troia’dan geldikleri, Romulus ve Romus’un hikayesi, Roma’nın Krallık ve Cumhuriyet dönemine ait anlattıkları ve Roma’nın Augustus dönemindeki başarıları hala temel kaynak olarak kullanılmaktadır. Roma’nın kuruluşundan esinlenen Avrupalı pek çok soylu da çağlar boyunca köklerinin Troia’ya dayandığını idida etmişse de Konstantiniye’nin fethinden sonra Troia’nın yerini Atina almış ve günümüze kadar bu alışkanlık devam etmiştir.
Titus Livius’un kitabında anlattığı Roma’nın kuruluş hikâyesi Anadolu ile ilgilidir. Bu nedenle Romalı tarihçi Livius’un Roma Tarihi adlı eseri de kadim Anadolu eserleri arasında yerini aldı. Livius’un anlattığı Roma’nın kuruluş efsanesine göre, Troia Kralı Priamos’un soyundan gelen Antenor ve Aeneas, Troia’nın yıkımından kurtulup, kaçar. Antenor ve beraberindekiler, Andriatik Denizi boyunca ilerleyip Veneti yani Venedik bölgesinde Troia yerleşimini kurarlar. Prens Aeneas ve beraberindekiler ise Makedonya ve Sicilya üzerinden İtalya’nın Laurentium kıyılarına ulaşırlar. Bir anlatıya göre savaşarak, diğer anlatıya göre ise barış içinde Aeneas Laurentium Kralı Latinus ile anlaşır ve kralın kızı Lavinia ile evlenir. Taht kavgaları sırasında Aeneas soyundan gelen Prenses Silvia, Vesta Bakireleri Tapınağı’nda rahibelik yaparken, efsaneye göre Savaş Tanrısı Mars’tan Romulus ve Romus adlarında ikiz oğullar doğurur. Bu yasak aşkın çocukları bir sepete konarak Tiber Irmağı’na bırakılır ve efsaneye göre bir dişi kurt bu çocukları emzirir.
Gel zaman, git zaman çocuklar büyür, Alba Longa Kenti’ne gelerek buradaki kralı öldürürler. Ardından sepet içinde Tiber Irmağı’na sürüklendikleri yerde yeni bir şehir kurmaya karar verirler. Ancak daha kenti kurmaya karar verdikleri anda kuracakları kente kimin adının verileceği ve kimin kral olacağına ilişkin aralarında kavga çıkar ve Romus ölür. Romulus, Tiber Irmağı’nın kıyısında Palatinus Tepesi’nin üzerine şehri kurar. Şehre kendi adından esinlenerek Roma adını verir. Zaman içinde Romalılar, başta komşuları Sabinler, Latinler ve Etrüskler olmak üzere komşu yerleşimlerle çarpışıp Roma Krallığı’nı bir miktar genişletirler. Böylece efsaneye göre M.Ö. 753 senesinde başlayan Krallık dönemi, M.Ö. 510 senesine kadar sürer. Yedi kralın hüküm sürdüğü 250 yıllık sürede Roma, ancak 20 - 30 kilometrelik bir alana hükmedip, nüfusu da ancak 100 bin kişiye ulaşır.
M.Ö. 510’da yaşlı toprak sahibi aristokratlar, kral yerine bir yıllığına ikişer yönetici seçip Cumhuriyet’i kurarlar. Cumhuriyet döneminde Roma’nın sınırları genişler; önce Sicilya ve Korsika Kartacalılardan alınır. Kartaca ile süren uzun savaşlardan sonra Adriyatik Denizi ve karşı kıyıları Roma hakimiyetine girer. Romalı komutanların Balkanları aşarak Anadolu’ya geçmesi yeni bir döneminin başlangıcına yol açar. Güçlenen yöneticiler Anadolu’yu paylaşmak için iç savaşa girişir. M.Ö. 27’de Julius Caesar’ın üvey oğlu Octavius’un Marcus Antonius’u yenip Mısır’ı ele geçirmesiyle iç savaş sona erer. Octavius, kısa sürede Augustus adını alarak Roma İmparatorluk dönemini başlatır.
Livius’un Roma Tarihi, kuruluşundan itibaren Roma’nın geçirdiği tüm olayları uzun uzun anlatır. Şimdi kısa bir müzik arası verelim ve Troialı Aeneas ile Kartaca Kraliçesi Dio’nun amansız aşkını dile getiren İngiliz besteci Henry Purcell’in “Dio ve Aeneas” adlı operasından bir bölüm dinleyelim.
