"Bu radyoda geçirdiğimiz zaman çok güzeldi, hayatımızda sihir gibi bir şey oldu"

-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete'de Dr. Özge Özdemir ile 5 yıldır Açık Radyo'da yürütücülüğünü üstlendiği Küçük Düşünürler Topluluğu programı ve program hakkında yazdığı makale üzerine konuşuyoruz.

""
Açık Gazete: Özge Özdemir
 

Açık Gazete: Özge Özdemir

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Açık Gazete’de, Cengiz Aktar’ı dinlemeye alışık olduğumuz saatlerdeyiz fakat kendisi bir seyahatte, biz de bu boşlukta bir konuk aldık. Açık Radyo dinleyicilerinin gayet yakından tanıdığı bir ses, Dr. Özge Özdemir bizimle.

Açık Radyo’da 5 yıldır devam eden Küçük Düşünürler Topluluğu’nu hazırlayıp küçük felsefeci ve radyocularla birlikte sunan Dr. Özge Özdemir, genel bir değerlendirme yapacak. Yakın zamanda son derece ilginç bir yazısı da çıktı, Viterbo Üniversitesi’nin akademik yayını Analytic Teaching and Philosophical Praxis dergisinin 44. cildinde, radyoda felsefeyi ve Küçük Düşünürler Topluluğu’nu anlatıyor. İstanbul’da bağımsız yayıncılık anlayışıyla gönüllülüğe dayalı yayınlarını sürdüren Açık Radyo’da 5 yıldır çocuklarla sürdürdüğümüz radyo programı diyor. 

Hoş geldin tekrar.

Özge Özdemir: Hoş bulduk.

Ö. M: Bu dünyada da pek sık rastlanan bir olay değildi 5 yıl önce, belki şimdi de. Çocuklarla felsefe üzerine, onların görüşlerini de dinleyerek hatta asıl onların görüşlerini bir temel soru etrafında konuşmalarını sağlayarak çok değişik, ilginç bir program yaptık. Değerlendirmesini yapalım şimdi.

Ö. Ö: Evet, beş yıl boyunca birlikte program yaptık çocuklarla. Bu aslında çok büyük bir çaba çünkü çocukları organize etmek... Radyoda düzenli bir şekilde bunu yapmak ve her sene yeni bir çocuk grubuyla bunu devam ettirmek organizasyonel açıdan çok da kolay bir şey değil. O yüzden bence çok güzel bir işi başardık hep birlikte. Sizin de çok büyük katkınız oldu. Çocuklar Erkan Ulu okulların öğrencileriydi, okulun da çok büyük katkısı oldu. Bu şekilde bir beş yılı tamamladık. 

Benim zaten uzmanlık alanım bu. Felsefeciyim ben, çocuklar ve topluluklar için felsefe denilen bir alanda çalışıyorum son 10 yıldır. Bu radyo programı da aslında çalıştığım alanın bir üretimi, bir ürünü olarak çıktı. Hatırlar mısınız, Güven Güzeldere'nin hazırladığı Açık Bilinç programına konuk olarak gelmiştik. Orada Güven Hoca çok beğenince -aslında fikir onun fikri- neden çocuklarla böyle bir şey yapmıyorsunuz gibi bir şey söyledi. Onun üzerine aslında fikir gelişti, sonra sizinle konuştuk, derken program şekillendi. Böyle böyle de beş yıl geçti. Bu sene artık sonlandırıyoruz.

Her sene dört çocukla on üç bölüm kaydediyorduk. Beş yıl boyunca da toplam altmış beş bölümlük bir kaydımız oldu. Bu kapanışı yaparken, Viterbo Üniversitesi'nin dergisinden bir yazı istenmişti, bunu yazayım istedim. Böylece aslında programın da bir kaydı tutulmuş oldu. Hem nasıl bir program oldu, hem etkisi, kazanımları bu makale aracılığıyla daha geniş bir toplulukla paylaşılmış oldu. Beni de memnun eden bir sonuç. Analytic Teaching and Philosophical Praxis, siz de bahsettiniz, o dergide yayınlandı. 

