Hansel ve Gretel’in Öteki Hikâyesi

Kulis Sesleri
-
Aa
+
a
a
a

Kulis Sesleri bu ay Neil Labute’nin yazdığı, Ali Altuğ’un yönettiği “Hansel ve Gretel’in Öteki Hikâyesi” oyunundaydı. Bircan Yorulmaz Oyun Atölyesi’nin sahnelediği oyunun oyuncuları Ayça Bingöl ve Salih Bademci ile konuştu.

Kulis Sesleri: 19 Aralık 2017
 

Kulis Sesleri: 19 Aralık 2017

podcast servisi: iTunes / RSS

“Yani acayip derecede ideallerimiz değişiyor, görüşlerimiz değişiyor, fikir ayrılıklarına düşüyoruz ve bir şeyleri ortaya çıkarmak gerçekten kolay olmuyor. Bu kadar çabuk tüketimin olduğu bir toplumda gerçekten aklıselim bir şey seçmek, bunu yapmak ve seyirciye sunmak hakikaten çok zor.”


Bize “Hansel ve Gretel’in Öteki Hikâyesi’nin konusunu anlatır mısınız lütfen. Sizler kimsiniz?

Ayça Bingöl:
Bu iki kardeşin hikâyesi. Genelde tiyatro metinlerinde kardeş hikâyeleri çok irdelenen, çok yazılan metinler değildir. Bu oyunu tercih etme sebeplerimizden biri de bu oldu. Bizim çok hoşumuza gitti böyle bir kardeş hikâyesi olması. Oyun iki kardeşin birbirleriyle olan, geçmişte yaşadıkları, şu an yaşadıkları, hayata bakış açıları yüzünden ayrı düşüşleri, hayal kırıklıkları, öfkelerini keşfettiğimiz bir hikâye içeriyor. Oyunun içinde birçok sürpriz olduğu için daha fazla ayrıntı veremeyeceğim. Ormanın derinliklerinde bir evde onlarla bir yolculuğa çıkıyoruz. Onlar da tıpkı Hansel ve Gretel gibi yollarının kaybetmiş ve birlikte eve dönüş yolunu arayan iki insan.

Salih Bademci:
Hikâye böyle. Ek olarak özellikle yazarın biraz kendi geçmişini alıp yazdığı bir hikâye. Mormon bir yazar. Bildiğiniz gibi onlarda ahlak biraz fazlaca önemsenen bir kavram.

Günah kavramı oyunda da sık sık geçiyordu.

Salih Bademci:
Evet, günah ve ahlak aynı zamanda. Günah ahlakın bekçisi olarak konulur. Ama her zaman aşırı dinci toplumlarda böyledir. Zaten ahlak genelde bir cadıdır. Hansel ve Gretel’in buradaki cadısını ben ahlak olarak görüyorum. O kadar onların yollarını kaybetmesine sebep olmuş ki, adam o ahlakın yanında günaha sığınmış, kadın da ondan kaçmanın yolunu bulmuş.

Ayça Bingöl:
Şunu da söylemek lazım; bu oyun tarih olarak yazarın kiliseden ayrıldıktan sonra yazdığı bir oyun. Aslında kendi yaşadığı ve uzun süre inandığı bir şeyin eleştirisi de var bu oyunda. O bence çok hoş bir çelişki.

Oyunun adı Hansel ve Gretel olunca akla Grimm Kardeşler’in masalı geliyor. Ben de oyuna gelirken masaldan daha fazla izler bekledim ama masaldan farklı, bir günümüz hikâyesi.

Ayça Bingöl:
Bu tamamen bir Haluk Bilginer eseridir. Orijinal adı "In a Forest, Dark and Deep” Ormanın derinliğinde ve karanlık. Oyun ismi olarak bize çok cazip gelmedi. Hep daha çarpıcı bir oyun ismi aradık ve bence Hansel ve Gretel’in Öteki Hikayesi çok iyi bir buluştu. Zaten Hansel ve Gretel repliği de oyunda var.

Hikâye bir ormanın içinde bir kulübede geçtiği için de

Salih Bademci:
Aynen. Eve sıkışmış çıkamıyorlar da. Ortaya dökmeleri gereken çok fazla şeker de var. Orijinalinden çok daha başarılı bir isim oldu.

Bir aile hesaplaşması, bolca yargılamanın yer aldığı. İzleyicide bir duygu karmaşası yaratıyor. Kime hak vereceğinizi bilemiyorsunuz.

Salih Bademci:
Zaten net bir şey olmaması çok güzel bu anlamda. Ben onu çok seviyorum. Çünkü herkes her zaman ne olursa olsun mutlaka kendini aklar, aklamaya çabalar. Seyirciye geçirmek istediğimiz duygu da oydu; birine hak vermeyin, sadece size dayattıkları şey ne ona bakın. Burada izlediğimiz kardeş olmalarına rağmen birbirlerine taban tabana zıtlar.