Açık Radyo, 95.0, Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programındayız. Programımıza Roma Tarihi ile ilgili eserlerin tanıtımı ile devam ediyoruz. Titius Livius’un kısmen Türkçeye çevrilen Roma Tarihi’nden başka Roma tarihi ile ilgili iki eseri de Anadolu kökenli tarihçilerimizden İznikli Cassius Dio ve Halikarnaslı Dionysos tarafından kaleme alınmıştır. Ancak bu eserlerin henüz Türkçeye çevirisi yapılıp yayınlanmamıştır. Yurdumuzun yetiştirdiği bu kadim tarihçilerle ilgili ancak bir kaç makale yayınlanmıştır.
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlilerinden Murat Tozan’ın ‘Halikarnassoslu Dionysios: Yaşamı, Eserleri ve Tarihçiliği’ adlı makalesinde verdiği bilgilere göre, Halikarnaslı Dionysios’un M.Ö. 60’larda doğduğu düşünülmektedir.
Dionysios, Roma iç savaşlarının bitip Augustus’un imparator olmasından sonra memleketi Halikarnassos'u terk ederek Roma'ya yerleşir. Dionysios, eserinde Roma'ya yerleşmesinden bahsederken, “Augustus, iç savaşı bitirdiği zaman, 187. Olympiad’ın ortasında yani M.Ö. 30’larda İtalya'ya vardım ve o zamandan günümüze kadar 22 yıldır Roma'da yaşayarak Romalıların dilini öğrendim ve onların yazılarına aşina oldum,” demektedir. Murat Tozan’a göre ise Dionysios'un Roma'ya göç etmesinin temelinde dönemin sosyo-politik gelişmeleri rol oynamıştır.
M.Ö. 49 yılında Caesar ile Pompeius arasında başlayan iç savaşı takiben Roma Cumhuriyeti’nin son yılları birbiri ardına gelen iç savaşlarla çalkalanmaktaydı. Bu savaşlarda Pompeius, Julius Caesar ve Marcus Antonius, Anadolu’nun zenginlikleri ve hakimiyeti için savaşmışlardı. Yaklaşık 20 yıl süren bu iç savaşlar dönemi, Caesar'ın evlatlık oğlu Octavianus'un, Doğu eyaletlerine hakim olan Marcus Antonius'u M.Ö. 31 yılında yenip İskenderiye'yi almasıyla sona erdi. Octavianus, bu galibiyetinden kısa bir süre sonra Augustus adını alarak Roma Devleti’ni İmparatorluk olarak yeniden yapılandırdı.
Augustus döneminde kültürel anlamda da bir canlanma oldu. Vergilius, Horatius, Ovidius gibi şairler, Titus Livius gibi tarihçiler Augustus ile başlayan kültürel canlanmanın öncüleri oldular. Doğudan birçok bilgin de başkent Roma'ya geldi. Bunların arasında Harikarnaslı tarihçi Dionysios, Amaseialı coğrafyacı Strabon, Damaskoslu Nikolaos yer almaktadır.
Halikarnaslı Dionysios, Roma’da retorik yani konuşma sanatı öğretmeni olarak ünlendi ve bu vesileyle dönemin politik ve kültürel çevresinden kişilerle de ilişki kurdu. Dionysios, retorik ve stil kritiği üzerine eserler verirken, Roma Tarihi ile ilgili eserinde amacının Romalıların kökenleri hakkında Hellenlerin sahip olduğu yanlış bilgileri düzeltmek olduğunu belirtir çünkü Diosynos’un görüşüne göre Romalılar da köken olarak Hellenlidir.
Dionysios’un bu düşünceyi vurgulaması, dönemin sosyo-politik havasına da uymaktaydı. İmparator Augustus'un idaresi altındaki Roma, artık bilinen dünyanın tek hakimidir. Dionysios, dönemin Hellen olarak adlandırılan dünyasına, Roma'nın hakimiyeti altında olsalar da Hellenlerin kendi ırklarından bir topluluğun yönetiminde olduklarını belirtmektedir. Dionysios, bağımsızlığını yitirmiş olan Hellen dünyasını Roma yönetimiyle ile uzlaştırmayı hedeflemektedir ve eserinde Roma'nın evrensel egemenliğine ve rakipsizliğine olan hayranlığını açıkça belirtir.
