Mayıs 2011

-
Aa
+
a
a
a

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 19,2 Mb.

 

Mayıs ayının ilk gününde gözler Taksim meydanındaydı. Meydana dört koldan yürüyen sendikalar, dernekler ve siyasi partiler, 1977 1 Mayıs’ını andı, Kazancı yokuşuna karanfiller bıraktı ve katliamın aydınlatılması çağrısını bir kez daha yineledi. Ortak açıklamada; demokrasi ve barış talebinden, sendikal örgütlenme özgürlüğüne kadar pek çok talep dile getirildi, ÖSYM, taşeronlaşma, kadına yönelik şiddet eleştirildi,faili meçhuller ve siyasi cinayetlerin bir an önce aydınlatılması istendi. Taksim’de geçen yıllara göre daha az polis yer alması dikkat çekti.

 

11 Eylül’ün mimarı, “insanlık tarihinin en tehlikeli teröristi” El Kaide lideri Usame Bin Laden bu ay öldürüldü. Amerikan özel harp dairesine bağlı Seal Takım 6 komandoları, 10 yıldır durmaksızın aradıkları Bin Laden’i, müttefik Pakistan’da, hem de bir ordu karargâhının burnunun dibinde buluverdi. Teroristbaşını gökte ararken yerde bulmuşlardı. Operasyona, Amerikan yerlilerinin özgürlük savaşçısı reisi Geronimo’nun adı veriliyor, Bin Laden silahsız yakalanıyor, ancak başından vurularak öldürülüyordu. Yapılan resmi açıklamada yanında bulunan karısının, operasyonu yapan vurucu tim mensuplarına doğru “hamle ettiği” bildiriliyordu.

 

Obama ve ekibinin operasyonu Beyaz Evin kontrol odasında binlerce kilometre öteden “canlı yayında” bir aksiyon filmi izler gibi takip ettiği kareler basına servis ediliyor, operasyona tam bir Hollywood macera filmi havası veriliyordu.

 

Bin Laden’in vurulmasını takiben Obama’nın “Hah, mıhladık onu!” mealindeki sözleri ve elleriyle ağzını kapatarak aksiyonu pürheyecan izleyen Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un pırıltılı gözleri gazetelerin 1. sayfalarını birer mücevher gibi süslüyordu.

 

Bin Laden’in cesedi toprağa verilmedi. Mezarı hiçbir zaman belli olmasın diye, bir savaş helikopterinden okyanusun dibine atıldı. Kökten bağlı olduğu dini inançlarına uygun bir cenaze töreni yapılıp yapılmadığı ise öğrenilemedi. ABD kamuoyu nezdindeki prestiji uzun süredir ilk kez yükselen Obama ise 2012 seçimlerinde ikinci dönem başkanlığa iyice hazır olduğu mesajını veriyordu – tabii zımnen.

 

Bosnalı Sırpların askeri lideri olan ve savaş suçlusu olarak 16 yıldır fellik fellik aranan Ratko Mladiç de bu ay içinde yakalandı. Onu da tıpkı Bin Laden gibi gökte ararken yerde bulmuşlardı: Yakın akrabalarının yaşadığı bir köyde, amcaoğlu Branislav Mladiç’in evinde derdest edilen Mladiç, Srebrenitsa’da 8 bin Boşnak erkeğin öldürülmesinden sorumlu tutuluyordu. Belgrad’da mahkemeye çıkarılan Mladiç, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tanımadığını söyledi. Haklarındaki suçlamalara bakılırsa, doğrudan sebep olduğu ölüm oranı Bin Laden’inkinden hayli yüksek olan Mladiç kendisini arayanın ABD özel timleri değil Uluslararası Ceza Mahkemesi olduğu için ne kadar şanslı olduğunun bilincinde değildi belli ki. Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç, tarihlerinde bir sayfayı artık kapattıklarını  söyleyerek  AB üyeliğine hazır olduklarının zımnî mesajını veriyordu.

 

O esnada başka bir yer: İspanya'da siyasi, ekonomik ve sosyal sistemin değişmesi talebiyle 15 Mayıs’ta meydanlarda gösteriler başladı. Büyük çoğunluğunu öğrenciler ve işsiz gençlerin oluşturduğu eylemciler, “gerçek demokrasi, hemen şimdi" sloganıyla, Madrid ve Barcelona gibi büyük kentlerin meydanlarında kamp kurdular.