Ö. M: Evet, benzeri çok fazla da görünmeyen bir şey olduğunu söyleyelim. Bunun bir parçası olmak, bunun örgütleyicilerinden biri olmak ve bu bağlamı sağlayabilmek Açık Radyo'nun da bayağı onur duyduğu bir şey. Eşlik eden dört öğrenciyle birlikte felsefi soruşturma programı, her sene yeni bir öğrenci grubuyla on üç bölümden oluşan bir program. Söylediğim gibi, çocuklarla bir soru ya da kavram üzerine felsefi tartışmalar yapmak amaç. Her bölümde kayıt stüdyosu küçük bir sınıf oluyor! 

Bir yandan yazından da aktarmaya çalışıyorum; felsefi soruşturmayı, Lipman ve Sharp adlı araştırmacıların okullara bir pratik olarak getirdiği felsefi soruşturmayı biz radyonun kayıt stüdyosuna geçiyoruz. çok ilginç bir şeye de değiniyorsun, çocuklar için felsefe yönetiminin ilk amacı felsefi soru ve kavramların soruşturulması yoluyla çocukların eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerinin gelişimine katkı sağlamak. Ayrıca demokratik gelişim ve sivil katılım için erken yaşlardan itibaren becerilerinin, iletişim ve işbirliği becerilerinin gelişmesi de amaçlanıyor. Nasıl bir değerlendirme yapıyorsun bu amaçlar açısından?

Ö. Ö: Bu yöntemin aslında işte dört temel amacı var. Eleştirel yaratıcı düşünme, daha çok bilişsel beceriler diyelim, ama bir yandan da bu bir topluluk çalışması. İnsanlar bir araya geliyorlar ve bir konuyu daha iyi anlamak için hem düşüncelerini söylüyorlar hem karşı tarafı dinleyip düşüncelerini yeniden düzenliyorlar.

Bu açıdan bakıldığında, birlikte iş yapma ve birbirine özen gösterme gibi sosyal beceriler devreye giriyor. Bu becerilerin geliştiği yerler, demokratik ve sivil katılımın başarıldığı yerler oluyor. Bu tür beceriler ne kadar erken yaşta gelişmeye başlarsa, ilerleyen yıllarda etkisini o kadar fazla görüyoruz. Örneğin, genellikle ilkokul ve ortaokul seviyesindeki çocuklarla çalışıyorum, ancak bir yıl boyunca ana sınıfında çalışmıştım. Bir grup çocukla birlikte bir süreç yürüttüm. Sonraki sene onların birinci sınıfa geçtiğinde, oturup kalkma, söz alma, söz verme, birbirini dinleme becerileri birbirinden farklıydı. Tabii bu, küçük bir gözlem grubu olduğu için genellenemez, ama etkisini görüyorsunuz. Bu tür süreçleri uzun yıllar boyunca yürütmek gerekiyor; tek bir seferde mucizevi bir çözüm değil. Çocuklarla radyodaki süreç de bir çocuk için çok güzel bir deneyim oldu, çünkü sahici bir deneyimdi. Çocukları sadece deneyim yaşamaları için bazı aktivitelere sürüklemiyoruz; bu, kendiliğindenliği olan bir deneyimdi. Bu açıdan çok değerli buluyorum. Radyonun olduğu mahalle, Tophane, çok güzel bir yer. Oraya geldiklerinde, sokaklarda ya da stüdyoda yaşadıkları ve birlikte paylaştığımız anlar, onlar için sahici deneyimlerdi. Bu deneyim onların kişisel tarihlerinde de güzel bir anı olarak yer etti.

Ö. M: Sözünü kestim ama kritik bir noktaya da değiniyorsun bana göre. Yapılan çalışma alelade bir sohbet, dağınık bir konuşma ya da bir konu üzerine şamata değil, çocukları düşüncelerini gerekçelendirmeye ve akıl yürütmeye ayrıca birbirini saygıyla dinlemeye ve fikirlerini gözden geçirip düzeltmeye teşvik eden bir çalışma. Çocuklarda bu demokratik değerlerin gelişmesi gözetiliyor. Çok ilginç yani bir deneyim olduğunu söyleyebiliriz. Peki ne kadar dinlenmiş? O konuda da bazı bilgiler var.

