İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, dünyada öne çıkan iklim haberlerini değerlendiriyor.
Açık Radyo dinleyicileri merhaba. Açık Radyo’da her Cuma 14:00’de yayınlanan İklim Kuşağı Konuşuyor programını dinliyorsunuz. Bugün sizlere iklim haberlerinden derlediğim bir gündemle geldim. Bu kez derlediklerimin geneline baktığımda, biz insanlar bu gezegene ne yapıyoruz dedirten cinsten haberler var. Belli ki sevdiklerimize ve gezegene hiç de iyi bakamıyoruz.
Hatırlarsınız, geçtiğimiz yıl ortasından itibaren her ayın sonunda ‘bugüne kadar yaşanmış en sıcak ay’ olarak haberler vermiştim ve beklenen, hiç de şaşırmayacağımız bulgu geldi; resmileşen verilere göre 2023, kayıtların başlamasından bu yana en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti ve 2023’ün her bir ayı sadece küresel sıcaklık rekorlarını kırmakla kalmadı, onları paramparça etti.
2023, her zamankinden daha sıcak başlamıştı ancak Haziran ayına gelindiğinde aylık ortalama küresel sıcaklık, önceki rekor seviyelerin oldukça üzerine çıktı. Bu eğilim, Temmuz'da, ardından Ağustos'da ve ardından Aralık ayına kadar her ay devam etti. Yıl genelinde ortalama küresel sıcaklıklar sanayi öncesi seviyelerin 1,48 °C üzerindeydi. 2015 Paris İklim Anlaşması'na göre, ülkelerin küresel sıcaklık artışlarını iki °C ile sınırlandırması ancak 1,5 °C’nin altında tutmayı hedeflemesi gerekiyor. Ancak iklim araştırmacıları, başta karbondioksit olmak üzere sera gazı emisyonlarının mevcut hızıyla iklim hedefine hızla ulaşılacağı konusunda hemfikir. Geçen yıl gördüğümüz rekor sıcaklığın sorumlusunun büyük ölçüde sera gazı emisyonları olduğu konusunda iklim bilimciler de yaygın olarak hemfikir. Küresel sıcaklıkları yükselten El Niño hava sistemi de bunda rol oynamış olabilir. Bilim insanları bu rekorların yıl ortasına kadar başlamadığına dikkat çekti. Bu da önemli bir rol oynamadığını gösterdiği gibi 2024'ün yine rekor kıran bir yıl olma olasılığını da artırıyor. Avrupa Birliği Copernicus İklim Değişikliği Hizmetleri, 1,5 °C’lik küresel ortalama sıcaklık sınırının önümüzdeki 12 ay içinde ilk kez muhtemelen aşılacağını söyleyerek endişelerin artmasına sebep oldu. Bu oldukça çok kritik bir eşik.
Küresel okyanus sıcaklıkları da geçen yıl tüm rekorları kırmıştı. Küresel ortalama deniz yüzeyi sıcaklıkları sürekli ve alışılmadık derecede yüksek kalarak Nisan ayından Aralık ayına kadar yılın belirli zamanlarında rekor seviyelere ulaştı.
Yükselen sıcaklıklar, Kuzey Amerika ve Avrupa'daki yaygın orman yangınlarından, Kuzey ve Doğu Afrika'daki aşırı yağış ve sellere kadar 2023 hava olaylarının yoğunluğunu da açıklayabilir. Bu aynı zamanda geçen yıl yaşanan diğer dönüm noktalarını da açıklıyor. Antarktika deniz buzu daha önce kaydedilen seviyelerin çok altına inerken, Arktik deniz buzu da ortalamanın çok altındaydı. Bu arada, Kuzey Amerika ve Avrupa Alplerindeki yerler, normalden çok daha yüksek bir oranda erime yaşadı ve bu da deniz seviyelerinin yükselmesine katkıda bulundu.
Atmosferdeki karbondioksit ve metan konsantrasyonları ise artmaya devam etti ve 2023’te rekor seviyelere ulaşarak sırasıyla 419 ppm ve 1902 ppb’ye ulaştı. 2023’teki karbondioksit konsantrasyonları 2022’ye göre 2,4 ppm daha yüksekti ve metan konsantrasyonları 11 ppb arttı. Dünya genelinde sıcak hava dalgaları, seller, kuraklıklar ve kontrol edilemeyen yangınlar da dahil olmak üzere çok sayıda aşırı olay kaydedildi. 2023 yılındaki tahmini küresel orman yangını karbon emisyonları, büyük ölçüde Kanada’da devam eden orman yangınları nedeniyle 2022’ye göre %30 arttı.
