Yakaranlar

-
Aa
+
a
a
a

Kulis Sesleri bu ay DasDas tarafından sahnelenen Aiskhylos ‘un 2500 yıl önce yazdığı “Yakaranlar” oyunundaydı. “Yakaranlar” Didem Balçın, Arif Pişkin, Mert Fırat ve Volkan Yosunlu rejisi ve Vedat Yıldırım ile Metehan Dada’nın müzikleriyle sahneleniyor. Bircan Yorulmaz rejiden Didem Balçın, müzik direktörü Masis Aram Gözbek ve oyunculardan Hayal Köseoğlu ile konuştu.

Kulis Sesleri: 20 Mart 2018
 

Kulis Sesleri: 20 Mart 2018

podcast servisi: iTunes / RSS

 

“Kadını birey olarak, insan olarak görüp, onu doğru bir yerde konumlandırmak adına sanatla böyle bir projeyi gerçekleştirerek, kadının yerini toplumda daha net bir yere koymak istedik. O yüzden de bu proje bizi çok heyecanlandırdı. Bu projenin biz heyecanlandırmasının bir başka nedeni de bu kadınların amatör olmalarıydı. “Yakaranlar”da 50 oyuncu var. 6 tanesi profesyonel, 44 amatör oyuncu.”

Aiskhylos’un 2500 yıl önce yazdığı “Yakaranlar”ı sahnelemeye nasıl karar verdiniz?

Didem Balçın:

Yaklaşık 1 yıl önce bu oyunu sahneleyen ekiple Mert Fırat’ın bir araya gelmesi ile sonrasında DasDas olarak toplanıp projeyi Türkiye’de de gerçekleştirme kararı aldık. Bunun nedeni de 2500 yıl önce yazılmış bu oyun, çok evrensel bir konuyu içeriyordu. Baskıya karşı duran kadınların o çağdan bize seslenişini anlatıyordu. Günümüzde kadının değerini anlamak için zaten toplumda bir farkındalık sürecine girildi. O yüzden bu farkındalık sürecinde bizim de bir desteğimiz olsun istedik. Kadını birey olarak, insan olarak görüp, onu doğru bir yerde konumlandırmak adına sanatla böyle bir projeyi gerçekleştirerek, kadının yerini toplumda daha net bir yere koymak istedik. O yüzden de bu proje bizi çok heyecanlandırdı. Bu projenin biz heyecanlandırmasının bir başka nedeni de bu kadınların amatör olmalarıydı. Yakaranlar’da 50 oyuncu var. 6 tanesi profesyonel, 44 amatör oyuncu. Amatör oyuncularımızı bir eğitim sürecinden geçirdik. Aslında onlara böyle bir fırsat sunduk. Biz böyle düşünüyoruz DasDas olarak, biz aynı fikirde olan insanlar olarak; her insanın, her bireyin eğitim, sanatla bir farkındalığa varabileceğine inancımız olduğu için, o eğitim sürecine soktuk. Onlara ses eğitimi, oyunculuk eğitimi, hareket eğitimi gibi bir sürü eğitim vererek bu oyunu sahneleme aşamasına getirdik.

Ne kadar sürdü bu eğitim aşaması?

Didem Balçın:

Yaklaşık 2.5 ay sürdü. Ama auditionlarla beraber 3.5 aylık bir süreçti. Çünkü auditionlar açtık, bunu sosyal medyadan, sitemizden duyurduk. Koşulumuzun amatör olmaları gerektiğini bariz şekilde belli ettik. Onun dışında bir koşulumuz yoktu. Her kesimden, her meslekten kadınlar bu projede yer aldı. Öğrenci çok fazla yoğunlukta.

Genç ve enerjik bir ekip

Didem Balçın:

Evet, heyecan verici bir proje oldu.

Hikaye nedir peki? Yakaranlar neyi anlatıyor?