Ö. Ö: Verilerden de bahsedebiliriz belki. Dediğim gibi, her sene dört çocuk katıldığı için toplamda yirmi çocukla beraber biz bu süreci yürüttük. Her sezonda da on üç bölümlük kaydımız olunca altmış bölümlük bir kayıt birikti. Karasal yayından sonra diğer dijital mecralarda da kalıcı olarak yayında olduğu için oradan dinlenme oranlarına ulaşabiliyoruz. Dinlenme oranları bir yana, onların kalıcı olarak durması da bence çok değerli. Ona birazdan değinirim tekrar. Ama oradaki ölçümlere bakınca da programın yaklaşık 55 bin kez dinlendiği, bir bölümün tek başına 2 bin kez dinlendiği görülüyor. 

Bağımsız bir radyoda yapılan, hiçbir reklam ve tanıtım yapılmayan bir iş olarak bakarsak aslında, bunlar kendi içinde çok değerli rakamlar. Elli ülkede dinlendiğine dair bir data var. Tabii ki Türkçe bir program olduğu için %90 oranında Türkiye'de ama işte ardından da Almanya, Amerika, İngiltere, Belçika, Hollanda şeklinde devam ediyor. Yani daha çok Türk nüfusunun olduğu ülkeler gibi bakabiliriz. Veriler bu yönde. Kalıcı olarak dijital mecralarda durmasının değeri, onu da unutmadan söyleyeyim. bunlar birer böyle ders örneği gibi de yani bu alanda çalışan eğitimciler, öğretmenler gerektiğinde bu kayıtları dinleyip aslında bu yöntemin nasıl çalıştığı, çocuklarla kolaylaştırıcı arasındaki o diyaloğun nasıl geliştiğine dair pek çok Ne diyeyim? Yöntemi, kuralı dinleyerek öğrenme şansı elde ediyorlar. O açıdan bence eğitimciler için güzel bir kazanım var orada.

Ö. M: Yazında dikkat çekici bir tanımlama var. Neredeyse hiç reklam ve tanıtım yapmadığımızı düşünürsek programın kayda değer ölçüde dinlendiğini hem de pek çok ülkede de dahil dinlendiğini söyleyebiliriz diyorsun. Bunun sebebi programın dinleyici için merak uyandıran ufuk açıcı ve eğlenceli bir program olması kadar yayın yaptığımız radyonun kimliğidir diye devam ediyor yazı. Yaklaşık 30 yıldır bağımsız yayıncılık anlayışıyla gönüllülüğe dayalı yayın yapan Açık Radyo, küresel iklim krizi, savaş ve barış, hak mücadelesi konularını merkezine alan bir radyodur, radyonun programcıları gibi dinleyicileri de bu meseleleri dert edilen, bağımsız düşünen ve alternatif bakış açılarına ilgi duyan kişilerdir, radyonun kimliği yaptığımız işle öylesine örtüşmektedir. Diyorsun ki, ortak çalışmamızın başarısını ve birlikte iş yapmaktan duyduğumuz karşılıklı memnuniyeti burada bir kez daha dile getirmek isterim diye bizi de çok gururlandıran değerlendirmeler yapıyorsun.

Çok benzersiz bir şey küçük düşünürler topluluğu ve çocuklar için, eğitimciler için kazanımları, değil mi? Çeşitli bölümler halinde ele alınmış ve geniş toplum için, topluluk için kazanımları da var. 

Ö. Ö: Makalede bu konuyu üç ana başlıkta ele aldım. Çocuklar için çeşitli kazanımlar var. Hem programda yer alan çocuklar hem de dinleyiciler, bu süreçten faydalanıyor. Sosyal medyada aldığımız geri dönüşler ya da bazı yerlerde çocukların ebeveynleriyle karşılaştığımızda edindiğimiz geri bildirimler, bu programın severek dinlenen bir kitlesi olduğunu gösteriyor. Bu da akran etkileşimi dediğimiz bir sürecin oluşmasını sağlıyor. Ayrıca, 10-12 yaşlarındaki çocukların bu programın yürütücüsü olması, onların düşüncelerinin kaydedilmesi gibi bir kazanım da var. Bu, sıradan bir video ya da ses kaydı değil; yıllar sonra geriye dönüp dinlediklerinde, tarihin bir anında ne düşündüklerini görmek çok değerli bir şey. Çocukların kendilerini ifade ettiği bu kayıtlar, gerçekten çok anlamlı. Siz de bunu fark etmişsinizdir.