 

 

Madrid’deki Puerta del Sol Meydanı'nda polis güç kullanıyor, 117 kişi yaralanıyordu. İspanya’da hükümet Arap devrimlerinden etkilenmiş olacak, göstericilerin internet üzerinden iletişim kurmalarını engellemek için bir süreliğine internet bağlantılarını dahi kesiyordu. İspanya’daki hareket şiddeti reddeden yeni bir eylem pratiğinin yerleşmesine de önayak oluyordu. Bu esnada İspanya'daki yerel seçimlerde, işsizlik ve ekonomik krizin faturası, iktidardaki Sosyalist İşçi Partisi’ne kesiliyor, demokratik İspanya tarihideki en düşük katılımlı seçimlerden birinde Sosyalistler, 32 yıl aradan sonra Barcelona belediye başkanlığını kaybediyorlardı.

 

Ortadoğu’da ayaklanmalar hız kesmiyordu. Suriye’de olayların başından beri öldürülenlerin sayısı bini aşıyor,  binlerce de kayıp olduğu ifade ediliyordu. Çatışmalardan kaçanlar, Hatay’ın Yayladağı kapısından Türkiye’ye sığınmaktaydı.

 

Öte yandan, Kütahya Gümüşköy'de gümüş madenciliği yapan bir işletmenin siyanür havuzunun setlerinden biri yıkıldı, siyanürün çevreye yayılma tehlikesi panik yarattı. İşletmeye ve hükümete göre herşey kontrol altındaydı; ancak, çevreci kuruluşların analizlerinde siyanürlü atığın beş kilometre uzaklıktaki su kaynaklarına ulaştığı ve içme suyunda izin verilen limitten %40 daha fazla siyanür bulunduğu ortaya çıktı. Tam da o günlerde Kütahya’da meydana gelen 5,9'luk deprem tedirginliği iyice arttırdı. Uzmanlar, depremin, barajda yeni çatlaklar yaratmış olabileceğini belirtiyordu. Depremde ise iki kişi yaşamını yitiriyor; 7 bin depremzede evsiz kalıyordu.

 

“Doğaya ve yaşama zarar veren tüm yatırımların durdurulması” sloganıyla, yedi ilden yürüyüş başlatan, “Anadolu’yu vermeyeceğiz!” diyerek aylarca yürüdükten sonra Ankara’ya varan Büyük Anadolu Yürüyüşü hareketi, polis tarafından başkente sokulmadı.

 

Bir zaman tünelinden geçip Ortaçağ’a döner gibi olduk birdenbire: “Kapalı Şehir” Ankara”nın feodal bir site devleti gibi, asma köprülerini kaldırıp “su dolu hendeğin” öte yanında “dışarıda” tuttuğu “serfler”, ancak Gölbaşı’na kadar gelebildiler ve orada durduruldular. Toprak ananın ve dolayısıyla kendi varolma haklarını almadan geri dönmemeye kararlı olduklarını belirtiyorlar, Cumhurbaşkanı’yla görüşmek istiyor, ne var ki, kaale alınmıyorlardı. Oradan, tekrar Anadolu’da örgütlenip yeniden yürümek üzere yerlerine geri döndüler.

 

Başbakan Erdoğan’ın Artvin Hopa’da düzenlediği mitingin öncesinde çıkan olaylarda 100 kişilik bir protestocu gruba  polis bibergazı ve coplarla müdahale etti. Mitingin ardından da, bir grup AK Parti konvoyundaki araçlara taşlarla saldırdı. Güvenlik güçlerinin havaya uyarı ateşi açtığı olaylar sırasında bibergazından etkilenerek kalp krizi geçiren Metin Lokumcu adlı emekli öğretmen hayatını kaybetti. Konvoyun hareket ettiği sırada düşen bir polis memuru yaralandı. Başbakan Erdoğan’a göre göstericilerin somut talepleri yoktu, “eşkıya Hopa’ya inmişti”. Erdoğan’ın Kastamonu mitinginde ise Başbakanlık otobüsüne eskortluk yapan polis aracına saldırı düzenlendi. Saldırıda 1 polis hayatını kaybetti, 2 polis yaralandı. PKK, saldırıyı resmen üstlendi.

 

Şırnak'ın Uludere ilçesinde yürütülen iki ayrı operasyonda, toplam 12 PKK üyesi öldürülüyor, aynı günlerde Meclis Başkanı Şahin, MİT’in Kandil’deki PKK yöneticileriyle temas kurduğu iddiasına tepki gösteriyordu. Şahin “devlet hiçbir terör örgütüyle oturup konuşmaz” diyordu. Haklıydı çünkü basında boy boy MİT-PKK telefon kayıtlarının dökümleri henüz çıkmamıştı.