Gerçekten kasvetli haberler bunlar. Ancak Texas Üniversitesi'nden Profesör Andrew Dressler, olaya daha da kasvetli bir bakış açısı getirmeyi başardı. The Guardian'a konuşan Dressler, hayatının geri kalanında, her yılın kayıtlara geçen en sıcak yıl olacağını söyledi. Bu da 2023 yılının bu yüzyılın en soğuk yıllarından biri olacağı anlamına geliyor.
Avrupa Birliği'nin Avrupa İklim Değişikliği Servisi Copernicus '2023 Küresel İklim Bulguları’na kısaca maddeler halinde bir bakalım istiyorum;
- 1850 yılına kadar uzanan küresel sıcaklık veri kayıtlarında 2023 yılının en sıcak takvim yılı olduğu doğrulandı.
- 2023 yılında küresel ortalama sıcaklık 14,98 °C oldu. Bu, 2016’daki bir önceki en yüksek yıllık değerden 0,17 °C daha yüksek.
- 2023 yılı, 1991 - 2020 ortalamasından 0,60 °C, 1850 - 1900 Sanayi öncesi dönemden ise 1,48 °C daha sıcak yaşandı.
- Ocak veya Şubat 2024’te sona erecek 12 aylık dönemin, Sanayi öncesi seviyenin 1,5 °C üzerine çıkması muhtemel görünüyor.
- 2023 yılı, bir yıl içindeki her günün, 1850 - 1900 Sanayi öncesi seviyenin 1 °C üzerine çıktığı kaydedilen ilk yıl oldu. Günlerin neredeyse %50’si 1850 - 1900 seviyesinden 1,5 °C’den daha sıcaktı. Kasım ayında ise iki gün ilk kez 2 °C’den daha sıcak ölçüldü.
- Yıllık ortalama hava sıcaklıkları, tüm okyanus havzalarının ve Avustralya dışındaki tüm kıtaların büyük kısımlarında kaydedilen en yüksek sıcaklıklar ve ona en yakın derecelerde ölçüldü.
- 2023 yılının Haziran ayından Aralık ayına kadar her ay, önceki herhangi bir yılın ilgili ayından daha sıcak oldu.
- Temmuz ve Ağustos 2023, tarihteki en sıcak iki ay oldu. Kuzey yazı aynı zamanda kaydedilen en sıcak mevsim olarak kaydedildi.
Avrupa Komisyonu Savunma Sanayii ve Uzay Genel Müdürlüğü Yer Gözlem Başkanı Mauro Facchini, açıklanan verilerle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı, “Copernicus programının 2023 yılı boyunca yaptığı çalışmalar sayesinde bugün iyi haberler almayacağımızı biliyorduk. Ancak burada sunulan yıllık veriler, iklim değişikliğinin artan etkilerine dair daha fazla kanıt sağlıyor. Avrupa Birliği, mevcut en iyi bilimsel verilere uygun olarak, 2030 yılına kadar emisyonların %55 oranında azaltılması konusunda anlaşmıştı. Buna artık sadece altı yıl kaldı. Zorluk açıktır. Avrupa Komisyonu tarafından yönetilen Copernicus Programı, iklim eylemlerimize rehberlik edecek, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak ve yeşil geçişi hızlandıracak en iyi araçlardan biri.”
Copernicus İklim Değişikliği Servisi Direktörü Carlo Buontempo da son birkaç ayda gözlemlenen iklim aşırılıklarının uygarlığın geliştiği iklimden şu anda ne kadar uzakta olduğumuzun çarpıcı bir kanıtını sağladığını söyledi, “Bunun Paris Anlaşması ve tüm insan çabaları açısından derin sonuçları vardır. İklim riski portföyümüzü başarılı bir şekilde yönetmek istiyorsak, geleceğe hazırlanmak için iklim verilerini ve bilgilerini kullanırken ekonomimizi acilen karbondan arındırmamız gerekiyor.”
İklim değişikliğiyle mücadelede atılan adımlar bu hedef için oldukça yetersiz kaldığından dünyada her yıl küresel ısınma kaynaklı aşırı hava olaylarının şiddeti artıyor.Yani başka bir deyişle hükümetlerin, şirketlerin hareketsizlikleri sebebi ile bizi sürükledikleri felakete doğru hızlandırılmış bir rotadayız ve benim gibi genç iklim aktivistlerinin ve iklim krizini görerek geleceğini savunmak isteyen halkın sokaklara dökülmekten başka seçeneğini kalmıyor. Dünyadaki yaşam haklarımıza odaklanmamızı engellemeye çalışan ve bunun yerine nefrete odaklanmamızı sağlamaya çalışan çok fazla insan var. Önümüze sunulan bu sayıların anlamını, geleceğimizin yok edildiğini görebilmelerini diliyorum.