Ö. M: Yani, Tophane'de, İstanbul'un tarihi semtlerinden biri olan bu mahallede geçirilen vakit, çocukların en çok dile getirdiği geri bildirimlerden biri diyorsun. Program çıkışında birlikte gidilen tarihi simit fırını, bazen küçük kafelerde yapılan kutlamalar, radyoya gidip gelirken okul sırasında yaşadıkları komik olaylar, hayatlarında unutulmaz anlar olarak kalmış. Bu harika. Peki, onlardan gelen geri bildirimleri bizimle paylaşır mısın?

Ö. Ö: Evet. Aslı, onların sözlerinden alıntılar yapmıştı. Ben de duygulanıyorum. Sabah, "Bu radyoda geçirdiğimiz zaman çok güzeldi, hayatımızda sihir gibi bir şey oldu" demişti. Bu, gerçekten özel bir deneyim olduğunu gösteriyor. Öyle ki, bir şey onları çok mutlu etmiş. Bunu duymak gerçekten harika. Ömer Faruk’un ifadesi de dikkat çekici: "Programın bitmesine üzülmek yerine, iyi ki böyle bir şey yaşadım diye sevinmeyi tercih ediyorum," demiş. Genellikle son bölümlerde, programı değerlendirip onların kendi deneyimlerini paylaşmalarını istiyorum. Bu ifadeler, oradan aldığım alıntılar. 

Ö. M: Pardon, Nura Atacan’ın da söylediği gibi, "Ben 10 yıl sonra bu kayıtları bir daha dinlemek isterim; aradaki farkı görmek güzel olur," demiş. Zaman kavramı hakkında çok ilginç bir bakış açısı.

Ö. Ö: Evet, evet. Ayrıca genel olarak çok gurur duyduklarını belirtiyorlar. "Bir radyo programına katıldım, böyle bir şey yaptım," diyerek büyük bir gurur duymuşlar. Bu da bence çok güzel bir duygu.

Ö. M: İpek de, "Kendimi çok olgun biri gibi hissettim," demişti mesela.

Ö. Ö: Evet, evet. "Kendimi çok olgun biri gibi hissettim," diye ifade etmişti.

Ö. M: Mehmet Alp de şöyle demişti: "Bu deneyim bana o kadar çok şey kattı ki, en başta sakin ve dikkatli olmayı öğrendim."

Ö. Ö: Evet, çünkü radyoda bir profesyonel havasına giriyorlar. Onlara küçük yönergeler veriyorum: "Çocuklar, mikrofona çarpmayın, şu sesi yapmayın," gibi. Bu yüzden üzerlerine çok tatlı bir ciddiyet geliyor. O hallerini görmek gerçekten çok güzel. Çocuklar, sevdikleri bir işi yaparken ne kadar uyumlu çalıştıklarını da görüyorsunuz.

 

Ö. M: Evet, tıpkı Ece gibi "Hem çok eğlenceli hem de çok gurur vericiydi," diyen çocuklar var. Bekliyorum seni, çok ilginç. Hüseyin Kağan’ın söylediği de benim için önemliydi: "Başkalarıyla konuşurken artık utanmıyorum. Bu, benim için en büyük kazanım oldu," demiş. Artık utangaçlık hissetmediğini belirtmesi gerçekten etkileyici. Sanki bu süreç özgüvenini artırmış. Özgüven kazandığını hissediyorum.

Ö. Ö: Evet, çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerine katkı sağladığını görmek çok değerli. Sakin ve dikkatli olmayı öğrenmeleri, utanmamaları, daha özgüvenli bir şekilde konuşmaları, kendilerinde fark ettikleri bu değişimlerin bir göstergesi. Böyle bir katkı sağlayabildiysek ne mutlu bize.

Ö. M: Evet, harika. Peki, eğitimciler için olan kazanımlardan da biraz bahsedebilir miyiz?

Ö. Ö: Eğitimciler için, çocukların her bir bölümde attıkları adımların kaydedilmiş olması gerçekten çok değerli. Her bölüm, çocukların felsefi sorgulamalarda attıkları adımları ve benim orada kolaylaştırıcı olarak yer aldığım süreci gözlemleme şansı veriyor. Bunun dışında, sadece eğitimciler değil, eğitim kurumları da söz konusu. Bu program, onlar için de bir model oluşturuyor. Bu tür yöntemlerin ve uygulamaların eğitime dahil edilmesi, yarattığı etkilerin gözlemlenmesi açısından diğer okullara örnek teşkil ediyor. En son, geniş toplum için olan kazanımlardan bahsetmiştim.