Dionysios’un eserleri çağlar boyunca tarihçiler tarafından kaynak olarak kullanılmıştır. Dionysios’un tarih eseri modern araştırmacılar tarafından eleştirilse de Titus Livius'un eseri ile birlikte erken Roma tarihine ilişkin kaynak olarak oldukça değerlidir.
Halikarnaslı Dionysios’un Romaike Arkeologiaadlı eseri Roma’nın efsaneler döneminden Kartaca savaşlarına kadar olan dönemi kapsar. Eser, 20 kitaptan oluşur ve Anadolu’nun hakim dili İonca yazılmıştır. İlk dokuzu günümüze kadar tam olarak ulaşırken, geri kalan kitaplar ise yalnızca parçalar halinde mevcuttur. Ne yazık ki Anadolu’nun yetiştirdiği bu kadim tarihçinin eseri henüz Türkçeye çevrilmemiştir.
Roma tarihi ile ilgilenen bir diğer Anadolu kökenli yazar da İznikli Cassius Dio’dur. Cassius Dio’nun 80 kitaptan oluşan Rhōmaïkḕ Historía yani Roma Tarihi adlı bir eseri vardır. Ancak bu değerli eserin de Türkçe çevirisi henüz yayınlanmamıştır. Hülya Boyana ve Ahmet Türkan’ın ‘Cassius Dio'nun Hayatı ve Tarihçiliği’ ile ilgili yayınladığı makaleye göre, Cassius Dio, M.S. 160 yıllarında Bithynia eyaletindeki Nicaea yani İznik kentinde doğmuştur. ithynia’nın önde gelen aristokrat ailelerinden birine mensuptur. Babası Cilicia ve Dalmatia Valisi olarak görev yapmış Romalı bir senatördür.
Cassius Dio, yaklaşık M.S. 180 yılında Roma’ya gitmiş ve Praetor, consul, Africa proconsulü ve Roma eyaletlerinde legatus gibi yüksek görevlerde bulunmuştur. Antik Çağ’ın önemli tarihçilerinden olan Cassius Dio, 80 kitaptan oluşan Hellence bir Roma tarihi kitabı yazmıştır. Eser, Aeneas’ın İtalya’ya ayak basmasından başlayıp, M.S. 229 yılına kadar geçen yaklaşık bin yıllık zaman dilimini kapsamaktadır.
Tarihçi Cassius Dio’nun adı, el yazması eserlerde sadece Dio olarak geçmektedir. Cassius adı daha sonra nedense Dio’dan bahseden tarihçiler tarafından ilave edilmiştir. Cassius Dio, Roma’nın tarihini hazırlamak için 10 yıl, düzenleme ve yazıya geçirmek için de 12 yıl harcamıştır. Bu eser, kendi ifadesine göre üç ana bölümden oluşur; ilk bölüm, senatus ve halk merkezli politik gelişmelerin yaşandığı Krallık ve Cumhuriyet dönemidir. İkinci bölüm, monarşinin kuruluşundan Marcus Aurelius’un ölümüne kadar olan zaman dilimini kapsamaktadır. Üçüncü bölüm ise kendi yaşadığı zaman dilimini kapsar.
Cassius Dio, Roma’daki halka açık kütüphanelerden, senatör olduğu için senatus arşivlerinden, M.Ö. 59 yılından itibaren yayımlanan ‘Acta diurna’dan ve Tabularium’daki belgelerden yararlanmış olmalıdır. Yazarın yararlandığı kaynakların başında Titus Livius gelmektedir.
Sonuç olarak soylu bir aileden gelen Cassius Dio, Anadolu’da doğmasına ve Hellence yazmasına rağmen Roma soylusu olarak görülmüş ve Latin propagandası yapmıştır. Bugün bile yurdumuzda ve dünyada geçerli pek çok kurumun, inancın ve adetlerin kaynağını oluşturan Roma’nın tarihi ile ilgili bu eserlerin de bir an önce Türkçeye çevrilerek okuyucularımıza ve araştırmacılarımıza ulaştırılmasını dileriz.
Elbette bu dönemlerde yazılan Anadolu kökenli yazarların eserleri tarih konusu ile sınırlı değildir. Haftaya, tarih konularına ara verip, zamanın ünlü felsefecilerinden ve günümüzde de pek çok eseri Türkçeye çevrilerek ilgi ile okunan Hierapolis, Pamukkaleli Epiktetos’un eserlerinde buluşmak üzere hoşça kalın dileklerimizi iletiriz.