Hayal Köseoğlu:

Yakaranlar Mısır’da istemedikleri ve zorlandıkları bir evlilikten kaçan kadınları, baskıdan, istemedikleri evlilikten, yeri geldiğinde tecavüzden kaçan kadınların bir sığınak araması ve baskıdan kaçışlarını anlatan bir hikaye.  

Didem Balçın:

Biz bir kadının âşık olduğu bir erkekle, bir erkeğin âşık olduğu bir kadınla evlenmesinden yola çıkıyor bu. Zoraki bir şekilde, istenilmeden, baskıyla böyle bir müessesenin kurulmaması gerektiği. Ama bunun evrensel bir kural olarak düşünülmeli. Kadının yer aldığı meslek dalı da olabilir, tamamen toplumdaki genel yeri olarak bir baskıdan bahsediyoruz.

Hayal Köseoğlu:

İstemediği bir erkeğin bir kadına dokunmasından da bahsediyor aslında.

Oyun 2500 yıl önce yazılmış ama bir yandan tüm içerik olarak o kadar güncel ki bir yandan oyunun evrenselliğini gösteriyorken diğer yandan çok az şeyin değiştiğini de gösteriyor.

Didem Balçın:

Maalesef  öyle. Bu üzücü bir durum. Biz DasDas’ın bir oyunu Joseph K.’da da bunu yaşıyoruz. Aradan geçen yıllara karşın hala evrensel bir konuyu taşıyor. Evrensel bir yanlışın hala günümüzde devam ettiğini gösteriyor. Yakaranlar da öyle bir proje. Bu bir yandan çok acı, keşke bu oyun 2500 yıl önce yazılmış, eskiden böyle bir şey varmış, artık yok diyebileceğimiz konumda olsaydık.

Nerdeyse hiçbir şey değişmemiş gibi gözüküyor. Ayrıca günümüzde mülteci meselesini de düşünürsek bu yanıyla da çok güncel.

Didem Balçın:

Biz oyuna mültecileri de dâhil etmek istedik. Bunun için de uğraştık. Belirli sayıda insan da dâhil oldu eğitimlere ancak daha sonra sosyal durumları, ailelerinin izin vermemesi gibi durumlardan dolayı devam edemediler. Amacımız buydu aslında.

Amatör bir ekiple çalışmak nerden çıktı?

Didem Balçın:

Londra’da da yapılış biçimi böyleydi. Profesyonel kadınlardan ziyade farklı meslek grupları, farklı yaşlardan kadınların, farklı hayatlar yaşamış kadınların ortak sorununu simgelediği için. 

Müzikleri nasıl ortaya çıktı?

Masis Aram Gözbek:

Müzikleri Vedat Yıldırım yaptı. Onların getirdiği melodilere hayat vermeye çalıştık. Özellikle koroyla çalışmak epey meşakkatliydi. Oyunun en zorlu kısmıydı diyebilirim. Müzikler hakkında Vedat abi bu toprakların ve o dönemlerin kullanılan belirli modlarını tekrar ele alarak melodiler yaptıklarını söylüyor. Tabii ki textin Türkçeye uyarlanması, sözlerin oturması epey dikkat çekiyor bu çalışmalarda. Mesela bize getirdikleri melodileri hep beraber koroyla söylerken, çok kez deneyip çok kez birçok yerini değiştirdik.  Şu sözü çıkartalım, onun yerine bunu koyalım mı diye hep bir ortak kararla ilerlemeye çalıştık. Ellerine sağlık çok hoş melodiler yazdılar hatta biz çalışmalardan çıkıp eve gittiğimiz zaman birçoğumuzun gece kafasında sözler dönüyor. Çalışma kısmı epey keyifliydi, zor olmasının yanı sıra.