Ö. M: Ona geçmeden bir şey daha eklemek istiyorum. Yazıda çok önemli bir tespit vardı. Yeni fikirlere açık olmak, kendini soruşturmacı olarak konumlandırmak, açık uçlu sorular sormak, varsayımları açık hale getirmek, gerekçelendirmeyi teşvik etmek ve en önemlisi alternatif bakış açılarının ortaya çıkmasını sağlamak, ayrımları fark etmek, bağlantılar kurmak ve bağlamı korumak gibi becerilerin geliştirilmesi gerçekten çok önemli. Soruşturma ve diyaloğu devam ettirmek, eleştirel ve yaratıcı düşünme becerileriyle çalışan ve özen gösteren bir topluluk olma becerisini kazandırmak bana çok anlamlı geliyor.

Ö. Ö: Evet, orada böyle daha tek tek hani ne gibi kazanımlar var ve neleri gözlemleyebilirler diye de sizin bahsettiğiniz gibi açıkladım makalede.

Ö. M: Tabii, geniş topluluk için kazanımlarından da biraz bahsedelim.

Ö. Ö: Çocukluk denilen süreç de hem doğal bir süreç evet ama bir yandan da toplumsal olarak kurulan bir süreç. O yüzden bugün tarihin bu anında çocukluk bizim için nasıl bir şey, zihnimizde nasıl bir yeri var? Bence hepimizin bir tur dönüp oraya bir bakması gerekiyor. Günümüzde de yetişkinci tutumlardan çok çocukçu tutum dediğimiz bir yere doğru gidiyor literatür. Bunun değişmesi de bence aslında bu tarz programların, bizim radyo programı gibi programların ortaya çıkmasına vesile oluyor. Ama bir yandan da bu tarz programların olması da bu bakış açısını destekliyor. Yani bunlar birbirini etki ederek etkiyi büyütüyorlar. Burada hem çocuklarla birlikte hem de çocuklar için bir şey yapma fikri var. Dolayısıyla artık o yetişkinin bilen, öğreten, çocuğu ötekileştiren tavrı değil de, çocukla birlikte ve çocuk için hareket ettiği bir yer. Bu yaklaşımın dünyada yükseliği olması da dediğim gibi, radyo programı bunun bir ürünü ama bizim radyo programımız da bu bakış açısına katkı sağlıyor. O açıdan da ben çok değerli buluyorum.

Ö. M: Etik ve politik bir yaklaşım, etik politik yaklaşım diyorsun ki çok önemli aslında John Wall diye bir araştırmacının galiba, Childism kavramıyla öne çıkardığı bir şey. Yani mevcut sosyal normların, kuralların da sorgulanması ve yeniden kurulması gerektiğini. Alıntılıyorsun John Wall'dan. Yani burada bana da çok çok önemli görünen şeylerden biri, yetişkinlerin kurguladığı ve pratiklerini belirlediği çocukluk artık çocuklar için ve çocukların da katılımıyla. Bu katılım meselesi o kadar da önemli. Yani radyo programımız bu yetişkinci bakış açısından, çocuksu bakış açısına geçtiğimiz dönemin bir ürünü olduğu kadar bu zihinsel değişime katkı sağlayan bir çalışma diyorsun. Çocuklar akıl yürütme ve ifade etme konusunda yeterli. Toplumun etkin ve yaratıcı sosyal ortakları. bana yazıldaki pek çok önemli noktaların arasından belki de en önemlilerinden biri olarak görünen, yaratıcı, toplumun etkin ve yaratıcı sosyal ortakları olmaları. Yani bilgi ve kültüre pasif bir şekilde maruz kalan değil, bilginin ve kültürün aktif eş inşaatçısı olmaları, yani dolayısıyla seslerini giderek daha fazla duyurabilmeleri kamusal alanda, yetişkinlik ve çocukluk konusunda da doğru bildiklerimiz, değerlerimiz ve pratiklerimiz değişecektir diye dönüştürücü bir şeyden de bahsediyorsun. Yani radyo programı da bu ülkelerden hareket edip bu ülkelerin tanınmasını ve yaygınlaşmasını desteklemektedir. Peki sonuç olarak özet verirsek, son bir özet; nedir bu çocuklar, eğitimciler ve toplum üzerine, geniş topluluk üzerindeki etkisi hakkında birkaç cümle söyler misin lütfen?