 

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi yılın ilk dört ayında 116 çocuğun tutuklandığını belirtiyordu. Çocukların, gösterilere katıldıkları, zafer işareti yaptıkları, slogan veya taş attıkları iddiasıyla, “örgüt adına suç işlemek” ile suçlandıkları bildiriliyordu. İzmir’de ise PKK’nın şehir yapılanmasını hatırlattığı gerekçesiyle trafikte KCK yazan araç plakaları yasaklanıyordu. Ülke bir kez daha savaş ortamına girmişti.

 

YÖK'ün İstanbul Dolmabahçe’de düzenlediği ''Uluslararası Yükseköğretim Kongresi”ni protesto eden öğrencilere polis, artık alışıldık şekilde panzerlerden su sıkarak ve göz yaşartıcı gazla müdahale ediyor, gaz bombalarından çevredeki vatandaşlar da etkileniyordu. Eylem ve gösterilerde planlanandan daha fazla gaz bombası kullanan  Emniyet Genel Müdürlüğü, Başbakanlığın, “örtülü ödenekten” verdiği yaklaşık 2.3 milyon liralık destekle yeni mühimmat almak için harekete geçiyordu.

 

Gazetecilere Özgürlük Platformu ve Şişli Belediyesinin girişimiyle hazırlanan, Maçka Demokrasi Parkı'ndaki “İfade Özgürlüğü Anıtı”, temsili olarak açılırken anıtın resmi açılışı, tutuklu gazetecilerin serbest kalacağı tarihe bırakıldı. Amerika merkezli hak örgütü Freedom House, Türkiye’de basın özgürlüğünün 2010 yılında ciddi şekilde gerilediği  uyarısında bulundu. Freedom House’a göre Türkiye, 112'inci sırada, "yarı özgür" kategorisinde yer alıyordu. İnternette filtre ve sansür uygulaması 31 İlde protesto edildi. Eylemler dünya basınında da geniş şekilde yer buldu.

 

12 Eylül ile hesaplaşma için bazı kıpırdanmalar başladı. Kenan Evren, ifadeye çağrıldı. 12 Eylül darbesiyle ilgili soruşturmayı yürüten özel yetkili Ankara Başsavcılığı, Cunta’nın başı Kenan Evren’i ve aynı Cunta’nın üyelerinden Tahsin Şahinkaya'yı telefonla arayarak “şüpheli” sıfatıyla ifade vermeye çağırdı. İfadeye çağrılması beklenen bir diğer Cunta üyesi Nejat Tümer, aynı gün hayatını kaybetti. Darbe zamanı gözaltına alınan ve 31 yıldır kayıp olan Cemil Kırbayır ile ilgili, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun hazırladığı raporda ise Kırbayır’ın işkenceyle öldürüldüğü ve cesedinin ortadan kaldırıldığı doğrulanıyordu. Başbakan, oğlunun akıbetini sormaktan 31 yıldır vazgeçmeyen  Berfo Ana ile görüştü.

 

Türkiye kendi karanlık geçmişiyle yüzleşmeye çabalayadursun Ruanda'da 1994 yılında işlenen savaş suçlarına bakan Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ruanda eski Genelkurmay Başkanı Augustin Bizimungu'yu soykırım yapmaktan suçlu bularak, 30 yıl hapse mahkum ediyor, Arjantin'de ise askeri diktatörlük döneminde, sivilleri işkenceyle öldürmekle suçlanan sekiz eski subay, ömürboyu hapse mahkum ediliyordu..

 

Acaip havalar bu ay da devam etti. Uluslararası Enerji Ajansı, karbon salımlarının 2010 yılında, 2008'de kaydedilen rekoru yüzde 5 geçerek, en yüksek seviyeye ulaştığını bildirdi. “Kuzey Kutbu İzleme Merkezi” de, 2010 dahil son 6 yılın kuzey kutbunda şimdiye dek görülen en sıcak dönem olduğunu kaydetti. Dünyanın bir yanında kuraklık; diğer yanında kasırgalar, seller hüküm sürüyordu. Son 60 yılın en şiddetli kasırgasını gören  Missouri eyaletinde bir çırpıda 120 insan öldü. Oklahoma ve Kansas eyaletlerini etkisi altına alan fırtınalarda da 7 kişi hayatını kaybetti. Hindistan'ın kuzeyindeki Uttar Pradeş eyaletinde etkili olan fırtına 42 kişinin, Bangladeş'te yıldırımlar sadece bir günde 40 kişinin ölümüne yol açtı.

 

Mayıs sıkıntısı içleri basmıştı.

 

OcakŞubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık