KHK'lara niye esaslı bir toplumsal tepki yok?

-
Aa
+
a
a
a

 

Sorunları iki türlü çözme yolu var. Ya demokrasi, ya baskıcılık. Baskıcılıkla da sorunlar geçici  bir müddet çözülebilir. Demir yumruk politikası uygularsınız ve ortada sorun kalmaz(!). Uygulanan OHAL ve demokrasiden uzaklaşma gayreti sorunları bir süreliğine çözülmüş gibi hissettirecektir ancak kaosu bitirmek yerine daha çok artıracaktır. Zira var olan siyasi, ekonomik kaosun nedeni dış güçler vb. değil demokrasiden uzaklaşmadır. Peki toplum kaosun gerçek nedenini biliyor mu?

Kaynak, T24, 15 Ocak 2017

Son KHK'larla aralarında şahsımın da olduğu binlerce kişi görevinden ihraç edildi. Ayrıca her türlü sosyal, psikolojik dışlamaya maruz bırakıldılar. Hukukun hoyrat bir şekilde çiğnenmesiyle alınan karar eski haksızlıklara ek olarak yeni büyük haksızlıklara neden oldu. KHK, ihraç edilene "terörist" diyor. Bunu dediği kişi hakkında adli bir işlem başlatmaksızın ihraç ediyor. Biliyor ki adli işlemle kişinin "terörist" olmadığı ortaya çıkacak ve baltayı taşa vuracak, kendisiyle çelişiyor ve "benden hesap sorulamaz" keyfiliği içinde "ben yaptım, oldu" diyor ve kararı resmileştiriyor. Mesela bana da "terörist" diyor. Yıllardır "insan hakları, demokrasi ve barış" diyen ve sorunların konuşarak çözülmesini isteyene bile..! Askerliğimi kısa dönem doktor er olarak yaptım, zorunlu olmadığı için silah kullanmayı öğrenmedim, istemedim de sadece poliklinik yaptım, silah kullanmayan benim gibi hayatı boyu şiddete karşı çıkmış bir adamı bile `terörist` ilan edip işten ihraç ettiniz ya, daha neler yaparsınız..! KHK'lıların özel sektörde bile çalışmasının önüne geçme çabaları haksızlığın hangi boyutta olduğunu gösteriyor. Aylardır tutuklu olduğu halde hakkında bir iddianame bile bulunmayan kişilerin olduğu yerde fazla anlatıma hacet yok. Peki niye esaslı bir toplumsal tepki yok?

Konuştuğum kişiler KHK'dan dolayı bana "geçmiş olsun" diyor, ama aynı kişiler "KHK'ların olması gereken bir OHAL devlet refleksi olduğunu" belirterek normalleştiriyorlar. Hala devletin saldırı altında olduğunu düşünerek her türlü hukuksuzluğu normalleştiriyorlar. Sessizce bekleşiyorlar, bekleşiyorlar ve bir sonrakini normalleştirmeye hazırlanıyorlar. Peki ses çıkarmamak kaosu bitirecek mi? 

Sorunları iki türlü çözme yolu var. Ya demokrasi, ya baskıcılık. Baskıcılıkla da sorunlar geçici  bir müddet çözülebilir. Demir yumruk politikası uygularsınız ve ortada sorun kalmaz(!). Uygulanan OHAL ve demokrasiden uzaklaşma gayreti sorunları bir süreliğine çözülmüş gibi hissettirecektir ancak kaosu bitirmek yerine daha çok artıracaktır. Zira var olan siyasi, ekonomik kaosun nedeni dış güçler vb. değil demokrasiden uzaklaşmadır. Peki toplum kaosun gerçek nedenini biliyor mu?

Bana "geçmiş olsun" diyen muhafazakar kişilerin çoğu bu ve diğer mağdurlar hakkımdaki kararın tali, maksatlı kişi ve kurumlarca alındığını, Ak Parti hükümetinin şahsıma veya diğer masumlara karşı böyle bir karar almayacağını söylüyor. Ama ben tersini düşünüyorum. Çünkü bu karar bizzat maksatlı bir karardır. Gerçek anlamda hukuk olsa bir komedi olan suçumun (!) soruşturulması sonucu görevime iade edilmem gerekirdi. Zira yaşanan çatışmaların toplumu tüketmekten başka şeye yaramayacağını belirterek eşit, adil bir barış çağrısı yapmıştım. Eğer ortada hukuk kalmamışsa görevden ihraç edilmem anormal değildir. Kocaeli Valiliği başlattığı soruşturmayı kendisi sonuçlandırması gerekirken önemli bir usulsüzlükle uzun süre bekleterek KHK çuvalına attı.13 Ekim tarihinde Kocaeli Valiliği tarafından açığa alınmıştım. Aşamaları tamamlanan evrak süreci sonrası son 1.5 aydır soruşturma valinin önündeydi. Sonucu valilik kararıyla açıklaması gerekirdi, bekletip KHK çuvalının içine atmış, geri dönüşü zor olsun diye..!  Yasayı çiğneyen Vali ise vatandaş ne yapsın? Normal yasal prosedürlerin işletilmesine bile ihtiyaç duymadılar. Bu tavır ve usul dışılık başka ülkede olsa dünya çapında skandal olur ancak ülkemizde kişilerin siyasi kimlikleri bunu yorumlamada etkili oluyor. Peki toplum bu ve diğer bariz hukuksuzlukları niye göremiyor?

Toplum, sayısı 100.000'e dayanan KHK'lıların mağduriyetini gördü de benimkini mi görmedi? Bir insan hakları aktivisti ve köşe yazarı olduğum için her gün posta kutuma gelen binlerce mailde ne kadar büyük mağduriyetlerin olduğunu anlatmak mümkün mü? Darbecilerin elbette cezalandırılması gerekir, ya darbeci olmadığı halde "terörist" ilan edilip ihraç, tutuklama, keyfi bürokratik işlemler, çalışma hakkının dolaylı gaspı,mal varlığının gaspı gibi muamelelere maruz kalanların dramına ne demeli? Bir devlet vatandaşını bu kadar çaresiz bırakır mı?

2010 yılında referandumda "yetmez ama evet" diyen birisi olarak bugün cezalandırılıyoruz. Demokrasi beklerken, OHAL bulduk. Uğradığım hayal kırıklığından şikayetçi miyim? "Hayır",  "kandırıldınız" diyeni de haklı bulmuyorum. bugün olsa yine demokrasinin gelişebilmesi yönündeki her adıma yine destek veririm. Çözüm sürecinde bir türlü, sonrasında başka türlü konuşan utansın, ahlakiliğinde değişmeyen değil...! Siyasi irade "yetmez ama evet" çilerin ahlakında olsaydı bugün Türkiye'de OHAL olmazdı. OHAL olması gereken değil, olmaması gereken bir sürecin sonucu olarak karşımızdadır.  Çünkü demokrasiden uzaklaşıldıkça kaos, kaos arttıkça demokrasiden uzaklaşma çılgınlığıyla karşımıza OHAL çıktı. Peki bu gerçeği kısır döngüyü topluma anlatmak niye bu kadar zor?

Komplo teorileri sevdalısı toplumumuz, aslında siyasetçinin kendisinin bile inanamayacağı komplo teorisi hikayelerini çok öncelerden satın almış durumdadır. Türkiye genelinde 42 ilde yapılan araştırmaya göre her 4 kişiden üçü terör örgütlerinin arkasında başka bir gücün olduğunu düşünüyor.

(http://www.milliyet.com.tr/halka-gore-terorun-arkasinda-abd-gundem-2374936/) Adil Gür'ün yaptığı araştırmaya göre kimliğiyle parti tercihini söyleyen vatandaşımız için sıra "terörün arkasındaki güç" sorusuna gelince, her partiden kişinin tavrı aynileşiyor. Bu tavır KHK'lar içinde değişmiyor aslında. Toplumun önemli bir kesimi de KHK ile sonuç alacağına inanıyor. Zira bu toplum aynı zamanda Kürt meselesini silahlı yöntemlerle çözeceğini düşünüyor, IŞİD'in kökeninin dini anlayıştaki sapma sonucu olduğunu hiç düşünmüyor, demokrasi dışına çıkmanın "mesele vatansa gerisi teferruattır" gereği olduğunu düşünüyor. Peki durum ümitsiz ve çıkmaz sokakta mı?

Evet, mesele çıkmaz sokaktadır. Sünni de olsa Şii de olsa Ortadoğu toplumlarının "kurtarıcı", "mehdi" inancı olduğu müddetçe mesele çözümsüzdür. Erdoğan'ı bu gözle değerlendiren toplum, ön kabullü bir bağlılık içindedir. Kurtarıcı lidere karşı komplo düzenlediğini düşündüklerine karşı öfkeyle dolmakta, tek çarenin daha iyi koruma sağlama olduğunu düşünmektedir. Peki bu toplumsal düşüşün sonu ne olur, hazin sonuçlar sonrası toplum özeleştiri yapar mı?

Yukarıdaki soru için benim cevabım "sanmıyorum" olacaktır. Mısır politikasının ilk ve son hali, İsrail, Mavi Marmara krizi ilk ve son halk tepkileri, Rus uçağı düşürülmesinin kısa ve uzun süreli halk tepkileri, Suriye ilk ve son  tepkileri... Fanatik bağlılar için göz açıcı olmuyor bunlar. Akletmek isteyen için sonuçtan ders çıkarmak vardır, ezberlerine sıkıca sarılan için değil. Ama bize düşen yine de hatırlatmak, hatırlatmak, hatırlatmak.