Ö. Ö: Her şey bir tarafa, çocuklarla yapılan ya da eğitim alanında yapılan bir işi gönülden yapmak, sadece bir deneyim olarak yaşamak ve uzun süreli yapmak, sadece yapmış olmak için değil de o anın içinde orada o işi tamamlamak bence o çok değerli bir şey. Bunu keşke daha da yapabilsek. Bu radyo programın o açıdan benim de kişisel tarihimde özel bir yeri var. Sırf bir ürün çıkarmış olmak için ya da yapmış olmak için değil de kendi içinde inanarak ve yapmak o anda yaparken de zevk almak.... Çocuklar on iki yaşlarındalar ve büyüyorlar. 

Hatta makalenin sonunda da söylüyorum, sadece bedenleri büyümüyor, ses tonları bile değişiyor şu anda. Dolayısıyla onlarla yıllar sonra bir kez daha radyoda bir araya gelmek isterim. Çünkü çok değişik bir anı değeri var bunun. Böyle bir süreçti benim için. Çocuklara, eğitimcilere ve geniş topluma katkısı olduğunu gözlemliyorum ve olmaya devam ederse dediğim gibi ne mutlu bana. Ama benim de kişisel tarihimde böyle bir duygusal etkisi de var aslında.

Ö. M: Çok ilginç tabi okudukça insan heyecanlanıyor ve düşünüyor. Teknolojinin gündelik yaşamımızda yaygınlaşmasıyla birlikte çocukların çok sayıda ses, fotoğraf, video kaydı olsa da bir konu hakkındaki düşünceleri nadiren kaydedilmektedir diyorsun. Bu çok istisnai bir şey kazandırıyor programa da açık radyoya da. Kayıtlar arşiviyle sık sık gündeme gelmesine çalıştığımız radyoda bu da böyle bir Programa katılmış olan çocuklar için bir bellek işlevi görmekte olduğu çok ilginç. Yani açık radyo kurulduğundan ilk dönemlerden başlayarak küçük çocuklara da çeşitli programlara sahip kılmaya çalışmıştı. Onun da bir uzantısı bu çok önemli yani. Yıllar sonra bırakın düşüncelerinin ve iletişim kurma biçimlerinin değiştiğini, ses tonlarının bile değiştiğini göreceklerdir zaten. Demin sen de söylemiştin. Çok önemli bir kayıt tutulması yaptığım işin benim için de diyorsun ve hayatımın belli bir döneminin kaydı tutulmaktadır. İşte arşivin de önemi burada. Peki nasıl bitirelim?

Ö. Ö: Ben bugüne kadar programla tanışmamış olan kişiler varsa ya da tanışanlar için de aynı şekilde, dijital mecralarda Küçük Düşünürler Topluğu diye yazıp, hoşlarına giden bir başlığı seçip dinlemelerini önerebilirim. Çünkü çok güzel konularda konuştuk. Şimdi bir yandan diğer telefonumdan bakıyorum da başlıklara: Mutluluk arttırılabilir mi? Konuşmak iyileştirir mi? Sözcükler kişiliğimizi yansıtır mı? Alçak gönüllülük nedir? Tedbirli olmak nedir?

Şimdi böyle sırayla bakıyorum, böyle böyle sorular tartışmışız. Bu sorular zaten biz yetişkinler için de üzerine düşünmesi son derece zevkli ve güzel sorular. Ama bir de bunları çocuklarla onların düşüncelerini, örneklerini, anlatış biçimlerini dinlemelerini tavsiye ederim.

Ö. M: Özge Özdemir çok çok teşekkür ederiz. Büyük bir deneyim paylaştın hem bizimle hem toplumun çeşitli kesimleriyle. İleride onun başka versiyonlarıyla da tekrar buluşabilmek umuduyla diyorum. 

Ö. Ö: Ben de bize bu imkanı sunduğunuz için, bu programın yaratılmasına katkı sağladığınız için çok teşekkür ediyorum.