Bir marangozla bir akademisyen

Salih Bademci:
Bir ailede olabilecek en zıt meslek grupları ve aileden alınabilmiş en zıt eğitimleri almış, aileden çıkarılabilecek en zıt, en farklı dersleri çıkarmışlar. Sonunda bir evde seneler sonra karşılaşmışlar.

Bu proje nasıl seçildi?

Ayça Bingöl:
Oyunun rejisörü benim eşim. O zaten yönetmen, ben zaten bu tiyatroda daha önce de başka oyunlarda çalışmıştım ve yeni bir oyun da yapmak istiyordum. Haluk (Bilginer) bizden bir şey yapmamızı istedi. Oynamak istediğin bir oyun varsa kapımız açık dedi. Bu onur verici bir teklifti benim için. Hem Ali ile de ilk kez birlikte rejisör-oyuncu olarak çalışacaktık. Çok oyun araştırdık. Bu oyun dâhil birkaç oyun önerdik, hep birlikte bu oyunda karar kıldık. Salih de cast olarak Ali’nin ilk tercihiydi. Bizim de geçmişimiz, birbirimizi çok iyi tanıyor olmamız, oyuncu olarak aynı ekolden yetişmiş olmamamız, aynı ahlaktan çıkmamız oyuncu kimliği olarak. Bunlar da çok önemli, sadece sahnede uyum değil, bence hayatta da uyum önemli. O yüzden biz aile işi yaptık.

Salih Bademci:
Aile iş derken Ali ile Ayça hiç karı-koca gibi değildi. Sahne üzerinde Ali ağbi bana daha çok torpil geçmiştir.

Ayça Bingöl:
Güzel bir tecrübe oldu bizim için. Salih’la zaten daha önce çalışmıştım ama aynı sahnede olmak, kulis paylaşmak, böyle bir maceraya çıkmak farklıydı. Sonuçta bu oyunu dört senedir oynuyoruz.

Salih Bademci:
Evet az buz değil dört yıl.

3. sezon bu sezon değil mi?

Ayça Bingöl:
Aslında 4 yıldır oynuyoruz, 3 sezon. İlk iki sezonu pek saymıyoruz. İlk sezonun sonunda başladık oyuna, 2 ay oynadık. 2.sezonda ben hamileydim, yine mecburen 2 ay oynadık.  Doğum iznine ayrıldım. Geçen sezon tam gaz oynadık, bu yıl da öyle yapacağız.

Oyundan genel olarak tiyatroya dönersek Türkiye’de tiyatroyu nasıl buluyorsunuz?

Salih Bademci:
Şöyle söyleyeyim; aslında bakarsanız Türkiye’nin genel durumundan farklı değil, hiç değil. Sinema da değil, diziler de değil, net görüyorsunuz; tiyatro da değil. Biz de elimizden geldiği kadar her seçeneğimizde mümkün olduğu kadar biraz daha elle tutulur işlere koşturmaya çalışıyoruz. Bu oyun ekstra şanslı bir oyun, hem konu itibariyle, hem oynadığımız yer itibariyle, hem seyircimiz itibariyle. Baktığımda çok fazla çabalayan grup olduğunu görüyorum, alternatif gruplar çok fazla, bir tanesinde ben de oynuyorum, çok zor tutunmak. Seyirciyi çekmek, bulmak, yakalamak ayrı bir dert. Yakaladığınız seyirciye tekrar gelmelerinin garantisini vermek ayrı dert. Öyle bir oyun yapmalısınız ki sonraki oyunlarınıza da gelmek istemeliler. Sorun sadece seyircide değil elbette biz de kaybediyoruz. Yani acayip derecede ideallerimiz değişiyor, görüşlerimiz değişiyor, fikir ayrılıklarına düşüyoruz ve bir şeyleri ortaya çıkarmak gerçekten kolay olmuyor. Bu kadar çabuk tüketimin olduğu bir toplumda gerçekten aklıselim bir şey seçmek, bunu yapmak ve seyirciye sunmak hakikaten çok zor.  O anlamda seyirci gelmiyor diyebiliriz ama gelmemesinin de sebepler var.

Diğer projeleriniz? Salih Bey’in Tesir oyununu biliyoruz.

Salih Bademci:
İki oyun var, onlara zor yetebiliyorum. Ayça’nın zaten yaldır yaldır oynayan bu oyun ve evde çocuklarla başka bir oyunu var.

Ayça Bingöl:
Aynen. Halihazırda içinde bulunduğum, halen çekilmekte olan bir sinema filmim var. Benim filmdeki işim bitmek üzere. Onun dışında da ikizlerim hayatımın çoğunu doğal olarak ele geçirmiş durumdalar. Biraz daha büyüdüklerinde yeni projelerim olacak.
 

Oyun takvimi için:
www.oyunatolyesi.com