Ses eğitimi dâhil birçok eğitim vermişsiniz

Masis Aram Gözbek:

Ben o anlamda çok uzun amatör gruplarla, aslında aynı materyalle çalışmaya çok alıştım. O yüzden de bir şekilde nasıl çalıştırabileceğimi kestirebiliyorum. Fakat şöyle oldu, çalışmaların yarısında ben hiç ses vs. kullanmadan grubu nasıl yaparız, grup dinamiğini, grup enerjisini nasıl ortaya çıkarırız, önce ona ağırlık verdim. Çünkü zaten hizmet edeceği noktada onlar çok ama çok önem taşıyor. Kalabalık bir ekip ve sürekli her konuşmalarının aynı olması lazım. Aynı anda nefes almaları, aynı anda heyecanlanmaları, aynı şeye, aynı şekilde heyecanlanmaları gerekiyor. Dolayısıyla bunları müzikle birleştirilmek için o çalışmalarla başladım. Müziklerde o sırada besteleniyordu zaten, müzikler geldikçe teker teker onları çalıştık. Çok teşekkür ediyorum öğrencilerime, şu an aslında çok zor bir şeyi başarıyorlar. Yazılan melodileri çok sesli söylemek, aynı zamanda dans figürleri, aynı zamanda sahnede bir oyun oynamak çok çok zor. Zaman da çok kısa idi. Kısa zamanda harikalar yarattılar. Elbette yaratıcı ekibimiz de bu kadar güzel bir işbirliği, kollektif çalışmanın içinde olabildiğimiz için de ayrıca teşekkür ediyorum. Benim için müthiş bir keyif burada olmak.

Didem Hanım aynı zamanda DasDas kurucususunuz. Türkiye’de tiyatroyu nasıl buluyorsunuz?

Didem Balçın:

DasDas sadece kendi oyunları olan değil, başka oyunlara da ev sahipliği yapan bir yer. O yüzden de epey takip etme fırsatım oluyor. Türkiye’de tiyatronun durumu çok spesifik şekilde bunu sayılarla yorumlarla belirtmek zor. Ama ben daha pozitif bir yerden bakıyorum. Seyirci anlamında, şu anda seyrettiğimiz oyun amatör oyuncular olmasına rağmen Mart ayı biletleri tükenmiş durumda olan bir oyun. Ben hep şu kanaatteydim bugüne kadar; iyi olan bir şeyi alıcısı vardır. İyi olan şeyin seyircisi vardır, o yüzden de tiyatroda da iyi olan şeyin seyircisinin olduğu kanısındayım.

Hayal Hanım dizi oyuncususunuz aynı zamanda. Dizilerden tiyatroya bakarken nasıl görüyorsunuz tiyatroyu?

Hayal Köseoğlu:

Aslında bu benim çocuk oyunundan sonraki ilk oyunum. Dizi ile tiyatro arasındaki farkı anlatamam. Er meydanı diyorlar, ben burada son 1-1,5 ayda öğrendiğim şeyleri anlatamam. Son 3 diziyle karşılaştırılamaz bile. Her şey baştan yıkıldı ve yeniden inşa oldu, inşa olmaya devam ediyor.

DasDas’ın diğer projelerinden de bahseder misiniz?

Didem Balçın:

DasDas’da konserlerimiz yoğun şekilde devam ediyor. Mart ayında çok güzel konserlerimiz var, Nisan ve Mayıs’ta da olmaya devam edecek. Oyunlarımız devam ediyor. Joseph K., Çirkin, Uyarca, Çok Satanlar. Bunlar DasDas’ın kendi oyunları. Joseph K.’da ben de oynuyorum. Bunların dışında konuk oyunlarımız gelmeye devam ediyor. Çocuk oyunumuz var, bir çocuk oyunu daha yapıyoruz. Çünkü çocuk oyunları bizim için çok önemli. Çocuklara tiyatroyu sevdirmek çok önemli. DasDas’ın birçok atölyesi var, onlar devam ediyor. Yakaranlar için de atölyeler olmaya devam edecek. Yani o kadınları çalıştırdık, bitti bıraktık gibi olmayacak. Ben onları meslektaşım olarak görüyorum artık.

http://dasdas.com.tr/