Sıradaki haber hızlı modanın yaratmış olduğu Şili’deki Atacama Çölü’nde kum değil ama atık giysilerden oluşan dağlarla ilgili. Knewz.com'dan aldığım bilgiye göre, çevreciler, en azından 14 yıldır yağmur yağmayan bölgede başlayan yangın cehenneminin, giderek büyüyen yığının neden olduğu kirliliği daha da kötüleştirdiğini söylüyor. Uzmanlar, dünyanın dört bir yanından yasa dışı ‘hızlı moda’ kıyafetlerinin bölgeye atılmasının devam ettiği konusunda da uyarıyor.
Şili'nin kuzeyindeki Atacama Çölü, dünyanın en kurak bölgesi ve artık uzaydan bile görülebilecek kadar büyümüş bir yığın kullanılmış giysiye ev sahipliği yapmaktadır. Alto Hospicio kenti yakınlarında elde edilen uydu görüntüleri ile sorunun gerçek boyutu ortaya çıkmıştı. Yığının boyutu ve neden olduğu kirlilik uzaydan görülebiliyor, bu da moda endüstrisinde bir değişime ihtiyaç olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.
Al Jazeera'ye göre, çoğunlukla Çin veya Bangladeş'te üretilen ama istenmeyen giysiler Şili'ye varmadan önce Avrupa, Asya veya ABD'den geçiyor. Satış noktası, vergiden muaf bir bölge olan Iquique Limanı’na yılda tahmini 59 bin ton giysinin geldiğini ve yaklaşık 39 bin tonunun çöl yığınına düştüğünü bildirdi.
İklim odaklı kar amacı gütmeyen Grist'in 4 Ocak Perşembe tarihli raporuna göre, 2022 yılının Haziran ayında 14 yıldır yağmur görmeyen bölgede giysi yığını alev aldı. Refinery29.com'a göre ise Haziran 2022'deki yangında yaklaşık 100 bin ton giysi yandı ve zehirli gazlar açığa çıktı. Alevler biyolojik olarak parçalanamayan sentetik elyafları delip geçerken, havaya kalın siyah zehirli duman bulutları yayıldı. Yangının yaklaşık 15 gün boyunca sürdüğü bildirildi.
Hukuk öğrencisi ve kar amacı gütmeyen tekstil geri dönüşümü savunucusu Dress Desert'in kurucu ortağı olan Ángela Astudillo, büyüyen soruna dair kanıt toplamak için bölgeye yaklaşırken yangına tanık oldu. Astudillo ve ekibi bölgeyi ‘savaş alanı’ haline getirdiğini söylediği dumanın içinden geçerek yığından birkaç örnek toplamışlar. Astudillo, bu ve alana daha önce yaptıkları ziyaretlerinde Adidas, Ralph Lauren, Zara ve Banana Republic gibi popüler markaların ürettiği kıyafetleri bulmuşlar.
Grist'in raporuna göre, yangının ardından bölgede devam eden çöp atma ve elbise yakma eylemleri ortaya çıktı ve yasal işlem başlatıldı. Çevre avukatı Paulin Silva, düzenlemeye tabi olmayan çöplükler konusunda eylemsizlik nedeniyle hükümete ve belediyeye dava açtı. Silva, Grist'e, “Dışarıda uzun süre kalamazsınız," dedi ve bunun ‘sentetik malzemelerden tekstil kimyasallarıyla dolu’ dumandan kaynaklandığını açıkladı. Yangının çıkış nedeni belirlenemedi. İnsanlık hızlı moda ile dünyayı yok etmeye devam ediyor.
Buna benzer bir başka haber de İspanya’dan geldi bu hafta. İspanya‘nın kuzey sahillerinde yaşayan topluluklar, bir gemiden düşen milyonlarca küçük plastik peletin kıyılara vurması sonrası çevresel bir felaketten endişe ediyor.
BBC’nin haberine göre, 8 Aralık 2023’te Danimarkalı Maersk şirketine ait Liberya bayraklı Toconao gemisinden binden fazla çuvalın düştüğüne inanılıyor. Kuzey Portekiz‘deki Viana do Castelo‘nun yaklaşık 80 km batısındaki Toconao’dan altı kadar konteynerin düştüğü, bunlardan birinde en az 26 bin kilogram pelet bulunurken, diğerlerinde streç film, lastik ve domates sosu gibi eşyaların bulunduğu iddia ediliyor.
13 Aralık’tan bu yana kıyı toplulukları, kıyılara yavaşça vuran ‘beyaz dalga’ olarak adlandırılan peletleri görmeye başladı. En çok etkilenen bölgeler, Galician liman kasabası Noia çevresinde bulunuyor. Güneydeki Vigo‘daki balıkçılar da Atlantik‘te yüzen pelet çuvallarını arıyor ancak son zamanlardaki şiddetli deniz koşulları bu görevi zorlaştırıyor.
Öte yandan konuyla ilgili soruşturma başlatıldı ve kirliliğin kuzey sahili boyunca Bask bölgesine doğru yayılma ihtimali endişe yaratıyor. Plastik şişeler gibi yaygın ürünlerin üretiminde kullanılan beş milimetreden küçük plastik topların yani peletlerin temizlenmesi oldukça zor. Gönüllüler, plastik peletleri bulmak için kumları eleyerek ve suları süzerek çalışmalarını sürdürüyor.
Galicia bölgesel hükümeti, yerel yetkilileri iki hafta boyunca bilgilendirmemekle ve herhangi bir deniz kirliliği planını aktive etmemekle suçluyor. Ulusal hükümet ise kıyı yetkililerini sürekli bilgilendirdiğini iddia ediyor. Yetkililer, PET plastikten yapılan peletlerin toksik olmadığını söylüyor ancak kirliliğin büyüklüğü vahşi yaşamı, çevreyi ve bölgedeki balıkçılık endüstrisini tehlikeye atabilecek düzeyde. Ekolojistler Hareketi Grubu, Danimarkalı nakliye şirketine karşı şikayette bulunacağını açıkladı. Hayvanlar tarafından yutulabilen peletler, insanlar dahil olmak üzere gıda zincirindeki plastik kirliliğine katkıda bulunuyor.
PET biyolojik olarak parçalanamıyor ve temizlenmeyen peletler yüzyıllar boyunca çevrede kalıyor. Her yıl yaklaşık 300 milyon ton pelet üretilirken, bunların yaklaşık 230 bin tonunun okyanuslara düştüğüne inanılıyor. 2017’de Güney Afrika’nın Durban kentinde demirlemiş bir gemiden yaklaşık iki yüz 25 milyar pelet dökülmüştü. Güney Afrika‘dan dökülmeden gelen peletler, sekiz bin kilometre uzaklıktaki Batı Avustralya‘ya kadar ulaşmıştı.
Sıradaki son haberim 9 Ocak’ta oldukça tartışmalı bir parlamento oylamasıyla deniz yatağını ticari derin deniz madenciliğine açan dünyadaki ilk ülke olmaya bir adım daha yaklaşan Norveç’ten.
Karar, bilim insanlarının deniz yaşamı üzerinde yıkıcı bir etkisi olabileceği yönündeki uyarılarına ve çevresel kaygılar nedeniyle derin deniz madenciliğinin geçici olarak yasaklanması çağrısında bulunan Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık‘ın muhalefetine rağmen alındı.
Norveç Parlamentosu’nda partiler üstü bir destekle 80’e karşı 20 oyla kabul edilen teklifin, yeşil teknolojiler için yüksek talep gören değerli metaller de dahil olmak üzere madenlerin araştırılmasını hızlandırması bekleniyor. Karar, başlangıçta Norveç sularına uygulanacak olsa da Britanya’dan daha büyük bir alanı lityum, skandiyum ve kobalt gibi madenleri çıkarmak için lisans başvurusunda bulunabilecek şirketler tarafından potansiyel madenciliğe maruz bırakacak. Uluslararası sularda derin deniz madenciliğine ilişkin anlaşmanın ise yılın ilerleyen dönemlerinde imzalanması bekleniyor. Oylamanın ardından Norveç hükümeti, çevre bilimcilere ve kendi uzmanlarının tavsiyelerine karşı geldiği gerekçesiyle eleştirildi.
Greenpeace, bunun Norveç için ‘utanç verici bir gün’ olduğunu söyledi. Greenpeace Norveç Başkanı Frode Pleym, “Norveç, kendisini okyanus lideri olarak konumlandırırken, Arktik sularda okyanus yıkımına yeşil ışık yakmasını izlemek utanç verici,” dedi ve ekledi, “Ama bu iş burada bitmiyor. Derin deniz madenciliğine karşı protesto dalgası daha yeni başladı.”
Norveç hükümeti, parlamentonun keşif için açılma lehinde oy kullandığını doğruladı ancak konuya ilişkin açıklama yapmayı reddetti. Hükümet, daha önce dikkatli olacağını ve ruhsatları ancak daha fazla çevresel araştırma yapıldıktan sonra vereceğini söylemişti.
Programın sonuna yaklaşırken bu hafta siz İklim Kuşağı Konuşuyor dinleyicileri için seçtiğim şarkı Massive Attack’ten “Paradise Circus.” Programın yapımcısı ve sunucusu ben Atlas Sarrafoğlu ve teknik ekibimle birlikte size güzel bir hafta sonu diliyoruz. Gelecek hafta Cuma günü tekrar saat 14:00’de Açık Radyo’da buluşuncaya dek kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize lütfen iyi bakın.